Gençler zehirleniyor

Abdullah Avcı yönetimindeki Türk Milli Takımı mayıs ayında 10 basamak gerileyip, 54. sıraya geriledi. Bu düşüşü neye bağlıyorsunuz ve nasıl yeniden çıkışa geçeceğiz?

Böyle federasyon olduktan sonra Abdullah Avcı değil de bizim Alkent'te görevli kişilerden birisi olsa ne fark eder ki! Kimsenin umurunda değil. Bütün futbolcular, yerlisi, yabancısı tatile girmişken hiçbir anlamı olmayan iki maç oynadı ve o yüzden 54. sıraya düştük. Neye göre motive edeceksin de o maçta o çocuklar oynayacak! Bana bir söylesin Abdullah Avcı! Neye göre ve ne işe yarayacak o maçlar! Hiçbir işe yaramayan herkesin küfrederek gittiği, 'lanet olsun' dediği bir kampta oyuncu mu deneyeceksin? Tek mantıklı gerekçe bu... 'Gelecek sezon için bir takım adamları şimdiden bir göreyim.' Ama bunun için de insanların hırsla, şevkle oynaması lazım. 'Allah kahretsin bu maçı kim aldı! Lanet olsun' diye oynanan bir maçta sen nasıl oyuncu denersin!

TÜRKLER BİZDEN KÖTÜYMÜŞ

Türkiye Cumhuriyeti'nde medya dahil, bu maçlar alınırken, ilan edilirken, takvime konurken, 'Allah rızası için bir kişi bu aptalca maçları niye alıyoruz, niye oynuyoruz' demedi! İşte o maçlar bizi 54. sıraya düşürdü. Bizim berabere kaldığımız Letonya, Dünya Kupası Eleme maçında Bosna Hersek'e 5- 0 yenildi. Letonya hazırlık maçı oynuyor çünkü bir hafta sonra onun eleme maçı var. Benim yok. Ben niye oynuyorum! Ben Letonya'nın figüranı mıyım! Bizim berabere kaldığımız Letonya 5-0 yenildi, rezil oldu. Letonya'nın hocası, "Türkler bizden kötüymüş" dedi. Bırak FIFA'da 54. sıraya gerilemeyi, şu hallere düştük. Ama Türkiye'de bunun hesabını soran bir Spor Bakanı yok. Spor Bakanı başka şeylerin peşinde... - Ben Mersin'de tesis açacağım aman bütün federasyon başkanları orada olsun. - Başüstüne!.. Adam gösteri peşinde... Özerk bir federasyon başkanına, 'Orada ol' diye emir verebilir mi Spor Bakanı! Böyle bir hakkı yok, o emri veriyor! Federasyonun üzerinde denetim ve gözetim hakkı var onu kullanmıyor. Geçen hafta Eskişehir'de Yıldızlar Türkiye Şampiyonası yapıldı. Yarışı seyredenler, çok matrak bir görüntü izledi. Birden koşan atletler kazanmamak için koşmaya başladı. Çünkü o sırada haber geldi ki WADA yani Doping Ajansı yetkilileri Eskişehir'e yarışları izlemeye gelmişler. İlk üçe girenlerin otomatik idrar numuneleri alınacağı için öndekiler birden yavaşlamış ve kazanmama yarışına dönmüş koşu... Sonuç; baktım gazetelerde yok, üç atlet Akdeniz Oyunları kadrosundan çıkarılmış. Doping kullandıkları için... Halterde 5 kişide doping çıktı. Atletizmde durum yüz karası... Olimpiyat şampiyonumuz Aslı Çakır'ı kaybettik. Avrupa Şampiyonu Nevin Yanıt'ı kaybettik. Ama federasyon başkanı hala orada duruyor! Hiçbir şey olmamış gibi... Neden; çünkü Türkiye'de Spor Bakanı yok. Bir yandan Akdeniz Oyunları'nı açmaya uğraşıyorsun, bir yandan 2020 Olimpiyatları'na talipsin, öte yandan doping gövdeyi götürüyor!

ÇOCUK DOPİNGİ NE BİLSİN!

Yıldızlarda doping ne demek! Oha!.. O bile olmaz ama 32 yaşına gelirsin, gençlerle yarışabilmek için takviye yaparsın! 15-16 yaşındaki gencin doping yapması ne demek! Hangi alçak hocadır bunu yapan? O çocuk kendi kendine yapmaz. 15-16 yaşındaki çocuk nereden bilsin dopingi... Hocalar da prim alıyorlar ya!.. Kendi alacakları prim uğruna bir takım alçaklar gençleri zehirliyor. 'Alçak' diyorum. Bulabildiğim en kibar kelime de ondan... Spor Bakanı tesis açma gösterisi peşinde; bu alçaklarla uğraşmak yerine!..

Fenerbahçe Bruno Alves'i transfer ederek savunmasını güçlendirdi. Alves sarı-lacivertli ekibe neler katar?

Ben Fenerbahçe taraftarı olsam 'Vay Fenerbahçe Bruno Alves'i almış' diye zil takıp oynamam. Galatasaray işte 'Chedjou'yu aldı' diye zil takıp oynamıyorum. Çünkü savunma oyuncusu insanı heyecanlandıracak adam değil. Fenerbahçe'nin savunmadan yana bir sıkıntısı yok. Türkiye'nin en iyi stoperleri, yedekleri ile beraber kadrosunda... Milli takım, Fenerbahçe'den kurulu... Egemen, Bekir, Serdar Kesimal... Yobo da iyiydi. Ne kadar fark ettirecek ki Fener savunmasını Alves? Alves'in dünya futbolunun literatüründe adı var mı? Drogba ya da Sneijder ile mukayese edilecek bir ismi var mı? Bakma Fener medyası yaygaraya getiriyor Aziz'in verdiği gazla... İyi bir transfer olabilir. Derler ki 'Egemen'den iyi.' Tamam! Ama 'Alves'i göreceğim' diye kalkıp maça gitmek ya da televizyon başına geçmek aklıma gelmez

***

BÖYLE TENiS YOK

Tenis ile kapatalım isterseniz. İspanyol tenisçi Rafael Nadal, Roland Garros'da 8. Grand Slam şampiyonluğuna ulaşarak spor tarihine geçti. Kadınlarda ise kupa Serena Willams'a geçti. İki rakette fazla zorlanmadan kazanmasını bildi. Siz ortaya konulan mücadeleyi nasıl buldunuz?

Tenis en kötü yılını yaşıyor. İki final maçı tek set dahi uzamadan bitti. Kadınlar maçı 2-0, erkekler maçı 3- 0... 'Roland Garros finalinden' söz ediyoruz ve de süreye baktığın zaman ortalama oyun süresi 6-7 dakika... Yani çevir Allah çevir tenisi oynanıyor. Kazanılan puanlara bak; puanların yüzde 70'i, hatta 80'i rakip hatasından kazanılan sayı... Winner vuruşu ile kazanılan sayı yüzde 13, yüzde 14 falan... Ben hayatımda bu kadar sıkılarak tenis seyrettiğimi hatırlamıyorum. İki kişi geçiyor karşı karşıya bir o çeviriyor, bir o çeviriyor! 15 dakika seyrediyorsun; 'Vay' dediğin bir pozisyon var. Böyle seyir zevki mi olur ya! O kadar ağır sakatlıklar geçirmiş, bir senedir oynamayan Nadal'ın normal koşullarda, Roland Garros'da üçüncü turda elenmesi lazım. Onun bir tenise dönüş, 'Bakalım durumum ne' diye deneme amaçlı katılması lazımdı. Üçüncü turu geçememesi lazım. Adam şampiyon oldu; hem de 3-0 kazandı! Sekizinci şampiyonluğu fakat kazandığı en kötü ve en ucuz şampiyonluk. Turnuvada oynadığı tek maç Djokovic maçıydı. Hayatta gördüğüm en kötü Djokovic vardı karşısında da ondan... Nadal, Djokovic'ten iyi oynadığı için değil. Djokovic, Djokovic gibi oynasa 3-0 biterdi o maç, Djokovic'in lehine... Djokovic maçı Nadal'a hediye etti. Orada da bir oyun ortalama 6 dakika falan... 10 dakika süren oyun var. Neden? Çünkü o çeviriyor, o çeviriyor, o çeviriyor... Bakıyor dışarıya mı atacak, fileye mi takacak? Böyle tenis yok!

Editör: Bülent CAN