Fenerbahçe'ye yenilen Galatasaray'ın, Kadıköy'deki galibiyet hasreti 15 yıla çıktı. Daha kötüsü Fenerbahçe karşısında hiç varlık gösterememesiydi. Mancini'nin tercihleriyle başlayalım. Ceyhun'la başlaması, Burak ve Dany'yi solda oynatmasıyla ilgili neler söyleyeceksiniz; mağlubiyetteki payı nedir?
Çok basit özetleyebilirim: Saracoğlu'nda bu sezon gördüğüm en kötü Fenerbahçe'ydi. Bu Fenerbahçe'ye net bir skorla, 2-0 yenildi Galatasaray... Sahada bu sezon gördüğüm en kötü Galatasaray olsaydı, Fenerbahçe 8 tane atardı. Galatasaray'ın pozisyonu yok. Bir Fenerbahçe- Galatasaray maçı oynanıyor; Galatasaray 90 dakika tek bir korner atamadı! Drogba salladı, Volkan kurtardı. O da gol pozisyonu değil, şut... Oynanarak girilmiş pozisyonu yok. Bu kadar kötü Fenerbahçe'ye karşı net skorla yenilmek için senin kötü Fenerbahçe'den daha kötü olman lazım ki öyleydi. Ben 55 yıldır Galatasaray'ı seyrediyorum, bu kadar kötü Galatasaray seyrettiğimi hatırlamıyorum. Neden; çünkü Galatasaray'ın başında korkak bir İtalyan var. Bundan 2-3 hafta evvel, Sabah'taki yazımın başlığını, 'morali bozulmasın' diye tercümanların çevirmeyeceğini düşünerek, İtalyanca attım. 'Korkak Mancini' diye İtalyanca yazdım ki görsün, 'Bu adam ne diyor!' diye sorsun. Az yazmışım. Korkak, kibar bir laf, 'Ödlek Mancini' demem lazımmış; sokak ağzıyla...
AKLINDAN GEÇİRMEDİ
Kopenhag gibi beşinci sınıf bir Avrupa takımına karşı çıkarken, 'Beraberlik de yeter' dersen, o takımı nasıl motive edersin! Ardından Fenerbahçe'ye gidiyor, 6 puan geride, kazanması lazım. Kaybederse fark 9 puana çıkacak. Bir de gelenek var; Galatasaray 14 senedir kazanamamış Kadıköy'de... Yenmen de lazım. Yenersen efsane olursun. 'İmparator Fatih Terim' diye bağıranların hepsinin ağzını kaparsın. 'Mancini geldi, 15 sene sonra Fenerbahçe'yi sahasında yendik' denir. Adam ödlekliğinden bunları aklından dahi geçirmiyor. Mustafa Denizli'nin lafını kaç defa hatırlattım. "Futbolcu cin gibidir; tahtaya ilk 11'i yazarken hocasının niyetini anlar." Sen iki tane ön libero, Selçuk ve Melo varken, bir de Ceyhun'u koyuyorsan üçüncü ön libero olarak ve de sol bekte hücuma yönelik Riera yerine, savunması güçlü, stoperden bozma Dany'yi tercih ediyorsan, futbolcular bakıyor kadroya ve 'Bizim hoca Fener'den korkuyor' diyor. 'Bizim hoca Fener'den korkuyor' diyen bir takımla maç kazanmana imkan, ihtimal yok. Maçı önce kafada oynayıp kazanacaksın. Ama Mancini sayesinde, Galatasaray maçı kafada oynuyor, kaybediyor ve sahaya yenik çıkıyor. Bunun başka izahı yok. 90 dakika pozisyona giremeyen, korner dahi atamayan zavallı bir Galatasaray seyrettik. Fenerbahçe'nin ölüsü 2-0 kazandı. Fenerbahçe biraz diri, biraz iyi olsaydı yine bir kasım ayında 6-0 tarihe karışmıştı ve Galatasaraylılar utanç içindeydi! Ünal Aysal iftihar etsin!.. Bülent Tulun'un zehirlemeleriyle, Fatih Terim'in kuyusunu kaza kaza takımı bu hale getirdiler. Fatih hocanın istediği transferlerin hiçbirini yapmayarak, sırf 'Bülent Tulun ün kazansın' diye çilekler toplayarak...
YARIM KİŞİ BİLE YOK
G.Saray ilk 11'inde sahaya çıkabilecek, oyunun kaderini değiştirebilecek bütün yedekler yabancı; oynama hakları yok. Yabancı kontenjanının 6'sını da ilk 11'de kullanmış çünkü... Kenarda oturan Türk futbolcular içinde de oyunun kaderini değiştirebilecek bir kişi yok, bir kişi!.. Yarım kişi yok! Bu kadar kötü bir transfer politikası olabilir mi? Böyle bir ihanet transferi olabilir mi? Kadron yanlış, bir de ödlek bir hoca var! Hakikaten Galatasaray dua etsin ki Fenerbahçe dökülüyordu; 2-0 bitti!
Maçtan sonra başkan Aysal'ın, yönetim kurulunu toplaması dikkat çekiciydi. Kötü gidişata karşı bir önlem toplantısı yapıldığı ifade edildi. Galatasaray, 11. haftada lige havlu atmış görünüyor; Şampiyonlar Ligi'nde de işi zor. Ne olacak, nasıl bir çözüm bulunacak?
Galatasaray'da bu bir gelenek oldu.
AĞIZ İSHALİ OLMUŞ
Çözüm ufukta yok. Neden yok? Çünkü Ünal Aysal, G.Saray Başkanlığı'nın kendisine vermiş olduğu şöhrete bayıldı. Medyatik şöhret Ünal Aysal'ı keyiften öldürüyor. Resimleri çıksın, televizyona çıksın; bayılıyor. Galatasaray Başkanı, radyo yayınına canlı bağlanır mı? Böyle bir merak olabilir mi? Hani eskilerin 'ağız ishali' dedikleri bir hastalık var, aynen öyle! Karşısında mikrofon gördüğünde cırcır konuşuyor, görmezse de çağırıyor. Resmi çıksın, adı çıksın! Kendini buna kaptırırsan Galatasaray Başkanlığı yapamazsın. Ünal Aysal'ın medyatikliğini yaparsın, o da onu yapıyor işte... Reklamın kötüsü olmaz, adım çıksın da nasıl çıkarsa çıksın! Hayret bir şey! Bu kadar başarılı bir iş adamının, bu kadar medya hastalığına yakalanacağını aklımın köşesinden geçirmezdim.
***
DROGBA NEREDEYDi?
Galatasaray'ın saha içi organizasyonlarında da bir sorun var gibi... Frikikleri kimin kullanacağı belli değil; sahanın en kötüsü Melo penaltıyı kullandı.
Melo'nun attığı penaltılarda gol olması şans; olmaması değil. Ama bu konuda ben Mancini'yi suçlayamıyorum. Fatih Terim engelleyebiliyor muydu Melo'nun penaltı atmasını; en kötü penaltıları atmasına rağmen... Öyle kritik bir andır ki kimse penaltıyı atmaya cesaret edemez, 'Ben atacağım' diyene hoca ses çıkarmaz. Ama bu öyle değil; Kadıköy'deki penaltıyı atmak için bir sürü hevesli vardı. Sahanın en kötü adamıydı Melo ayrıca... En kötü vuruşları yapan adamdı. Mancini bu nedenle suçlu... 'Sen maç boyu iki metreye pas atamadın; şimdi nasıl penaltı atıyorsun Melo Efendi, çekil! Penaltıyı şuradaki top toplayan çocuk atsın!' Koskoca Galatasaray'ın penaltıcısı belli değil, frikikçisi belli değil. Gerçi frikikçi 'defacto' belli! Drogba 'Ben atacağım' diyor her şeyi... Ancak isterse başkasına bırakıyor! Bu kadar başıboş! Drogba meraklısı, 'Çare Drogba' diye destanlar yazan arkadaşlarımız; Drogba derbide neredeydi?
DAİMA TOPUN ARKASINDA
Diyorum ki "Attığı golün dışında, bu adam sahada yok! Galatasaray'ı 10 kişi oynatıyor. Attığı golün dışında, Sneijder sahada yok. Galatasaray ikisi varken 9 kişi oynuyor. Bunlardan birine tahammül edebilir Galatasaray ama ikisine edemez. Çünkü 9 kişi oynayan takım çöker. Fizik olarak çöker." Drogba, Fenerbahçe maçında neredeydi, gol de olmayınca? Maçın sonuna doğru yayıncı kuruluşun spikeri 'Drogba yoruldu' diyor! Maçın başında neydi! O maçı yorumlayan, anlatan arkadaşlarımızla beraber seyretsek de maçı, 'Bak Hıncal ağabey nasıl Drogba atak yapıyor, nasıl depar atıyor, nasıl boşa koşup top alıyor, nasıl ortalanan yüksek topları alıyor!' diye göstersinler. Bütün kafaları adamlar vurdu ya!.. Drogba daima topun arkasında, bekliyor ki rakip ıska geçsin de top kendine gelsin! Bir kere adam öne çıkmaz mı! Rakiple topun arasına girmez mi!..
***
KART GÖSTERMEYE KORKAN HAKEMLiK YAPMASIN
Maçın hakemi Bülent Yıldırım'ın kararlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Chedjou'ya çalınan penaltı ve Fenerbahçe'nin ikinci golü tartışılan pozisyonlardı.
MAÇ SEYRETMEK İSTİYOR
Galatasaray hücuma kalkmak istediği her pozisyonda, faulle durduruldu. FIFA diyor ki hakemlere: "Kartını çıkartmak için ayakların, kafaların kırılmasını bekleme... Takımın biri kötü niyetli oynuyorsa, yani rakibini oynatmama niyeti ile oynuyorsa, onu cezalandır. Çünkü insanlar statta, televizyon başında maç seyretmek istiyor." Benim bunu söylemekten dilimde tüy bitti. Televizyon başındaki ve stattaki insanlar evvela futbol seyretmek istiyorlar. Futbol oynatmayanı seyretmek istemiyorlar. Futbol nasıl oynatılmaz; seyretmek istemiyorlar. FIFA, "Bir takım 3 kere çıkış yapıp 3'ünde de faulle durduruluyorsa, isterse bu faul dünyanın en kibar faulü olsun, sarı kartı çıkar. 'Çünkü senin niyetin kötü arkadaş!' manasına gelir bu" diyor. Fenerbahçe-Galatasaray derbisinin hakemi, bence yüreksiz. Yüreksiz olan birinin hakemlik yapma hakkı yok. Yanlış karar verilebilir. Maçın 4 önemli pozisyonundaki kararlarını tartışmıyorum bile... Ama kart göstermeye, hele büyük takımlara göstermeye, hele Saracoğlu Stadı'nda Fenerbahçelilere göstermeye korkan hakem, hakemlik yapmasın. TT Arena'da Galatasaraylılara kart göstermeyen hakem de hakemlik yapmasın.
Röportaj: Bülent CAN