Tankları yürüttüler
Kulüplerin gerçek sahipleri kongre üyeleridir.
Kulüplerine sahip çıkmaları da olumlu hareketlerdir. Çünkü seçilmiş yönetimler, zaman zaman mali açıdan sorumsuzca davranabiliyor, ayağını yorganına göre uzatmadan, popülist yaklaşımlarla, tamamen tribüne oynayan politikalar sergileyebiliyor.
Bu durumlarda kongrelerin müdahalesi temel bir hak ve görevdir.
Yönetimlerin icraatlarını beğenmiyor olabilirsiniz.
Galatasaray üyeleri de yönetimlerini beğenmeyebilir. Ama tepkinin de avrın da bir adabının olması lazım.
Galatasaray Mali Kongresi'nde yaşananlar, fanatik taraftar gibi davranan ve bir "Meksika Dalgası" yapmadıkları kalan bazı kongre üyelerin tavrı, "Linç kültürü" şeklinde gerçekleşince ister istemez gerçek amacın ne olduğu sorusu akla geliyor.
Galatasaray'ı kendilerinin kabul eden zihniyet, 27 Mart'ta Lütfi Kırdar'da tanklarını yürüttü, sarı-kırmızılıların 28 Şubat'ını yaşattı.
Bu derin darbe, "Zenci Galatasaraylılar" ın adı Adnan Polat bile olsa, ekonomik açıdan yapılmamışları da yapsa, seçilmişlerin iktidar olabileceğini ama muktedir olamayacağını ele güne duyurdu. Bundan sonra "Beyaz" olmayan bir başkan adayı ortaya çıkar mı, hiç sanmıyorum. Galatasaray'ın statükocuları, "altın vuruş" yaptılar ve "başkanını kovarak"
Türk spor tarihine geçtiler. Umarım yaşanan bu süreç, Galatasaray'ın "Kitle takımı" kimliğine orta ve uzun vadede zarar vermez.
Arda'nın üstüne oynanıyor
Galatasaray futbol takımı bu sezonki "sıradanlığına" rağmen, şanssızlık ve hakem hataları nedeniyle uçan puanlarını geri alabilse bugün zirve yarışının içinde olurdu. Hele bir de Arda olsa bugün başka şeyler konuşuyor olabilirdik. Mesela Alex ile Arda'nın yaşadıklarını bu sezon yer değiştirsek sanırım takımların yerlerini de değiştirmek gerekirdi. Türk futbolunun bu yeni yıldızına "nedense" haksızlık yapılıyor, sürekli üstüne oynanıyor. O da sonunda patladı ama tepkisi bile şıktı.
Neleri gördük, "Bunu da yazın" kibar bir tepkiydi. Galatasaray'ın gelecek sezonunu planlayan -artık her kimse- Arda'yı kazanmanın yollarını acilen bulmalı. Onu satıp, gelecek parayla girişilecek yeni bir maceraya bence değmez.
Bu arada Bülent Ünder hocamıza da "Hoş geldin" diyorum. 1996-2000 sürecinin önemli mimarlarından olan Bülent hocanın kalan 8 haftada farkını fark ettireceğine de yürekten inanıyorum...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.