Ben şampiyonluk yarışının bittiğini şu an değil taa sezon başı söylemiştim. Buna Galatasaray da yardımcı oldu. Bir tek rakip onlar vardı. Galatasaray'ın istikrarsızlığı Fenerbahçe'yi bu hale getirdi. Yalnızca Galatasaray'ın istikrarsızlığı da değil, Fenerbahçe'nin yaptığı doğrular Galatasaray'ın yanlışlarıyla birleşince fark 10'a çıktı. Bence aradaki fark giderek daha da artacaktır. Bunda ikinci olanın ilk defa direkt Şampiyonlar Ligi'ne gidecek olmasının etkisi var mıdır bilemiyorum. Galatasaray , "Madem öyle ben bütün taşlarla oynayayım ikinci olup Devler Ligi'ne giderim, seneye de liderliğe oynarım" mı diyor acaba? Roberto Mancini geldiğinde takımın yaşlı olduğunu söylüyordu. Bakalım Mancini'nin transferlerinden sonra takımdaki yaş oranı düşecek mi? Galatasaray'da benim dikkatimi çeken başka bir olay da şu: Mancini Türkiye'ye yeni gelmiş, çok tanımıyor. Yanında Bülent Tulun gibi işi iyi bilen bir insan var. O da malum çevreler tarafından hedef tahtasına konuluyor.
MANCİNİ ZAYIF
YILDIRIM HAKLI!
Buna karşın Fenerbahçe cephesinde de son derece ilginç şeyler yaşanıyor. Mesela başkan Aziz Yıldırım havuzdan çıkmaktan söz ediyor. Türkiye'de verdiği beyanatlarla yargıyı tanımayan bir adam Türkiye Ligi'ni de tanımaz. İstediğini yapmaya kalkar ama bunu yaptırırlar mı? Çünkü Türkiye'de sadece 4 tane büyük yok. Bunun kötülüğünü play-off'ta da gördük. Üst üste oynanan Galatasaray- Fenerbahçe maçlarından insanlar bıktı. Eğer öyle olacaksa kendi aralarında 20 tane maç yapsınlar, şampiyon belli olsun. Ama bir taraftan da bakıyorum Yıldırım haklı. Çünkü küçük takımların büyük başkanları zaten Türkiye'de çok şeyi kabul etmiş durumdalar. Belki de Yıldırım kafalarına vura vura, onları başka yöne götürüp istediklerini yaptırabilir. O nedenle şimdiden net birşey konuşmak çok kolay değil.
Nasıl bir koltuksa bir türlü vazgeçemiyorlar
Amma velakin bir maçın tekrarı için hakemin kural ihlali yaptığını kabul ve beyan etmesi gerek. MHK açık kapı bırakmamak için hakemi maçtan iki gün sonra İstanbul'a çağırdı ve birlikte bazı işler yaptılar. Herhalde rapor, hakem ve MHK'nin tek vücut olmasını sağladılar. Artı hakemi bir de FIFA yaptılar.
iSTiFA GEREKiRDi
Aslında tekrar kararı alındığı gün Zekeriya Alp ve ekibinin istifası gerekirdi, etmediler.
Acaba TFF'nin etkili kişileri 'Zekeriya ve komitesi giderse kimi getiririz' diye tedirgin mi oldu? TFF ve Tahkim'in kararlarından sonra MHK torpil yarası almış denizaltı pozisyonuna düştü. İnandırıcılıklarını kaybettiler.
Ama duruyorlar. Demek ki o koltuklarda bir şey var. Ya reçel sürmüşler ya da Anzer balı. Herhalde koltuğu yalıyorlardır da. Çünkü şu anda görev yapan kişilerin para olarak ters bir iş yapacakları fikrinde değilim. Onun için de 'bal tutan parmağını yalar' cümlesini kullanmadım. Sadece koltuğun ne kadar tatlı olduğundan bahsettim.
STAT BİTENE DEK FİKRET ORMAN'IN İŞİ ZOR
Beşiktaş, yeni stadı tamamlanmadan hiçbir şey yapamaz. Ama bu konuda ilerlerken fazla para da harcamamalı.
Beşiktaş taraftarının da bu süreçte yönetimine destek vermesi lazım. Şu aşamada Beşiktaş başkanı ve yönetiminin işi zor görünüyor. Bunun sebebi de stadın Gençlik Spor Genel Müdürlüğü'nün olması.
Beşiktaş bu stadı finansörlerle bitireceğini söylüyor. GSGM de Beşiktaş'tan finansörler açısından garanti istiyor. Vodafone'dan para alıyorlar ama haliyle bu para yeterli olmaz. GSGM, Beşiktaş'a "Garanti ver" diye yazı yazıyor, Beşiktaş veremiyor.
Projeyi çizenlerin de tahsilat açısından sorunları olduğu söyleniyor. Gerekli evrakları imzalamadıkları için bu sefer Beşiktaş kıskaç altına giriyor. Büyükşehir mühürlemeye kalkıyor.
ORMAN iKi ATEŞ ARASINDA
Tabii burada eski başkan Yıldırım Demirören'in de büyük payı var. Demirören, bazılarının yanında Başbakan'a 'bu borcu sileceğim' sözü verdi mi? Veya Başbakan, "Beşiktaş'ın borcunu sil" dedi mi? Merak ediyorum. Orman iki ateş arasında. Bir tarafta Çarşı var, bir tarafta hükümet. İkisinin arası iyi değil. Bir de bu stadın yapılması gerekiyor. Devletten destek alamazsanız bu iş zor biter öyle veya böyle.
Çünkü bazı kulüp başkanlarına bakıyorum mesela Aziz Yıldırım'a, işin başında "Başbakanıma laf söyletmem" diyordu. Şimdilerde Kılıçdaroğlu'yla Bahçeli'yi koyacak yer bulamıyor.
İkisine de büyük devlet adamı sıfatını yakıştırıp yıkama yağlama edebiyatı yapıyor. Yani Süleyman Demirel'in yıllar önce söylediği meşhur cümle gibi, "Dün dündür,
bugün bugündür" diyor adeta...