F.Bbahçe'nin başarısı değil

13 puanlık fark, F.Bahçe'den kaynaklanmıyor. Bu sezon ortada 'Galatasaray, Beşiktaş, Trabzon' diye bir takım yok. Hakemleri, hesaba hiç katmıyorum bile. F.Bahçe'yi her takım yenebilir. Bursaspor ikinci yarıda bir sürü gol pozisyonuna girdi ama atamadı. Bursa atamadı; G.Saray atabilir. Takım olmayı başarabilirse

Fenerbahçe, Galatasaray'ın 2-2 berabere kaldığı Bursaspor'u 3-0 mağlup etti. İki maç arasındaki skor farkını, neye bağlıyorsunuz? Fenerbahçe ve Bursaspor'u nasıl buldunuz?
Matematiksel fark şu: Fenerbahçe, 2-0 olduğunda 3-0 yapıyor; Galatasaray, 2-0 olduğunda 2-2 yapıyor!
Fenerbahçe-Bursa maçı, ilginç bir maçtı.
Diyelim ki akşam, saat 9'da sinemaya gideceksin; maçın ilk 10 dakikasına baktın, evden çıktın. Film bitti, 'Bursa maçı, kaç kaç bitti?' diye sordun; '3-0' dediler ve 'Normal sonuç. Hatta 4, 5 bile olabilirdi' dedin.
Oysa maç, hiç öyle değil. İlk 10 dakikada Fenerbahçe, 'Gol farkı yapar' dedirtecek kadar, Bursa'yı perişan etti. Daha doğrusu; Bursa kendisini perişan etti. Ben bu kadar kötü bir savunma, hayatımda görmedim.
Fenerbahçe'nin santrayı geçtiği her top, gol pozisyonu ile bitiyordu. Fenerbahçe de atamıyordu.
Öylesine atamadılar ki Bursalılar bıktılar; 'Siz, bir şey yapamayacaksınız. Bari biz size yaptıralım' dediler ve Fenerbahçe'ye golünü, zorla attırdılar.
Buna rağmen Fenerbahçe, arkasını getiremedi.
O en baştaki hızı kesildi. Bursa savunması, paçavra halinden kurtuldu; biraz toparlandı. İlk yarı, hiç beklenmedik şekilde 1-0 sona erdi.
MENAJERLER YÖNETİYOR
İkinci yarı, oyunun şekli şemali tamamen değişti. Bursa, arka arkaya pozisyonlara girmeye başladı; 'Her an beraberlik golü gelebilir' derken, Fenerbahçe yine beklenmedik bir gol attı. Sow'un hareketleri, gerçekten güzeldi ama orada da 'Civelli' diye bir stoper var. O pozisyonda, ters vuruşu bu kadar rahat yaptıran adam; nasıl stoper olabiliyor, Arjantinlerden buraya nasıl getiriliyor!
Tabii Galatasaray, Burdisso gibi bir stoper getiriyorsa... Ne yazık ki bu ülkede transferleri; yönetimler değil, hocalar ile işleri gayet iyi yürüten menajerler yapıyor. Türkiye, menajerlerin en sevdiği ülke... Hiçbir yere satamayacakları adamları, nasıl oluyorsa; Türkiye'deki kulüplere satıyorlar!
Dünya Kupası'nda düdük çalmaya hazırlanan Cüneyt Çakır nasıldı?
Saracoğlu Stadı'nda, hakemler başka oluyor.
Ben bunu, Cüneyt Çakır'la ilgili bin defa söyledim; bin defa daha söylerim.
Aynı hareketi, Bursalı yaptığı zaman faul ve kart; buna karşılık daha sertini, ağırını on defa yapan Bruno Alves'e faul bile çalınmıyor.
Niye biri, Fener forması giyiyor! Değiştir, Bruno Alves'e Bursa forması ver; 20. dakikada Cüneyt, onu kırmızı kartla atar.
Fenerbahçe lehine hatası yok ama Fenerbahçe aleyhine kararların yüzde 50'sini, Cüneyt Çakır görmüyor ya da öyle yorumluyor.
Cüneyt Çakır, Saracoğlu'nda Fenerbahçe lehine yorum yapıyor. Bursa maçında da bu gerçek değişmedi. Gözlemciden, yine 8.5, 9 almıştır.

Kuyt, Emenike, Sow ve Webo; gollerine devam ediyor. 59 golün 41'ini, bu isimler attı. Fenerbahçe'nin, çok iyi bir dörtlü yakaladığını söyleyebilir miyiz? Giren, çıkanı aratmıyor.

Fenerbahçe'nin, iyi golcüleri var. Fenerbahçe'nin iyi golcüleri var ve bu golcüleri, iyi oynatan orta saha oyuncuları var. Onun için bas bas diyorum ki "Fenerbahçe'den puan almak istiyorsan, maçı kendi yarı sahanda oynamayacaksın.
Düşmanı, ateş hattından uzak tutacaksın.
Oyunu, öbür tarafta oynayacaksın.
Savunmayı, Fener yarı sahasında yapacaksın.
Kendi yarı sahanda kabul ettiğinde, iş işten geçiyor. Çünkü Fenerbahçe, hücumda çok güçlü... Buna karşılık, savunmasında alabildiğine bir boşluk var."
Fenerbahçe golcülerinden; biri olmazsa öbürü, biri olmazsa öbürü sahneye çıkıyor.
Onlar olmazsa; orta saha adamları ortaya çıkıyor.
Maç sonrası, yayıncı kuruluşun sorularını yanıtlayan Yanal; 'çalıştırdığı takımların ikinci yarıda çöktüğü' şeklindeki yorumların hatırlatılması üzerine, "Bu, bir şehir efsanesi... Böyle bir şey yok" dedi.

Bursa maçında çökmedi mi? Ersun hocamla, ilk yarı ve ikinci yarıyı seyredelim mi?
Fenerbahçe, ikinci yarıda hiç yoktu. Emenike, Sow, Kuyt ve Webo'dan bir tanesi Bursa'da olsa, maç çok farklı biterdi. Fener, farklı kaybederdi.
Fenerbahçe; Galatasaray ve Beşiktaş'la arasındaki puan farkını 13'e çıkardı ve 27. hafta itibarıyla, tarihin en büyük farkını yakaladı.
Bu, Fenerbahçe'nin başarısı değil. Fenerbahçe, anormal bir puan mı aldı? Geri kalan bütün maçlarını alırsa, kaç puanla şampiyon olacak; 81. Fenerbahçe'nin tarihinde, çok daha iyileri var. 'Galatasaray' diye bir takım var mı ortada! 'Beşiktaş' diye bir takım var mı! 'Trabzon' diye bir takım var mı bu sene! Bir metre atlarsam; sen bir buçuk metre atlar, beni yarım metre geçersin. Ama ben, 2 metre 40 santim atlarsam; sen 2.43'le dünya rekoru kırdığın zaman, beni 3 santim geçersin. Farkı yaratan, rakip...
HAVAYA GİRİYORLAR

Bu sezon, hakemler de çok konuşuldu.
Bu mevcut kazanılan puanların içinde, hakemlerin ne kadar payı var? O da ayrı... Onu hiç katmıyorum ben...
Fenerbahçe, buna rağmen 'fark kapansın' diye elinden geleni yaptı.
Ligin ilk yarısı bittiğinde, 8 puan fark vardı; Ünal Aysal ve Mancini, "Biz, bu farkı kapatabiliriz" dediler mi? Fenerbahçe, ikinci yarıda 8 puan kaybetmedi mi? Ama puan farkı, 13'e çıktı. Çünkü Fenerbahçe, ikinci yarıda 8 puan kaybederken; Galatasaray, 14 puan daha kaybetti.
Dün, pazar günü oynanacak derbi için "Her türlü sonuç çıkabilir" demiştiniz. Fenerbahçe'yi izledikten sonra, görüşünüzde bir değişiklik oldu mu?

Hiçbir değişiklik yok. İzlediğim Fenerbahçe'yi, her takım yenebilir. Bursaspor; maçın ikinci yarısında, bir sürü gol pozisyonuna girdi.
Atamadı; o ayrı... Ama Bursa'nın girdiği gol pozisyonlarını, Galatasaray atabilir.
Son dönemde, taraftarıyla arası açılan Galatasaray açısından da özel bir maç olacak aslında...
Fenerbahçe, istikrarsız ve savunması kötü bir takım. Buna karşılık Galatasaray, takım değil. Galatasaray'ın en büyük kusuru bu; takım değil... Ama Galatasaray-Fenerbahçe maçı olduğu zaman, başka bir havaya giriyorlar. O zaman, takım olabilme şansı doğabilir. Galatasaray takım olabilirse, maçın sonucu çok farklı olabilir. Olursa da bir maç için olur zaten...
Maçın, kader adamları kimler olabilir?
Hiç öyle biri yok. Galatasaray-Fenerbahçe maçlarında, kehanette bile bulunulmaz.
İki takımın savunması da o kadar çok hata yapıyor ki... Hangisi bunu kullanır, hakem yorumlarını nasıl yapar; göreceğiz. Bir hakem hatası, bir savunma hatası; her şeyi değiştirir.
İki takım, hataya çok açık... Ayrıca hakemlerimiz de hataya çok açık...
KURAL KONULMALI
Haftanın dikkat çeken sonuçlarından bir tanesi de geçen hafta ikincilik için umutlanan Beşiktaş'ın, Karabük'e yenilmesiydi. Beşiktaş'taki istikrarsızlığı, neye bağlıyorsunuz?
Beşiktaş'ın, çok genç bir kadrosu var; sakatları var, eksikleri var.
Beşiktaş'ın içinde olduğu koşulları düşünürsek; Şampiyonlar Ligi'ne play-off oynamadan gitmeyi sağlayabilecek bir şansa sahip olması, bir mucize... Beşiktaş, bu mucizeyi gerçekleştirdi. Ama içinde bulunduğu koşullardan dolayı, garantili bir durumu da hiçbir zaman yok.
Galibiyet golünün, Beşiktaş'ın Karabük'e kiraladığı Eneramo'dan gelmesi de ilginçti. Bu, eski bir tartışmayı da yeniden alevlendirdi. Siz, kiralık oyuncuların, takımlarına karşı forma giymesine ya da özel anlaşmalarla oynatılmamasına, nasıl bakıyorsunuz?
Bu kiralama konusuna, Türkiye Futbol Federasyonu el koymak zorunda... Bu konu, kulüplerin keyfine bırakılacak bir şey değil. Fenerbahçe, Semih'i satarken 'Bize karşı oynamaz' diye madde koyuyor; Beşiktaş koymuyor.
Olur mu böyle bir şey!
Türkiye Futbol Federasyonu'nun, bu konuda kesin ifadeler koyması ve 'İki kulüp, genel kurallar dışında sözleşme yapamaz' demesi gerekiyor.
Genel kural ne? Elinde, usulüne göre verilmiş lisansı olan bir futbolcuya itiraz edilemez.
Semih'in elinde, nizami lisans var mı; var. Çıkar, oynar! 'Efendim; bizle özel sözleşmesi var.' 'O, beni alakadar etmez.' Federasyonun, ağırlığını koyması lazım.
İNGİLTERE'DE FARKLI
Bu madde, özellikle kiralamalarda kullanıldığı için o konuda da kesin madde konulmalı... Mesela İngiltere'deki gibi, 'Kiralanan oyuncular, takımlarına karşı oynayamazlar' diyecekler.
Bu, her türlü dedikoduyu da ortadan kaldırır.
Eneramo, o golü attı; atmasaydı, ne olacaktı? Herkes, 'Bilerek dışarı attı' demeyecek miydi?
Düşün ki o maç, sezonun son maçı olabilir; o gol ile Beşiktaş, Avrupa'ya gidebilir ya da gitmeyebilirdi.
Karabük, kümede kalabilir ya da kalamayabilirdi.
Gel de şimdi, o pozisyonu tartış! İngiliz vurmuş makası... Diyor ki 'Hayır; kiralık oyuncu, kendi takımına karşı oynamaz.'
HEYKELİ DİKİLEN ADAM OLABİLİRDİ
Kulüpler bazında, voleyboldaki başarılarımız devam ediyor. Fenerbahçe'nin dublesi, geçen haftaya damga vurdu. Sarı-lacivertli ekibin hem bayanlarda, hem erkeklerde Avrupa şampiyonluğuna ulaşmasıyla ilgili, neler söyleyeceksiniz?

Haftanın en güzel gününü, Fenerbahçe yaşadı. Aynı gün; öğleden sonra erkeklerde, akşam da kadınlarda şampiyonluğa ulaştı. Erkeklerde, Challenge Kupası'nı; kadınlarda, CEV Kupası'nı kazandı. Bunlar, aslında kupa ikiler...
Şampiyonlar Ligi'nin altındaki kupalar; UEFA Kupası gibi... Ama bir Türk takımının hem erkeklerde, hem kadınlarda bu başarıya ulaşması, çok güzel bir şey...
Fenerbahçe; 'amatör' dediğimiz şubelere, gerçekten çok önem veriyor. Bana sorarsanız; amatör şubelere yaptığı yatırımlar, Aziz Yıldırım'ın en büyük başarısıdır.
Bu sayede, Galatasaray ve Beşiktaş da futbolun dışındaki spor dallarına yönelmek zorunda hissettiler kendilerini... Fenerbahçe'nin çok gerilerinde kalmayı, kendilerine yediremedikleri için...
Aziz Yıldırım, keşke bu futbol işlerine bu kadar burnunu sokmasa; "Ben betondan anladığım gibi, futboldan da anlarım" demese ve futbolda sadece yönetici olarak kalsaydı. Bugün, hapse girmeyi bekleyen değil; heykeli dikilen bir Aziz Yıldırım olurdu.
İYİ TENİSÇİ ÇIKMIYOR
Miami Masters Tenis Turnuvası'nda Novak Djokovic, Rafael Nadal'ı 2-0 yenerek turnuva kariyerindeki 4. şampiyonluğuna ulaştı. İki tenisçinin mücadelesini, nasıl buldunuz?
Tenis, çok tatsızlaştı. İyi tenisçi çıkmıyor.
Nadallar, Federerler, Djokoviclerin arasında dönüyor turnuvalar! Hâlâ Serena Williams kazanıyor. Dünya tenisi, tam bir durgunluk halinde...
Tüfek icat oldu; mertlik bozuldu. Aynen tenis de o... Arka çizginin gerisinde bekleyip, topu karşıya çeviren ve rakibin hata yapmasını bekleyen oyun anlayışı; tenisin hem seyir zevkini öldürdü, hem de üstün yeteneklerin çıkmasının önüne geçti. Artık üstün yeteneklere gerek yok. Topu iyi çeviren kazandığı için... İyi çevirmek için de çok büyük bir yeteneğe ihtiyaç yok.
Atak oynayarak maç kazanmak; üstün yetenek gerektiren, sürat gerektiren, hız gerektiren, supleks gerektiren bir şey... Arkadan vur Allah vur; vur Allah vur!.. 38 vuruş oluyor, ben 'Bu ne rezillik!' diyorum; maçı anlatan arkadaş, 'Muhteşem bir ralli!' diyor! O zaman, maç başlamadan evvelki antrenman atışlarını seyret. Orada, 60, 70, 80 vuruş yapılıyor karşılıklı... Ne ralliler oluyor!..
Röportaj: Bülent CAN

DİĞER HABERLER

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.