➤ İnsanoğlu, fıtrat itibariyle hem günah ve hem de sevap işleme özelliği ile yaratılmış bir varlıktır. Beşer hayra ve iyiliğe meylettiği gibi zaman zaman şerre ve kötülüğe de yönelmektedir. İnsandaki nefs-i emmare kulu daima kötü şeylere sevkeder. Ancak hatadan ari olmayan insan her ne kadar şer, günah ve kötülük işlese de yanlışlarının farkında olarak bu amelleri için tövbe etmeli ve tekrar etmemek için gayret etmelidir.
➤ Kur'an-ı Kerim'de ve hadis-i şeriflerde sıklıkla vurgulanan tövbe kavramı, insanın hayır ve şer işleme hasleti ile birlikte varoluşumuza yerleştirilmiş bir özelliktir. "Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı."(Müslim, Tevbe, 9-11)
📌 Bilgi Notu: Günah işlemek, insanı meleklerden ayıran temel özelliktir.
➤ Bir imtihan sebebi olarak insanın yapısına yerleştirilen bu özellik, kişinin işlediği kötü amellere mazeret olamaz. Dolayısıyla günahkar kulların ilk müracaat edip çalacakları kapı, tövbe kapısıdır. Resuller, evliyalar ve Allah rızasını arayanlar da müminlere o kapıyı göstermiştir.
➤ Fıtrat üzere olmanın ve selametin dini İslam'da insanın günah işleyebileceği kabul edilen bir olgudur. Bu yüzden Allah Teala (CC) günahtan korunma ve kurtulma yollarını Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim'de bizlere öğretmektedir. "De ki: Ey çok günah işleyerek kendi öz canlarına kötülük etmede ileri giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Allah dilerse bütün günahları mağfiret eder. Çünkü o, çok affedicidir, merhamet ve ihsanı fazladır." (Zümer, 53. ayet-i kerime)
➡ Tefsiri: Allah'ın yardımını kazanarak affına ve rahmetine nâil olmanın, böylece ebedî kurtuluşa ermenin temel şartı, Allah'a yönelip teslim olmak yani O'na gerektiği şekilde iman edip hükümlerine boyun eğmektir. Her ne kadar Ehl-i Sünnet âlimleri, 53. âyette belirtilen ilâhî af ve mağfiretin tövbe etme şartına bağlı olmadığını belirtmişlerse de buradaki, "Allah'a yönelme ve O'na teslim olma" buyruğunun anlam olarak tövbeden farkı yoktur. Zira tövbe de sonuç itibariyle kulun günahlarından pişmanlık duyup vazgeçerek Allah'a yönelip teslim olmaya karar vermesi ve bu kararını eyleme dönüştürmesidir.
➤ Kulların günaha ve hatalara meyli olduğu halde şerleri tercih etmeyerek Allah Teala'nın (CC) istediklerine uyması Rabbimizin hoşnut olduğu bir durumdur. Yanlış iş yaptığımızda vicdanımızda oluşan pişmanlık hissi, Cenab-ı Hakk'ın fıtratımıza yerleştirdiği bir başka özelliktir. Tövbe, bu yönüyle insanın fıtratından ve yaradılışında olan bir kavramdır. "Onlar çirkin bir iş yaptıkları veya günah işleyerek kendi öz canlarına zulmettikleri zaman, hemen Allah'ı hatırlayarak O'ndan günahlarının affını isterler. Zâten, günahları Allah'tan başka kim affedebilir ki? Hem onlar, işledikleri günah ve hatalarda bile bile ısrar da etmezler." (Al-i İmran Suresi 135. ayet-i kerime)
➡ Tefsiri: Yarattığı insanın iyi hasletlerini ve zaaflarını çok iyi bilen yüce Allah, şefkat ve merhametinin gereği olarak günahkâr bir mümini -büyük günah dahi işlese- müminlerin safından çıkarmadığı gibi, Allah'ın huzurunda hesap vereceğini düşünerek yaptığına pişman olan, tövbe ve istiğfar eden kimseyi de cennete girecek takvâ sahiplerinin safından ayırmamıştır. Takvâdan kaynaklanan hasletleri taşıyanlar ve gereğini yerine getirenler Allah katında sevilen kimselerdir. Allah âhirette onların mükâfatını verecektir.
➤ İnsan fıtratına yerleştirilmiş bir başka haslet, hata işlediğinde ve yanlış bir şey yaptığında ruhunda doğan özür dileme ihtiyacıdır. Tövbe de aslında Rabbimize karşı yaptığımız hata sebebiyle bir nevi özür dilemedir.
➤ Cenab-ı Hakk, Kur'an-ı Kerim'de kullarının hatalarından pişmanlık duyarak ona yönelmeleri halinde onları affedeceğini ve tövbe edenleri ebedi cennetlerine dahil edeceğini buyurur. "Ey müminler! Hepiniz Allah'a tövbe edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz!" (Nur Suresi, 31 ayet-i kerime)
➤ İnsani ilişkilerde sağlıklı bir iletişimi destekleyerek toplumda önemli bir yer edinen tövbe, kişinin kusurunu görmesi ile iletişime katkı sağlar.
➤ İnsanlarla aramızda oluşan kopukluluklarda kendi hatalarımızı görmemizi sağlayacak bu husus, müminler mabeyninde dostluk, kardeşlik ve arkadaşlık kavramlarının güçlenmesini destekler. "Bütün insanlar hata yapar, hata yapanların en hayırlısı ise hatasından dönendir."(İbn Mace Zühd, 37/30 (II, 1420))
"Yine de ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis, Rabbimin acıyıp koruması dışında, daima kötülüğü emreder; şüphesiz rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir." (Yusuf Suresi, 53. ayet-i kerime)
➤ Hz. Yusuf'un (AS) dahi şerrinden Allah'a sığındığı nefis, şeytan ile birlikte günahları işlememize neden olan asıl yönlendiricilerdir.
➤ Nefis ve şeytanın elindeki en büyük koz da işlediğimiz kusuru ve hatayı hata olarak kabul etmemekten doğar.
➤ Hayatımızı alt üst eden, yaşama zevkimizi kaçıran günahlar bizleri zaman zaman ümitsizliğe düşürür. Şeytanın da bir taraftan vesvese vererek bizleri daha çok günahlara çekmeye çalıştığı anlarda tövbeye sarılmak önemli bir husustur. "De ki (Allah şöyle buyuruyor): "Ey kendi aleyhlerine olarak günahta haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah (dilerse) bütün günahları bağışlar; doğrusu O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir." (Zümer, 53. ayet-i kerime)
➤ Bedeni, zikri ve kalbi bir boyuta dayanan tövbenin ilk adımı, yapılan kusurun farkına varmak ve içten bir pişmanlık hissetmektir. Akabinde "estağfurullah" lafzı ile taçlanan tövbe, kulun günahlardan sıyrılmasını sağlayan önemli ibadetlerdendir.
➤ Ayet-i kerimede de belirtildiği üzere geçmiş ve gelecek günahların bağışlanan Peygamber Efendimiz (SAV) günde yetmişten fazla tövbe ve istiğfar etmiştir. Kalbi ve lafzi olarak büyük önem ifade eden bu ibadeti bütün kulların yerine getirmesi gerekir. "Senin geçmiş gelecek bütün günahını Allah'ın bağışlaması, sana nimetini eksiksiz vermesi, seni dosdoğru yolda yürütmesi ve Allah'ın sana güçlü bir şekilde yardım etmesi için sana apaçık bir fetih ihsan ettik." (Fetih Suresi 1-3. ayet-i kerimeler)
"Ebû Hüreyre'nin (ra), Resûlullah'tan şöyle işittiği nakledilmiştir: Yemin ederim ki ben, Allah'a günde yetmiş defadan fazla tövbe ve istiğfar ediyorum." (Buhârî, Deavât, 3)
➤ Bu önemli ibadeti vaktinde yerine getirmek, ömrün akıbeti ve ölümün gelmesi meçhul olmasından dolayı oldukça önemlidir. Tövbenin can boğaza gelmeden yapılması hassasiyet gösterilmesi gereken bir durumdur. "Allah kötülüğü bilmeyerek işleyip de hemen tövbe edenlerin tövbesini kabul etmeyi taahhüt etmiştir. Allah işte onların tövbesini kabul eder. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir. Kötülükleri işleyip dururken ölüm kendisine geldiği zaman, 'Şimdi tövbe ettim!' diyenlerle kâfir olarak ölenlerin tövbeleri makbul değildir. İşte onlara acıklı azap hazırlamışızdır." (Nisa Suresi, 18. ayet-i kerime)
Tefsiri: Günahkâr kişi hayatının son saniyelerine kadar tövbe etmez, dünya hayatından ümit kestikten ve gayb âlemine dahil bulunan berzah ve âhiretle ilgili bazı gerçekleri gördükten, hissettikten sonra henüz can vermeden tövbe ederse, bu tövbenin sebebi, gayba imana dayalısamimi pişmanlık olmayıp yüz yüze gelinen cezadan kurtulmaya yönelik bulunduğu, tekrar kulluk ve itaat imtihanına fırsat da kalmadığı için kabul edilmeyecektir. Kabul edilmeyen bir başka tövbe de hayatını, hak dini inkâr içinde geçirdikten sonra ölen ve âhiret âlemini gördükten sonra pişmanlık duyanların tövbesidir. Bu da gayba iman ve samimi pişmanlıktan kaynaklanmadığı için Allah tarafından kabul edilmeyecektir.
➤ Her gün yüzlerce günahın hücumuna maruz kalan mü'minler için günahtan kaçınmak, günahlı ortamdan uzak durmak, günah işlemeye açık olan kapılara yanaşmamak oldukça önemlidir. İşlenen hatalar için de istiğfar ve tövbe ile sık sık temizlenmek gerekir. "Allah, çokça tövbe eden ve temizlik hususunda titiz davranan kullarını sever." (Bakara Suresi, 222. ayet)
Kaynak: Fikriyat.com (Daha fazlası için tıklayın)