Elazığ ve Gaziantep karşısındaki futbolu umut vermeyen ve sizin de sert bir şekilde eleştirdiğiniz Galatasaray, Bursaspor karşısında gol şov yaptı. 6-0'lık galibiyetle ilgili neler söyleyeceksiniz?
BASKETBOL TAKIMI GiBi
Onlar, rakip kalenin içine kadar hücuma çıktıkları zaman da Galatasaray savunmasında bir dönme hareketi yapılıyor, onların bıraktığı boşluk en yakın stoper tarafından dolduruluyor ya da o stoperin yerini de pozisyona göre en yakındaki ön liberolar Melo veya Ceyhun'dan biri alıyordu. Galatasaray, savunmada adeta bir basketbol takımı gibi dönerek oynuyordu. Hücumda ve savunmada hızla çoğalıyorlardı; gözlerime inanamadım. 1970'lerde Johan Cruyff'un liderlik yaptığı o ünlü Hollanda'nın, 'Total Futbol' diye dünya futboluna armağan ettiği oyun düzeni içindeydi Galatasaray... Hücumda da, savunmada da kalabalıktı. Hücumda kalabalık oldukları zaman; bu durum, Galatasaray'a müthiş bir hücum pres yapma imkanı veriyordu. Bu hücum pres de Bursaspor savunmasının kaptığı bütün topların ve dönen bütün boş topların, yeniden Galatasaray'a gelmesine sebep oluyordu ve Galatasaray'ın oyunda devamlı bir üstünlük kurmasına yol açıyordu. Senelerden beri Galatasaray taraftarını ve futbol seyircisini sinirlendiren, öfkelendiren, anlamsız yan ve geri paslardan vazgeçilmişti. Çok hızlı bir şekilde top, hücuma aktarılıyordu. Özellikle ilk devrede... İkinci yarıda, yine rakip 18'de başlayıp, Muslera'da biten oyun tarzına döner gibi oldular. Adeta bir gösteri maçı yapan takımın içinde, aksayan iki adam vardı. Bu sezonun başından beri, bir türlü kendine gelemeyen iki çok önemli adam... Biri Selçuk, diğeri Drogba... Maç boyu kötüydüler ama ikisi de maçın en güzel gollerine imza atarak, geri kalmadılar. Drogba'nınki usta golüydü; Selçuk'unki ise usta ötesi, muhteşem bir goldü. Sneijder, geldiğinden beri ilk defa 'Ben Sneijder'im' dedi. Sadece sahada attığı gollerle değil; oynadığı futbolla da bunu gösterdi. Çok iyiydi. Sadece Galatasaraylı olanlar değil; maçı izleyen bütün futbolseverler, ilk defa futbolun hazzına vardı. 6 gol atan Galatasaray'ın, 6'ya yakın kaçırdığı pozisyon da var. t Burak başta... Vurdukları ya çizgilerden çıktı, ya da kaleciye takıldı. Burak, biraz da şanssız... Başkalarının vurduğu gol oluyor; o vurunca gol olmuyor! Tekrar tekrar söylüyorum; takım antrenmanı bittikten sonra, Burak'ın yarım saat gol idmanı yapması lazım. Başka yolu yok. Her maç, kaleciyle karşı karşıya kalıyor ve kalecinin üstüne vuruyor.
KALECi HAYALET DEĞiL
Birinin Burak'a fizik öğretmesi gerekiyor. Kaleci delik değil, hayalet değil; top içinden geçemez. Gol atmak istiyorsan, ya sağına soluna atacaksın ya da topu alttan kesip, kalecinin üstünden aşıracaksın. Bu da bol tekrarla olur. Kafayla olacak bir şey değil. Çünkü düşünmeye başladığın andan itibaren, vakit kaybedersin. Gol pozisyonunda düşünme hakkın yok. Gol vuruşların refleks hareketi olmalı... Refleks olması için de o hareketi, her antrenmanda 10 kere, 20 kere tekrar edeceksin. Tekrar, tekrar, tekrar... Öğretim değil; eğitim lazım.
'Bursa kötü olduğu için, Galatasaray iyi gözüktü' diyenler de var. Bursa'nın futbolunun 6-0'daki payı nedir?
Direkten dönen iki topu var.
Sneijder, üç gol attı ama Melo da bir başka oynadı. Özellikle ilk asisti, alkışa değerdi. Size göre maçın adamı kimdi?
Ahmet Çakar, 6-0'lık sonucu; "Daum, Sercan, Kazım ve Bursa'yı tanımasam, 'Bu maçta şike var' diyeceğim" şeklinde değerlendirdi.
***
FENERBAHÇE YAPSA ÖZEL PROGRAM HAZIRLARLAR
Öte yandan bol gollü galibiyet, güzel bir güne de denk geldi. Metin Oktay'ın doğum günüydü, seremonide eller kalpteydi ve goller efsane golcüye armağan edildi.
OLCAY'I TANIMADILAR
Sahada koşuşturan adamlar için de kimse yarım saat, bir saat evvelden ekran başına geçmiyor. Plaketin verildiği anda, tribünde bile insan yok. Bir de hava soğuk olduğu zaman; herkes kuliste, kafede, barda, bir yerlerde oturuyor. Boş tribünler ve seyredilmeyen kameralar önünde ödül veriyorlar! Tekrar söylüyorum; Futbol Federasyonu'nun ukalalığı yüzünden bu kadar güzel, bu kadar örnek olması gereken bir hareketi kaçırıyoruz! Arena'da bu hafta plaket alan isim, Ayhan Elmastaşoğlu'ydu. Benim çok yakından tanıdığım, pek çok maçını canlı olarak izlediğim, arkadaşlık ettiğim bir futbolcuydu. İzmir'in yetiştirdiği, Metin Oktay gibi değerli bir futbolcu... Sadece Galatasaray değil; Türk futbolunun efsanelerinden bir tanesi... Bana 'Ayhan Elmastaşoğlu' desinler; televizyonda bir saat konuşurum. Ayhan Elmastaşoğlu'na plaket verme töreni, yarım saat evvel ekrana geliyor; ben de dinliyorum 'ne diyecekler' diye... Üç kişi var ekranda; Ayhan, ödülü Galatasaray Kulübü adına veren İkinci Başkan Özkan Olcay ve yanında genç bir çocuk; kim, bilmiyoruz! Onu bilmediğimiz gibi orada konuşan zat-ı muhteremler, Galatasaray'ın ikinci başkanını, Özkan'ı da tanımıyorlar! Onun da adı söylenmiyor. Ayhan da bir cümle ile geçiştiriliyor! O tören iki, iki buçuk dakika sürdü. Bu iki, iki buçuk dakika boyunca, bir cümle ettiler; 'Bu hafta, Galatasaray'ın büyüklerinden, efsanelerinden Ayhan Elmastaşoğlu ödülü alıyor' dediler ve tekrar herkesin merak ettiği, dahiyane (!) maç öncesi analizlerine döndüler!.. Bir cümle!.. Dört tane adam oturuyor orada; bir cümle!.. Ben yöneticileri olsam; eşek sudan gelinceye kadar döverim o dört adamı... Tabii sözlerimle... Ayhan Elmastaşoğlu hakkında söyleyecek lafınız yoksa, siz burada hangi yüzle oturup da yorum yapıyorsunuz! Galatasaray Kulübü'nü aradım. "Orada kara cahiller oturuyor. Peki siz, bu kara cahillere 'Kardeşim bu hafta biz, şu kişiye ödül vereceğiz. Hayat hikayesi şudur' diye bir bülten hazırlayıp, göndermiyor musunuz?" diye sordum. "Göndermez olur muyuz!" dediler. Zaten internet, bilgi dolu... Galatasaray'ın sitesinde görüntüler de var.
REKLAM YAPMASI YASAK
Ama orada moderatör olarak oturan, daha sonra da maçı anlatan arkadaşımız; 'Lassa' reklamı yapmaktan başka bir işe yaramıyor ki bu, suçtur. RTÜK yönetmeliğine göre, maçı anlatan adamın reklam ya da program tanıtımı yapması yasaktır. Buna rağmen Lig TV, Lassa reklamlarına hem maç öncesinde hem maç sırasında spikerin ağzıyla devam ediyor. O dersine iyi çalışan spiker kardeşimiz; Ayhan Elmastaşoğlu'nu tanımıyor bile!.. Belli; o adı ilk defa duymuş ve 'Kimdir' diye, bir arama zahmetine bile katlanmamış! Kendisine gönderilen bülteni okuma zahmetine katlanmıyor. 'Galatasaray, bugün Elmastaşoğlu'na plaket verecek; şunun hakkında iki kelime etsek' demiyor! Çünkü ondan, böyle bir şey isteyen yok. Çünkü Lig TV'nin umurunda değil. Çünkü Lig TV; Fenerbahçe Televizyonu!.. Bunu Saracoğlu Stadı'nda Fenerbahçe yapsa, özel program yaparlar. Federasyon, yarım saatten önce yayına izin vermiyor ama ödül törenini çekerler, kayda alırlar; maçtan üç dakika evvel yayına koyup, 'Bugün, Can Bartu'ya ödül verdiler' diye gösterirler. Adımı bildiğim gibi biliyorum; bunu yapar Lig TV. Çünkü Fenerbahçe
Televizyonu!.. Yazık!..
***
NEW YORK TİMES YARIM SAYFA YER AYIRMIŞ
Gazetelere bak!.. Bir düşün; Galatasaray maçı 6-0 kazanmış. Sen de Van'da, Hakkari'de, Fethiye'de, Trabzon'da, Rize'de, Samsun'da, Tokat'ta oturan bir Galatasaraylısın. Takımın 6-0 kazanmış. Pazartesi günü, keyifle gazetelere bakmak istersin; 'nasıl yapmışlar' diye... Bana; bir Galatasaraylıya keyif verecek bir sayfa düzeni, bir başlık, bir yazı söyle!.. 6 tane muhteşem gol atılmış; bu gollerden bir tanesini anlatan var mıydı?
OKUYUCUYA SAYGISI VAR
Geçenlerde New York Times'ta, Rob Hughes'i okuyorum; yarım sayfa bir tek golü anlatmış. Yarım New York Times sayfası... Sadece bir golü... Ama o zaman Rob Hughes oluyorsun... O zaman New York Times oluyorsun... O zaman Sunday Times oluyorsun... Seyircisine, okuyucusuna saygısı olan gazete, böyle olur. Galatasaray'ın dün attığı 6 golün, 6'sı da efsane gibi yazılmaya değer güzellikte... Bana de ki 'Hıncal ağabey, abartıyorsun. Falanca gazetede, Selçuk'un golünü çok güzel yazmışlar. Filanca gazetede, Drogba'nın golünü ne güzel anlatmışlar. Falan gazete, Sneijder'in hat-trick'ini bir anlatmış, bir anlatmış; bal damlıyordu.' İşte televizyona çıkıp, "Maçta şike vardı" diyorlar!
Röportaj: Bülent CAN