Fenerbahçe, Konya karşısında 2-0 öne geçmesine karşılık ikinci yarıda yediği gollerle sahadan mağlup ayrıldı ve büyük bir şaşkınlık yarattı. Konya karşısında da bireysel ve takım savunmasından eser yoktu. Fenerbahçe'de neler oluyor, niye toparlanamıyor?
"Fenerbahçe ile Galatasaray'ı bu savunmalarla PTT 1. Lig takımları bile yener" demekten dilimde tüy bitti. Konya maçının verdiği iki mesaj var:
1- Artık takke düştü, kel göründü. Bu savunma ile Fenerbahçe, hakem düdüğü çalmadıkça hiçbir maçı kazanmış sayılmaz.
2- Süper Kupa maçında, Galatasaray taraftarlarına, elinde kronometre saniye saydıran Fatih Terim, aslında nasıl bir galibiyet kaçırdığını gördü. Doğru dürüst santrforu bile olmayan Torku Konya'ya karşı koyamadı. O Galatasaray forvetleri olsaydı o maç kaç biterdi ki Galatasaray '1-0 kazandı' diye taraftar bayram yaptı. Fenerbahçe ile oynuyorsun ve tribünde Konyalıdan çok Fenerbahçeli var. Ev sahibi bir takım için daha kötü ne olabilir? İkinci ligden yeni gelmişsin, takımın yarısından fazlasını değiştirmişsin, transfer yapmışsın, yepyeni adamlar ilk defa bir arada oynuyorlar. Üstüne 2-0 mağlup durumdasın ve bir de penaltı kaçırmışsın. Psikolojik olarak 'Penaltıyı bile kaçırdık' moral bozukluğu yaşamışsın. Bu maçı Torku 2-2'ye getiriyor, 'Bir mucize yarattık, 2-0'dan 2-2'ye getirdik. Şurada maçın bitmesine 10 dakika kalmış bunun üstüne yatalım' demiyor. Saldırılarına devam ediyor (Fatih Terim'in dikkatine...) ve üçüncü golü atıp, bir de maçı kazanıyor. Çünkü Torku'nun kenardaki hocası Uğur Tütüneker, Fenerbahçe'nin bittiğinin farkında... 1- Ersun Yanal'ın yaptığı çok ama çok yanlış değişiklikler... 2- Ayakta duracak hali kalmamıştı ikinci yarıda takımın... Demek ki hazırlık döneminde bir yanlışlık var! Açık... Bu kaçıncı maç! Fenerbahçe ikinci yarıyı çıkaramıyor.
HEZiMETE UĞRAYABiLiRDi
İkinci yarı belli bir süreden sonra Fenerbahçeliler oyundan düşüyor ve rakibi seyretmeye başlıyorlar!
Yanal'ın değişiklikleri de beğenilmedi. Özellikle de Alper'i oyundan alması... ;
Öte taraftan Alper'in yerine giren Salih de beklentileri karşılayamadı. Önemli hatalar yaptı. Altan Tanrıkulu köşesinde, "Hemen satılmalı... Şımarmış" diye yazdı. Salih flaş bir isimdi ama arkasını getiremedi. Bu düşüşü neye bağlıyorsunuz?
GÖZLERiME iNANAMADIM
Benim, 'Hürriyet, Altan'ı kiralamamalı, hatta satmalı' demem ne kadar ayıpsa, Altan'ın yazdığı cümle de o kadar ayıp... İnanamadım... Ercan Saatçi açık açık ifade ediyor; 'Ben fanatik bir Fenerbahçeliyim' diyor ve yazıyor. Ercan'a hiç itirazım yok, adam ne olduğunu söylüyor. Altan Tankıkulu, Hürriyet'in tarafsız yazarı... Bir Fenerbahçe öfkesi içinde gencecik bir adama bunlar denmez... Salih'le ilgili teşhisi, Maraton'da Tümer Metin koydu; "Kenara bakarak oynanmaz" diye... Aykut Kocaman gitmiş, Ersun Yanal gelmiş, Salih kendine olan bütün güvenini kaybetmiş. Ersun Yanal da hazırlık maçlarında yüzüne pek bakmadı! Geçen senenin gözbebeği delikanlının... Oyuna zaten geç giriyor, girdiği andan itibaren de 'Acaba bir hata yapar mıyım!' telaşı içinde... Üstelik o yaşta herkes hata yapar. 30 yaşında, 35 yaşında da yapar. Gencecik bir adam, 'bir maçta hata yaptı' diye bu kadar eleştirilmez. Altan o yazıyı nasıl yazmış gözlerime inanamadım.
Ersun Yanal açısından baktığınızda nasıl bir gelecek görüyorsunuz?
Fenerbahçe'nin büyük umutlarla transfer ettiği Emenike'yi nasıl buldunuz? İstekliydi ama gol vuruşlarını yapamadı. Bir pozisyonda da penaltı bekledi.
Fenerbahçe'de Gökhan Gönül'ün yokluğu fazlasıyla hissediliyor. Yerine oynayan Mehmet Topuz bekleneni vermekten çok uzak...
ÇÖZÜM ÜRETiLMiYOR
Bir şeye olmuyor diyorsan ona çözüm üretmezsen eleştirin tamamlanmaz. 'Olmuyor' demek kolay, 10 yaşındaki çocuk da söyler; 'Mehmet Topuz sağ bekte görev yapamıyor.' Peki kim oynamalı? Sow mu oynamalı, Webo mu oynamalı, Emre mi oynamalı? Bir alternatif ileri süren yok. Fenerbahçe'ye şöyle baktığın zaman hücum oynayan, ofansif oynayan bir takım olarak akla gelen en mantıklı isim Mehmet Topuz... Olmadı değiştir başkasını koy, olmadı değiştir başkasını koy mu yoksa Mehmet Topuz'da ısrar edip onu kazanmaya çalışmak mı? Eleştiri böyle yapılır. Mehmet Topuz olmadı at, Salih hata yaptı sat! Bir kişi demedi ya 'Mehmet Topuz'un yerine ben olsam şunu oynatırdım.' Bir kişi demedi!
***
ÇOK KöTü BAŞLADILAR
Emre Belözoğlu ve Çaykur Rizespor'dan Sercan'ın 'Rabia' işareti yapması da haftanın konuşulan konuları arasındaydı. Öte yandan Beşiktaş-Trabzon maçında ise Gezi Parkı sloganları vardı. Ayrışması için çalışmalar var ancak spor ile siyaset son dönemde iç içe anılır oldu.
Mesele; bir standardı getirmek. Eğer sen Adeviyye Meydanı'na desteğe itiraz etmiyorsan, ses çıkarmıyorsan Gezi'ye desteğe de ses çıkarmaman lazım. O zaman kuralların uygulaması 'işime gelenler ve gelmeyenler'e dönüşür ki böyle bir şey olmaz. Adalet, hukuk, her yerde herkes için geçerlidir. 'Adeviyye'yi tutmak serbest, Gezi'yi tutmak yasak' diye bir şey olmaz. Aslında ikisinin de olmaması lazım. Çünkü FIFA'dan başlayarak her türlü siyaseti spor sahalarının dışına çıkarmalıyız, çünkü sonu faciaya gider. Futbol Federasyonu'nun bu konudaki tutumu çok önemli... Ama ben Yıldırım Demirören federasyonunun herhangi bir tutumunun olabileceğini dahi düşünmüyorum. Öyle bir federasyon yok çünkü... Orada, Emre'nin Rabia hareketinden önemli, ilk hafta açısından önemli, yaptığı ikinci sarı kartlık hareket... Kimi protesto etmek için olursa olsun taçtaki topa o şiddetle vurmanın adı dünyanın her yerinde sarı karttır. 1- Emre'ye ikinci sarı karttan, kırmızıyı gösteremedi hakemimiz! 2- Colman'a ikinci sarıyı gösteremedi ki Colman'ın ikinci sarısı doğrudan kırmızıydı ve hakemle mesafesi 2 metreydi Colman'ın... Birinci haftada büyük takımlar lehine yapılmış iki net kırmızı kart hatası var ki, hakemler açısından çok kötü bir başlangıç bu... Geçen hafta UEFA'dan Uilenberg geldi, boşuna gelmiş adam. Tribünde siyaset yasak, sahada hakemler resmen siyaset yapıyorlar büyük takım lehine politika uyguluyorlar!
EMRE OLUNCA BAŞKA
Diğer aynı durumlarda küçük takım oyuncusunu nasıl atacak, hangi yüzle, hangi vicdanla, hangi adalet anlayışı ile yapacaklar bu işi? Emre'ye kırmızı kartı gösterirsin, yanına da gidip dersin ki 'Emre kardeşim sen bu hareketi bana ya da seyirciye ya da rakip takıma karşı değil kendi arkadaşlarına karşı yaptığını biliyorum ama fark etmez.' Adam bayrak direğini söktüğü zaman hakem 'Niye söktün' diye soruyor mu? Sarıyı gösteriyor. Tribünlerin parmaklıklarına tırmandığın zaman gösteriyor. Bunlar yazılı... Kara kaplı defterde yazılı... Bu da yazılı... Torkulu olsaydı oyundan atılmıştı, hiç... Adım gibi biliyorum. Emre olunca atılamıyor! Emre senelerden beri atılamıyor, ikinci kartı görmüyor Emre...
***
TRABZON'U 9 KiŞi OYNATTI
Beşiktaş, Trabzon'u 2-0 mağlup etti ama iki takımın ortaya koyduğu futbol kimseyi tatmin etmedi. Özellikle ilk yarı tam bir felaketti.
AYKUT DENGELi DEĞiL
Ancak Trabzon için aynı şeyi söylemem mümkün değil. Mustafa Reşit Akçay bence şartlanmayla gelmiş. 'Alanzinho ile Volkan'ı kazanacağım' diye... Senin işin Alanzinho ile Volkan'ı kazanmak değil senin işin Trabzon'a maç kazandırmak. Trabzon bütün maç boyu 9 kişi oynadı. Volkan bitmiş tükenmiş. Bir zamanlar Türkiye'nin en iyi sol açığıydı ama Volkan şimdi yok. Bitmiş, bir şey yapacak hali de yok. Alanzinho da öyle... Resmen Trabzon'u 9 kişi oynattı Mustafa hoca!.. Beşiktaş gibi bir takımın karşısına 9 kişi oynamanın bedeli aslında daha ağır olmalıydı.
Beşiktaş'ın golleri Olcan ve Gökhan Töre'den geldi. İkisi de şık gollerdi.
İki gol de aslında Aykut'tan geldi! Trabzon ligde 1999 gol atmış, 'Beşiktaş maçında 2 bininci golü kim atacak?' diye beklenirken Aykut iki tane attı ama onlar sayılmıyor! 2001 yapmıştı aslında... Hem Olcay'ın hem de Gökhan'ın golünde Aykut'un dokunuşları var. Aykut iyi bir futbolcu ama dengeli değil. Trabzon gibi bir takımın stoperinin dengeli olması lazım. Kaleye giden iki şutun da onun ayağından sekmesi dengesizliğin işareti...
Röportaj: Bülent CAN