Galatasaray, Konyaspor karşısında, deplasmandaki kayıplarına bir yenisini daha ekledi. Karşılaşmaya, Mancini'nin basın mensuplarıyla tartışması damga vurdu. Gazetecilere bu kez, "Aptalca sorular sormayın" diye çıkıştı. Mancini'nin bu sert çıkışlarını, neye bağlıyorsunuz?
Mancini haklı!.. Biz aptalız; onun bize bazı şeyleri iyi anlatması lazım. Her hafta soruyoruz ama bir türlü, açıklaması gelmiyor.
Mancini dostum; sen Türk futbolcusunun aptal olduğunu biliyorsun, farkındasın.
Onun için taktiğini anlatmıyorsun; kâğıda çiziyorsun, kaptana veriyorsun.
Kaptan onu elden ele dolaştırınca, 'Futbolcular, hangi taktikle oynayacağını anladı' zannediyorsun ama yine anlamıyorlar!
Kabahat futbolcularda; sende değil!
Burada da kabahat bizde!.. Maçın normal süresi bitmiş, uzatma tabelası kalkmış, o 3 dakikanın iki dakikası da geçmiş, geriye saniyeler kalmış; kenara bir adam geliyor.
Adını bile öğrenemediğim bir yabancı.
Mancini, 'İhtiyacım var' diye aldırmış ama hiç oynatmamış.
Oyunun bitmesine saniyeler kalmışken ve skor 0-0'ken; bir takımın antrenörü, şunun için oyuncu değiştirir: 'Aman, bu maç 0-0 bitsin; ben oyunun hızını keseyim, biraz da vakit çalayım.'
BEN, TÜRK KAFALIYIM
Galatasaray bu mu? Fenerbahçe'den 11 puan gerideyken, Beşiktaş ile ikincilik savaşı yaparken; 'Maç, 0-0 bitsin' diye uğraşacak takım mı Galatasaray! Benim aptal kafam, bunu anlamıyor! Aptallığımı da kabullenip, soruyorum Mancini'ye; bu değişikliği, niye yapmak istediğini anlatsın. O çok akıllı bir İtalyan ya!..
Avrupa'da, 'Türk kafası' diye bir deyim vardır. 'Tete de Turc' denir ve 'geri zekâlı' anlamında kullanılır bu... Bir Avrupalı, başka bir Avrupalıya 'Ahmak, geri zekâlı' diye hakaret edeceği zaman, 'Türk kafalı' der. Bu da ona inanmış zaten... Tamam; öyleyim! Kabul ediyorum.
Karabükspor maçında skor 0-0'ken ve oyun doldurt boşalta dönmüşken; maçın bitmesine 3 dakika kala, Drogba'yı oyundan çıkarmasını da anlamadım. Bunu da sordum. "Hoca bir anlat; biz anlamıyoruz" dedim.
Bizim gibi bir aptal gazeteciler topluluğu için, sen bir nimetsin. Yüksek zekâlı hoca olarak, İtalya'dan gelmişsin! Anlat bize...
Ne kaybedersin! Biz de teşekkür ederiz!
30 saniye kazanabilmek için oyuncu değişikliği yapmak istediğini söyledi ama o dakikaya kadar, ortaya konulan bir futbol da yoktu.
Adam saçmalıyor; resmen saçmalıyor ama benim kızdığım, iki kurum ve iki insan var:
1- Galatasaray Yönetim Kurulu ve o Yönetim Kurulunun Başkanı Ünal Aysal...
Adam her hafta, gazetecilere hakaret etmeyi adet haline getirdi. Mancini, basın toplantısında önce "Dürüst olun" dedi. Bu, 'Siz sahtekârsınız' demek!
Ertesi hafta, "Terbiyesiz ve eğitimsizsiniz" dedi. Bu hafta da "Aptalca sorular sormayın" dedi ve Galatasaray Başkanı, herhangi bir eylemde bulunmuyor! Sen de mi İtalyan oldun; Ünal Aysal Efendi!.. Bu adam, Türk medyasına arka arkaya hakaret ediyor; senin maaş verdiğin adam!
2- Türkiye Spor Yazarları Derneği ve Yönetim Kurulu Başkanı...
Bu dernek de, başkanı da hiçbir işe yaramadıklarını gösterdiler.
Ben; Galatasaray Kulübü'nün de, Türkiye Spor Yazarları Derneği'nin de üyesiydim. İkisinden de istifa ettim. Çünkü ikisinin de işe yaramadığını, çok acı bir şekilde gördüm. Bu derneğin üyesi olmanın, bana bir faydası yok.
Çünkü benim haklarımı sahiplenmiyor.
Dernekler niye vardır; insanlar tek başına zayıftır, güçlü değildir. Bir araya gelirlerse, güçlenirler. Bir gazetecinin; hele de genç, adı duyulmamış bir gazetecinin gücü nedir!
Türkiye Spor Yazarları Derneği; gazetecinin düşünce özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü sağlayacak kurumdur. Adam, alenen bize hakaret ediyor. Dernekten çıt yok!
Herhalde, yaza havuzu hazırlıyorlar! 'Havuzun kenarında, nasıl tatil yapacağız' diye!..
Bunlar çok acı şeyler...
Galatasaray, Beşiktaş'ın yenilmesinin ardından sahaya çıktı. İkincilik ve dolayısıyla Şampiyonlar Ligi'ne direkt katılma açısından, çok önemli bir karşılaşmaydı ama Konya'da, o hırs ve isteği göremedik. Galatasaray'ın, son 5 maçta galibiyeti yok; 3 maçtır da golü yok. Bu durum, Mancini ile oyuncular arasında iplerin koptuğunu mu gösteriyor?
BU NASIL BİR TEZGAHTIR!
Mancini'ye, "Başka bir takıma, Türkiye'den kimi götürürsün?" diye soruyorlar; "Selçuk, Burak ve Semih'i götürürüm" diyor. Yani kâğıt üzerinde, her şey o kadar iyi ki!.. Bu, nasıl bir tezgâhtır!
Söylenenler var ama bir de reel veriler ve gördüklerimiz var. Ayrıca, Selçuk ile Mancini arasında gerilim olduğunu her maçta görüyoruz.
En somut örnek, kendisine gönderilen kâğıdı yere fırlatması...
Yine attı. Televizyon gösterdi. Selçuk, kendisine verilen kâğıda baktı ve attı. 'Galatasaray' diye bir takım, sahada oynamıyor.
Kaç haftadır, ısrarla bunu söylüyorum: "Takım yok." Galatasaray, takım olma özelliğini kaybetmiş; takım ruhunu yitirmiş.
Galatasaray'ın kurtulması gereken adam, Mancini değil; Galatasaray'ın kurtulması gereken adam, Ünal Aysal... Ama Galatasaray Kongresi'nde imza toplayıp; şu önümüzdeki Mali Kongreyi, seçimli kongreye çevirme yüreğine sahip yeterli adam yok. Çünkü Galatasaray Kongresi de ruhunu yitirmiş. Zincirleme, birbirine bağlı hepsi...
Öyle kongreden böyle yönetim, böyle yönetimden öyle başkan, öyle başkandan böyle hoca; böyle hocadan böyle takım çıkıyor!
Daha nasıl söyleyeyim?
Mali Kongre, Aysal açısından önemli; öncesinde de Fenerbahçe derbisi var. Kötü bir sonuç halinde, "İbra edilmesi tehlikeye girebilir" şeklinde yorumlar yapılıyor. Böyle bir şey, söz konusu olabilir mi?
Geçen hafta söyledim; Ünal Aysal, bütün umudunu Fenerbahçe maçına bağlamış. 'Ne yapayım, edeyim; şu Fener maçına kadar koltuğumu koruyayım' diye düşünüyor. Çünkü Fenerbahçe maçını da kaybederse, o koltukta kalamaz. Ama Galatasaray'da, öyle bir kafa var ki 'İstersen küme düş ama Fener'i yen.' Açık söylüyorum; Fenerbahçe'yi yenmek, Galatasaray'ın felaketi olur. Bir galibiyet halinde, Ünal Aysal kurtulur ve seneye Fenerbahçe, 20 puan fark atar.
Cumartesi günü ağabeyim (Öcal Uluç), köşesinde dalga geçiyordu. "Bu Fenerlilerde zerre kadar akıl varsa, Galatasaray'a yenilirler.
Çünkü nasıl olsa şampiyonlar ama yenilirlerse Aysal kalır; Aysal kalırsa, seneye de şampiyonluk garanti olur" diye... Aynen öyle düşünüyorum.
Fenerlilerde biraz taktik kafası varsa, Galatasaray'a yenilirler.
HERKESİ TEMİZLEDİ
Hasan Şaş, Lig TV'de "Galatasaray'ın, kaliteli bir kadrosu var. Fatih Terim ile beraber geri dönelim; Fenerbahçe, bu kadar kolay şampiyon olamaz" dedi. Mancini ile bir karşılaştırma yapsanız; Terim kalsa, farklı olur muydu?
"Ortada, takım kalmadı" diyoruz. O takımı, takım yapacak kim var ki takım olsun. Ünal Aysal mı yapacak? Bana, yönetimden bir isim söyleyin.
Galatasaray'da futboldan anlayan, futbolcudan anlayan, futbolcu psikolojisinden anlayan kim varsa, temizlediler. Fatih Terim, Hasan Şaş, Ümit Davala, Ali Dürüst, Abdürrahim Albayrak gönderildi.
Bunların hepsinin temizlenmesinin, bir tek sebebi var: 'Vitrinde, bir tek Ünal Aysal kalsın.' Ünal Aysal, vitrine çıkabilecek ve kendisini gölgeleyebilecek herkesi temizledi! Kişisel egoizmi yüzünden, reklam merakı yüzünden, manşetlere ve ekranlara çıkma merakı yüzünden...
Orada, bu işi toparlayabilecek durumda olan bir kişi var: Tugay Kerimoğlu... Ama o Tugay'a bir bakın. Tugay, Galatasaray tarihinin en sevilmeyen adamlarından biridir.
Galatasaray'dan gönderildiği zaman, herkes 'Kurtulduk' diye bayram yaptı.
Galatasaray'ın en sevilmeyen adamı; Mancini'nin yanında geldiği günden beri, bir sfenks gibi oturuyor. Yüzünde, ifade dahi yok. Ona bakarsan eğer takımsan bile dağılırsın! Ama niye Tugay seçildi; 'Ünal Aysal'a gölge düşmesin' diye. Oraya kadar hesaplıyor!
HER YERE KOŞUYORDU
Hasan Şaş gibi her fırsatta pistin kenarına koşan, futbolculara bağıran, çağıran bir şeyler anlatan bir kişiyi ister mi? Fatih'ten önce koşardı Hasan... Hatırlayın sahneleri... Ama Hasan olursa, başarı ona bağlanır. 'Her şey, Ünal Aysal'a bağlı olsun!' Kardeşim Ünal Aysal; her şeyi kendine bağlarsan, o zaman bu hezimeti de kabulleneceksin.
Ortaya çıkacaksın ve 'Tüm bunların sorumlusu, benim. Çünkü Fatih'i ben attım, Hasan Şaş'ı ben attım, Ümit Davala'yı ben attım, Abdürrahim Albayrak'ı ben attım, Ali Dürüst'ü ben attım. Bu teknik ve idari yönetimleri ben seçtim' diyeceksin. Ama bunu da yapmıyor.
G.SARAY İLE ZERRE KADAR İLGİSİ YOK
Mancini'nin, gelecek sezon da takımın başında kalma ihtimalini nasıl görüyorsunuz?
Mancini, parasını alıyor; medyaya sövüp keyfine bakıyor. Mancini'nin Türkiye'de, Galatasaray ile zerre kadar alakası yok. Kovarlarsa, tazminatını alıp gidecek. Canına minnet... Çünkü Galatasaray, enayiler kulübü!
Transferin son günü, apar topar alınan Burdisso'yu, sene sonuna kadar alacağı 300 bin euro'yu da eline verip, ülkesine göndermişler!
Kaç dakika oynadı Burdisso ligde?
Kiralama döneminde, 'Bu takımı ben kurmadım ve takımın eksikleri var. Bu eksikleri tamamlamak için, transfer yapmamız gerekiyor' diyen Mancini Efendinin son gün aldırdığı Burdisso, cebine para konularak gönderildi.
Bu işte, Galatasaray'ın kârı ne? Florya'da yediği yemek! Öğlen yemekleri yiyorlar ya!
Ondan tasarruf etti Galatasaray!.. 'Ne olur ne olmaz; kenarda dursun. Adamı aldık; taraftara ayıp, seyirciye ayıp' demiyorlar; gönderiyorlar!
ARENA'DA FARKLI DEĞİL
Galatasaray için Fenerbahçe maçı, çok kritik. Hem ezeli rekabet açısından, hem de Şampiyonlar Ligi'ne direkt katılmak açısından... Aysal, Mancini ve oyuncular; eleştirilerin odağında... Nasıl bir derbi bekliyorsunuz? Galatasaray; seyircinin de etkisiyle, Arena'da daha etkili oynuyor.
Arena'da farklı falan oynamıyor; palavra!..
Rakipler, Arena'ya beraberliğe razı geliyorlar, Galatasaray'ın üstüne gelmiyorlar; üstüne gelmeyince de zaaf meydana çıkmıyor.
Fenerbahçe, bu anlamda daha rahat görünüyor. TT Arena'daki seyirciden, çok fazla etkilenmeyebilir.
Galatasaray-Fenerbahçe maçlarının, bambaşka bir havada oynandığı kesin. Bir gün evvelki düşüncelere bile uymayabilir. Onun için bu maçta, her türlü sonuç olabilir. Ünal Aysal'ın güvendiği de bu... Tavlada düşeş atarsın. Ünal Aysal '7-7' atabileceğini de düşünüyor ki Galatasaray-Fenerbahçe maçlarında 7-7 de atılır. Hiç belli olmaz.
Röportaj: Bülent CAN