Tertemiz bir maçtı

Mesele şu; F.Bahçe başkanı, hocası, oyuncusu, taraftarı ve medyası, hakemlerin kendilerinden yana olmalarına o kadar alışmış ki tarafsız hakeme tahammülleri yok. Tekme atan Baroni'nin atılmasına alışmamış F.Bahçe! Bir kişi çıkıp, Mehmet'e, 'Senin görevin itiraz etmek değil. Adam 18'inden kalktı, golü attı. Sen neredeydin' demiyor

Derbiye bakıp, "Galatasaray ve Beşiktaş, şampiyonluk için heveslenmesin" demiştiniz ama Fenerbahçe de ikrama hazır görünüyor.
Tartışmalı pozisyonlar da var ama Elazığ karşısında, 2 puan daha kaybetti ve fark, 4'e düştü. Futbolcular üzerinde bir stres mi var?

Benim 'Fenerbahçe, ikram yapmaz' diye bir iddiam yok. Fenerbahçe, bol miktarda ikram yapacaktır ama bu ikramları, kabul edecek durumda takım yok. Bu, böyle gider. 6'ya çıkar, 4'e iner, 3'e iner; tekrar 6'ya çıkar. İşte bu hafta Galatasaray, Rize'ye gidiyor; Gençlerbirliği, Kadıköy'e geliyor.
Elazığ maçı, akla hayale sığmaz bir şekilde başladı. Ekrandaki saatte, 1 dakika 51 saniye yazıyorken; Fenerbahçe'nin 3 gol pozisyonu vardı. İlk 15 dakikada; girilen pozisyonların, atılan kornerlerin haddi hesabı yok. Ben böyle bir fırtınayı, -hani o sezon başlarında mahalle takımlarıyla yapılan hazırlık maçları vardır ya- o maçlarda bile görmedim. Ama atamadılar.
Atsalardı, maç 15 dakikada biterdi.
Bu sahneye şaşıyor muyum; şaşmıyorum.
Türkiye'deki futbolun istikrarsızlığının örneklerinden bir tanesi...
İlk 15 dakika o futbolu oynayan takım, kayboldu gitti. 15 dakika ezilen, perişan olan Elazığspor ortaya çıktı; Fenerbahçe karşısında galip duruma geçti. Fenerbahçe 10 kişi kaldıktan sonra, bu Elazığspor akla hayale sığmaz bir şekilde geri çekildi; maçı farka götürme imkânı varken...
Fenerbahçe, mağlup durumda ve de 10 kişi ama buna rağmen, saldırmak zorunda...
En azından beraberliği sağlayabilmek için...
Yani resmen ve fiilen, açık oynayan Fenerbahçe'ye karşı en iyi kontratak adamı Onur'u, oyundan aldı Okan Buruk!..
Maçın başında, Fenerbahçe farkı kaçırdı; Fenerbahçe 10 kişi kaldıktan sonra da Elazığ, farkı kaçırdı. Herhalde bunun adı, 'ilahi adalet' oluyor. 'Madem ikiniz de kaçırdınız; o zaman maç, berabere bitsin' dedi futbol ilahları...
KEYİFLİ BİR MAÇTI
Bir futbol seyircisi olarak söyleyeyim; son zamanlarda, seyrettiğim en keyifli maçlardan biriydi. Galatasaray-Beşiktaş derbisiyle, mukayese bile edilmez.
Evvelden, dakika dakika maçı yazardı gazeteler... Derbiyi dakika dakika yazsan, bir paragrafta biter. Elazığ-
Fenerbahçe maçını anlatmak için, bir sayfanın tamamını ayırmak lazım.
Çünkü her dakikasında pozisyon vardı; heyecan vardı. Son zamanlarda, bu kadar keyifli bir maç izlediğimi hatırlamıyorum.

Yanal, maç sonrası "Sivas maçı kadar konuşulacak bir karşılaşma oynadık" diyerek, hakemi işaret etti. Tartışılan bolca pozisyon var; verilen ve verilmeyen...Hakemin kararlarıyla ilgili, siz ne düşünüyorsunuz?

Mesele şu: Fenerbahçe Başkanı, teknik direktörü, taraftarı ve medyası; hakemlerin senelerdir, kendilerinden yana olmasına öyle alışmış ki bu, taraf hakemleri sahada göremedikleri zaman, hakemlerin kendilerine karşı olduklarını zannediyorlar! Fenerbahçe'nin, tarafsız hakeme tahammülü yok. 'Biz, böyle alışmadık.' Elazığ maçının devre arasında, % 100 Futbol'da Rıdvan Dilmen'i dinliyorum; resmen utandım!.. Rıdvan adına utandım; bir... Mesleğim adına utandım; iki...
Tertemiz bir maçtı... Tertemiz...
O maçın hakemi, tahmin ediyorum; en yüksek puanlardan birini alacak gözlemciden... Ama Fenerbahçe, o tekmeyi atan Baroni'nin atılmasına alışmamış...
Tekmeler atanlar, küfürler edenler; bugüne kadar atılmadıktan, ceza heyetine dahi sevk edilmedikten sonra, bir hakem tutuyor; Fenerbahçe mağlupken, Baroni'yi 'tekme attı' diye oyundan atıyor!

ŞIMARIKLIK İÇİNDELER
Şimdi pozisyonu düşün; Elazığspor 18'i üzerinde, Mehmet Topal ile Onur arasında top... Ne oluyorsa; Onur topu alıp sürmeye başlıyor ve Mehmet Topal, topla fırlayan Onur'u bırakıp, itiraz etmek için hakeme dönüyor!..
Onur, o başlattığı akının sonunda golü atan adam oluyor. Topu kaybeden Mehmet Topal nerede?
Bir tane Fenerbahçe yöneticisi, bir tane Fenerbahçe yorumcusu, Fenerbahçe teknik direktörü 'Kardeşim Mehmet; haklı olabilirsin ama senin görevin, hakem düdüğü çalmamışsa, oyunu devam ettirmek. İtiraz etmek değil... Bak; 'itiraz edeceğim' diye adamı bıraktın, adam kendi 18'inden kalktı, senin kalene kadar gitti ve golü attı. Sen neredeydin?' demedi! O gol, ona bağlanıyor; düşünebiliyor musun!
Bir maçın içinde çalınmayan hentbol, faul kaç tane var! Hangi maçı istersen getir; ben sayayım sana!.. Çünkü bunlar, hakemin yorumları... Görmek bir yana... Görse bile, öyle yorumlamıştır; devam yorumu vermiştir.
Verebilir...
Senin futbolcu olarak görevin, topu izlemek; hakemi değil! Ama Fenerbahçeliler, öyle bir şımarıklık içindeler ki her maçta, her Fenerbahçeli, -taç dâhil- her düdüğe itiraz ediyor! Aksini söyleyen var mı; Rıdvan dâhil... Hadi beraber seyredelim. Böyle bir rezalet olur mu ya!
Hani Fener 18'i önünde olur da oradan topu alır, şutu atar, golü atar; eyvallah!.. Adam, kendi 18'inden almış topu! Bütün sahayı geçmiş.
Hala diyor ki "Oradaki hentbolu verseydi, o gol olmayacaktı."
Ben, dünya futbolunda atılmış her gole bir kulp takarım. 80 pozisyon evvelden başladığın
zaman, bir hakem yanlışı vardır muhakkak!..
BU KADAR MI KIYMETLi?
Fenerbahçe'nin, maç sonrası yayınladığı bildiri için ne düşünüyorsunuz? "Fenerbahçe aleyhine stratejik kararlar verildiği ve camianın bir operasyonu daha kaldıracak sabrı kalmadığı" ifade edildi.

Ben resmen, Sabah gazetesindeki yazımda Kadıköy Savcısı'nı göreve davet ettim... Bu ülkede, 6222 sayılı Sporda Şiddet Yasası var. 6259 sayılı yasa ile bazı maddeleri değişti ama o yasa, yürürlükte... "Fenerbahçe camiasının, sabrı ve sükûneti kalmamıştır" ne demektir; bu ne çağrısıdır! Kadıköy Savcısı, lütfen bir düşünsün ve gene düşünsün ki mesela, bu hafta Saracoğlu'nda oynanacak olan Fenerbahçe-Gençlerbirliği maçında, hakem diyelim ki bir Fenerbahçeliyi oyundan attı ve Fenerbahçe, maçı 1-0 kaybetti; Bağdat Caddesi ne hale gelir!
Benzeri bir olay yaşadık. Kızıltoprak'taki benzincide, arabayı ateşe verdiler. Benzinlik patlasa, Kadıköy'e bomba atılmış gibi olurdu. Yüzlerce insan giderdi.
Böyle örnekler yaşanmışken, böyle bildiri yayınlanıyorsa; bu ülkede 'Sporda Şiddet Yasası' diye bir yasa yok. Bir kulüp; taraftarı, teröre başka nasıl davet eder? 'Şampiyonluk' dediğin şey, bu kadar kıymetli mi!.. Üstelik de olacaksın, belli; rakibin yok ortada!..
YANAL YÖNETEMİYOR
Elazığspor da iyi oynadı aslında... Son dakikada, Gökhan'ın çizgiden çıkardığı bir top var. Galip de gelebilirdi.
Oraya kalmazdı maç... Elazığ, o kadar geriye çekilmese ve beraberlik golünü yemese, kendi atardı.
Bir şey daha... Ersun Yanal, Fenerbahçe'yi yönetemiyor.
Bu konudaki görüşüm; her Fenerbahçe maçından sonra biraz daha artıyor. Ama Fenerbahçe yönetimi ve Ersun Yanal'ın kendisi, o kadar çok hakemlerle uğraşıyorlar ki herkes, her şey yolunda da hakemler Fenerbahçe'yi aşağıya çekiyor zannediyor!..
Böyle kadro zenginliğine sahip bir takımı, kullanamıyor.
Hasan Ali Kaldırım, Salih Uçan gibi iki futbolcunun ziyan edilmesini, anlamama imkân ihtimal yok. Bunların ikisi de milli takım oyuncularıydı, Ersun Yanal'ın eline geldikleri zaman...
Bitirdi ikisini de!..
Bana bir izah etsin; Selçuk'u niye oyuna soktuğunu!..
Fenerbahçe 10 kişi kaldığı zaman, Baroni yerine Selçuk'u alabilir; 'daha fazla gol yemeyelim' diye... Skor 1-1'e geldiği zaman, 1-1'i muhafaza etmek için oyuna alabilir. Ama o dakikada artık Fenerbahçe galibiyet isterken ve onun peşinden koşarken, oyuna Selçuk mu alınır, yoksa Salih mi alınır; bana bir söylesin Allah rızası için!.. Bu iki çocuğu, nedense sevmiyor.
Elazığ, Caner'in kanadını perişan etti. Neden?
Çünkü Caner, asistin tadını almış habire ileride...
Hasan Ali Kaldırım'ı koy sol beke; Caner'i önünde oynat... Oynadığı yere, sevdiği yere koy...
Hayır! Hasan Ali Kaldırım formayı giydi, kenara yürürken Fener golü attı; vazgeçti Hasan Ali'yi oyuna almaktan! Tabela hocası yani... Çünkü belli ki ya Caner'i çıkaracaktı, ya Mehmet Topal'ı çıkaracaktı. Ama Caner ortalayıp, Mehmet Topal golü atınca vazgeçti.
Ben bir Galatasaraylı olarak çok mutluyum; Yanal'ın Fenerbahçe'nin başında olmasından...
Fenerliler, nasıl Mancini'den mutluysa; ben de aynen öyleyim.
DEPLASMANDA DAHA ADİLLER

Fenerbahçe ve Galatasaray, deplasmanda kazanmakta zorlanıyor. Bunu neye bağlıyorsunuz? Futbolcular önemsemiyorlar mı, rakipler evinde daha mı iyi oynuyor ya da hakemler, İstanbul dışında daha rahat mı karar veriyorlar?

Saracoğlu Stadı'ndaki hakemlerin hepsi, kesin Fenerbahçeli; kim olursa olsun...
O baskının altında, hakemlik yapmak mümkün değil. Dışarıda, biraz daha rahatlar...
Ona bile tahammül edemiyor Fenerliler!..
Ama biraz daha adil olabiliyorlar.
İşte o zaman da bunlar oluyor...
Galatasaray'ın deplasman fobisi falan yok. Galatasaray, kötü futbol oynuyor. Galatasaray'ı her takım yener; yeter ki yenmeyi istesin.
BEŞİKTAŞ TECRÜBESİZ

Beşiktaş, tecrübesizliğinden kaybetti.
Futbolcuları çok genç... Galatasaray'ın adından, Drogba'nın ve Sneijder'in adından korkan, bunları çok büyük oynuyor zanneden bir kadroya sahip... 'Aman beraberliğe razı olalım. Arena'da hezimete uğramayalım' diye sahaya çıktılar. Kafalarında oynayıp, maçı kaybettiler. Tecrübeli Beşiktaş, o Galatasaray'ı hezimete uğratırdı. Fener 6-0
yendi; bir de Beşiktaş 6-0 yapardı.

RÖPORTAJ: BÜLENT CAN

DİĞER HABERLER

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.