Yasin Suresi ne zaman ve nerede indirilmiştir?
Mekke döneminde inmiştir. Cin Suresi'nden sonra inmiştir. Kur'an-ı Kerim'de (Mushaf'da) 36. sırada, iniş tarihine göre ise 41. sırada yer almaktadır. Sûrede başlıca ahlâkî sorumluluklar, Antakya halkına gönderilen peygamberler ve halkının onları yalanlaması, Allah'ın bir olduğu ve kudretinin delili olan örnekler, insanların öldükten sonra kıyamet günü diriltildiklerinde nasıl karşılanacakları, hesap ve ceza konu edilmektedir.
Yasin Suresi tanımı
Mekke döneminde inmiştir. Adını ilk âyetteki "Yâ" ve "Sîn" harflerinden almıştır. Yasin suresi Kur'an-ı Kerim'in en büyük suresi ve Kur'an'ın kalbi olarak kabul edilir. Mushaftaki sıralamada otuz altıncı, iniş sırasına göre kırk birinci sûredir. Cin sûresinden sonra, Furkan sûresinden önce Mekke'de inmiştir. Yerinde açıklanacak bir sebeple 12. âyetin Medine'de indiğini ileri sürenler de olmuştur. Peygamberimiz tarafından bu sureye daha fazla önem verdiği konusunda gelen hadisler nedeniyle Müslümanlar Yasin Suresi'ne daha fazla önem vermişlerdir.
Yasin Suresi'nde başlıca insanın ahlâkî sorumlulukları, vahiy, Hz. Peygamber'i yalanlayan Kureyş kabilesi, Antakya halkına gönderilen peygamberler ve halkının onları yalanlaması, Allah'ın birliğini ve kudretini gösteren deliller, öldükten sonra dirilme, hesap ve ceza günü konu edilmektedir.
Peygamberimizin "Yâsin, Kur'ân'ın kalbidir. Allah'ı ve ahiret gününü arzu ederek Yâsin okuyan kimsenin geçmiş günahı affedilir. Onu ölülerinize okuyunuz." buyurduğu bu hadiste Onu ölülerinize okuyunuz cümlesi nedeniyle genel olarak günümüzde Yasin Suresi çoğunlukla ölülerimize okunmaktadır. Ölülerimize 1., 7., 52. günü gibi günlerde düzenlenen Mevlitlerde çoğunlukla Yasin Suresi okunmaktadır.
Yasin Suresi kaç ayettir?
Mekke döneminde inmiştir. 83 âyettir. Sûre, adını ilk âyeti oluşturan "Yâ-Sîn" harflerinden almıştır. 22. ve 23. cüzlerde yer almaktadır. Kelime sayısı 733 ve harf sayısı 3068'dir. Yasin Suresi, çok sayıda ismi olan surelerden birisidir.
Yasin Suresi okunuşu
Bismillâhirrahmanirrahim
Yâsin
Vel kur'ânil hakim
İnneke le minel murselin
Âlâ siratim mustâkim
Tenzilel azizir rahim
Li tunzira kavmem mâ unzira âbâuhum fehum ğafilun
Le kâd hâkkâl kâvlu âlâ ekserihim fehum lâ yu'minun
İnnâ ceâlnâ fi â'nâkihim âğlâlen fe hiye ilel ezkâni fehum mukmehun
Ve ceâlnâ mim beyni eydihim seddev ve min halfihim sedden fe ağşeynâhum fehum lâ yubsirun
Ve sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu'minun
İnnemâ tunziru menittebeaz zikra ve haşiyer rahmâne bil ğaybi fe beşşirhu bi mâğfirativ ve ecrin kerim
İnnâ nâhnu nuhyil mevtâ ve nektubu mâ kaddemu ve âsârahum ve kulle şey'in âhsâynâhu fi imâmim mubin
Vadrib lehum meselen ashabel karyeti iz câehel murselun
İz erselnâ ileyhimusneyni fe kezzebuhumâ fe âzzeznâ bi sâlisin fe kâlu innâ ileykum murselun
Kâlu mâ entum illâ beşerum mislunâ ve mâ enzeler rahmânu min şey'in in entum illâ tekzibun
Kâlu rabbunâ yâ'lemu innâ ileykum le murselun
Ve mâ aleynâ illel belâğul mubin
Kâlu innâ tetayyârnâ bikum leil lem tentehu le nercumennekum ve le yemessennekum minnâ âzabun elim
Kâlu tairukum meâ'kum ein zukkirtum bel entum kavmum musrifun
Ve câe min aksâl medineti raculun yes'â kâle yâ kavmittebiul murselin
İttebiu mel lâ yes elukum ecrav vehum muhtedun
Ve mâ liye lâ a'budullezî fetaranî ve ileyhi turceun
E ettehîzu min dunihi âliheten iy yuridnir rahmânu bi durril lâ tuğni ânni şefââtuhum şey'ev ve lâ yunkizun
İnni izel le fi dâlâlim mubin
İnni âmentu bi rabbikum fesmeun
Kîyledhulil cennete kâle yâ leyte kâvmi yâ'lemun
Bimâ ğâfera li rabbi ve cealeni minel mukramin
Ve mâ enzelnâ âlâ kavmihi mim ba'dihi min cundim mines semâi ve mâ kunnâ munzilin
İn kânet illâ sayhatev vâhîdeten fe izâ hum hamidun
Yâ hasraten âlel ibadi mâ ye'tihim mir rasulin illâ kânu bihi yestehziun
Elem yerav kem ehleknâ kablehum minel kuruni ennehum ileyhim lâ yârciun
Ve in kullul lemmâ cemi'ul ledeynâ muhdarun
Ve âyetul lehumul erdul meytetu ahyeynâhâ ve âhrâcnâ minhâ hâbben feminhu ye'kulun
Ve ceâlnâ fihâ cennâtim min nâhiliv ve â'nâbiv ve feccernâ fihâ minel uyun
Li ye'kulu min semerihi ve mâ âmilethu eydihim efelâ yeşkurun
Subhânellezi hâlekâl ezvâce kullehâ mimmâ tumbitul erdu ve min enfusihim ve mimmâ lâ yâ'lemun
Ve âyetul lehumul leylu neslehu minhun nehâra fe izâ hum muzlimun
Veş şemsu tecri li mustekârril lehâ zâlike tâkdirul azizil âlim
Vel kamera kaddernâhu menâzile hâttâ âde kel urcunil kâdim
Leşşemsu yembeği lehâ en tudrikel kâmera velel leylu sâbikun nehâri ve kullun fi feleki yesbehun
Ve âyetul lehum ennâ hâmelnâ zurriyyetehum fil fulkil meşhun
Ve hâlâknâ lehum mim mislihi mâ yârkebun
Ve in neşe' nuğrikhum felâ sârihâ lehum velâhum yunkazun
İllâ rahmetem minnâ ve metâân ilâ hin
Ve izâ kile lehumutteku mâ beyne eydikum ve mâ hâlfekum leâllekum turhâmun
Ve mâ te'tihim min âyetim min âyâti rabbihim illâ kânu ânhâ mu'ridin
Ve izâ kile lehum enfiku mimmâ razekakumullâhu kâlellezine keferu lillezine âmenu enut'imu mel lev yeşâullâhu at'âmehu in entum illâ fi dâlâlim mubin
Ve yekulune metâ hâzel vâ'du in kuntum sâdikin
Mâ yenzurune illâ sayhatev vâhîdeten te'huzuhum vehum yehissimun
Felâ yestetiune tâvsiyetev ve lâ ilâ ehlihim yârciun
Ve nufihâ fis suri fe izâ hum minel ecdâsi ilâ rabbihim yensilun
Kâlu yâ veylenâ mem beâsenâ mim merkâdinâ hâzâ mâ veâder rahmânu ve sadekâl murselun
İn kânet illâ sayhâtev vâhîdeten feizâ hum cemi'ul ledeynâ muhdarun
Fel yevme lâ tuzlemu nefsun şey'ev velâ tuczevne illâ mâ kuntum tâ'melun
İnne ashâbel cennetil yevme fi şuğulin fâkihun
Hum ve ezvâcuhum fi zilâlin alel eraiki muttekiun
Lehum fihâ fâkihetuv ve lehum mâ yeddeun
Selâmun kavlem mir rabbir rahim
Vemtâzul yevme eyyuhel mucrimun
Elem â'hed ileykum yâ beni âdeme el lâ ta'buduş şeytane innehu lekum âduvvum mubin
Ve eni'buduni hâzâ sîrâtum mustekim
Ve lekâd edâlle minkum cibillen kesiran efelem tekunu ta'kilun
Hâzihi cehennemulleti kuntum tuâdun
İslevhel yevme bimâ kuntum tekfurun
El yevme nâhtimu âlâ efvâhihim ve tukellimunâ eydihim ve teşhedu erculuhum bimâkânu yeksibun
Velev neşâu letâmesnâ âlâ â'yunihim festebekus sîrâtâ fe ennâ yubsirun
Velev neşâu le mesâhnâhum âlâ mekânetihim femestetâu mudiyyev ve lâ yârciun
Ve men nuâmmirhu nunekkishu fil halki efelâ yâ'kilun
Ve mâ âllemnâhuş şi'râ ve mâ yembeği lehu in huve illâ zikruv ve kur'ânum mubin
Li yunzira men kâne hâyyen ve yehikkâl kâvlu âlel kâfirin
E ve lem yerav ennâ halâknâ lehum mimmâ amilet eydinâ en'amen fehum lehâ mâlikun
Ve zellelnâhâ lehum fe minhâ rakubuhum ve minhâ ye'kulun
Ve lehum fihâ menâfiu ve meşâribu efelâ yeşkurun
Vettehâzu min dunillâhi âlihetel leâllehum yunsarun
Lâ yesteti'une nâsrahum vehum lehum cundum muhdarun
Felâ yahzunke kavluhum innâ nâ'lemu mâ yusirrune ve mâ yu'linun
Evelem yerâl insânu ennâ hâlâknâhu min nutfetin fe izâ huve hâsimun mubin
Ve darabe lenâ meselev ve nesiye halkâhu kâle men yuhyil izâme ve hiye ramim
Kul yuhyihellezi enşeehâ evvele merrati ve huve bi kulli halkin âlim
Ellezi ceâle lekum mineş şeceril âhdâri nârân fe izâ entum minhu tukidun
Eveleysellezi hâlekas semâvâti vel erdâ bi kadirin âlâ en yahluka mislehum belâ ve huvel hâllâkul âlim
İnnemâ emruhu izâ erade şey'en en yekule lehu kun fe yekun
Fe subhanellezi bi yedihi melekutu kulli şey'iv ve ileyhi turceun
YASİN SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU
YASİN SURESİ TÜRKÇE MEALİ
Ey Muhammed!) Hikmet dolu Kur'an'a andolsun ki sen elbette dosdoğru bir yol üzere (peygamber) gönderilenlerdensin.
Kur'an, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.
Andolsun, onların çoğu üzerine o söz (azap) hak olmuştur. Artık onlar iman etmezler.
Onların boyunlarına demir halkalar geçirdik, o halkalar çenelerine dayanmıştır. Bu sebeple kafaları yukarıya kalkık durumdadır.
Biz onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler.
Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
Sen ancak Zikr'e (Kur'an'a) uyanı ve görmediği halde Rahmân'dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükafatla müjdele.
Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da) bir bir kaydetmişizdir.
(Ey Muhammed!) Onlara, o memleket halkını örnek ver. Hani oraya elçiler gelmişti.
Hani biz onlara iki elçi göndermiştik de onları yalancı saymışlardı. Biz de onlara üçüncü bir elçi ile destek vermiştik. Onlar, "Şüphesiz biz size gönderilmiş elçileriz" dediler.
Onlar şöyle dediler: "Siz de ancak bizim gibi insansınız. Rahmân hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz."
(Elçiler ise) şöyle dediler: "Bizim gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu Rabbimiz biliyor."
"Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir."
Dediler ki: "Şüphesiz biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşlarız ve bizim tarafımızdan size elem dolu bir azap dokunur."
Elçiler de, "Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz?). Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz" dediler.
Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: "Ey kavmim! Bu elçilere uyun."
"Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir."
"Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca ona döndürüleceksiniz."
"Onu bırakıp da başka ilahlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar."
ᅠ"O takdirde ben mutlaka açık bir sapıklık içinde olurum."
"Şüphesiz ben sizin Rabbinize inandım. Gelin, beni dinleyin!" ﴾25﴿
(Kavmi onu öldürdüğünde kendisine): "Cennete gir!" denildi. O da, "Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!" dedi. ﴾26-27﴿
Kendisinden sonra kavmi üzerine (onları cezalandırmak için) gökten hiçbir ordu indirmedik. İndirecek de değildik.
Sadece korkunç bir ses oldu. Bir anda sönüp gittiler.
Yazık o kullara! Kendilerine bir peygamber gelmezdi ki, onunla alay ediyor olmasınlar.
Kendilerinden önce nice nesilleri helak ettiğimizi; onların artık kendilerine dönmeyeceklerini görmediler mi?
Onların hepsi de mutlaka toplanıp (hesap için) huzurumuza çıkarılacaklardır.
Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz onu diriltir ve ondan taneler çıkarırız da onlardan yerler
Meyvelerinden yesinler diye biz orada hurmalıklar, üzüm bağları var ettik ve içlerinde pınarlar fışkırttık. Bunları onların elleri yapmış değildir. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
Yerin bitirdiği şeylerden, insanların kendilerinden ve (daha) bilemedikleri (nice) şeylerden, bütün çiftleri yaratanın şanı yücedir.
Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir de bakarsın karanlık içinde kalmışlardır.
Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah'ın takdiri(düzenlemesi)dir.
Ayın dolaşımı için de konak yerleri (evreler) belirledik. Nihayet o, eğrilmiş kuru hurma dalı gibi olur.
Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.
Onların soylarını dolu gemide taşımamız da onlar için bir delildir.
Biz onlar için o gemi gibi binecekleri nice şeyler yarattık.
Biz istesek onları suda boğarız da kendileri için ne imdat çağrısı yapan olur, ne de kurtarılırlar.
Ancak tarafımızdan bir rahmet olarak ve bir süreye kadar daha yaşasınlar diye kurtarılırlar.
Onlara, "Önünüzde ve arkanızda olan şeylerden (dünya ve ahirette göreceğiniz azaplardan) sakının ki size merhamet edilsin" denildiğinde yüz çevirirler.
Onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmez ki ondan yüz çeviriyor olmasınlar.
Onlara, "Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcayın" denildiği zaman, inkar edenler iman edenlere, "Allah'ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi yedireceğiz? Siz ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz" derler.
"Eğer doğru söyleyenlerseniz bu tehdit ne zaman gelecek?" diyorlar. ﴾48﴿
Onlar ancak, çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak korkunç bir ses bekliyorlar.
Artık ne birbirlerine tavsiyede bulunabilirler ne de ailelerine dönebilirler.
Sûra üfürülür. Bir de bakarsın kabirlerden çıkmış Rablerine doğru akın akın gitmektedirler
Şöyle derler: "Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı? Bu, Rahman'ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler."
Sadece korkunç bir ses olur. Bir de bakarsın hepsi birden toplanıp huzurumuza çıkarılmışlardır.
O gün kimseye, hiç mi hiç zulmedilmez. Size ancak işlemekte olduğunuz şeylerin karşılığı verilir.
Şüphesiz cennetlikler o gün nimetlerle meşguldürler, zevk sürerler.
Onlar ve eşleri gölgelerde koltuklara yaslanmaktadırlar.
Onlar için orada meyveler vardır. Onlar için diledikleri her şey vardır.
Çok merhametli olan Rab'den bir söz olarak (kendilerine) "Selam" (vardır).
(Allah şöyle der:) "Ey suçlular! Ayrılın bu gün!"
"Ey ademoğulları! Ben size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?"
"Andolsun, o sizden pek çok nesli saptırmıştı. Hiç düşünmüyor muydunuz?"
"İşte bu, tehdit edildiğiniz cehennemdir."
"İnkar ettiğinizden dolayı bugün girin oraya!"
O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder.
Eğer dileseydik onların gözlerini büsbütün kör ederdik de (bu halde) yola koyulmak için didişirlerdi. Fakat nasıl görecekler ki?!
Yine eğer dileseydik oldukları yerde başka yaratıklara dönüştürürdük de ne ileri gidebilirler, ne geri dönebilirlerdi.
Kime uzun ömür verirsek, onu yaratılış itibariyle tersine çeviririz (gücünü azaltırız). Hâlâ düşünmeyecekler mi?
Biz o Peygamber'e şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da. O(na verdiğimiz) ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur'an'dır.
(Aklen ve fikren) diri olanları uyarması ve kafirler hakkındaki o sözün (azabın) gerçekleşmesi için Kur'an'ı indirdik.
Görmediler mi ki biz onlar için, ellerimizin (kudretimizin) eseri olan hayvanlar yarattık da onlar bu hayvanlara sahip oluyorlar.
Biz o hayvanları kendilerine boyun eğdirdik. Onlardan bir kısmı binekleridir, bir kısmını da yerler.
Onlar için bu hayvanlarda (daha pek çok) yararlar ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
Belki kendilerine yardım edilir diye Allah'ı bırakıp da ilahlar edindiler.
Onlar ilahlar için (hizmete) hazır asker oldukları halde, ilahlar onlara yardım edemezler.
(Ey Muhammed!) Artık onların sözü seni üzmesin. Çünkü biz onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliyoruz.
İnsan, bizim kendisini az bir sudan (meniden) yarattığımızı görmedi mi ki, kalkmış apaçık bir düşman kesilmiştir.
Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: "Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?"
De ki: "Onları ilk defa var eden diriltecektir. O her yaratılmışı hakkıyla bilendir."
O, sizin için yeşil ağaçtan ateş yaratandır. Şimdi siz ondan yakıp duruyorsunuz.
Gökleri ve yeri yaratan Allah'ın, onların benzerini yaratmaya gücü yetmez mi? Evet yeter. O, hakkıyla yaratandır, hakkıyla bilendir.
Bir şeyi dilediği zaman onun emri o şeye ancak "Ol!" demektir. O da hemen oluverir.
Her şeyin hükümranlığı elinde olan Allah'ın şanı yücedir! Siz yalnız O'na döndürüleceksiniz.