NASREDDİN HOCA KİMDİR? | Balkanlardan Orta Asya'ya kadar geniş bir coğrafyada yayılan mirası ve kıssadan hisseleri ile Nasreddin Hoca, birçoğumuzun çocukluk kahramanıdır. Nükteli ve ders verici hikayeleri, yalnızca Türkler arasında deüil farklı kültürler arasında da benimsenmiş ve sevilmiştir. Peki Nasreddin Hoca kimdir? Nereli, gerçekten yaşadı mı?
NASREDDİN HOCA KİMDİR, NERELİ?
Nasreddin Hoca'nın doğumu hakkında kesin bir tarih olmamakla birlikte, genellikle 1208 yılında Sivrihisar'da (Eskişehir'in ilçesi) doğduğu kabul edilir. Babası Abdullah Efendi, annesi ise Sıdıka Hatun'dur. Çocukluk yıllarında ailesiyle birlikte köy yaşamının içinde büyüyen Nasreddin Hoca, genç yaşta İslami ilimler ve eğitim almaya başlamıştır.
NASREDDİN HOCA EĞİTİMİ VE ÖĞRETMENLİK YILLARI
Nasreddin Hoca, dini ve fenni ilimlerde eğitim aldıktan sonra, Sivrihisar ve Konya gibi dönemin önemli ilim merkezlerinde öğrenim görmüştür. Öğrenimini tamamladıktan sonra Akşehir'e yerleşmiş ve burada öğretmenlik yapmaya başlamıştır. Onun derslerinde sadece bilgi değil, aynı zamanda mizah ve hayat dersleri de ön planda olmuştur. Bu nedenle, Nasreddin Hoca öğrencileri tarafından çok sevilen ve saygı gören bir öğretmen olmuştur.
Nasreddin Hoca, hem bilgeliği hem de mizah anlayışıyla tanınırdı. Gündelik yaşamında karşılaştığı olaylara verdiği nükteli ve düşündürücü tepkiler, halk arasında kısa sürede yayılmıştır. Hoca'nın fıkraları, toplumsal olaylar ve insan doğası üzerine derin anlamlar taşır. Onun hikayeleri, bir yandan insanlara güldürürken, bir yandan da düşündürür ve ders verir.
NASREDDİN HOCA ÖLÜMÜ
Nasreddin Hoca'nın 1284 yılında Akşehir'de vefat ettiği kabul edilir. Mezarı da Akşehir'de bulunmaktadır ve bu mezar, her yıl birçok ziyaretçi tarafından ziyaret edilmektedir. Nasreddin Hoca'nın hikayeleri ve fıkraları, yüzyıllardır halk arasında anlatılmakta ve kültürel miras olarak yaşatılmaktadır. Onun mizah dolu bakış açısı, sadece Türkiye'de değil, dünya genelinde de sevilmiş ve benimsenmiştir.
FIKRALARIYLA NASREDDİN HOCA
Eşek Sınavı
Bir gün Nasreddin Hoca, eşeğini pazara satmaya gitmiş. Pazarlık bittikten sonra alıcı, eşeğin zeki olup olmadığını sormuş. Hoca da, "Eşek zeki mi dersin? Hatta o kadar zeki ki, sınavdan bile geçebilir!" demiş. Alıcı şaşırmış ve "Nasıl yani?" diye sormuş. Hoca da "Eğer bana üç soru sorarsan ve eşeğim hepsine doğru cevap verirse, zeki olduğuna inanırsın, değil mi?" demiş. Alıcı kabul etmiş ve ilk soruyu sormuş: "Dünyanın en uzak noktası neresidir?" Hoca eşeğin kulağına bir şeyler fısıldamış ve eşek anırmaya başlamış. Alıcı şaşkınlıktan ağzı açık kalmış. Hoca ikinci soruyu sormuş: "Dünyanın en derin denizi neresidir?" Yine eşeğin kulağına bir şeyler fısıldamış ve eşek yine anırmaya başlamış. Alıcı iyice şaşırmış ve üçüncü soruyu sormuş: "Peki ya ben kimim?" Hoca eşeğin kulağına bir şeyler fısıldamış ve eşek bu sefer hiç ses çıkarmamış. Alıcı "Neden bu sefer ses çıkarmadı?" diye sormuş. Hoca da gülerek, "Cevabı bilmediği için!" demiş.
Gönlüm Buna Razı Olmadı
Eşeği ile kasabaya alışverişe giden Nasreddin Hoca; kitap, elma, limon gibi birçok ağır şey almış. Aldıklarını kocaman bir çuvala yerleştirmiş. Çuvalı da sırtına alıp eşeğine binmiş. Yolda giderken Hoca'yı gören köylüler: "Ey Hoca, çuvalı niye kendi sırtına aldın?", diye sormuşlar. Hoca: "Ne yapayım? Zavallı hayvan zaten beni taşıyor, çuvalı da ona taşıtmaya gönlüm razı olmadı" demiş.
Belki Ağaçtan Öteye Bir Yol Düşer
Nasreddin Hoca'nın yaşadığı köyde çocuklar ona bir şaka yapmayı düşünmüşler. Yoldan geçerken uçurtmalarının ağaca takıldığını söyleyip onu ağaca çıkarmaya ve ayakkabılarını alıp kaçmaya karar vermişler. Planlarına karar verip beklemeye başlamışlar. Hoca yolun başına gelince uçurtmalarını ağaca takıp ağlamaya başlamışlar. Bunu gören Hoca: "Ne oldu çocuklar?", demiş. Çocuklar: "Hocam uçurtmamız ağaca takıldı. Biz çıkıp kurtaramadık. Bize yardımcı olur musunuz?", demişler. Hoca hemen: "Tabii ki," demiş ve ayakkabılarını çıkarıp çantasına sokuşturmuş. Bu duruma şaşıran çocuklar: "Hoca'm neden ayakkabılarını yanına alıyorsun", diye sormuşlar. Nasreddin Hoca gülerek: "Belli mi olur çocuklar belki yaptığım bu iyiliğe karşı Rabbim, bana ağaçtan öteye bir yol ikram eder" demiş.
Ya Tutarsa
Nasreddin Hoca bir gün gölün kıyısına gider. Elinde koca bir kaşık yoğurdu da yanına almış. Nasreddin Hoca, kaşığındaki yoğurdu göle sokmuş ve yoğurdu göle boşaltmış. O sırada köylülerden biri onu görmüş ve şaşkınlıkla: "Hoca ne yapıyorsun", diye sormuş. Hoca gülümseyerek: "Gölü mayalıyorum", demiş. Adam, Hoca'ya bakmış ve gülerek: "Ne diyorsun be Hoca, koskoca göl hiç maya tutar mı?", demiş. Hoca gülümsemesini hiç bozmadan: "Peki ama ya tutarsa", demiş.
Ben Zaten İnecektim
Günün birinde Hoca Efendi pazara gitmek için eşeğine biner ve yola koyulur. Bir süre gittikten sonra eşek huysuzlanır ve ardından hoplayıp zıplamaya başlar. Derken Nasreddin Hoca da eşekten düşüverir. Düşer düşmesine de çevresine toplanan çocuklar toplu hâlde bağırmaya başlarlar: "Nasreddin Hoca eşekten düştü, Nasreddin Hoca eşekten düştü." Hoca, şöyle bir sağına soluna baktıktan sonra büyüklerden kimselerin olmadığını görünce eşe dosta rezil olmamak için; "Çocuklar, eşekten düşmedim, ben zaten eşekten inecektim." deyiverir.
Parayı Veren Düdüğü Çalar
Çocuklar, pazara gelen Nasreddin Hoca'nın etrafını sarmış. "Hoca, bana düdük al!" demiş biri. "Bana da, bana da!" demiş bir diğeri. Diğerleri de sırayla: "Ben de düdük isterim! " "Bir tane de bana!", demişler. İçlerinden sadece biri Nasreddin Hoca'ya düdük parası vermiş. Hoca, parayı alıp pazara gitmiş. Hoca, akşam pazardan dönünce çocuklar etrafını sarmış. Her biri düdüğünü istemiş. Cebinden bir düdük çıkaran hoca, parayı veren çocuğa vermiş. Diğer çocuklar hep bir ağızdan bağırmış: "Hani bizim düdüğümüz?" Nasrettin Hoca gülerek, "Parayı veren düdüğü çalar", demiş.
Kazan Doğurdu
Bir gün Nasreddin Hoca, komşusundan bir kazan ister. İşini bitirince kazanın içine küçük bir tencere koyup geri iade eder. Kazan sahibi tencereyi görünce: "Bu nedir?" diye sorar. Hoca cevap verir: "Müjde! Kazanınız doğurdu". Bu haber komşusunun hoşuna gider. "Pekala!" diyerek tencereyi kabullenir. Hoca yine bir gün komşusundan kazanı ister. Alır ama bu sefer iade etmez. Sahibi bir süre bekler. Kazanın gelmediğini görünce, Hocanın evine gelir, kazanı geri ister. Hoca üzüntülü bir çehre ile: "Sizlere ömür, kazanı kaybettik" der. Komşu hayretle: Aman Hocam, hiç kazan ölür mü? Deyince, Hocanın cevabı hazırdır: "Kazanın doğurduğuna inanırsın da, öldüğüne niçin inanmazsın?"