Medrese, "ders görülen ve öğretim yapılan yer" anlamında gelir. Günümüzde ilköğretim okulları seviyesindeki sıbyan mekteplerinden sonra, ileri düzeyde tahsilin görüldüğü orta ve yüksek dereceli eğitim kurumlarıydı. Medreselerin de içinde bulunduğu yapılar külliye şeklinde, yani hamam, dârüşşifâ, imaret, cami ve medrese bir arada yaptırılırdı. Medreselerde, eyvân denilen dershaneler, müderrislerin odaları, ibadet için mescit, kütüphane, şifâhâne, talebenin kalması için odalar, hamam ve yemekhane bulunurdu. Medreseler hakkında ne biliyoruz?
OSMANLI'DA MEDRESE EĞİTİMİ NASILDI?
Talebe sınıf değil, ders geçerdi. Dersler de kitaplara göre tayin olunurdu. Medreselerde günde dört-beş ders okunur; her halkaya takriben 20 talebe iştirak ederdi. Umumiyetle her ders için ayrı müderris ders verirdi. Müderris, dersi kendi hazırladığı veya meşhur bir metne dayanarak anlatır talebe de metni yazardı. Müderris sonra metni izah eder; talebenin suallerine cevap verirdi. Talebe, bunları da metnin kenarına kaydeder; metni ezberler; sonra sınıfta tekrar ederdi. Müderris, bazen metni talebeye okutur; talebenin izahını dinler; gerekirse düzeltirdi.
MEDRESELERDE GÖRÜLEN EĞİTİMLER
Muallimler, talebeyi derse hazırlar, anlattıklarını dinlerdi. Talebe evvela âlet ilimleri denilen, sarf (morfoloji), nahv (sentaks), belâgat (beyan, bedi' ve meâni), iştikak, lügat, inşâ, kitâbet, hitâbet, mantık gibi dersler okur; sonra tefsîr, hadîs, kelâm ve fıkıh ilimlerine dair metinleri okumaya geçerdi. Çalışkan bir talebe üç sene zarfında Fatih medresesine gelebilirdi. Sultan Kanunî devrinde bu müddet beşe çıkarıldı. 20-25 yaşında medrese tahsili biterdi.
OSMANLI'NIN RAMAZAN ADETİ CERRE ÇIKMA NEDİR?
Cer, sözlükte "çekmek, kendine doğru çekmek, celp etmek" anlamına gelir. Osmanlı döneminde medrese talebelerinin üç aylarda dini hizmetlerde bulunmak ve halkı aydınlatmak için kasaba ve köylere gitmelerini ifade eder. Osmanlı'nın ilk dönemlerinden beri görülen bu uygulama, medrese eğitiminin bir parçasıydı ve öğrenciler için bir staj dönemiydi.
MEDRESE TALEBELERİNİN STAJ DÖNEMİ
Osmanlı Devleti'nde medreseler, orta ve yüksek düzeyde tahsilin verildiği kurumlardı. Öğrenciler, medreselerdeki dokuz aylık eğitimine üç aylarda ara verirdi. Bu dönemde seçilen talebeler hem bilgilerini pekiştirmek hem de dinî konularda halkı aydınlatmak için imparatorluğun farklı bölgelerine gönderilirdi. Bu gönderme olayına "cerre çıkmak" denirdi. Medrese öğrencileri için cerre çıkmak bir nevi staj görevini üstlenirdi. Talebelerin yol masraflarını da vakıflar üstlenirdi.
Osmanlı döneminde eğitime büyüm önem verilirdi. Cerre çıkmak da bu duruma örnek teşkil eder. Payitaht dışında taşradaki medreselerin de aktif olması, medreselerin tamiri ve yenilerinin inşası İstanbul'a gidemeyen talebelerin tahsiline yardım edilmesi, eğitimin yaygınlaşması için bu uygulama başlatılmıştı. Medreselerinde ders okutmak isteyen emekli âlimlere ve taşradaki şeyhlere bu hizmetleri takdir görülüp maddi yardımda desteklenmişti. Emekli alimlerin dışında taşraya giden müftü ve imamlarda ayrıca mükafatlandırılırdı. 1897 yılında İzmit sancağına bağlı Kandıra kazası müftülüğüne tayin olunan Hacı İsmail Efendi, ahalinin yardımı ile yapılan medresede talebe okutup, İslami ilimleri yaymaya başlayınca Babıali tarafından sultanın hususi iradesi ile kendisine beş yüz kuruş ilave maaş tahsis etti.
Taşraya giden softa da denilen öğrenciler köy ve kasabalara gider, vaazlar verip sohbet meclislerinde bulunurlardı. Bu köy ve kasabalardaki imamların üç ay dinlenmesine ve medresede eğitim gören talebelerin bilgilerini kullanarak pratik yapmasını sağlıyordu. Böylece talebeler halkı irşad ederken yeni tecrübe kazanırdı. Bölge halkı da farklı bir kişiden yeni bilgi edinme fırsatı bulurdu. Cerr faaliyetleri ile en ücradaki taşraya kadar dini, ilmi gelişmeler halkın ayağına götürülürdü. Bu sayede imparatorluğun dört bir köşesinde eğitim faaliyeti yaygınlaşırdı.
Recep, Şaban ve Ramazan olarak adlandırılan üç aylarda medreseler tatil edilirdi. Bu tatil döneminde talebeler, memleketlerine değil, halkı irşad etmesi için imparatorluğun muhtelif yerlerine gönderilirdi. Halka eğitim veren medrese talebeleri bunun karşılığında halkın gönüllü olarak verdiği cerr adı verilen yardım alırdı. Bu sayede yeni dönemde eğitim masraflarını karşılamış olurdu. Öyle ki maddi durumu kötü olan bazı medrese talebeleri, üç aylarda dışında cer müddetinde kazandığı parayla geçinirdi. Akçanın yanında, buğday, bulgur, helva gibi erzak ve elbise gibi şeyler de verildiği olurdu. Bu yardımlar "cer akçesi" ve "zekat akçesi" olarak anılırdı. Bu durum halk ve ilim ehli arasında samimi diyalogların oluşmasını sağladı.
Üç aylar dışında da cerre çıkıldığı olurdu. Fakat bu belirli kurallara tabii tutulurdu. Sadece Salı ve Perşembe günleri cami dışında cerre faaliyetlerine izin verilirdi. Kânunnâme-i Ehl-i Hıref'te şöyle belirtilir: "Mollalar ve diğer cerciler, Salı ve Perşembe günlerinden başka günlerde dolaşamaz ve câmilerde cer yapamazlar."
Cerre çıkmak isteyen talebeler, bunu önce müderrise bildirirdi. Müderris de içlerinde liyakatli olanlara ilmühaber denilen belge verilirdi. Sonrasında Bâb-ı Meşihat'ta dersvekili denilen kişiye müracaat edilerek gerekli vesikaları ve gidecekleri yerdeki müftü efendilere hitaben yazılmış, talebelerin himâye olunmasını isteyen tavsiye mektuplarını alarak yola koyulurlardı. Cerre çıkacak kişi, Recep ayında veya en geç Şaban ayının on beşinden önce medresesinden ayrılmak durumundaydı. Talebeler ellerindeki vesika ve mektubu, sancak ya da vilayete gidiyorsa müftü efendiye, kaza ise kaymakama verirdi. Sonrasında vazifelendirildikleri câmilerde vaaz ve derslere başlarlardı.
Gittikleri yerlerde imam ve müezzinin odasında kalan talebelere bölge eşrafı sırayla iftara davet eder ya da yemek gönderirdi. Medrese talebeleri iftardan sonra ahaliye teravih kıldırır, Kur'an-ı Kerim okuyup sohbet ederdi.
İstanbul'dan Rumeli, Anadolu, Suriye ve Yemen'e kadar dini hizmet ve cerr için giden talebeler vardı. Talebelere idarecilerin yardım etmesi hatta iskele veya istasyonlardan memurlar tarafından karşılanıp uygun bir yere yerleştirilmesini padişahlar fermanlarıyla bildirirdi. Cerre çıkacak talebelerin yiyecek-içecek ve yol masrafları bizzat padişah tarafından Hazine-i Hassa'dan karşılanarak Meşihat makamına gönderilir ve Meşihat da bu parayı talebelere dağıtırdı.
Cerre çıkma geleneği sayesinde başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerdeki dinî ve kültürel gelişmeler halkın ayağına kadar götürüldü. Böylece devlet en küçük yerleşim birimlerine ulaştı.