Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması, geniş kitlelerin spora duyduğu ilginin artmasına, bu ilgi de beraberinde pazarlamadan, ekonomiye, turizmden yeni sektörlere kadar birçok spor dalını doğurmuştur.
Özellikle 1980'li yıllardan sonra rekabetin artması, sporun geniş kitlelere ulaşmasıyla spor endüstrisi içerisinde birçok farklı bölümü de barındıran yeni bir biçime dönüşmüştür. Öyle ki, günümüzde sadece bir spor dalı, birçok ülkede kendi başına çok büyük ve karmaşık bir endüstri de oluşturmaktadır. Spor karşılaşmalarının çok büyük kitleler tarafından iletişim araçları vasıtasıyla dünyanın hemen hemen her yerinden izlenebilmesi, reklam ihtiyacı hisseden şirketler, firmalar için bulunmaz bir fırsat ortaya çıkarmıştır.
1994 Kış Olimpiyatları'nın 120, 1994 Dünya Kupası'nın 188, 1996 Yaz Olimpiyat Oyunları'nın 214 ülkede izlenmesi ve 1998 Dünya Kupası'nın dünya genelinde 3,7 milyar kişi tarafından ekran başından takip edilmesi sporun ne kadar büyük kitlelere ulaştığının da göstergesi olmuştur.
Spor organizasyonlarındaki artış, spor pazarlaması ve spor ekonomisi gibi kavramları ortaya çıkarmıştır. Spor organizasyonlarının ve karşılaşmalarının dünya genelinde milyarlarca kişiye ulaşması spor endüstrisinde de ciddi büyümelere yol açmıştır. İngiliz yayın kuruluşu BBC, 1948 Olimpiyat Oyunları'nın televizyon yayın hakları için Uluslararası Olimpiyat Komitesine (IOC) 30 milyon dolar öderken, bu rakam 1996 Atlanta Olimpiyatları'nda 895 milyon dolara, 2000 Sidney Olimpiyatları'nda ise 1,3 milyar dolara yükselmiştir. Özellikle ABD'de çok yaygın olarak izlenen Amerikan futbolunun (NFL) 8 yıllık (2014-2022) yayın ihalesi toplam 39 milyar 600 bin dolara satılmıştır. Yine dünyanın en çok izlenen organizasyonlarından Amerikan Profesyonel Basketbol Ligi'nin (NBA) 9 yıllık yayın ihalesi (2016-2025) yıllık 2 milyar 600 bin, toplamda ise 24 milyar dolara neticelendirilmiştir.
Başta ABD ve Avrupa olmak üzere spor endüstrisi ülkelerin genel pazar payları içerisinde sürekli bir artış göstererek üst sıralarda yer almaktadırlar. Örneğin, 1987 yılında spor endüstrisi 50 sektör arasında 23. sırada yer alırken, 1995 yılında 152 milyar dolarlık pazar payıyla 11. sıraya yükselmiştir.
Günümüzde ise spor endüstrisinin 100 milyar dolara yaklaşan büyüklüğü, 130 ülkenin milli gelirinden daha fazla. Spor malzemeleri, lisanslı ürünler, sağlık ve fitness merkezlerinin potansiyelleri de dikkate alındığında, spor endüstrisinin toplam büyüklüğünün dünyada 600 milyar dolara yaklaştığı tahmin ediliyor.
Futbol dışında spesifik bazı spor branşları dikkate alındığında bile spor endüstrisinin büyüklüğünün geldiği nokta daha iyi anlaşılıyor.
Örneğin geçen yıl ağustos ayında Las Vegas'ın ev sahipliği yaptığı boks organizasyonunun yayın hakları 500 milyon doları bulurken, ringden galip ayrılan Floyd Mayweather'ın ise 300 milyon dolarlık gelir elde ettiği basına yansıdı.
ABD başta olmak üzere dünyada birçok sporseveri ekran başına çeken Super Bowl etkinliği, her yıl rekor kıran reklam gelirleriyle de gündemden düşmüyor. Amerikan Futbolu Ligi'nde geçen yıl New England Patriots ile Atlanta Falcons arasında oynanan Super Bowl maçında 385 milyon dolarlık reklam gelirine ulaşıldı.
Tek kadınlarda 23 grand slam şampiyonluğu yaşayan ABD'li tenisçi Serena Williams, başarıları kadar kazancıyla da gündeme gelen isimlerden biri oldu. Hamile olmasına karşın son Avustralya Açık'ta mücadele eden ve şampiyonluğa ulaşan Williams, geçen yılın büyük bölümünde kortlarda aktif olarak yer almasa da Haziran 2016-Haziran 2017 arasında 27 milyon dolar ödül parası aldı.
Burada altı çizilmesi gereken bir nokta, televizyon yayınlarıyla spor endüstrisinin paralel bir büyüme çizgisine sahip olmalarıdır. Dünyada sporun televizyonlarda yaygın bir şekilde yayınlanmasının ardından spor endüstrisi de ciddi gelişim göstermeye başlamıştır.
Spora aktarılan paranın artmasıyla dernek statüsünde olan kulüpler zamanla şirketleşme sürecine girmişler, reklam, sponsorluk, yayın hakları ürün satışları vs. gibi alanlarda ciddi rakamlar ortaya konmuştur.
FUTBOL ENDÜSTRİSİ
Spor endüstrisi konusunda üzerinde durulması hatta ayrı bir başlık altında değerlendirilmesi gereken en önemli hususlardan biri de futboldur. Özellikle Avrupa'da büyük izleyici kitlelerini peşinden sürükleyen ardından tüm dünyanın en çok rağbet gören spor etkinliği olan futbol, spor endüstrisinin de cazibe merkezi konumundadır.
20. yüzyılın başlarında mütevazı ve kendi yağında kavrulan futbol kulüpleri, günümüzde milyar dolarları dahi bulan bütçeleriyle dünyanın en büyük şirketleri haline dönüşmüşlerdir. Spor endüstrisi içinde artık her futbol kulübü birer marka haline dönüşmüştür.
İngiltere Premier Lig'in yıllık televizyon geliri 1 milyar avrodan fazladır. 2016 yılının şubat ayında SKY Sports ve BT Sports'un Premier Lig'in yayın hakları için 3 sezon boyunca ödeyeceği miktar 6,9 milyar avro olarak açıklanmıştır. Halbuki, 1992-1997 sezonları yayın hakları için 257 milyon avro ödenmişti. Bu rakam 1997-2001 ihalesinde 900 milyona, 2001-2004'te 1 milyar 600 milyon avroya, 2007-2010'da 2 milyar 300 milyona, 2010-2013'te 2 milyar 400 milyon avroya, 2013-2016'da ise 4 milyar avroya çıkmıştı.
Dünyada ciddi ivme kazanan spor endüstrisi, ülkemizde de azımsanamayacak gelişmeler göstermektedir. Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye'de de spor ekonomisinin lokomotifi konumunda futbol bulunmaktadır.
Şirketleşen futbol kulüpleri, sponsorluk sözleşmeleri, lisanslı ürün satımı, televizyon yayın hakları vs. gibi konularda Türkiye'de son dönemde ciddi artışlar sağlanmıştır.
60 civarında spor federasyonu, 6 milyondan fazla lisanslı sporcu sayısıyla önemli bir potansiyeli barındıran Türkiye'de henüz istenilen seviyede olmasa da hemen hemen her spor branşında ciddi ekonomik gelişmeler yaşanmaktadır.
Örneğin, 1996 yılından beri havuz sistemi üzerinden pazarlanan ve aynı yıl, 45 milyon dolar bedelle 3 yıllık sözleşme karşılığında Cine5'e verilen Türkiye Birinci Futbol Ligi'nin (Şimdiki Süper Lig) yayın hakları, 1999-2000 sezonunda 120 milyon 500 bin dolara 2 yıllığına Teleon'un olmuştur. 2000-2001 sezonunun devre arasında feshedilen sözleşme, yeni ihale ile Digiturk şirketine geçmiştir. Bu kurum, son yapılan ihale sonunda 2017-18 sezonundan başlayarak 2021-22 sezonuna kadar 435 milyon dolar (361 milyon avro) ödeyecek. Yani ligin yayın hakları açısından değeri 20 yıl içerisinde 10 kata yakın artmıştır.
Denetim, vergi, danışmanlık hizmetleri sunan ve 150'den fazla ülkede faaliyet gösteren uluslararası KPMG Football Benchmark'ın 2016 yılı değerlendirmesine göre, Türkiye'deki Süper Lig, 360 milyon avroluk yayın geliri ile Hollanda, Polonya ve Portekiz liglerini geride bırakmasıyla dikkati çekiyor.
Avrupa'nın en önemli liglerinin yer aldığı karşılaştırmada Süper Lig'in; İngiltere, İspanya, Almanya, İtalya ve Fransa'dan sonra en çok maç yayını geliri elde eden 6'ncı lig olduğu ortaya çıktı.
Avrupa'nın en önemli 5 liginde ise maç yayınları için ciddi rakamlar veriliyor. İngiltere Premier Lig'in 1 yıllık yayın hakkı için kulüplere 2,4 milyar avro ödeniyor.
Lionel Messi ile Cristiano Ronaldo gibi iki dünya yıldızının rekabetine sahne olan İspanya ligi (La Liga) de yıllık 983 milyon avroluk bir anlaşma sonucunda izleyicilere ulaşırken, İtalya ligi (Serie A) ise yeni sözleşme çerçevesinde 945 milyon avro karşılığında yayınlanıyor.
Fransa liginin (Ligue 1) değeri 727 milyon avro olurken, Almanya liginin (Bundesliga) yayın hakları için 628 milyon avro ödeniyor.
TÜRK FUTBOL TAKIMLARI DA BÜYÜYOR
Yine, "KPMG Football Benchmark" ekibinin hazırladığı "Avrupa Eliti 2017-Futbol Kulüpleri Değerlendirme Raporu" ile Avrupa'nın ekonomik anlamda önde gelen takımları listelendi.
Türkiye'den Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe'nin yer aldığı raporda, Süper Lig'in en değerli kulübü olarak sarı-kırmızılılar gösterildi. Değeri 377 milyon avro olarak belirlenen Galatasaray'ı, 349 milyon avroyla Fenerbahçe izledi. Listeye bu sene giren son iki yılın şampiyonu Beşiktaş'a ise 219 milyon avro değer biçildi. Türk kulüplerinin toplam değeri ise 945 milyon avro olarak tespit edildi.
Araştırmada, listenin ilk sırasını 3 milyar 95 milyonluk değeriyle Manchester United aldı. İngiliz ekibi önemli transferlerine rağmen yeşil sahalarda istediği başarıları yakalayamamasına karşın, en değerli kulüp olmasını bildi. İspanya Ligi şampiyonu Real Madrid 2 milyar 976 milyon avro ile listenin ikinci sırasında yer alırken bir başka İspanyol ekibi Barcelona ise 2 milyar 765 milyon avro ile en değerli üçüncü takım oldu.
YATIRIMCILARIN FUTBOLA "DUYGUSAL" İLGİSİ
Son yıllarda özellikle futbolda yabancı yatırımcıların kulüp hisselerini satın almaları ve akabinde ciddi transfer ücretleriyle gündeme gelmeleri futbol endüstrisini farklı boyutlara taşımaya başladı.
Özellikle İngiltere'de köklü futbol takımlarının Rus, ABD, Çin, Katar ya da Hint yatırımcılara satılması futbol ekonomisini de ciddi anlamda hareketlendirdi. Önceki yıllarda düşük bütçelerle transfer yapmaya çalışan takımlar, yeni yatırımcılarıyla birlikte dünyada popülaritesi ve buna bağlı bonservis bedelleri yüksek olan futbolcuları transfer ederek dikkatleri üzerlerine çekmeyi başardılar.
Öyle ki 2017 yaz transfer sezonunun en çok konuşulan ismi olan Brezilyalı futbolcu Neymar, Katarlı iş adamı Nasser Al-Khelaifi'nin sahibi olduğu Fransız devi Paris Saint- Germain (PSG) tarafından Barcelona'ya 220 milyon avro (yaklaşık 925 milyon lira) bonservis bedeli ödenerek transfer edildi. Böylece, PSG'nin 6 yıllık sözleşme imzaladığı Neymar, futbol tarihinin en fazla bonservis bedeli ödenerek gerçekleştirilen transferi oldu. Tabii bu durum beraberinde PSG'nin ekonomik olarak büyümesini de getirdi. Katarlı bir iş adamının yatırımı, siyasal ve sosyo-ekonomik anlamda da analize değer bir konu olarak gündemini korurken, dünya genelinde yabancı yatırımcıların futbol kulüplerine olan ilgisini de sorgulanır hale getiriyor.
Yabancı yatırımcıların futbol kulüplerine olan ilgisi incelendiğinde İngiliz kulüplerinin çoğunlukta olması dikkati çekiyor. Körfez sermayesi olarak adlandırılan Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin yanı sıra köklü İngiliz takımlarında ABD ve Rus yatırımcılarla birlikte Hindistan, Çin, Malezya ve Singapur hissedarlarının da büyük payları bulunuyor.
İngiliz takımlarının dışında, İspanya ligi ekiplerinden Malaga'nın Katarlı, Valencia'nın ise Singapurlu yatırımcılar tarafından yönetilmesi, ünlü İtalyan kulübü Milan'ın Çinli, Bari'nin ise Malezyalı iş adamları tarafından satın alınması küresel yatırımcıların futbola ilgisini gözler önüne seriyor.
DÜNYANIN EN PAHALI SAVUNMA OYUNCUSU
İngiltere Premier Lig ekiplerinden Liverpool, Southampton'ın Hollandalı stoperi 26 yaşındaki Virgil van Dijk'i 85 milyon avroya transfer etti. Bu rakam, bir savunma oyuncusu için ödenen en yüksek bonservis bedeli olarak futbol tarihine geçti.
Bir önceki rekor ise bu sezon başında 57,5 milyon avro karşılığında Manchester City'ye giden Benjamin Mendy'ye aitti. Yani bir sezon tamamlanmadan İngiltere Premier Lig'de futbol tarihinin en pahalı iki savunma oyuncusu transferi. Tabii şimdilik...
Sonuç olarak milyar dolarlarla ifade edilen yayın ihaleleri, sadece bir futbolcuya ödenen yüz milyonlarca avroluk transfer bedelleri, reklam gelirleri, forma satışları, küresel çaptaki ekonomik getiriler, futbolu küresel yatırımcıların da ilgi odağı haline getirmiştir.
Futbol, 1970'li yıllarda çamur sahalarda oynanan, mücadelenin, azmin, yokluğun, rekabetin olduğu bir spor dalı olmaktan, kitle iletişim araçlarının sosyal medyaya evrildiği günümüzde, milyarlarca insanın aynı anda izleyebildiği, yüz milyon avroluk isimlerin sahada top koşturduğu dünyanın en pahalı ve popüler sporu haline gelmiştir. Hatta ekonomik veriler göz önüne alındığında spor etkinliğinden ziyade bir yatırım aracı olarak görülmektedir.