Yargıtay kararı UEFA'yı bağlamaz

Eline 400 sayfalık dosya gelmişken ve Şampiyonlar Ligi'ne Trabzonspor'u göndermişken UEFA'nın Fenerbahçe'yi disiplin kuruluna yollaması doğal. Yargıtay, Yıldırım ve arkadaşları için 'beraat' kararı verse dahi bu UEFA'yı bağlamaz. Çünkü sistemleri farklı. UEFA'nın karar vermesi için kanaat yeterli

Temmuz'da başlayan şike süreci durulmuş görünüyordu. Sessizlik UEFA'nın Fenerbahçe ve Beşiktaş'ı disiplin kuruluna sevk etmesiyle bozuldu. Fenerbahçe'nin 2 yıl, Beşiktaş'ın ise 1 yıl Avrupa kupalarından men edilmesi isteniyor. Sürpriz bulanlar var, siz ne düşünüyorsunuz?

Bir defa durum sürpriz değil. Türk mahkemeleri bir karar verdi. Şu anda Yargıtay'da... Aylardan beri Yargıtay'da... Bu karar çıkacak. Ama bugün çıkacak ama yarın çıkacak ama seneye çıkacak. Ama çıkacak. Hepimizin beklediği bir şey nasıl sürpriz olur! UEFA'da durum neydi; adamlar, 'Konuyla ilgili bütün evrakları tercüme etmeden bize gönderin' dedi. 400 sayfalık dosya gitti UEFA merkezine... Bu 400 sayfa tercüme ediliyor ki UEFA'daki yetkililerin önüne konsun. Hatta ben birkaç hafta evvel, "Amma uzadı bu çeviri işi!" dediğimi hatırlıyorum. Ama UEFA'nın bir eyleme geçeceği belliydi. Eline 400 sayfalık dosya gelmişken ve de Şampiyonlar Ligi'nden Fenerbahçe'yi alıp, Trabzonspor'u koymuşken... Neticede bunu disiplin kuruluna, deyim yerindeyse UEFA mahkemesine sevk etmesi doğal... Sevk ederken de bir iddia ile sevk edeceksin. İddianame de bu... Ne olay sürpriz, ne de bu iddianame kesin mahkumiyet kararı... Kararı UEFA'nın adli organları verecek. Savunmaları istediler. İşi uzatmayacaklarını da söylediler. Gelecek sezona yansımayacak. "Temmuz başında biz bu işi bitireceğiz" dediler.
EMENİKE TEMİZE ÇIKMADI
Federasyon, 'Şike sahaya yansımamış' diyerek ceza vermeye gerek duymamıştı. Mahkeme ise mahkumiyet kararları verdi. Şimdi Yargıtay bekleniyor. UEFA çıkan iki karardan nasıl bir sonuç çıkartır?
UEFA'nın yargıyla uzaktan yakından alakası yok. Bunu bir kere anlamamız lazım. Türkiye'deki federasyonun da yargıyla alakası yok. Çünkü yargı, kesin kanıt ister. Yargıda şüphe sanığın lehinedir. Emenike olayında olduğu gibi... Emenike temize çıkmadı mahkemede... Mahkeme 'Şüphe var' dedi. 'Şüphe olan yerde de ben kimseyi mahkum edemem.' Bütün federasyonların, UEFA ve FIFA'nın disiplin kararlarında ise 'kanaat' yeterli. Yargının tam tersine şüphe sanığın aleyhine... Şüphe ettiği bir takımı oynatmaz UEFA... Yargı şüphe ettiği takımı serbest bırakırken... Taban tabana zıt hukuk uygulamaları bunlar... Onun için UEFA'nın bizim mahkemenin, Yargıtay'ın kararıyla falan bağlı bir yanı yok. Tercüme ettirdikleri dosyalara bakacaklar, savunmalara bakacaklar ve karar verecekler.
UEFA, Beşiktaş'a gönderdiği yazıda, "Türk Futbol Federasyonu'nun şike ile ilgili vermediği cezalar sebebiyle biz bu olaya müdahil olduk" dedi. Bu da bakış açısının ipuçlarını veriyor gibi...

ESAS PLATİNİ TEHLİKEDE
Uluslararası kuruluşların müdahale tarzı da budur. Uluslararası Doping Ajansı da Türk Atletizm Federasyonu'nun tavrını bekliyor, Aslı Çakır'a ceza vermek için... Bizimkiler uyuturlarsa ya da verdikleri cezadan tatmin olmazlarsa kendileri ceza verecekler. Ama ilk hakkı daima yerel kurumlara bırakıyorlar. Bunlar doğal prosedürler. Verilen kararlara inanmadığı zaman, tatmin etmediği zaman 'Siz az verdiniz, örtbas etmeye çalışıyorsunuz' deyip kendi cezasını kendi kesiyor.
Fenerbahçe, Yargıtay kararının beklenmesini istiyor. UEFA bu konuda bir esneklik gösterir mi?
Fenerbahçe'nin hukukçuları, hukuku pek bilmiyorlar. Yargıtay beraat ettirse bile UEFA'yı bağlamaz. Çünkü temelleri ayrı, sistemler ayrı... Yargıtay kesin bulmaz, şüpheli bulursa, Aziz Yıldırım ve arkadaşları için 'beraat' der. Ama UEFA şüpheli bulursa, biter Aziz Yıldırım ve arkadaşları... İki ayrı sistem...
Olası bir ceza çıkması halinde...
O konuyu konuşma, dava açar hakkında ve benim hakkımda!.. 'Aziz Yıldırım ceza alabilir' dersek mahvoluruz. Bütün avukatlarıyla üstümüze çullanır! Onun için ben "Almayabilir!" diyorum. Esas Platini tehlikede!.. Onu da mahkemeye verecek. Ünal Aysal'ı mahkemeye veren adam Platini'den çekinir mi?
Fenerbahçe'nin mahkemeye verdiği Aysal'ın "Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım ceza alacak" sözleri UEFA'nın kararıyla daha da önem kazandı. Acaba gerçekten bir şey biliyor muydu?
Olayları bilen herkesin tahmini, 'Fenerbahçe'nin ve Aziz Yıldırım'ın ceza alacağı' şeklindeydi. Ünal Aysal da bunu ifade etti. 'Almalı' demek başka bir şey, 'Durum öyle gösteriyor ki Aziz Yıldırım ceza alır' demek başka bir şey... Birinde yargı organlarına baskı var, öbüründe yargı organlarından çıkacak kararın tahmini var.
Öteki taraftan UEFA'nın disiplin kurulunu sevk etmesi Trabzon cephesini umutlandırdı. Şampiyonluk beklentileri arttı.
Fenerbahçe ceza alırsa Trabzon şampiyon ilan edilir. Bu kadar basit.
Fotoğrafa biraz daha geniş baktığınızda Türk futbolu açısından neler ön görüyorsunuz?
Dünyada spor kirleniyor. Kirleten iki şey var: 1- Doping... Bütün dünya bununla mücadele ediyor ve kimsenin gözünün yaşına bakmıyorlar. Amerika'nın George Washington'dan öte kahramanı ilan edilen Lance Armstrong bitti. Sokağa çıkamıyor şimdi. Doping yaptığı ortaya çıktı. Öyle tepkiler gösteriliyor dünyada... 2- Şike... Şikenin sebebi de Aziz Yıldırım'ın ya da başkasının takımına kupa kazandırmak için 3-5 kuruş dağıtması değil... Bunlarla uğraşmaz FIFA, UEFA... Esas şikeyi uluslararası mafyalar bahis şikesi ile yapıyor ve yaptırıyor. Uzakdoğu kaynaklı bir şirket aracılığıyla, Türkiye'de adını duymadığımız dördüncü lig takımının maçına büyük bahis oynanıyor mesela... Orada milyon dolarlar dönüyor. Burada dördüncü küme takımının oyuncularını 300-500 liraya ayarlamak mümkün... 'Al şu bin lirayı cebine koy 5 gol ye' diyorsun bir kaleciye... Adamın da umurunda değil zaten her hafta 5 gol yiyor. Şike böyle veba gibi yayıldığı için çok sert uygulamalara geçti FIFA ve UEFA... Bunların yanına son yıllarda ırkçılığı da koydu. Dünyanın bugün sporda üç hedefi var: Irkçılık, doping ve şike... Hangi sebeple olursa olsun... 'Ben sadece mafya, bahis şikelerinin peşindeyim' diye bir ayrım yapamazsın. Anlaşarak maç yapıyorsan bunun adı şikedir.
SPOR FELAKETE GİDİYOR
Bu herkes için iyi olacak. Çünkü küresel olarak spor kirleniyor. Mesela ben, atletizmde Grand Prix yarışlarının hepsini izlerdim. Yayıncı kuruluşun naklen vermeyip de banttan vereceği zaman o yayıncı kuruluşa gider kayıt sırasında canlı izlerdim. O kadar meraklıydım. Şimdi evde otururken bir tanesini açmak içimden gelmiyor. Bayıldığım, hayran olduğum alkışladığım adam yarın sahtekarın biri çıkabilir. O kadar yayılmış iş... Bu neticede tabii sporu felakete götürüyor. Bununla uğraşmak gerekiyor.
Tabii gelişmeler kulüplerin kısa vadeli planları değiştirmesine de yol açacak. Özellikle de transfer politikaları değişecek gibi görünüyor.
Fenerbahçe durdurmuş transferi... Avrupa'da oynayacak Fenerbahçe'nin transferi başkadır, oynamayacak Fenerbahçe'nin transferi başkadır. Onun için zaten 'Haziran sonuna kadar bitireceğiz' bu işi diyorlar ki kulüplere de vakit kalsın.
***
iŞLERiNE GELMiYOR

Gezi Parkı'ndaki eylemler Türk takımları açısından farklı bir manzara ortaya çıkardı. Fenerlisi, Beşiktaşlısı, Galatasaraylısı, Trabzonlusu bir araya geldi. Oysa kısa bir süre önce, lig sonunda ortalık toz dumandı. Bu sürpriz yakınlaşma lige nasıl yansır?
Başından beri ileri sürdüğüm bir tez var; onun doğrulanmasıdır bu olaylar. İyi yöneticiler, iyi niyetli bir medyayla bu insanlar bir araya gelir. Ama bizim yöneticilerimiz devamlarını bu bölünmedeumuyorlar, bizim medyamız satışını, tirajını ve reytingini bu kavgada buluyor. Onun için yangına körükle gidiyorlar. İlk olayda nasıl birleştiklerini gördünüz. Demek ki Fenerliyi, Galatasaraylıyı birbirine kırdıran benim medyam ve yöneticiler. Karşıyaka ile Göztepe'yi birbirine kırdıran medyam ve yöneticiler. Bursa ile Beşiktaş'ı birbirine kırdıran medyam ve yöneticiler. Bunların hiçbiri hain değil, hepsi insan bunların. Öfkeleri var. Nereden tahrik edilirse oradan... Lige nasıl yansıyacağı belli olmaz. Bu olaylar bittikten sonra iki tane başkan ya da yönetici çıkar, iki tane aptalca laf eder gene bu kıyamet kopar. Şimdi yaratılmış barış havasını medyanın ve kulüp yönetimlerinin sürdürmesi lazım.
İKİ BAŞKAN VAR MIYDI?
Gezi olaylarında 'en azgın' dediğimiz, 'en fanatik' dediğimiz, 'en holigan' dediğimiz taraftar liderlerini bir arada gördün. Peki, iki kulüp başkanını bir arada gördün mü ya da iki yöneticiyi bir arada gördün mü? 'Ya bizim birbirini asıp kesen taraftarlar kol kola gidiyorlar. Gel biz de oturup bir yemek yiyelim' diyen yönetici çıktı mı? Onun işine gelmiyor barış çünkü... Gezi önemli değil. Başka bir sebeple de barışabilir taraftarlar. Ama barışma bugünkü yönetim kafasının işine gelmiyor. Balık avlamanın kolay olduğu yer bulanık sulardır. Sular hep bulanık kalmalı ki bunlar hep bunu kullanıp başkan kalabilsinler. Muhalefetlerini tasfiye etsinler falan...

***

GALATASARAY'IN TRANSFER POLiTiKASI YANLIŞ
Dany ve Semih'in performansı eleştiri konusu oluyordu ve Galatasaray, Lille'de forma giyen Chedjou'yu transfer etti. Chedjou sıkıntıları çözebilir mi? Tabii Dany'yi de elinden çıkarması gerekebilir.
Dany'e karşı Chedjou doğru... Fevkalade doğru ama şimdi transferler kontenjanla da alakalı... Chedjou'yu aldıysan Dany'i gönderirsin. Yani iyisini alırsan... Galatasaray ne bileyim, Messi'yi alırsa ben 'Sneijder gitti' diye üzülür müyüm? Derhal gönderirim Sneijder'i... Düşünmem bile... Sen bir yere iyi bir adam almışsan eskisini niye tutasın ki? Gönderirsin gider. Yerli olsa mesele yok ama yabancı kontenjanını artık Dany'lerle dolduramazsın. Ama Galatasaray hâlâ şu yanlıştan kurtulmuyor. Savunma bittiği zaman Galatasaray kontenjanının dördü bitti. İki tane kalıyor geriye... Şu anda oraya üç aday var; Melo, Sneijder, Drogba... Yani bu üçünden biri kesik yiyecek. Şu mevcut durumda... Daha yenilerini alırsa ne olacak belli değil. Bu transfer politikasının doğru olduğunu bana kim anlatabilir? Almanya'da oynayan Ömer Toprak düşünülüyordu. Chedjou'yu getireceklerine Ömer'i alacaklardı. O zaman iyi transfer olurdu. O zaman yabancı kontenjanını savunmada kullanmaktan vazgeçer, orta sahada ve hücumda, gereken yerlerde kullanmaya başlardın. Savunma oyuncusu dünyanın en kolay bulunan oyuncusudur, dünyanın her yerinde... Onun için ucuzdur. En pahalı oyuncular orta sahada oyun kuruculardır ve golcülerdir. Onun için de onlar pahalıdır. Galatasaray habire ucuz yere adamlar alıyor ve orada kontenjanı doldurduğu için orta saha ve forvette iyi yabancılarını kullanamıyor. Sneijder sakatlanmasa Galatasaray'da olay çıkardı. 'Melo mu oynayacak, Sneijder mi oynayacak?' Ben Galatasaray'da transferlerin doğru yapıldığına inanmıyorum. Futbolun 'f'sinden anlamayan Ünal Aysal'ın keyfine göre transfer yapılıyor onu da yönlendiren Bülent Tulun. Çünkü Bülent'in hoşuna giden şey şu; Bülent Tulun gitti, onu getirdi, Bülent Tulun gitti, bunu getirdi. Gazetelerde adı geçiyor, bayılıyor.
KARIŞTIRMAK İSTEMİYOR

Geçen hafta sizinle de konuşmuştuk. Terim son dönemde ortalarda görünmüyor ve bu durum 'Mutsuz mu' sorularını da beraberinde getiriyor. Pilav gününde bu konu Ünal Aysal'a da soruldu.
Şimdi okuyorum gazeteleri, "Efendim bana sormayın artık. Fatih Terim'e sorun." Fatih Terim dünyadaki en iyi Galatasaraylılardan biridir. Böyle bir ortamda Fatih Terim konuşup ortalığı bulandırmaz. Ünal da bunun farkında olduğu için 'Gidin Fatih'e sorun' diyor. Fatih'in susacağını biliyor ve susuyor Fatih Terim... Ama ben Fatih Terim'in 40 yıllık arkadaşı olarak hissediyorum ki Fatih Terim mutsuz. Geçen hafta söylediğimin arkasında aynen duruyorum. Fatih Terim her an istifa edebilir, her an bırakıp gidebilir. İki sebepten mutsuz: 1- Transferleri Fatih Terim yapmıyor, Bülent Tulun yapıyor. 2- Yönetimde Fatih Terim'ci olarak bilinen bütün adamlar tasfiye edildi. Taraftar da şimdi 'Senin uğruna o yönetime girenler tasfiye edildi. Fatih hoca niye susuyorsun!' baskısı var. Ama ben biliyorum ki Fatih Terim şu transfer sezonunun bu kadar kızgın olduğu bir dönemde Galatasaray'ı karıştıracak konuşma yapmaz. O yüzden susuyor. Şampiyonluk yolundaydı Galatasaray, o yüzden sustu martta, nisanda, mayısta... Resmen söylüyorum açık açık söylüyorum; 'Kan içip kızılcık şerbeti içtim' dedi. Biliyordum. Bugün tahmin ederek konuşuyorum, o gün bilerek konuşuyordum. Şimdi de bu karmaşık transfer döneminin bitmesini bekliyor. Ama ben söylüyorum, dostu olarak benim hissettiğim Fatih Terim mutlu değil. Fatih Terim de mutlu olmadığı yerde kalmaz.
Röportaj: Bülent CAN

DİĞER HABERLER

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.