Havlu
Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: Bu PAOK'a bu oyunla elenmek ayıptır! Her Fenerli oyuncu kendine önce "Neden Gökhan Gönül gibi yürekten oynamadığını" sormak zorundadır. 1-Geriden oyun kurmaya kalkışan Bilica, çok basit topu hem de baskı görmediği pozisyonlarda rakibe atıyor, savunma çıkışı yapılan top kayıpları, hem öne gitmeyi engelliyor, hem de tehlike yaşatıyordu. 2 - Adamların koçu Fener'in "kötü çıkış " zafiyetini çözmüş, maç öncesi tahmin ettiğim gibi uzun Müslimoviç'i kesmiş, baskı yapıyordu. Topu kazanamadıkları anda da topun arkasına geçmek için süratle geri koşuyorlardı. 3- PAOK'un ilk maç sonrası yaptığım görüntülü analizinde en önemli zaafiyeti, duran toplarda içeri çok gömüldükleri için dönen topları rakibe vermeleriydi. Fener'in rakibin bu zaafını kullanmak için yayın çevresine en az 2 oyuncu ile geçmesi lazımdı ama Stoch'un 1 pozisyonu dışında yapmadılar ve ribauntları alamadılar. 4-Gökhan'ın bindirmeleri ve ilk toplara basmaları dışında çabuk hamleli oyuncu yoktu. 5 - Hücumda bindirme yapan bekler ortaladığında, 2 kenardaki Stoch ve Topuz ceza alanına girmediği, Niang da top almak için dışarı çıktığı için Fener geçen seneki gibi "Tek adama orta yapan " garip takıma dönüyordu. Dolayısı ile Stoch'un şutu ve ortasına Niang'ın vurduğu kafa dışında "pozisyon üreten takım " olamıyordu Fener. Alex'in "durarak oynayan Messi bile olsa çekilmez " prensibini iplememesi de pozisyonsuzluğa katkı sağlıyordu. 2. yarı değişen en önemli şey, oyuncuların Fener'de olduklarını hatırlayıp, kısa süre de olsa istekle oynamaları ve dönen topa sahip çıkmaya özen göstermeleriydi. Sonunda golü de ribauntu alan Emre'nin şutu ile bulduk. Müslimoviç'in golünden önce, önündeki 1.30'luk Vierinha'ya kafa vurduran Bilica'ya mı kızayım, Gökhan gibi mücadele eden bir adamı daha olmamasına mı derken, Fener, Denizli'nin en ünlü simgesini atıyordu Avrupa kupalarına: Havlu
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.