Yemişim...
İlk 20 dakika geçtiğinde topla daha fazla oynayan, ön alanda baskı kuran F.Bahçe idi, dönen topları da Josef ve Topal ile alıyordu ama, 2 takımın da şutu yoktu. Üstelik, hücuma çıkılan toplarda, yanlış zamanlamalı paslar, atakların başlamadan bitmesine yol açıyordu.
Konya'nın bırakın şutu, ortası da korneri de ofsaytı da yoktu maçın dörtte biri bitip, Douglas ilk şutu atana kadar.
Oyunu oynamaya çalışan ama yaratıcı olamayan F.Bahçe ile fırsat bekleyen ama sıkıcı oynayan Konya maçıydı. Olayı çözecek adam driplingleri ile Lens gibi görülüyordu ve nitekim penaltıyı yaptırdı. 15-45. dakikalar arası, F.Bahçe'nin maçlarında en fazla, Konya'nın ise en az gol olduğu dilimdi.
Emenike ile F.Bahçe'nin istediği oldu.
Golden sonra F.Bahçe biraz daha geriye çekildi.
Konya "üstüne gidiyorum" zannetti.
Persie oyun kurucu idi hesapta, İsmail de sol önde oynayan ama ilk yarı isimleri vardı sadece. Takımın tümü Lens ve Şener üzerinden akın yapıyordu. F.Bahçe'de, Persie yerine bu kadroya Ozan'ı koyduğunda takım, hem fizik, hem kondisyon olarak güçlü oluyor. Ancak, 1 oyuncunun eksikliği bile sistemi göçertiyordu, sorun buydu.
Konya, 2.yarı Ali Turan ve H.İbrahim'i çıkardı. Miloseviç ve Bajic oyunda idi.
Hücumu düşüneceklerdi. İlk dakikalarda baskı da kurdu Konya. 55 sonrası biraz dirildi F.Bahçe, duran toptan pozisyonu da buldu. Sakatlık Lens'i Sow ile değiştirdi.
Böylece,hücumdaki tek silahını kaybeden F.Bahçe iyice geriye gömüldü. Persie'nin şutu dışında rakip kaleye gidemedi. Konya'da, Skirtel'in penaltı gibi gözüken pozisyonu dışında pozisyon bulamadı. Persie -Roman değişikliği, Advocaat'ın korkusundandı.
Ona da hak vermek gerekirdi.
Önemli olan puandı.
Zor deplasmandan alınan 3 puana "yemişim futbolunu, aldım ya 3 puanı" diyecek birçok F.Bahçe'li tanıyordum. Bu koşullarda onlar da haklıydı.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.