Boynunuzun borcu
Galatasaray, beş maçta kaybedilen 11 puandan sonra Ali Sami Yen'de öfkeli ve kırgın seyircisinin karşısına sessizlik içinde çıkarken, karşısında ise takım olmaktan uzaklaşmış, kaderine razı olmuş bir Diyarbakırspor buldu. Kalede yine Aykut'u tercih eden Rijkaard, üç tane orijinal stoperi varken, Hakan Balta'yı stopere alıp, sol bekte yine ısrarla Caner'le başladı. Bir teknik direktör tarafından en yapılmaması gereken şeylerden biri olan futbolcusuyla medya aracılığı ile tartışmak gibi bir hatayı yaptığı için olsa gerek, Servet'le ipler koparıldı. İlk yarıda Keita'nın 2 tane lokum gibi ortasına Baros'un adeta fotoğraf çektirir gibi iki golü maçı zaten o anda bitirmişti. İlk yarıda Elano'nun biraz kıpırdanmalarını, Keita'nın çok rahat boş alan bularak gerekeni yapmasını, Dos Santos'un hayalet gibi dolanmasını, Arda'nın adeta saçmalamalarını, Caner'in ise bol miktarda hücum faulü yapmasını izledik. Karşısında yumuşacık bir Diyarbakırspor bulunca kalede de Metin Aktaş olunca ikinci yarı başında zaten kopmuş olan oyun iyice savsadı ve bir anda 4-0 oldu. Elano'nun daha çok geri dörtlünün önünde oynayarak ikinci bölgeden doğru ilk toplar çıkartması, Lucas'ın da her zamanki doğru oyunu eklenince top çok büyük ölçüde Galatasaray'da kalmaya başladı.
Jo ile kıyamet koptu
Tribünlerin ısınırken bile ıslıkladığı, Türkiye'ye futbol oynamaktan çok dünya nimetlerinden yararlanmak için gelen Jo'yu, Rijkaard son 12 dakikada oyuna alınca kıyamet koptu. Topu her ayağına alışında kendi taraftarı tarafından ıslıklanan, protesto edilen bir başka oyuncuyu ben bu yaşıma kadar görmedim. Bu atmosferin farkında olmaması Rijkaard adına enteresan bir durum oluştururken, kendisini uyaran herhangi bir kişinin olmaması da ayrı bir tuhaflık. Önündeki iki rakipten 4 ile 5 puan geride olmak, hele 5 maç kala geride olmak her ne kadar ümit kırıcıysa da sonuna kadar bu işi kovalamak profesyonelliğin gereğidir. Hele Galatasaray gibi bir kulüp ve takımsanız bunu yapmak boynunuzun borcudur.
YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
TÜM YAZILARI