A Milli Futbol Takımı'mız 2022 FIFA Dünya Kupası Avrupa Elemeleri G Grubu'da Letonya ile deplasmanda karşı karşıya geldi. Ay-yıldızlılar 1-0 geriye düştükleri karşılaşmayı 75. dakikada Serdar Dursun, 90+9. dakikada Burak Yılmaz'ın penaltı golüyle 2-1 mağlup etti ve Dünya Kupası umutlarını son 2 karşılaşmaya taşıdı. Usta yazar Hakkı Yalçın, millilerin 2-1 kazandığı karşılaşma sonrası flaş değerlendirmelerde bulundu. İşte o yazı...
Letonya karşısında gördük ki eğer açmasını bilmiyorsan kapılar duvar olur ama mucizeler de bazen son saniyede gelir. O penaltı golünü işaret olarak görenler var. İnsanların kalbinden akan hayaldir umut ve o umudu canlı tutmanın bir anlamı var. Ve görünen o ki Dünya Kupası finallerine katılmamız için çok daha büyük bir mucizeye ihtiyacımız var. Ama mucizeleri harekete geçiren alın teri ve formaya saygıdır.
Norveç maçının olduğu gün berber dükkanında tıraş olan bir delikanlı "ben 2003 doğumluyum, ülkemin katıldığı bir Dünya Kupası göremeyecek miyim?" diye sordu. Çıkmadık candaki umutlar onda kesilmişti de umutsuzluğunun önünü kesemedim.
Çünkü bizler o umudu kendi sahamızdaki Letonya ve Karadağ maçlarında kaybettik. Kazandığımız Hollanda ve Norveç maçlarında "terli heykeller" diye yorumladığımız futbolcuların Letonya ve Karadağ maçlarında siluet olarak geri dönüşümünde ilginç şeyler yaşandı.
O maçların sorgulanması gerekiyor. Yarın değil hemen şimdi. O maçlarda milli formayı giyen beylerin ayaklarında altın pabuçlar vardı sanki. "Biz galibiyetin ayağına gitmeyiz" Ama sahanın ortasında da ipuçları vardı da görmek istemedik! "Bu takım sizlerle hiçbir yere gidemez!"
Çünkü takımın içinde gruplaşmalar var, isimlerini şimdilik yazmayacağım. O grupta menajerlik şirketi olup futbolcuların aklını çelenler var. O maçları yeniden gözlerimizin önüne getirdiğimizde Şenol Güneş'i imha etmek için çarpışan güçlerin olmadığını kimse söyleyemez.
Şimdi Letonya gibi biçare bir takıma son saniyede attığımız golün ardından zafer çığlıkları atacağımıza milli takım içindeki gerçeklerin röntgenini çekmek gerekiyor. Daha önce yazmıştım; futbolumuzun tarihinde hiçbir teknik direktörün yapamadıklarını yapan Şenol Güneş imha edilecek teknik adamlar listesinde bir numaraydı. Bir yenilgiyle ipi çekilen bir teknik direktör başka bir ülkede yok. Bugün Dünya Kupası finallerinin hayalini hala yaşıyorsak bir yenilgiyle görevinden ayrılan adamı inkar etmeyelim.
Biz istersek Karadağ'ı yeneriz ama bize bu sonuç yeter mi? 20 yıldır katılamadığımız Dünya Kupası'na bir adım kaldığını varsayıp hayal üretenler için gerçeklerin bir anlamı var mı?
Grubu ikinci bitireceğiz ve play-off turunda rakibimizi eleyeceğiz. Norveç, Fransa ve Hollanda gibi takımları bir daha ne zaman yeneriz acaba? Çünkü gerçek mucize onlardı!
Dünya Kupası'na katılmanın futbolumuza neler katabileceğini elbette biliyoruz. Ben en çok futbolda ülke bütünlüğünün sağlanması için istiyorum bunu. Özellikle de genç futbolcuların futbol arenasında kendilerini göstermeleri için.
Eldeki yetenekli gençlerin etiketli yabancılardan ne kadar değerli olduklarının fark edilmesi adına. Dünya Kupası finallerine katılmak için gerçek bir mucizeye ihtiyacımız var. Sıradanlığa sığınmakla özel olmak arasındaki tercihler futbolcunun toplumdaki yerini de de belirler kendi ruhundaki yerini de. İstedikleri zaman oynayanların bizlerin Dünya Kupası hayalleriyle oynamadıkları ne malum!