Aysal'ın "Terim yararlı bir eleman" sözleri haftaya damgasını vurdu. Fatih hocanın da bu açıklamaya yanıtı sert oldu ve "Çok sıkıldım, çok yoruldum.
Rahat bir şekilde çalışmak istiyorum" dedi. Aysal'ın 'Eleman' vurgusu yapmasını neye bağlıyorsunuz? Terim, Galatasaray için sadece bir eleman mı?
Bir kriz var, açık. Bunu kimse saklamaya uğraşmasın.
Krizi yaratmaya çalışan da Ünal Aysal... Çünkü liseciler grubu Fatih Terim'den kurtulmaya uğraşıyor. Ama Fatih Terim'in işine son vermeye de yürekleri yetmiyor. Bu yüzden buldukları çare; Fatih Terim'i istifaya zorlamak.
Ünal Aysal'ın bütün konuşmaları bilinçli...
Ağızdan kaçma falan yok.
Ünal Aysal, dünyanın en başarılı iş adamlarından bir tanesi... Bu kadar pot kırarak, gaf yaparak o şirketler kurulmaz, o servetlere ulaşılmaz.
Demek ki adam, idare etmeyi iyi biliyor.
Böyle bir adam üst üste Fatih Terim'i, küçümseyen, tahrik eden imalarda bulunuyorsa bunu bilerek yapıyordur. Bana kimse anlatmasın. Krizi ısrarla yaratmak isteyen Ünal Aysal...
ZARFA ADRESi DE YAZDI
Kasımpaşa maçından sonra yaptığı konuşma Fatih Terim'in bugüne kadar yaptığı en güzel konuşmalardan birisi... O geceki Fatih Terim konuşması ile Karabük maçı sonrası Aykut Kocaman'ın yaptığı konuşmayı yan yana koyarsanız, Aykut'un niye Aykut, Fatih'in niye Fatih olduğu ortaya çıkar. "Bilin ki, sustuğum için rahat değilim ama bu dönemde Galatasaray'ın yararına olan şey susmak. Ben susuyorum ama herkes sussun" dedi. O 'Herkes' kim; Ünal Aysal... 'Herhangi bir yanlış anlama olmasın' diye de "Ben eleman olarak susuyorum" diyerek zarfın üstüne adresi de yazdı. Akılcı ve güzel bir konuşmaydı.
Ertesi gün, kimse alınmasın gücenmesin; aptalca yorumlar! 'Fatih Terim istifa ediyordu da istifadan caydırıldı da!..' Adam konuşmasını gündüzden hazırlamış, yazmış.
Yazdığı konuşmayı okudu. Ne istifası? İstifa edecek adam, "Susun, görev yapmak istiyorum" der mi!
MEDYAYA ŞİFRE VERDİ
Gülüyordu; "Hocam seni böyle neşeli, kahkaha atarken duymak çok hoşuma gitti" dedim. "Bugünlerde dost sesi duymak insanı çok mutlu ediyor" dedi. O dostça konuşmada dahi kafasında böyle planlar olduğunu katiyen söylemedi.
Meğer o sırada konuşmasını hazırlamış. 'Akşam beni dinle' falan da demedi bana...
Konuşmaya başlarken "Yazımı okuyacağım" dedi. Bu da medyaya bir şifre...
Yani, 'Bu konuşma gündüz hazırlandı arkadaşlar.
Bu maçın arkasından apar topar konuşmuyorum.' Daha nasıl desin! Buna rağmen o aptalca yorumları yazdılar!
Tabii bu konuşmanın ardından Divan Toplantısı'ndaki yakınlaşma ve birlikte yemek yenmesi de ilginçti.
Aysal'ın tartışmayı uzatmaması ve Terim'le yan yana gelmesi, yemek organize etmesi bir yöneticilik başarısı mıdır?
Hayır efendim, şov yapıyor.
Ünal Aysal hâlâ şova devam ediyor. 'Bakın ben Fatih Terim'in nasıl arkasındayım. Yaptığı o konuşmaya rağmen ben buraya geldim. Ona sarıldım!' Yani 'Fatih'in gitmesinden ben sorumlu değilim' demek için bütün zeminlerini hazırlıyor. Ben Ünal Aysal'ın samimi olduğuna inanmıyorum. Bülent Tulun'u orada tuttuğu sürece de inanmamaya devam edeceğim.
Herkes eteğindeki taşları döktü gibi... Bundan sonra yeni bir sayfa açılması mümkün olabilir mi?
Sağlanmadı.
Fatih Terim'in şifre laflarından bir tanesi; "Galatasaraylı yenilgide zil takıp oynamaz!" 'Kasımpaşa yenilgisi nedeniyle zil takıp oynayanlar var' diyor yani Fatih hoca!.. Kim o; Hıncal Uluç mu? Zil takıp oynayanların kim olduğunu, ben de biliyorum, Fatih de biliyor, Türkiye de biliyor.
O zil takıp oynayanlar şimdi şovlarını sürdürüyor. 'Bakın, biz Fatih'in arkasındayız.
Adam yine de gidiyor. Biz ne yapalım!'
Bu çekişme içinde Sneijder neler yapar? Bir hava, bir moral katar mı?
Her şey Fatih'e bağlı... Fatih Terim'in Sneijder'i takıma kabul ettirmesi lazım.
Evvela kendisi kabullenecek sonra da takıma kabul ettirecek.
Bu arada da Emre Çolak'ı kafasından çıkaracak!
Çünkü Sneijder gelince, Emre Çolak'a yer bulması iyice
zorlaşacak.
SNEiJDER REZİLLİĞİ
Kasımpaşa karşısında Terim'den başlayarak herkesin aklı başka yerlerdeydi.
Yansımaz olur mu? "Ben takımı düşünemiyorum. Beni ne hale getirdiler" dedi. Daha ne desin! "Beni rahat bırakın da takımı düşüneyim" diyor adam...
Takım ne yapsın! Bir de Sneijder rezilliği çıkarılmış! Kendini Galatasaray'da herhangi bir oyuncunun yerine koy. Ligin ikinci yarısı başlamış maçlar oynanıyor, Galatasaray hâlâ bir Sneijder'in peşine takılmış.
Galatasaray'ın başkanı ve yönetimi bu takıma diyor ki 'Siz on para etmezsiniz, biz her şeyi bıraktık, Sneijder'in peşine d ü ş t ü k . ' Adam da oyaladıkça oyalıyor. Galatasaray bu adamın peşinde zavallı durumda...
Neden; 'Muhtacız biz. Başkası bizi kurtaramaz' havası yaratıldığı için...
Bu mesaj Galatasaray futbolcusuna veriliyor. 'Siz on para etmezsiniz, bu adam gelecek, bu takımı kurtaracak! Onun için biz bunun her türlü kaprisine boyun eğiyoruz.' Bir aydır koskoca Galatasaray, Sneijder efendi ve karısının kararını bekliyor!
FENER ÇIRPINDI
Tarihte Galatasaray'ın kötü maçlarını seyrettik. Ama bu kadar ruhsuz oynadığını görmedim. 'Kötü oynadı' bir laf... Galatasaray oynamadı. Kasımpaşa karşısında Galatasaray oynamadı.
Maçın başında tesadüfen Elmander'in ayağına çarpan top ile öne geçmesine rağmen oynamadı Galatasaray...
Maçın kaseti orada duruyor.
Ne koşan vardı, ne hırs yapan vardı. Bir 2-0 mağlubiyetten sonra Fenerbahçe'nin haline bak. İyi top oynamadı Fenerbahçe ama nasıl çırpınıyordu sahadaki herkes... Galatasaray da yok. Koşan yoktu. Palavra koşular.
Koşar gibi yapıyorlar. "Taraftarın protesto ettiği, Galatasaray'da nasıl oynar" dediğim Sabri, Galatasaray'ın en iyisi... Hem de gömlek farkıyla en iyisi. Yani Sabri bir, iki boş, üç boş, dört boş, beş boş altıda da biri daha var. Anla Galatasaray'ın halini...
Bu hale getirmişler!
HASAN ŞAŞ VE ÜMiT PARGALI BiLE DEĞiLLER
Fatih Terim bütün hatalarını ligin ilk yarısında yaptı zaten... Emre takıntısı halen devam ediyor. Bu maçta da 90 dakika Emre'yi oynatmak uğruna akla sığmaz yanlışlar yaptı. Üç değişiklik yaptı, yaptığı her değişiklikte takım biraz daha düştü. Zaten kötü olan takım, her değişiklikten sonra daha da kötü oldu.
Takımın halini en iyi bilen adam Fatih Terim...
Onların psikolojisini, ruh halini... Bir aydır onlarla beraber kampta... Soruyorum, ikinci yarıda Hamit'i çıkarıp Aydın'ı alırken ne bekliyordu? 46. dakikada bu değişikliği yapan hocanın kafasında bir düşünce vardır.
Hamit'in ölüsü umut... Menzili 40 metre adamın, bir vurur, bir adam eksiltir, bir orta yapar, ara pası atar, asist yapar. Orada durduğu sürece umut var. Aydın orada dururken ne umut var? Hangi varlığı gösterdi de Aydın!..
Bir de kendini Galatasaray'ın geri kalan 10 futbolcusunun yerine koy... Kasımpaşa'ya karşı çok zorlanıyorsun ve bakıyorsun Aydın girdi; 'Ooo... Şimdi Aydın girdi, biz bunları darmadağın ederiz.' Tersi olsa umut var. Aydın oynuyor olsa da çıkarıp Hamit'i oyuna alsa 'Ooo... Şimdi Hamit geldi, bu çok şey yapar' diye moral kazanabilir geri kalan 10 kişi...
Ama Hamit'i çıkarıp Aydın'ın girdiği bir takım da geri kalan 10 kişi ne hisseder, bunu Fatih Terim'in düşünmemesine imkan yok. Kafası yerinde olsa!
Kafası yerinde değil ama benim anlamadığım bir şey daha var. Galatasaray'ın en büyük suçlusu aslında Fatih Terim'in yanında oturan Ümit Davala ve Hasan Şaş. O Fatih Terim'in Sepp Piontek'e, hem de 'Fatih Terim' diye bir hoca Türkiye'de yokken nasıl kafa tuttuğunu biliyorum. O Mustafa Denizli'nin, Derwall'e pazar günü oynanacak maç öncesi kafasındaki takımı kâğıda yazdığı zaman 'Bu takımla Galatasaray oynamaz. Bu ne korkak takım!' diye kağıdı yırtıp iki kere kampı terk ettiğini biliyorum ben. Nasıl biliyorum?
İkisinde de Mustafa Denizli'yi ben ikna ettim, gece yarısı tekrar kampa götürdüm.
TUGAY'I GÖNDERDİ
Böyle bir teknik direktör yardımcısının Galatasaray'da yeri yok, Galatasaray'a faydası da yok. Galatasaray'da işe yarayacak tek teknik direktör yardımcısı Tugay Kerimoğlu'ydu.
Fatih Terim de onu gönderdi. Fatih de böylelerini istiyor, Mustafa Denizli de böylelerini istiyor. Kendileri Derwall ve Piontek'e neler çektirdiklerini bildikleri için... Ama Piontek de Derwall de biliyorlardı ki isyan eden adamların faydası var.
Ben Cüneyt (Koryürek) ağabeyle çalıştım Ankara'da, 10 sene. Kimse de anlamıyordu ne iş yaptığımı... Çok da iyi para ödüyordu Cüneyt ağabey bana... Gelip sorarlardı; "Hıncal'a bu kadar para veriyorsun. İşi ne?" diye... Cevap "İtiraz etmek! Hıncal'ın işi bana itiraz etmek."
Cüneyt ağabeyin bana verdiği paranın karşılığı oydu. Çünkü 'Ağabey harika yapmışsın, çok güzel düşünmüşsün. Bu tamam' desem zaten bana niye para versin ki?
Bir hafta kapanır odasına, bir rapor hazırlar, '10 para etmez ağabey. Bundan hiçbir şey olmaz' derdim, çöpe atardı. Hayda yeniden uğraşır yapardı.
Cüneyt ağabey, Fresno State'de Reklam ve Halkla İlişkileri okumuş, diploması o. Ben de Siyasal Bilgiler mezunu, bir Ankaralı gazeteciyim o kadar! "Sen ne anlarsın, ne bilirsin" demez, "Senin işin bana itiraz etmek" derdi.
Galatasaray'da işi bu olan biri var mı?
Müfit (Erkasap) hoca mı itiraz ediyor, Ümit mi itiraz ediyor, Hasan Şaş mı itiraz ediyor.
Köle gibi oturuyorlar orada!..
Fatih hocanın kafası karmakarışık. Tamam.
Ama Kasımpaşa'nın önündeki takım, bir ay hazırlık yapmış takım hali miydi?
Bunda antrenörlerin sorumluluğu yok mu? Ümit efendi, Hasan Şaş efendi de kaçar para alıyorlar! Herhalde benden çok alıyorlar.
Ben 55 yıllık gazeteci onların aldığı parayı almıyorum. Biraz hak edin ya!
KAFA TUTUYORLARDI
Diyeceksin ki 'O adamları orada tutan da Fatih Terim.' Ama Fatih Terim'i orada tutan da Piontek'ti. Denizli'yi orada tutan da Derwall'di.
Buna rağmen o adamlar genç yaşlarında Galatasaray gibi bir takımın teknik direktör yardımcısı, milli takım teknik direktör yardımcısı olmalarını sağlayan adama böyle secdeye kapanacaklarına kafa tutuyorlardı.
Kişilik bu... Ümit efendi itiraz etsin Fatih de ona atsın, bakalım bir görelim ve ben Galatasaray'ın bir antrenörü olduğunu anlayayım. 'Hoca bu dakikada soktuğun Yekta'dan ne ümit bekliyorsun, ne yapar?' diye
bir sorsun bakalım.
Röportaj: Bülent CAN