Şükrü Kayabaş, Kırkpınar'da 1964'te rahmetli Kara Ali ile Mehmet Ali Yağcı'nın güreş yaparken üzerine düşmeleri nedeniyle ayağının kırıldığını, bu sürecin ardından yağlı güreşten kopamaması nedeniyle 1965'te cazgırlığa başladığını söyledi.
Ustası "Şirin Baba" lakaplı Mustafa Şirin'den devraldığı mesleğini severek devam ettirdiğini anlatan Kayabaş, mani ve şiirlerini şöyle sıraladı:
"Pehlivan, pehlivan işte meydan işte pehlivan. Güreş yapanlara yardım eder Hazreti Yaradan. Hani Ali, hani Kurtdereli, hani Aliço, pirimiz üstadımız Hazreti Hamza, Peygamberimiz Muhammet Mustafa. Allah Allah illallah Muhammedür Resulullah başpehlivanlara alkışlarla diyelim maşallah.
Ezan oldum dinmedim ben, şehit oldum ölmedim ben, bayrak oldum inmedim benim adım Müslüman soyadım Türk oğlu Türküm ben. Orta Asya'dan gelir bizim kökümüz Hazreti Peygamberimiz mavi gücümüz, Fatihler, Kanuniler, Mustafa Kemaller özümüz, askeriz bu vatana çünkü Türk oğlu Türküz.
Bizler Koca Yusufların, Kel Aliçoların, Kurt Derelilerin, Adalı Halillerin torunlarıyız. Bizler er meydanlarında sabaha kadar güreş yapıp şehit düşen akıncıların torunlarıyız. Ne mutlu bu sahalarda güreş yapan Atatürk gençliğine, ne mutlu Türküm diyene."
Kayabaş, ebedi kemer sahibi başpehlivanlardan rahmetli Ordulu Mustafa'yı 1966,1967,1968 yıllarında, Karamürselli Aydın Demir'i 1976,1977,1978 yıllarında, Hüseyin Çolak'ı 1982,1983, 1984 yıllarında takdim etmenin ve bu başpehlivanlardan sonra Ahmet Taşçı efsanesini seyirciye sunmanın mutluluğunu da yaşadığını dile getirdi.
CAZGIRLAR USTA-ÇIRAK İLİŞKİSİNE DİKKAT ETMELİ
Güreş Federasyonu'nun açtığı cazgırlık kurslarında eğitmenlik yaptığını, burada yetenekli genç cazgırların yetiştiğini anlatan Kayabaş, bu sayede usta-çırak ilişkisini yaşattıklarını dile getirdi.
Kayabaş, şöyle konuştu:
"Hepsi tahsilli, diksiyonları çok güçlü en az ortaokul, lise ve üniversite mezunu kardeşlerimiz var. Bizim dönemimizde ustalarımızdan aldığımız şiirleri okuyorduk. Şimdi herkes kendine göre besteler yapıyor. Çok iyi cazgırlar yetişiyor. Tabi pehlivanlar da çok kalabalık oldu artık. Eskiden rahmetli Aliço 27 yıl Kırkpınar'da başpehlivan olmuş ama 5,6 pehlivan varmış. Şu an Kırkpınar'a 70-80 başpehlivan soyunuyor. Tabi o zamanki güreşler daha lezzetliydi daha iyiydi ve bütün oyunlar yapılabiliyordu. Bu yıllarda puanlamaya geçince yağlı güreş geride kaldı. Puanlama kalkarsa daha iyi güreşlerin olacağını tahmin ediyorum."
Cazgırların ilk olarak usta-çırak ilişkilerine dikkat etmesi gerektiğini vurgulayan Kayabaş, "Pehlivanların isimlerini ve memleketlerini, yapmış olduğu oyunları çok iyi bilecekler. Örneğin, 'Bahçemizde vardır birkaç tane elma ağacı meşhur kündeci Sındırgılı Mehmet Ali Yağıcı' yani künde oyunuyla yendiğini anlatacaklar. 'Bazı pehlivanların sert olur eli iç kazıkçı, paça kazıkçı Kara Ali' gibi onların yapmış olduğu oyunları memleketlerini ve unvanlarını çok iyi bilmesi ve o şekilde seslenmesi gerekir." diye konuştu.
"PELE MEHMET İLE ÇOK İYİ İKİLİYDİK"
Cumhuriyet tarihinde en uzun başcazgırlık yapan kişi olduğunu dile getiren Kayabaş, "Dualı çayırdan ayrılamadım hiç. İmam Hatip okulu mezunuyum hafızam çok güçlü. 3 bin pehlivan var hepsinin isimlerini biliyorum. Teklemeden hepsini takdim ederim. Çok seviyorum yağlı güreşi." dedi.
Covid-19 nedeniyle geçen yıl yaşamını yitiren Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşlerinin önemli ismi "Pele Mehmet" lakabıyla tanınan başcazgır Mehmet Tura ile uzun yıllar başcazgırlık yaptığını anlatan Kayabaş, şunları kaydetti:
"Biz onunla çok iyi bir ikiliydik. 50 yıl beraber görev yaptık Türkiye'deki çeşitli güreşlerde. Çok iyi geçindik, fakat şimdiki cazgırlar birbirleriyle çok iyi geçinemiyorlar. Ama biz çok iyi geçindik. Pele Mehmet kardeşime rahmet diliyorum. Ben gerçekten bu meslekten onur ve gurur duyuyorum. İstanbul'da yaşıyorum ticaretten emekliyim ama hala cazgırlığı yapmak istiyorum. Birkaç yıl daha devam ettirmek istiyorum. İnşallah cazgırlıkta 60. yılım olur. 25 yıl gümüş yıl, 50 yıl altın yıl, 60 yıl da platin yıl olur. Ondan sonra Allah ömür verirse veda ederiz."