AKL-I SELİM OLMAK
- Arapça kökenli akıl kelimesinden türeyen akl-ı selim, "sağduyu" anlamına gelmektedir. Selim kelimesi ise selametten evrilerek günümüzde "güvenlik içinde olmak" manasında kullanılır.
- Bu kavram ile anlatılmak istenen meselenin bütünlüğüne bakıldığında, asıl kastedilen durum; aklın güvenliği ve sağlığıdır.
AKLI KULLANMAK
- Akl-ı selimlik, "hükümlerinde yanılmadan doğru ve yanlıştan ayırma yetisi"ne verilen isimdir. Bir nevi "aklı kullanmak" da bu tanımın kapsamına girer.
- İbni Sina, selim olan insan fıtratının akıl olarak nitelendirildiğini belirtmiştir. Descartes ise akl-ı selim olmayı "doğruyu yanlıştan ayırma gücü" olarak tarif etmektedir. Akl-ı selim olmanın, insanda bulunan akıl ile neredeyse aynı işlevi gördüğü söylenir. Filozoflar, bu yetinin insanlar arasında eşit bulunduğunu ifade eder.
SAHİH BİR İMAN İÇİN AKLİ DÜŞÜNCENİN ÖNEMİ
- Akıl nimetinin insanda var olmasının önemini, Kur'an-ı Kerim'de görmemiz mümkündür. Çünkü Kur'an, sahih bir iman için akli düşünceye büyük önem atfetmektedir.
- İmtihan yeri olarak bulunduğumuz dünyada, doğruyu ve yanlışı ayırt etmek için insanda var olması gereken unsur akıldır. Akıl tek başına yeterli değildir, aklın yanında temiz bir kalp de şarttır.
KUR'AN-I KERİM'DE AKL-I SELİM OLMAK
- Kur'an-ı Kerim'de geçen akl-ı selim kavramının "fıtrat" ile yakın bir ilişkisi olduğu aşikardır. İslam tarihinin önemli muhaddislerinden olan Müslim, naklettiği bir hadis-i şerifte, "her doğan, İslam fıtratı üzerine doğmuştur." buyrulur. (Müslim, Kader, 22)
- Dünya, bir imtihan yeridir. İnsanoğlu, Allah'ın (CC) kitabından, Peygamberin (SAV) sünnetlerinden ve nakledilen hadislerden dersler çıkardığı müddetçe aklını kullanan beşer olma şerefine nail olacaktır. Bu durum Mülk Suresi'nin 10. ayetinde şöyle geçmektedir: "Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şimdi şu alevli cehennemin mahkûmları arasında olmazdık!" diye de ilâve ederler."
Ayetin tasviri: Mülk Suresi'nin 10. ayetinde geçen kısımda, "o gün iş işten geçtikten sonra değil, fakat bugün fırsat eldeyken o uyarıya kulak vermek, yani peygamberi tanımak, ayrıca Allah'ın (CC) insanlığa büyük lütfu olan aklı ve diğer bilgi imkanlarını da kullanarak hak ve hidayet yolunu bulmak gerektiğine, ebedi kurtuluşun ancak bu sayede kazanılabileceğine işaret etmektedir.
KALB-İ SELİM OLMAK
- Kur'an-ı Kerim'de geçen kalb-i selim tabiri, saf düşünce, temiz vicdan ve İslam'ın kurallarına göre sağduyulu olmaktır. Allah Teala'nın (CC) emir ve yasaklarına karşı davranışlardan olan şirk, şüphe ve kötülüklerden arınmak ve imanın şartlarına sıkı sıkıya sarılmak, insanı kalb-i selim olmaya vesile kılar.
"İnsanların diriltileceği gün ve Allah'a (CC) temiz bir kalp ile gelenler dışında malın da çocukların da fayda vermeyeceği gün beni mahcup etme!" Şuara Suresi 87-89 Ayetin tefsiri
- Müfessirler, bu ayetlerde"temiz bir kalp" diye çevrilen "kalb-i selîm" tamlamasını şu manalarda yorumlarlar. Şirk ve şüpheden arınmış, iman esaslarına samimiyetle inanmış, manen sağlıklı, kötülüklerden korunmuş, sünnete gönülden bağlı olup bid'atlardan uzak duran, mal ve evlat sahibi olduğu için şımarmayan bir kalp. Razî'ye göre bu konudaki görüşlerin en doğrusu, kalb-i selimi, "Cehaletten ve kötü huylardan arınmış kalptir" diye tanımlayan görüştür.
- Şuara Suresi'nin 87-89. ayetlerinde geçen temiz kalp tabiri, kalb-i selim olmanın önemini vurgularken, bu doğrultu da hayatımızı şekillendirmemiz gerektiğini analtır. Hz. İbrahim (AS) bu duayı yaptığı zaman kendisine peygamberlik görevi verilmiştir.
- Kalb-i selim olabilmek, müminin cehd-ü gayret içinde olmasını gerektirir. Kalb-i selim bir beşer hüviyetine kavuşmanın en önemli koşulu, madde aleminden çıkıp maneviyat iklimine girmektir.
Cehd ne demek?
Fazladan çalışma, güç kuvvet sarf etmesi demektir. Arapça kökenli bu kelime "insanın nefsine hakim olması" manasına da gelmektedir.
DÜNYAYA GELİŞ AMACINI UNUTMAMAK
- Rabbimizin (CC) emir ve yasaklarına Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (SAV) sünnetlerine hem akli hem de kalbi bir şekilde samimiyetle inanmak kalb-i selimliğin göstergesidir.
- Dünya hayatının rehavetine kapılmak, mal ve mülke haddinden fazla anlam yüklemek ve dünyanın insanlığa sunduğu sahte şöhret ile şımarmak, insanın kalbini selametten uzaklaştırır.
- Felsefi düşünceleriyle ünlenmiş Razi, kalb-i selim olmayı "cehaletten ve kötü huylardan arınmış bir kalp" olarak yorumlamaktadır.
- İslam alimlerinden olan Gazali'ye göre kalp, Kur'an-ı Kerim'de hakikatteki kalbi anlatmaktadır. Bahsi açılan ruhani kalbin emrinde bütün azalar hazır bulunur. O halde insan, kalbini İslam'ın emirlerine uyacak şekilde yönlendirmelidir.
KALP BEDENİN SULTANIDIR
Kalp ile ilgili bir benzetme Ebu Hureyre'den (RA) rivayet edilmektedir. İslam'ın önemli hadis ravilerinden olan Buhari'de yer alan bir hadis-i şerifte kalbin önemini şöyle beyan edilir: "Dikkat edin vücutta bir et parçası var, o düzgün olursa bütün uzuvlar düzgün olur. O bozulursa bütün uzuvlar bozulur. Dikkat edin! Bu et parçası kalptir."
AKL-I SELİM VE KALB-İ SELİM
- Akl-i selim ve kalb-i selim kavramları incelendiğinde ikisinin aynı noktada buluştuğu görülmektedir. İslam'da aklın ve kalbin bir olarak kabul edilmesi ve işlediğimiz iyi/kötü amellerimizin sorumlusu olarak ikisinin ortaklığı söz konusudur.
- Kalbi selamette tutmak, doğru yol olan İslam istikametinden ayırmamak ve kalbimizi dünyaya geldiğimiz günkü saflığıyla koruyabilmek asıl meselemiz olmalıdır.
Kaynak: Fikriyat.com (Daha fazlası için tıklayın)