Spor yazarları Fenerbahçe - İstanbulspor maçını değerlendirdi

EMRE BOL - GELECEK BU GENÇLERDE En son söyleyeceğimi baştan diyeyim. Ferdi Kadıoğlu'nun yeniden konuşulmasını sağlayan, önce Fenerbahçe taraftarı sonra da Vedat Muriç olmuştur. Haftalardır Moses, Deniz, Ozan derken gerçekten o bölgede oynayıp faydalı olacak bir oyuncuyu genç diye bir kenara atmışız. Ben değil, Ersun Yanal atmış! Fenerbahçe'nin geleceğini gençler üzerine kurmaktan başka çaresi yok. Zira bir yanda Finansal Fair Play bir yandan Futbol Federasyonu, çok yakında 'istediğin gibi' transfer yapmanı engelleyecekler. İçeriden gençler çıkarabilenler tünelin ucundaki ışığı görebilecek. Merak ettiğim başka isimler de vardı elbette... Özellikle defans hattındakiler... Ama şunu söylemek lazım; İstanbulspor karşısında Fenerbahçe savunmasına pek iş düşmedi. O yüzden sağlam bir değerlendirme yapmaktan ne yazık ki yoksunum. Rakibin 86. dakikadaki tek gol pozisyonu ve kaleyi bulan tek şutu vardı. Bunu da bir kenara koymak gerekiyor. Fenerbahçe'nin en büyük sıkıntısı bulduğu pozisyonları gole çevirmekti. Bu kez neredeyse yakaladığı her pozisyonda golü bulmayı başardı. İstatistik ne kadar devam eder bilinmez ama ligde işlerin iyi gitmediği muhakkak. Ersun Yanal'ın bundan sonra kendini değil Fenerbahçe'yi düşünmesi gerekiyor. Kendisinin çok ömrü yok ama Fenerbahçe devam etmek zorunda... OZAN ZEYBEK - MÜNECCİM Duran toplardan, adam adama markajdan, aksiyon alanlarından, hakemlerden ve istatistiklerden konuşmayacağım hiç. Çünkü istatistikler ve rakamlar bizim onlardan faydalanmamız için varlar. Fakat onlar sizden faydalanır hale gelmişler. Reçete yazar gibi ahkâm da kesmeyeceğim. Önce teşhisi koyalım, sonra tedaviye başlarız. Umarım ameliyata ihtiyaç kalmaz. Bu adamlara yedikleri mi dokunuyor, yoksa vitaminleri mi az geliyor? Kullandıkları parfümün de etkisi olabilir. Nedense konsantre olamıyorlar. Birlikte düşünüp beraber hareket edemiyorlar. Suratlarındaki mutsuzluğun sebebi ne? Sahaya sürdüğün beyin takımında da bir ritim bozukluğu var. Ta ki milli maçlar periyodunun başından beri. Buna yaşının sebep olduğunu düşünmüyorum. Geçmişten asla bahsetmeyeceğim. Geçmişle kıyaslama da yapmayacağım. Futbolda sadece 'bugün' var. Dün ve yarın yok. Yarını es geçtiğim için bazıları bana karşı çıkabilir. Fakat yarın ne olacağı hiç belli değil. Tıpkı hayat gibi... Anadolu kulüplerine bakıyorum. İsimli oyunculara paraları yetmediği için dirençlileri bulmuşlar. Üstelik birlik-beraberlik sağlamışlar. Sanki sınavlara hazırlanıyorlar. Tüm gün ders çalışıyorlar. Verilenin karşılığını ödüyorlar. Bakın ödenenin karşılığını veriyorlar demiyorum yani. Büyük futbolcu, yetenekli oyuncu istiyorum derken; bunları ya sen aldırdın ya da onay verdin. Zaten böyle olmasaydı karşı çıkardın ve bırakır giderdin. Doğru düşünüyorum, değil mi? Romantik seyircin yine bunalımda. Geçen yıl yaşanan travmayı henüz yeni atlatmışken büyü bozuldu. Buraya gelmene vesile olan taraftar mırıldanmaya başladı. Sahadaki futbol, F.Bahçe taraftarı için; cumartesi-pazar 'hüsran', pazartesi-salı 'isyan', perşembe-cuma ise yeniden 'umut' oldu... Çarşamba günleri de astrolojiye merak sardılar. Sırf istatistik konuşmamak için. Bir de senin en sevdiğin rengi, uğurlu sayını ve burcunu merak ediyorlar. Ben sana 'bırak git' demiyorum. Fakat 'kal' da diyemiyorum. Takımların başında mutlaka yerli olsun diyen bir kişi olarak üzülüyorum. Arıza lambası yanıyor. Acil servis gerekli. Soğuk bir duş alıp, kendini yenile hocam. Yoksa dananın kuyruğu Sivas'ta kopar ve F.Bahçe ligi bitirir. Maçı değil...