Cimbom'un keçisi
- Bülent Tuncay Yazıları
- 10 Temmuz 2010, 01:19:43, Güncelleme: 12 Temmuz 2010, 14:33:32
Tribünden gelen Haldun Üstünel, "sine-i tribüne" dönme kararı alırsa, vay Polat'ın haline, Özhan Canaydın'dan beter olur hali!.
Gerçi Adnan Polat, basın toplantısında Üstünel'i kucaklayacaklarını, soğukluğa izin vermeyeceğini söyledi ama belli ki, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Üstünel geri dönmeyecek. Dönse de "dışımızdaki biri" olarak kalacak. Çünkü ortada bir fatura var ve bunu birinin ödemesi gerekiyor!
Galatasaray geçen sezonu, tarihinin en pahalı kadrosunu oluşturmasına rağmen ancak üçüncü sırada bitirebildi. O da averajla. 64 puan alabilir.
8 de mağlubiyet. Ziraat Türkiye Kupası'nda çeyrek finalde, UEFA Avrupa Ligi'nde 3.turda veda etti.
Bir öncesi lig sezonunu da (2008-
09) beşinci bitirebilmişti. 9 yenilgi almıştı.
Yazıyla yazarsak dokuz yenilgi.
Fortis Türkiye Kupası'nda çeyrek finalde elenmiş, Avrupa Ligi'ne 4.turda veda etmişti.
Kısacası, çoğu Premier Lig'den, kalanı kalburüstü liglerden yapılan pahalı transferlerden ve dünyaca ünlü bir hocadan, uygun bir takım yaratılamadı.
Milyonlarca euro buhar olup uçtu.
Başkan muhtemelen, "Tarihimizin en geniş transfer bütçesini verdik. Üstüne bir de futbolun tam yetkilisi yaptık ama iki senedir Şampiyonlar Ligi'ne bile gidemedik" diye düşünüyordur.
Bu yüzden Yiğit Şardan'a verdiği desteğin 10'da 1'ini esirgedi Üstünel'den.
Üstünel biraz da günah keçisi yapıldı sanki. Tevrat'ta geçen bir hikayedir. Kefaret günü ayinlerinde Yahudi kavminin günahları bir keçiye yüklenir. Bu keçi kurayla belirlenir ve Azazel isimli kötü ruhu yatıştırmak için uçurumdan atılır.
Sonuç: Günah keçisi atılır, herkes aklanır...
FLORYA ALEV ALEV
Galatasaray, son dönemlerin en havasız, en garip sezon açılışlarından birini gerçekleştirdi. Bir kere planlama yanlıştı. Aralarında kaptan Arda'nın da bulunduğu 9 futbolcu, sahada 1 dakika durduktan sonra sağlık kontrolüne gönderildi. Oysa kontrol, daha önce yapılabilir, öğleden sonra ya da başka bir gün de gerçekleştirilebilirdi, ilk idmanda bölünme yaşanmayabilirdi. Tabii işini gücünü bırakıp tribüne gelen seyirciye de ayıp edilmiş oldu. (Galatasaray, seyirciye ayıp olmasın diye herhalde, kalan tüm çalışmaları kapadı!) Takım tatsızdı. Rijkaard'ın yüzü gülmüyordu. Geçen sezonun başarısız kadrosunu yenileme operasyonunun sezon açılışına sarkması belli ki herkesi germişti. Sadece bu mu? Arda'nın seyirci küskünlüğü devam ediyor mesela. Tribünlerin tezahüratlarına uzaktan şöyle bir el sallamakla yetindi kaptan. Sonuç olarak Galatasaray sezona bu sene biraz sıkıntılı giriyor... Hem de, yeni stadına kavuşacağı, şirketlerin birleşeceği, tüzüğün değişeceği yeni sezona...
SINANMAMIŞ KADIN ERDEMLİ SAYILMAZ
Fenerbahçe ile sözleşme imzalayan Caner Erkin, "Doğuştan Fenerli" olduğunu kanıtlamak için kendini paralıyor. Çocukluk arkadaşları filan ortaya çıkarılıyor vs... Ahmet Kaya'nın şarkısındaki gibi, "Nerden baksan tutarsızlık..." İyisi mi biz, bu tip arkadaşlara bir sınav uygulayalım! İhsan Yılmaz'ın Postiga Yayınları'ndan çıkan kitabının adı, "Sınanmamış kadın erdemli sayılmaz"dı. Cervantes'in, 400 yıl önce kaleme aldığı öyküde, karısının erdemini sınamak için en yakın arkadaşını kullanan bir adamın hikayesinden esinlenmiş İhsan ve ortaya harika bir kitap çıkmış. Kitabı okurken, aklıma "Bu sınama işini acaba futbolculara uygulayabilir miyiz?" sorusu geldi. Futbolculardaki bu "Doğuştan" sendromunu artık çözmek lazım çünkü... Fenerbahçe'ye transfer olan biri, "Ben doğuştan Galatasaraylıyım ama profesyonel olarak Fenerbahçeliyim" demediğine ve demeyeceğine göre, doğru ile yanlışı nasıl ayıracağız? Sünnetçi Kemal Özkan'ın, "Ben çocuğun hangi takımı tuttuğunu pipisinden anlarım" formülü de işlemeyeceğine göre, somut testler yapmalıyız. Mesela kulaklıktan yoğun GS marşları verip, "En büyük F.Bahçe" denmesi istenebilir. Bakalım diyebilecek mi? Fenerbahçe'nin şampiyonluk sayısı ve şampiyonluk seneleri sorulabilir mesela? Ya da geçen sezonun kadrosu ezbere saldırılabilir. Ya da, doğuştan olduğuna göre doğduğu sene şampiyon kim olmuş, o sorulabilir. Daha çılgıncası, Muhsin Yazıcıoğlu'na atfedilen, 80 öncesinin bir uygulamasının uyarlaması olabilir. Elinde Fener bayrağı, üstünde sarı-lacivertli forma ile bir derbi maçı öncesi tek başına Ultraslan grubunun önüne gidip "Şampiyon Fener, en büyük Fener, alkışlayın güzel kardeşler!" diye bağırmasıdır. Bu sınamadan geçerse "Doğuştan Fenerli" olduğuna kanaat getirebiliriz!..
LAFOLOJİ
Ahtapot Paul, Dünya Kupası maçlarındaki maçların sonuçlarını önceden biliyormuş...
Her şeyi bildiğine göre Türk ve gazeteci olma ihtimali yüksek!..
Aykut Kocaman, "Gözü kara biriyim" demiş...
Şarkısı da var, "Roma'yı da yakarım" diye. Ama geç kaldı. Fener'in Roma'sını çoktan yaktılar!...
Ankaragücü Teknik Direktörü Ümit Özat, "Futbol dünyası için Türkiye eşittir Dubai'dir" demiş...
Adam 1-2 yıl Alamanya gördü diye bunları söylüyor, gurbetçiler nasıl baksın memleketlerine?
Güiza idmanda sürekli orta parmak hareketi yapmaya başlamış...
"Haybeden para alanlar parmak kaldırsın" dediler sanıyordur, ondandır...
Adnan Polat, Florya'daki antrenmanlarda basına akreditasyon uygulaması yapacaklarını söylemiş. Şaka yapıyor herhalde. Geçen seneki 150 antrenmanın sadece 3-5 tanesinin basına açıldığını bilmiyor olmalı!
Bursaspor'a transfer olan Vederson, "Takım arkadaşlarım, kutladığımız şampiyonluğu espri konusu yapıyor" demiş...
Bursasporlular diye timsah gözyaşı dönecek değiller ya...
Milli basketbolcu Hidayet Türkoğlu, hayatında ilk kez kan alacak olan ve kendisine denk gelen hemşireyi "Heyecanlanma" diye yüreklendirmiş...
Böyle bir başlangıç her hemşireye kısmet olmaz. Tabii 50 milyon dolarlık adamın kolunu delik deşik etmezsen...