Seyirci böyle olur

Çok kötü bir Wimbledon Turnuvası'ydı ama binlerce İngiliz akın etmiş. Dışarıdakiler içerdekilerden fazlaydı. Sadece o ruhu yaşamak, sesleri duymak için gelmişler. Türkiye'de U20 Dünya Kupası düzenleniyor, izleyen yok. Hafta sonunda spor şöleni vardı, spor sayfalarında tek satır yok. Ondan sonra olimpiyat yapacakmışız!

Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışları yapıldı. Ünlü yüzücü Ian Thorpe yarışların onur konuğuydu ve boğazda gösteri amaçlı yüzdü. Yarış bölümünde iki Türk ilk sırayı aldı, ayrıca bir de rekor geldi. Yarışlarla ilgili neler söyleyeceksiniz?
Ian Thorpe'un davet edilmesi güzel bir olay. Keşke yarışa da katılsaydı o zaman daha da güzel olurdu. Tabii Ian Thorpe boğazı bedava yüzmez. Verilen para sadece Türkiye'ye gelmesine yetecek kadardır. Bastırırsın parayı adam yüzer. Kıtalararası yüzme yarışı güzel bir düşünce, kıtalararası maraton gibi güzel bir düşünce... Yaz aylarında organize edilebilir ve sadece yüzme değil, deniz şenlikleri festivali gibi organize edilebilir. O zaman İstanbul'a turist de gelir. Yüzmeler, kürekler, yelkenler, o denizin üstüne kurulacak raflarda sahneler yapıp sahilden dinlenecek konserler, havai fişekler şunlar bunlar... Dünyanın her tarafında bunlar yapılıyor. Sydney'e gitsinler baksınlar adamlar denizi nasıl kullanılıyorlar. Organizasyon meselesi...
YERLERE OTURMUŞLAR

Yani bak şimdi; hayatımın en kötü Wimbledon'ını seyrettim. Daha önce de sana 'on para etmez' demiştim. Tek kadınlar finalini dünya klasmanında 15. ve 23. sırada bulunan sporcular oynadı. Ne hale gelmişler! 2-0 bitti maç! Tek erkekler finali 3-0 bitti. Buna rağmen insanlar akın etti. Final maçları, yarı final maçları Center Court'ta oynandı. Televizyon zaman zaman Center Court'un etrafını gösteriyordu. Binlerce... İçerdekinden fazla insan dışarıda... Bir ekran kurulmuş ve sermişler yerlere oturmuşlar. Evinde televizyon varken, klimalı bilmem neli odası varken, oturup rahatça izleme imkanı varken para verip Wimbledon parkına gidiyor, oraya yerleşiyor, orada yediği içtiği her şeye para ödeyerek seyrediyorlar. Sadece 'Ben ordaydım' ruhunu yaşamak, Center Court'tan gelen sesleri duymak için... Ben bunu ilk 1984 Olimpiyatları için Los Angeles'a gittiğimde gördüm. Açılış törenine Coliseum'un etrafı binlerce insanla sarılmıştı. İçerde 80 bin var dışarıda 100 bin kişi var. Rahmetli Kazım Baba'ya, "Bunlar manyak mı!" dedim. O zaman dışarıda ekran kurma falan da yok. Öyle seyyar televizyonlar da yok, radyodan dinleniyor. Evinde oturup televizyondan seyretmek yerine o havayı yaşamak için tribünün çevresine gitmiş insanlar. Spor seyircisi bu, sporseverlik bu, spor ruhu bu... 20 Yaş Altı Dünya Kupası oynanıyor, Türk takımı oynuyor, çok kritik bir maç oynuyor, o maçı kazanamazsa elenecek Milli Takım ve biletler 5 lira... Ama Trabzon gibi bu ülkenin en büyük futbol kentlerinden birinde tribünler bomboş. Gelenler de Fenerbahçeli Salih'i yuhalamak için gelmişler, milli takımı alkışlamaya değil! Şimdi bana hâlâ diyorlar ki 'Bu ülke olimpiyat yapar.' 'Olimpiyat yapar' diyenlerin Center Court'un dışında toplanmış binlerce İngiliz'i görmesi lazım. Bunun için Londra, ikinci defa yapıyor olimpiyatları... Adamın seyircisi sporun ruhunu yaşamak istiyor. Bizim haberimiz yok!.. Dediğim gibi kötü bir Wimbledon turnuvasıydı. Ama adam 'Bu dünyanın bir numaralı tenis turnuvasıdır. Ben orada olmalıyım, görmesem de orada olmalıyım' diyor.
Tabii Britanyalılar için de hoştu. 77 yıl sonra bir Britanyalı tenisçi, Wimbledon'u kazandı.
Gazetelerimiz 'İngiliz' diyorlardı da... İskoçyalılar, Allah'tan Türk gazetelerini okumuyorlar yoksa gazeteyi basarlardı. Çok sıkı İskoç milliyetçilerinden Andy Murray... Bu arada engelli basketbolculara, Türk medyasının gösterdiği yakın ilgiye teşekkür ederim! Ne kadar güzel medyamız günü gününe takip etti, ne kadar güzel maçları verdi, röportajları verdi! Harikaydı! Yani inanamadım meğer Türk medyası ne kadar engelli sporuna meraklıymış!
PALAVRA HABERLER

Allah'tan, Almanya'da bir arkadaşım var, durmadan bana mesajla anında haberleri yolluyordu. Spor sayfalarını açmak istemiyorum! Palavra, palavra, palavra transfer haberleri... Tekerlekli Sandalye Basketbol Avrupa Şampiyonası'ndan satır haber yok! Gazetebaşı yüz tane, binlerce transfer haberi yazıyorlar. Bunlardan bir tanesi hasbelkader tuttuğunda da 'Haber bizde okunur' diye klişe basıyorlar, utanmadan sıkılmadan! 999 yalana karşı bir tane tutturdular, 'Haber bizde okunur' diyorlar. Niye? Onlar vermişmiş! Veremediklerin, verdiklerin içinde yalan çıkanlar ne! Spor sayfaları iğrenç bir hal alıyor transfer sezonunda... Oysa dünyada ne güzel sporlar yapılıyor. Bir olağanüstü cumartesi ve pazar geçirdim evden çıkmamacasına... Diamond League var, Alman Grand Prix'i var, Fransa Turu var, bir de Wimbledon var ve bunların hiçbiri Türk spor medyasında yok! Bir yığın palavra 'Galatasaray şunu alacak, Fenerbahçe bunu alacak, Beşiktaş ötekini alacak' diye... Akıllarına gelen herkesi yazıyorlar ki atlamış olmasınlar. Sokaktan geçerken şurada kör dilenci var ondan bir laf duysa gelip gazeteye manşet koyacaklar 'geliyor' diye. Çünkü yalanın hesabını soran yok Türk medyasında, maalesef... Ama bütün o yalanlardan bir tanesi tuttu mu 'Vaay biz verdik bak!' diye utanmadan alkışlıyorlar. Şu müthiş spor hafta sonuyla ilgili Türk spor sayfalarında doğru dürüst tek satır yayınlanmadı! Ondan sonra olimpiyat yapacakmışız!..
***

BÜNYESiNDE VAR

Kırkpınar Yağlı Güreşleri'ni Ali Gürbüz kazandı ve Ahmet Taşçı'nın ardından altın kemerin ebedi sahibi oldu. Çok zorlanmadan finale kalan Gürbüz, İsmail Balaban'ı da 16 dakikada mağlup etmeyi başardı. Siz organizasyon ve mücadeleyi nasıl buldunuz?
Yağlı güreşin bünyesinde, yapısında, ruhunda, özünde vardır. Bölge güreşçileri birbirlerini kayırırlar. Ali Gürbüz'ün yarı final ve finalde güreştiği rakipleri Antalyalı... Biraz Murat Sertoğlu güreş romanları okursanız, orada bu işlerin nasıl olduğu anlatılır. Antalyalı pehlivanların kalkıp birbirlerini yiyecek halleri yok. Ayrıca daha başlar başlamaz bir doping olayı çıktı. Olacak şey değil. Naklen yayınlayan NTV Spor'a da sormak lazım; acaba reytingler nasıldı? İlgi yok... Kimse kimseyi kandırmasın. Türkiye Güreş Federasyonu'nun toplanıp, Kırkpınar'ın, Japonların sumo güreşi gibi dünyada cazip gele gelmesini sağlaması gerekiyor.
***
SADETTiN SARAN F.BAHÇE BAŞKANLIĞINA YAKIŞIR
Yıldırım, 'ihraç edilen üyelere af yolunun açılarak genel kurula gidebileceklerinin' sinyalini verdi ve Saran, 'böyle bir durumda genel kuruldaki yerini aday olarak gururla alacağını' açıkladı. Aziz Yıldırım'dan böyle bir adım bekliyor musunuz?
Şimdi Aziz Yıldırım davet etti mi, etmedi mi o da belli değil. İhraç edilmiş bir adamı Aziz Yıldırım'ın geri alma hakkı yok. Aziz Yıldırım ne ki yani! Fenerbahçe'nin tüzüğü var, yönetmeliği var. Üstelik Sadettin Saran da "Afettim ne demek! Benim affedilmem için bir suç işlemiş olmam lazım" diyor. Sadettin Saran da tokat gibi cevap verdi; "Benim senin affına ihtiyacım yok" diye... Bunlar Fenerbahçe'nin genel kurulunda görüşülecek, konuşulacak, tartışılacak olaylar. Sadettin Saran tanıdığım en iyi Fenerbahçelilerden ve en iyi yöneticilerinden biri... Hem kendi firmalarını iyi yönetiyor hem Fenerbahçe'de yöneticiyken başarılı işler yaptı. Bir Galatasaraylı olarak ondan neler çektiğimi iyi biliyorum. Fenerbahçe'ye yakışır bir başkan olur Sadettin Saran...
Bilic ile anlaşan Beşiktaş maddi imkanları ölçüsünde transferlerine devam ediyor. Gökhan Töre, Pedro Franco, Ömer Şişmanoğlu gibi isimlerin ardından Fenerbahçe'den Sezer Öztürk transfer edildi. İyi transferler yapıldığını söyleyebilir miyiz?
Sezer Öztürk'ün çok iyi bir transfer olduğuna inanıyorum. Galatasaray'da biraz kafa olsaydı Alper'i kaptırdıktan sonra Sezer'i alırdı. Sezer'i, Fenerbahçe, Galatasaray'a verir miydi, bilmiyorum ama onun da bir yolu bulunurdu. Başka bir takıma gider, Galatasaray da oradan kiralardı. Beşiktaş'ta önemli olan Bilic'in performansı... Bugüne kadar doğru dürüst kulüp hocalığı yok. Beşiktaş'ı görmek için biraz beklemek lazım.
Trabzonspor'un başarılı kalecisi Tolga Zengin'in alınması da gündemde...
Tolga iyi kaleci... Ben Galatasaray'ın yöneticisi olsam bu kadar para verilen Muslera'yı derhal satar Tolga'yı alırdım. Muslera'nın gitmesiyle çok kıymetli olan yabancı kontenjanından bir tane kazanılırdı. Ama Galatasaray'da Fatih Terim'in düşündüğünü düşünen yok. Bakmayın 'Hocanın dediğini yapıyoruz' palavralarına... Muslera'ya 15 milyon euro veriliyorsa derhal gönderir, Tolga'yı da alırdım.
***
HALKLA İLİŞKİLER NE İŞE YARIYOR?

U20 Dünya Kupası'nda mücadele devam ediyor. Yarı finalistler belli oldu ve bunlar içinde Irak'ın performansı dikkat çekici. Çeyrek finalde Güney Kore'yi safdışı bırakmayı başardılar.
O koşullarda gençlerin bunu başarması çok önemli... İnanılır gibi değil... İngiltere maçında dikkatimizi çekmişlerdi, yarı finale kadar geldiler. Ama tabii Türkiye için organizasyon kötü gidiyor. U20 Dünya Kupası tarihinin en düşük seyirci ortalaması var. Eylülde bunu başımıza kakacaklar. 'Olimpiyat meraklısı Türkiye'de, U20 Dünya Kupası'nı kaç kişi seyretti' diye... Gazetelerde zerre kadar haber yok. Maçı, kanalları karıştırırken Eurosport'ta tesadüfen gördüm. Yazan-eden gazete de yok, izleyen yok. TRT veriyor mu, vermiyor mu bilmiyorum! Duyurmaktan acizler. TRT'nin halkla ilişkilerine bu ülkenin vergilerinden kaç para ödeniyor, ben biliyorum. O halkla ilişkiler ne işe yarıyor onu bilmiyorum! Bir yığın devlet memuru orada oturuyorlar. TRT ne yayınlar yapıyor, kimse bilmiyor. Bu kadar duyurma özürlü bir devlet kurumu olur mu? O halkla ilişkiler şubesini feshet, tasarruf ettiğin parayla haftada bir gün üç tane büyük gazeteye tam sayfa ilan ver, insanlar görsünler.
Röportaj: Bülent CAN

DİĞER HABERLER

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.