Drogba'nın ölüsü yeter

Rakip oyun planını Drogba'ya göre kuruyor. Eskişehir maçında yoktu, Ertuğrul Sağlam stoperleri dahil herkesi hücumda kullandı hücum zenginliği yaptı. Bursaspor maçında G.Saray en güzel futbolunu oynadı. Es-Es önünde bunun yarısı yoktu! 3-0'lık skora aldanmayın ikinci yarıda G.Saray kendi ceza alanından top çıkaramadı

Mancini, yeni bir oyun düzenine geçti Galatasaray, çok iyi sonuçlar almaya başladı. Sizce Galatasaray, bu oyunu şampiyonluğu yakalayacak pozisyonda devam ettirebilecek mi?
Sarı-kırmızılılar istikrarı sürdürebilir mi? Galatasaray, geçen hafta Bursa'yı 6-0 yenerken Hajrovic ve Telles yoktu; Galatasaray son yıllarda gördüğüm en güzel futbolu oynamıştı. İnanamadım bu izlediğim futbola!.. Bu yüzden, daha rahat yorum yapmak için bir hafta daha bekledim. Tesadüf mü; yoksa Mancini mi hakikaten? Bu hafta gördüm ki artı Hajrovic ve artı Telles'e rağmen, geçen haftaki Galatasaray'ın yarısı yoktu sahada. Yani maçın 3-0'lık skoru, kimseyi aldatmasın. Bursa 6-0, arkadan Eskişehir 3-0… Seyretmeyen birisi, -diyelim Amerika'da oturan birisi- 'Vay, Galatasaray Eskişehir'i de ezmiş' diyebilir. Hayır; özellikle ikinci yarıda Eskişehir, Galatasaray'ı resmen ezdi. Maçın istatistiklerine bakın: yüzde 54 Eskişehir, yüzde 46 Galatasaray. İstanbul'da oynanan ve Galatasaray'ın 3-0 kazandığı maçtaki topla oynama yüzdesi... İkinci yarıda Galatasaray, top çıkartamıyordu. Savunmada topu iteliyorlar ama santrada Eskişehir'in duvarı var; olduğu gibi geri geliyordu top. Duvar tenisine döndü...
ES-ES'E UYGULAYAMADI
Muslera'nın iki muhteşem kurtarışı vardı; ben Galatasaraylı olarak 'Gol' diye gözümü kapattım. Direkten dönen toplar da var. Ve de Necati'nin Servet'in kaçırdıkları. Eskişehir'in gerçekten çok iyi akınları vardı fakat bir türlü bitirici olamadılar. Galatasaray'ın dokunduğu altın olurken, bu tarafta onların şansları da yoktu. Başta Erkan, bitirici adamlarında büyük düşüş vardı. Ama oynadıkları futbol, fevkalade akıllıydı. Geçen hafta Bursa maçında, Galatasaray'ın futbolunu anlatırken 'Savunmada dönerek çok başarılı oynadılar' dedim ve şöyle anlattım dönüşü: 'Diyelim; o zaman solda oynuyordu Sabri. İleri çıktığı zaman Sabri'nin yanındaki stoper Hakan Balta, sol beke kayıyor. Hakan'ın boşalttığı stopere de pozisyona kim yakınsa, -İki tane ön libero var; Melo, Ceyhun- o iki ön liberodan biri geriye gelip, ikili dörtlüyü sapasağlam bırakıyor. Bu hafta Eskişehir maçında, bu dönüş yapılamadı. Telles gittiği zaman Telles'in yeri boş kaldı; sağ tarafta Sabri gittiği zaman da Chedjou, sağ kanadı kapatamadı. Ertuğrul Sağlam, fevkalade akıllı şekilde incelemiş Galatasaray'ı. Galatasaray hangi kanattan akın yapıyorsa, Eskişehir topu kapar kapmaz o kanattan hücuma kalktı. Ki orada bek olmadığını biliyordu… Hakan, bir derece ama Chedjou, katiyen Semih'in yaptığını yapamadı. Sabri her akına katılırken, Sabri'nin arkasına atılan kontrataklar; G.Saray kalesine kadar nerdeyse bomboş geldi fakat finishing (bitirici vuruş) yapamadılar.
TEK SANTRFOR YARAMADI
Geçen hafta o 'total futbol' dediğimiz hücumun, en önemli unsuru hücum pres. Galatasaray, bu defa hücum presi de yapamadı. Niye yapamadı? Geçen hafta, Bursa maçında hücum presi iki adam başlatıyordu: Drogba ve Burak. Bu defa Drogba cezalı olduğu için tek santrforla geldi Galatasaray. Burak ve Umut ile başlamadı. Yani Drogba'nın yerine Umut'u koymadı; tek santrforla başladı. Tek santrforla başladığı için, geçen hafta ikili santrforla başlayan hücum presi aynı başarıyla yapamadılar; bir. İkincisi; kim ne derse desin, ben Drogba'yı en çok eleştirenlerin başında geliyorum ama Drogba'nın ölüsü, rakip savunmada özel yapılanma gerektiriyor. Bir defa iki kişi başında bekliyor diğerleri kademedeler... Drogba olmadığı zaman, savunmanın hemen hemen hepsi hücuma katılmaya başladı ve Ertuğrul Sağlam, stoperleri dahil herkesi hücumda çok iyi kullandı; hücum zenginliği yaptı. Yani 'total futbol'un hücum yanı da, hücum pres yanı da -G.Saray'da Drogba'nın olmayışıyla yürümediği gibi- tam tersine Eskişehir'e 'total hücum' yapma imkanı verdi. Galatasaraylılarla seyrediyoruz ya bizim evde maçları; dedim ki 'Bu Galatasaray'ın Atatürk'ten bile haberi yok.' Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'ndaki savaş stratejisini anlatan ünlü bir lafı vardır; "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır" diye. Yani 'çizgi savunması' yoktur; 'alan savunması' vardır. Eskişehir topu kaptığı zaman, ileride bir tek forveti var. Galatasaray'ın forma rengi siyah; Eskişehir'inki kırmızı... Galatasaray 18 yayının üzerinde, bir kırmızı var; 4 de siyah var. Tam bir çizgi savunma… Eskişehir hücuma kalktığı zaman; Selçuk ve Melo başta, devamında Ceyhun, hepsi beraber ortadan gelişen Eskişehir akınını bastıracakları yerde, o dörtlü çizginin üzerine koşuyorlar ve gördüğüm manzara şu: Bir kırmızı, yedi siyah dizilmiş. Adamlar, Galatasaray 18'ine kadar ellerini kollarını sallaya sallaya geliyorlar; oradan bir türlü toparlanıp boş şutu atamıyorlar. Galatasaray o yedi kişilik çizgiden, topu ancak ileriye tepebiliyor; o geri tepilen top da ileride hiç siyahlı adam olmadığı için nereye giderse gitsin, yine Eskişehir akınına dönüşüyor. Bütün ikinci yarı, böyle oynandı… Böyle oynamış bir takıma, nasıl 'İyi futbol oynadın' diyorlar!.. O diyenler, bana bir gelsinler. Galatasaray-Eskişehir maçı, Türk spor medyasının ve Türk spor yorumcularının tabelacılığının en canlı örneğidir. Geçen hafta Fenerbahçe 2-0 yenildi. Galatasaray maçını 3-0 kazandı. 'Şampiyonluk hangisinin hakkı?' diye bu maçlara bakıp karar vereceksek; bence Fenerbahçe... Ondan sonra da 'Hıncal herkesin dediğinin tersini söylemeye meraklı.' Ne yapayım!.. O Necati'nin, Servet'in atamadığı kafa golleri… Yani nasıl Galatasaray savunması iyi oynamış olabilir!.. Kendi sahanda, Arena'da en az 7-8 tane net pozisyonu var Eskişehir'in... Necati gibi bir adam elindeyken, Bienvenu gibi bir adamı tercih eder ve onu oynatırsan, Necati'yi kenarda tutarsan; Necati'yi bu hale getirirsin. Necati, Türkiye'nin en iyi santrforlarından bir tanesi. Galatasaray'dan gittiğine fevkalade üzüldüğüm bir adamdı; bir Galatasaraylı olarak. Bienvenu kim ya!... Ne oynamış da ne hayrını görmüş ki! Sen gidip Bienvenu'yü oynat; Necati'yi kenarda tut. İşte böyle olduğu zaman da futbolcu, baskı altında oluyor. Topa Necati gibi vuracağına, 'Hoca bak, sen beni oynatmıyorsun; ben bir vurayım da gör' deyip vurduğun zaman, kötü vurursun arkadaş! Rahat değil adam çünkü…
YOK ETME MAKİNESİ

'Şunu bir atayım; hoca görsün' var kafasının sağ tarafında; kafasının sol tarafında 'Bunu da kaçırırsam, haftaya hiç oynatmaz bu adam beni' var. Senin elinde Necati'den iyi kim var!.. Hele o oynattığın adam... Onu niye aldı Eskişehir ya! Ertuğrul Sağlam'ın en büyük günahıdır. O da 'oyuncu yok etme makinesi' hocalardan bir tanesi... 'Şampiyon Bursaspor' takımdan Sercan'ı, Volkan'ı, Ömer'i; hepsini yok etti.
***
FUTBOL FEDERASYONU ACiL 'SEÇiME' GİTMELİ
Bir konuşmanızda "Futbol Federasyonu acilen seçime gitmeli. Yeni başkan seçilmeli" demiştiniz. Sizce TFF neden Genel Kurula gitmeli ve seçim yapılmalı?
Şimdi burada, çok önemli bir şey var. Aziz Yıldırım, aklına geleni söylüyor; ortalığı karıştırıyor. Trabzonspor'un başkanı, aklına geleni söylüyor; ortalığı karıştırıyor. Beşiktaş'ın başkanı, aklına geleni söylüyor; ortalığı karıştırıyor. G.Saray'da, -başta Ünal Aysal- her gün biri konuşuyor; ortalığı karıştırıyor. Bunların hepsi, söylediklerinde belli ölçüde bir dayanak, destek buluyorlar. Neden? Çünkü Türkiye Futbol Federasyonu'na hiç kimsenin güveni yok. Benim güvenim yok. Senin var mı? Bana, federasyonun herhangi bir kurulunda görevi olmayan ve dışarıdan 'Benim, bu federasyona güvenim var' diyen 1 kişi çıksın. Bu söyleşi, Sabah'ın internet sitesinde yayınlanacak; Fotomaç'ta yayınlanacak. Milyonlara ulaşıyor bu ikisi. Bu milyonlardan biri desin ki 'Ben, bu federasyona güveniyorum Hıncal Bey; abartıyorsun sen.' Ben, o kişinin ismini size söyleyeceğim. 'Bana, falanca şahıstan bir geri bildirim geldi; güveniyormuş federasyona' diye…
YANGINA KÖRÜKLE

Daha küme düşme mücadelesindeki takımlar girmedi devreye. Onlar da girecek. Herkesin yangına körükle gittiği bir ortamda, eğer güvenilir bir federasyon yoksa; -açık söylüyorum, felaket tellallığı yaptığımı falan düşünmeyin- kan dökülür bu ülkede. Bu ülkede kan dökülür!.. Görünüş öyle. Bu ortamda, Türkiye'nin şiddetle güvenilir bir federasyona ihtiyacı var. Beşiktaş adına, UEFA'ya ve FIFA'ya sahte belge göndermek suçuyla ceza alan ve Beşiktaş'ın ceza almasına sebep olan Yıldırım Demirören'in federasyonuna, Türkiye'de kimse güvenmez. Dünyada da kimse güvenmiyor zaten… Bu federasyonun; Futbol Federasyonu Genel Kurulu tarafından seçilmediğini ve eski bakan Suat Kılıç tarafından atandığını hepimiz biliyoruz. Yeni bakan Kılıç'a, çok önemli bir görev düşüyor: Yetkileri içinde, genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırmak… Türkiye Futbol Federasyonu Genel Kurulu, acilen toplantıya çağırılmalı ve hiçbir siyasi etki olmaksızın, Ankara'nın baskısı olmaksızın, özgürce bir seçim yaparak bütün Türkiye'nin güveneceği bir federasyon seçilmeli. Yoksa kan çıkar; dökülen kanın sorumluluğunu da hep beraber paylaşırız…
***
AKÇAY ZiYAN EDiLDi
Trabzonspor, Akhisar Belediyespor'a kendi sahasında 4-2 yenilince Mustafa Reşit Akçay istifa etti. Bu istifayı nasıl yorumluyorsunuz?
Evet; geç bile kaldı. Mustafa Akçay, benim açımdan 'ziyan edilmiş' bir adamdır. 1461 Trabzon'da çok iyi işler yapıyordu; kendisi de çok iyi yetişiyordu ama hazır olmadan Trabzon'un başına geçti. Bu olayın iki açısı var. Bir: Kendi olgunluğunu tamamlayacaksın. Çırak, kalfa, usta…
CAMİA SENİ SİNDİRECEK

Çırak olarak, kalfa olarak 1461 Trabzon'un başında olabilirsin ama Trabzon'un başında olman için, usta olman lazım. Ustalığını da kanıtlaman lazım. Neden kanıtlaman lazım? İşte ikinci sebep de o: Camia seni sindirecek Trabzonspor'un antrenörü olarak. Mustafa Akçay, 1461'den Trabzon'un başına geldiği zaman, Türkiye kamuoyunda bunu içine sindiren kaç kişi vardı acaba?.. Türkiye'nin geçmişi, bu tür ziyan edilmiş hocalarla dolu. Serpil Hamdi Tüzün, bunlardan biridir. Muhteşem bir altyapı hocasıyken, üstyapıya getirildi. Geçiniz; Özkan Sümer. Galatasaray'ın altyapısına geldi. Kalsaydı orada, Galatasaray bugün Barcelona'ydı. Çünkü Özkan Sümer, Barcelona'nın okulu gibi bir okul kurmak üzere geldi ve bunu kuracak her türlü imkanı vardı. Ama Özkan Sümer'i hemen A Takımı'nın başına almak, yönetime cazip geldi; Galatasaray'ın başına geçmiş olmak, Özkan'a cazip geldi. Nerde bugün Özkan Sümer; esamesi okunuyor mu?.. Büyük takımların başında olmak, kolay iş değil. O camia seni kabullenmezse, zor.

Röportaj: Yılmaz ŞENOL

DİĞER HABERLER

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.