Sorunları ortak

Beşiktaş ve G.Saray'ın sorunu oyun içinde lideri olmaması. Yenilmeyi kabul etmeyecek, takımı ateşleyecek bir isim yok... İşte Beşiktaş'ın iki kaptanı kanlı bıçaklı. F.Bahçe'de ise 3 lider var: Lugano, Emre ve Alex. Tuncay'ı aratmıyorlar...

İşte Bülent Can'ın olay yaratacak ropörtajı:
_Beşiktaş yönetimi, hakem hataları nedeniyle federasyona büyük tepki gösterirken, Ankaragücü maçı sonrası Schuster'den ilginç bir açıklama geldi. Alman hoca belki de ilk kez mazereti başka bir yerde aramadan, "Ne hakem, ne de başka bir şey, biz sorunu kendimizde aramalıyız" dedi. Schuster'in özleştiri yapmasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Son iki haftada hakem hataları Beşiktaş'ın lehine oluyor üstelik... Beşiktaş'ın aleyhine verilmeyen penaltılar var, Karabük maçında da Ankaragücü maçında da oyundan atılması gereken futbolcular var. İbrahim Toraman'a gösterilen hoşgörü var ki aynı hoş görü öbür takımın futbolcularına gösterilmiyor.
Başkanları bağıran kulüpler genelde, özel muameleye tabii oluyorlar. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş sıralaması ile!.. Öbür takımlar olmuyor.
Mesela Fenerbahçe-Kayseri maçının daha birinci dakikasında 'cart' diye Kayserili stoperine sarı kartı gösterdi.
Haklı... Ama birinci dakikada sarı kart görmüş bir stoperle oynayan müdafaayı bir düşün ne hale gelir!.. Aynı şeyleri yapan Fenerbahçelilere sarı kart göstermek için 70 dakika bekledi.
Daha önce de söyledim; akıllı hakem gösterdiği kart, çaldığı düdükle taraf tutmaz, göstermedikleri ve çalmadıklarıyla taraf tutar. Bir takıma 30. saniyede kartı çıkarıp, öbürüne 60. dakikada çıkarırsan bu taraf tutmak olur.
Beşiktaş'ın meselesi hakemlerle değil... Beşiktaş'ın meselesi kadro ile değil... İyi bir kadrosu var. Beşiktaş ve Galatasaray'ın ortak bir sorunu var. Bu iki takımın da oyun içinde lideri yok. Lider; takım çöktüğü anlarda takımı ateşleyecek adam. Lider; 'Takım bitti, biz bir şey yapamıyoruz' dendiği anlarda kafasını çevirip bu bir şey yapabilir' diyecek adam.
Yeteneğin olacak, bir de yenilmeyi kabul etmeyen, hakem son düdüğü çalana kadar, mücadeleyi yapan ve arkadaşlarına yaptıran bir vasfın olacak. Galatasaray'da kim bu, Beşiktaş'ta kim?
TORAMAN'DAN KAPTAN OLMAZ
Fenerbahçe'de üç tane var: Lugano, Emre ve Alex.
Fenerbahçe'de üç tane lider oyuncu var. Tuncay gittiğinde "Onun yeri nasıl dolacak" derken Tuncay'ın futbol kalitesini hiç kast etmedim. Tuncay sonuna kadar mücadele eden bir adam... Basketbolda aynı durumda Mirsad. Aylarca oynayamayacakmış. Mirsad yaşlı bir adam. Oynasa oynasa kaç dakika oynayacak. Ama Mirsad yenilmez bir adam. Sıfır yazana kadar skorboardda, Mirsad yenilmiyor ve arkadaşlarını da sürüklüyor.
Böyle oyuncular çok önemli.
Beşiktaş'ta bir ölçüde Guti lider. Guti'nin arka arkaya oynamadığı iki maçı götüremedi Beşiktaş... Niye; çünkü lideri yok ve Beşiktaş'ta bir ve iki numaralı kaptan İbrahim Üzülmez ve İbrahim Toraman, senelerden beri kanlı bıçaklı. Çıkarken birbirlerine bandı veren adamlar kanlı bıçaklı.
Taa zamanında, kampta, sille tokat birbirlerine girmişler ve kadro dışı bırakılmışlardı. İşte şimdi yine soyunma odasında, iş yumruklaşmaya varmış ve o yumruklaşmanın faillerinden birinin sözleşmesi feshedilirken, öbürü ikinci yarıya kaptan olarak çıktı.
İbrahim Toraman, "Ben bir şey söylemedim" diyor. Söylediğini duyup da 'Hayır. Söyledi' diyen de yok. Ama bunun anlamı ne demek: İbrahim Üzülmez çılgının biri...
Ruh hastası... Gitti, iki evvelki, üç sene evvelki olayı bahane edip, tekme attı İbrahim Toraman'a... Bunu aklınız alıyor mu, mantığınız kabul ediyor mu? İbrahim Üzülmez'in sözleşmesini feshederken, en azından İbrahim Toraman'ı da o takımın kaptanı yapmayacaksın.
Çünkü ilk vaka değil bu...
Toraman'ı yapmayacaksın, kimi kaptan yapacaksın?
Beşiktaş'ta lider eksikliği var. Lider eksikliği olan takımlarda işler iyi gittiği zaman iyi gider ama işler kötü gitmeye başladığı andan itibaren, bu kötü gidişi çevirecek adam bulunmaz.
Galatasaray'ın durumu da aynı... 3-2 yenildikleri Gaziantep maçını ne kadar iyi oynadılar. Arkadan Eskişehir maçını ne kadar iyi oynadılar. Ama bu sefer ki Gaziantep maçında çaresiz kaldılar. İşler kötü gitti, kötü gidişe dur diyecek adam içeride yok.
_İbrahim Üzülmez'in futbolu zaman zaman eleştirildi belki ama her daim Beşiktaş'ın değişmezi olmayı da başardı. Olayı tam olarak bilemiyoruz ama kulübe yıllarca emek vermiş Üzülmez'i bir anda söküp atmak doğru muydu?
Şimdi olayın ayrıntılarını bilemiyoruz. Ama Beşiktaş yönetimi kurulu, bu kadar sert bir karar aldığına göre demek ki ortada ciddi bir durum var. Zaten ceza hukukunda temel unsur, suçu cezalandırmak değildir, önlem almaktır. Beşiktaş, İbrahim'in sözleşmesini feshederken, geri kalanlara da mesaj veriliyor' demek ki... 'İbretialem için' deriz ya bazen... Beşiktaş bir mesaj vermiş olabilir.
Yoksa kadro dışı bırakırsın, A2 takımı ile idmana çıkarırsın, haziran ayı gelince, hiçbir şey yapmasan 50 bin liraya, 100 bin liraya satarsın. Az para mı? Şimdi tazminatı ödenecek. İbrahim'den 3-5 kuruş kazanabilecekken, 3-
5 kuruş kaybedecek. Bunu göze alabildiğine göre Beşiktaş yönetimi, çok önemli bir mesaj vermek istiyor olabilir, geri kalan kadroya, altyapı dahil...
AVRUPA'DA YER ALAMAZ
_
Beşiktaş ikinci yarıya flaş transferleri ve büyük umutlarla girdi ancak kötü gidişat da devam ediyor. 'Bu sezon en büyük hayal kırıklığı Beşiktaş'ta yaşanacak' diyebilir miyiz?
Beşiktaş'ta geçen hafta önemli bir olay oldu ve arada kaynadı. Murat Aksu, Yıldırım Demirören'in kongredeki rakibi, yönetimi ibra etmedi. Bu çok önemli bir şey... Çünkü yönetimler geleneksel olarak, ibra edilir. 'Kabul edenler', 'Etmeyenler', diye sorulur, 'Edilmiştir' der divan başkanı, yönetim ibra edilir.
Beşiktaş Mali Kongresi'nde Yıldırım Demirören, 'Bugün federasyon ile bir savaş başlatıyorum. Beni yıpratma Murat' diye rica ettiği halde, Murat Aksu, 'Bu yönetimi ibra etmiyorum. Çünkü açıklanan rakamlar yanlış. Beşiktaş camiası kandırılıyor. Borç onların açıkladığı rakamlarda değildir, 500 milyon liranın üstündedir.' Bu tabii çok önemli... Eğer Murat Aksu'nun dediği doğruysa; borcu nereden bulup ödeyecek Beşiktaş? 2012 yılından itibaren UEFA lisansı geçerli olacak. Platini de açıklama yaptı. "Bütçeleri denk olmayan takımların Avrupa'da oynamasını engelleyeceğiz" diyor. Sezon sonuna kadar 500 milyon euro borcu nereden bulup da ödeyecek Beşiktaş?
Bütün gazetelerin Beşiktaş muhabirlerinin, Murat Aksu'nun peşine düşmesi lazımdı. Ama gördük ki Türkiye'de spor muhabiri yok. Hakikaten yok. Yani maçın ardından ben bütün gazeteleri okudum. Beşiktaş soyunma odasında olup bitenlerle ilgili tek satır haber yoktu.
Ben Beşiktaş muhabiri olacağım. Soyunma odasında Beşiktaş'ın kaptanı, ikinci kaptanını yumruklayacak ve bunun haberini alamayacağım. Soyunma odasında olmam gerekmez. Muhabirin çevresi olacak.
Ben Beşiktaş muhabiri isem o maçın bitiminden en geç bir saat sonra birisi beni arayacak. Diyecek ki 'Hıncal ağabey biliyor musun ya soyunma odasında şöyle bir olay olmuş.' Bu çevren yoksa muhabirlik yapamazsın.
Çünkü sen her yere giremezsin. Her yerde bulunamazsın.
Muhabirliğin temel unsuru çevredir.
Kaptan, ikinci kaptanı yumruklamış, gazetelerde bir tane haber yok ya...
BU NASIL GAZETECİLİK?
_Aslında Beşiktaş yönetiminin, resmi internet sitesinden yaptığı açıklamadan sonra iki kaptan arasındaki olay ortaya çıktı.
Resmen açıklama yaptıktan sonra, yani maçtan 24 saat sonra saat 10'da ben gazetelere telefon ederek "Ya ne olmuş!" dedim. O zaman söylediler bana "Büyük İbrahim, Küçük İbrahim'i yumrukladı" diye... Bu mu gazetecilik!
Bu nasıl gazetecilik!
Spor müdürleri değil, genel yayın müdürleri, spor müdürlerine sormalı; 'Bundan haberin olmazsa senin neyden haberin olur' diye. O spor müdürü de Beşiktaş muhabirini çağırmalı 'Kardeşim senin bundan haberin olmazsa neyden haberin olur!' Ama kimse kimseye bir şey sormuyor. Onun için haberler ancak internet sitelerinde resmi açıklamalarla alınıyor.
Murat Aksu ile muhakkak konuşulması lazım. 'Sen böyle bir şey söyledin. Elinde belgeler olmalı. Söyle bakalım bu 500 milyon lira borç nereden?' diye sorulmalı.
Çünkü o zaman Beşiktaş'ın yaptığı bütün bu transferler çok tehlikeye girer.
Bu şu demek; "Yıldırım Demirören, Beşiktaş'ın parası ile hovardalık yapmış, onu almış, bunu almış. 'Bak ne takım yaptım' diyecek. Yarın 'Allah'a ısmarladık' deyip gidecek.
Bu 500 milyon lira borç Beşiktaş'ın tepesine kabus gibi çökecek. Böyle bir sorumsuzluk olur mu?" Murat Aksu'nun dediği bu... Bir tane Beşiktaş muhabiri de 'Sen ne diyorsun Murat bey' demiyor.
* * *
GİZLİ BULUŞAN STADA GİTMEZ
_Aslında Lig TV'nin sevgilileri göstermesi, güzel görüntüler oluşturduğu gibi birçok kişinin de aklına "Ya ailelerinden habersiz gelmişlerse" endişesini de getirdi. 'Televizyon yayıncılığı açısından' görüntülere nasıl bakıyorsunuz?
Gizli kapaklı sevgilisiyle buluşan adam, 26 kameranın olduğu stada gitmez. İstanbul'da kimseden habersiz, sevgililer gününü geçireceğin yüzlerce, binlerce yer var. Maça gidiyorsan, çekincen yok demek ki!..
Dikkat et; bizim ekranda gördüğümüzü aynı anda stadyumdaki ekrana da yansıyor. Ekranda göründüğünü stattaki kişi de görüyor.
Bir tane panikleyen, bir tane heyecanlanan oldu mu?
Tam tersine ekranda göründüğü zaman, daha fazla sarıldılar.
KARINDAN KORKUYORSAN...
_Bu konuda hafta içinde ilginç de bir haber vardı. Ünlü bir iş adamı, TT Arena'dan 900 bin dolar ödeyip aldığı locaya, stadın her yerindeki kameralar nedeniyle sevgilisini götüremediği için rahatsız olmuş ve Meclis Araştırma Komisyonu'na bu konuda şikayette bulunmuş. Kameralar özel hayatı tehdit mi ediyor?
Loca almış da 900 bin dolar vermiş de... 'Sevgilimi getiremiyorsam, ben bu locayı niye aldım?' Almasaydın...
Bizim zamanımızda ünlü bir fıkra vardır. Mezarlıkta basılmışlar da bekçi, 'Bu ne densizlik' demiş. 'Densizlik değil, yersizlik' demiş adam!.. Bizim zamanımızda hakikaten öyle kulüpler de yoktu, diskolar da yoktu. Buluşma yerleri localardı. 'Kızı locaya atmak' diye bir tabir vardı, gençlik argosunda... Çünkü loca pahalı... Sinemaya gidiyorsun, 25 kuruş, 50 kuruşa... Loca 10 lira, 20 lira, 30 lira... Nerede, kimde bu para!.. 'Locaya attım' dediğin zaman hem bir defa cebinde para var, onun havasını atıyorsun, hem de locaya gelecek bir sevgilin var, onun havasını atıyorsun. Birleşince gençlik argosunda, 'Locaya atmak' deniyor.
Bu muhterem orada kalmış herhalde... Kulüp locasını, 1950'lerin sinema locası sanıyor herhalde... Sevgilisini locaya atmayı düşünüyor herhalde!.. 'Karım görürse ne
yapacağım!' Karından korkuyorsan sevgilini locaya atmayacaksın.
* * *
İNANILMAZ GÜZELDİ
Centilmenlik anlaşmasına bir tek Aziz Yıldırım uydu. Bayıldım tribünlere... Gıpta ile kıskançlıkla izledim
_Fenerbahçe, Kayserispor'u 2-0 mağlup ederek ligde galibiyet serisini 5 maça çıkardı. Özellikle ikinci yarıda bir toparlanma görünüyor. Fenerbahçe adına bir çıkıştan bahsedebilir miyiz?
Kabul etmiyorum. Israrla ve inatla kabul etmiyorum.
Kayserispor kadar kötü bir Kayserispor hayatımda görmedim.
Maçın 15. dakikası mıydı neydi, Lig TV kaybedilen topları yazdı ekranın üstünde, ondan sonra o istatistiği unuttu. Maçın sonunda da ben merak ediyorum.
Kayseri'nin kaybettiği toplar kaç tane?
Santraya kadar topu iyi getiriyorlar. Santradan itibaren ya taca atılıyor ya Fenerlilere atılıyor top... Şike gibi!..
BÖYLE KALECİLİK GÖRMEDİM
Santranın ötesinde birbirlerine pas atmamakta yeminli gibiler. Ama ısrarla da birbirlerine pas atmaya uğraşıyorlar.
18'in içine giriyorlar, 4 kişi şut pozisyonunda, topu kaptırana kadar kimse şut atmıyor. Daha nereye gideceksin!.. Kaleciyi de geçip öyle mi vuracaksın topu içeriye!
Nitekim öyle de yaptılar. Kaleye giden topa ofsayttaki adam kafa vurup, golü iptal ettirdi. Ama tam böyle Erman (Toroğlu) hocanın çok sevdiği bir tabir var. '370 dakika oynasa gol atamayacak bir Kayseri vardı sahada!' Fenerbahçe ne yaptı: İki net kaleci hatasından, iki gol... Birinci golün asistini yaptı Volkan Babacan. İkinci golde de topu içeri yumruklamak hünerini gösterdi. Ben böyle kalecilik görmedim. Volkan Babacan, Fenerbahçe'de oynarken sarı-lacivertli takıma bu kadar yararlı olmamıştır. Şimdi karşında rakip yok. Karşında berbat bir kaleci var. Buna rağmen maçı ancak 2-0 kazanabiliyorsun! İkinci yarıda Kayserispor bütün defans güvenliğini bırakıp saldırırken 1'e 3, 2'ye 4 yakaladıkları savunmaya dahi gol atmayı başaramayan, beceremeyen hatta pozisyona giremeyen Fenerbahçe'nin 'iyi olduğunu' bana kimse söylemesin. Fenerbahçe'nin iyi olan tek tarafı vardı. Bayıldım, alkışladım; tribünler. Kötü seyirci, iyi seyirciyi tribünlerden kovmuştu. Tribünler, holiganlara teslim edilmişti. Bunun sebebi de kulüp başkanları kendilerini destekleyen taraftar amigolara bol keseden bedava bilet verip tribünlere el koyuyorlardı.
Onlar hem başkanlar lehine tezahüratlar yapıyor hem de protesto edenleri tehdit ediyorlar. Başkanlar aralarında anlaştılar. 'Biz bedava bilet vermeyeceğiz' diye.
Gentleman's Agreement; Centilmenler Anlaşması yapıldı. Başkanların içinde bir tek centilmen çıktı; Aziz Yıldırım. Tehditlere, şantajlara rağmen bedava bilet dağıtımını durdurdu.
Kötü seyirciyi tribünlerden kovdu.
Saracoğlu Stadı'nda dün gece inanılmaz bir güzellikte, gerçekten inanılmazdı.
50'Lİ YILLARDAKİ GİBİ
Ki ben bu 'inanılmaz' lafını sevmem. 'Ona inanma, buna inanma, ötekine inanma... Neye inanacaksın?' derim. Ama Kayseri maçında, 1960'ların gerisinde 50'li yıllarda kalmış seyirciyi gördüm.
80 yaşında çiftler vardı. Sevgililer Günü'nü simgeler gibi. 17-18 yaşında çiftler vardı. Bebekleri ile gelmiş aileler vardı. Kıyametleri kopartırım biliyorsun, Digiturk'e 'Sahada futbol oynanırken tribünler gösterilir mi!" diye... Bu defa 'Sahada futbol diye bir şey yok tribündeki güzellikleri göster' diye bağırmak geldi içimden ve bol bol gösterdiler. Fenerbahçe kulübü kalpler yapmış sarı ve lacivert.
Her koltuğa bir tane koymuş. Binlerce kalp dağıtıldı tribünlerde. Yani bir Sevgililer Günü'nü bir maça bu kadar güzel getirebilirsin...
Hem seyirci görüntüleri ile hem pankartlarla, afişlerle hem de oraya gelen insanlarla... Son yıllarda kıskanmadığım kadar kıskandım Fenerbahçe'yi... Gıpta ile izledim, kıskançlıkla izledim. Aziz Yıldırım'ın bendeki pek çok günahı o görüntülerle af oldu.
Ropörtaj: Bülent Can

DİĞER HABERLER

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.