Maç sonrası Terim 'İki oyuncu değiştirerek 4-5-1'e dörebilirdim ama oyuncularımda kazanacakları ışığını gördüğüm için yapmadım' dedi.
Harika, harika bak. Bu dediği o kadar doğru ki! Mustafa Denizli'nin bütün duvarlara yazılacak bir lafı var; 'Futbolcu cin gibidir, hocanın niyetini anlar.' Fatih Terim, ikinci yarının başında savunmaya yönelik bir oyuncuyu alsaydı futbolcular diyecekti ki; 'Hoca korktu, savunma oynamamızı istiyor' Ama Fatih hoca öyle yapmadığı halde futbolcular geriye yaslandı.
DROGBA DA ÇIKARILMALIYDI
Terim niye bir savunma adamı almadığını anlattığı halde yani 'Arkadaşlar bu yarı çok güzel oynadınız böyle oynamaya devam edin' diyor resmen devre arasında değişiklik yapmayarak. 2-1 onun için muhteşem bir skor olmasına 'korunması' gereken olmasına rağmen. Çünkü öyle bir skor koruyorsun ki bir gol yesen de fark etmez. Yani bir gol de avansın var. Buna rağmen 'Ben takımı savunmaya çekmek istemiyorum' mesajı veriyor devre arasında. Ama takım bu mesajı almıyor. İşte burada Fatih Terim düşünmeli. Senin takımın senin sözünü dinlemeyecek kadar korkak mı? Korkaklıktan mı bu kadar disiplinsiz oluyor. Peki bu kadar korkak bir takımın Şampiyonlar Ligi'nin son sekizinde ne işi var? Ne yapabilir orada korkarak? Korkunun ecele faydası yok. Bunu anlatması lazım Fatih Terim'in. Oyuncu değiştirmemesi yetmez. Gördük son 15 dakikada o takım zangır zangır titriyor, panik içinde. O zaman yapacaksın değişikliği.
Siz birinci yarıdaki oyunu oynamıyorsunuz, siz ödlekçesine oynuyorsunuz. O zaman ya gerideki oyunu kabullenip savunmayı güçlendirecek bir adam ya Hakan Balta'yı ön liberoya koyacaksın ya da ben hücuma devam ediyorum diye Umut'u oyuna sokacaksın geçen defaki gibi üçüncü santrafor olarak değil. Drogba birinci devre müthiş oynadı ama 60. dakikadan sonra Drogba'nın nasıl yorgun olduğunu bütün gözler gördü. Fatih Terim, Sneijder'i çok akıllı değiştirdi. Sneijder de yorulmuştu çünkü.
RİERA BEK FALAN DEĞİL
Amrabat bir hareketlilik getirdi oyuna. Amrabat'ı iki sebepten oyuna aldı, hem yorulan Sneijder'i değiştirdi hem de Riera'nın (Riera bek falan değil, tek başına yetişemiyor) önüne ikinci bek olarak koydu yardım etsin diye. Amrabat'ın da o taraklarda fazla bezi yok. Sneijder'in yorulmasından sonra Amrabat'ın girmesi doğru ama aynı değişikliği Drogba için de yapmalıydı. Drogba'ya da yazık ediyor çünkü. Harika 60 dakika oynasaydı alkışlarla çıkardı oyundan ama bitik vaziyetteydi. Hakem son düdüğünü çaldığı zaman 'Soyunma odasına nasıl gideceğim?' diyordu.
Drogba 35 yaşında deniyor ama onların ülkesindeki nüfus yazılımının hep geç olduğunu duyuyoruz. Nerden baksanız 40 yaşında var galiba!
Herşeyi bırakın 5 aydır bu adam topa vurmamış. Drogba'nın antrenmana başlaması 2 hafta. Yaşı kaç olursa olsun. Fatih Terim şunu düşünüyor, bu düşünce de de haklılık yanı var. Drogba öyle bir isim ki kadroya koyarsanız rakipten iki kişiyi onun başına bağlar. Rakibin iki ismi benim kalemden uzak durur diye düşünüyor. Ama rakipler de görüyor ki Drogba'nın yürüyecek hali kalmamış.
İki şık pas attı. Tek pas oynaması G.Saray için avantaj oluyor. Ama koşamıyor!
Şimdi Galatasaray'ın bundan sonrası Fatih Terim'in elinde. Çünkü ara transferde savunmaya adam almayan yönetim Fatih Terim'in çok büyük açmazlarla baş başa bıraktı. Şimdi önce bu 'zayıf savunmayla' ben 1 tur daha nasıl geçerim? Onun hesaplarını yapması için takıma bugüne kadar oynamadığı 'hızlı futbolu' oynatması lazım. İkinci olarak da top mu dolaştıracaksın, öbür yarı sahada dolaştıracaksın kendi sahanda değil. Topu birkere oraya götüreceksin Schalke'nin yaptığı gibi.
Bu arada Burak attığı 8 golle gol krallığında Ronaldo ile yarışıyor. Siz nasıl buldunuz Burak'ı?
Galatasaraylı Jardel'i andırıyor. O da muhteşem goller atıyordu. Avrupa'da gol kralıydı. Futbolcu olarak şimdi nerede, ne yapıyor bilmiyorum.
BURAK ARTIK KANDIRMAMALI
Golcülük ayrı bir vasıf. Burak'ta bu vasıf var ama futbolculuğunu ilerletmesi lazım. Bunu ilerletmek için de kafasındaki o numaralıcılıktan vazgeçmesi lazım. Santrfor sonuna kadar ayakta kalır. İtseler de kaksalar da beline yapışsalar da hakemin düdüğüne kadar ayakta kalmayı öğrenirse Burak o zaman da bugün attığının iki misli gol atar. Çünkü adı çıktı artık. Schalke maçını yöneten hakem Galatasaray'da kimlerin ne olduğunu bilmiyor mu zannediyor. Teknik direktörler gibi hakemler de maçı çalışıyor. Eboue'nin de ne kadar numaracı olduğunu gayet iyi biliyor hakem.
Schalke maçında penaltı pozisyonunu niye vermedi hakem? Vermez, ben de olsam vermem. Pozisyonda Burak varsa, hayatta vermem. Çünkü aldatılma ihtimalim yüzde elli. Yüzde elli aldatılacağıma yüzde elli yanlış karar vermeyi tercih ederim. Çünkü aldatılırsan hakem olarak 'rezil' olursun. Görmemişsen kimse birşey demez, geçer gider. Hani sonra konuşacağız dedik ya.
HAKEM EBOUE'Yİ DE TANIYOR!
İşte G.Saray'ın G.Birliği maçında yediği golde Eboue. Vay efendim beni arkadan ittiler. Hadi efendim, sen itmeseler de düşüyorsun. O gol utanç verici bir goldür. G.Saray'ın sol beki yok! Riera her zamanki gibi ortalarda yok. Adam bomboş orta yapıyor. Gökhan Zan, Riera'yı gırtlaklıyordu "Neredesin diye?" Adam hâlâ kendini sol açık zannediyor. Top rakipteyken sol bek olarak bulunman gereken bir yer var. Ama top sendeyse nereye gidersen git. Ama gelemiyorsan yerine gitmeyeceksin arkadaş. işte böyle oluyor o zaman. Gençlerbirliği gelip pat diye golü atıyor! Gazeteleri okuyorum Riera'nın adı yok o golde. Gökhan'ın Riera'ya saldırdığı var ama niye saldırdığı yok! Nasıl maç seyrediyorlar, yorum yapıyorlar anlamıyorum. Lütfen seyretsinler pozisyonu. Golü attıran adam Riera. Öbür attıran da tabi G.Saray'ın sağ beki. O da bek değilki. Ne yapsın Fatih hoca iki bek olmayan adamdan bek yaratmış. Eboue kendisi diyor ki "Adam beni itti. Hakem yüzde elli faul verebilirdi yüzde elli devam ettirebilirdi" Eboue'nin kendi lafı bu benim değil. Be adam sen Galatasaray'ın bekisin ve de son adamın önündeki adamsın. Orada yüzde elliye bırakmaya hakkın var mı maçı? Ya vermezse, işte vermedi. Gol oldu. Kendi itiraf ediyor nasıl aptalca bir yanlış yaptığını. İşte Eboue bu. Eboue her fırsatta kendini yere attığı için hakemler faulu çalmıyorlar. Çünkü bunlar oyuncu. Futbolcu oyuncu değil, tiyatrocu, aktör oyuncu! Aktörler kızmasınlar. Dünyanın en değme aktörleri bile Eboue gibi kendini yere atıp kıvranamazlar. Dünyanın en iyi oyuncusu Oscar'ı kazanan Daniel Day Levis. Söyle bakalım o kendini bir atsın yere ve kıvransın yapabilecek mi? Adamın yüz ifadesini görsen ambülans çağırırsın 'Ölüyor mu?' diye. Ama kabahat hakemde. Öyle taklalar atıp kıvranıp kaltıktan sonra koşarken alnına sarı kartı dayıyacaksın. Buna hakkı var. Kurallarda var bu 'Futbolcunun sizi aldattığına inanıyorsanız sarı kartı verin' diye. Kalkıp serbest atışı o yaparken sarı kartı gösterecek. Hakemlerimiz de bu hale getiriyorlar. Öyle olunca işte bu iki bek böyle davranıyor! Sabri ve Hakan Balta'yı yeniden oralara yerleştirecek. Ya da topu mümkün olduğu kadar G.Saray kalesinden uzak tutacak.
Gökhan Zan'ın Gençlerbirliği maçındaki kırmızı kartı için ne diyeceksiniz?
Şaşırdın mı? Benim yazımın çıktığından üç gün sonra... "Canlı bomba" demiştim Gökhan Zan için. "Hıncal abi haklı" dercesine insan Galatasaray 1-0 mağlupken kendini attırır mı oyundan?
Galatasaray ligde ve Avrupa'da başka oynuyor bu görüşe katılıyor musunuz? Bir de otoriteler konuşurken Terim, Lig kötü gidince Avrupa'ya asıldı deniyor. Siz katılıyor musunuz bu düşünceye?
Bu iki Hıncal'ın aynı olması mümkün mü? Newyork Times'da yazma fırsatını bir kere elime geçirmişim. Bütün dünyadaki okurlar beni görecek. Ben burada birşey hissettirirsem bütün dünyadaki okurlara dünyam değişir diye düşünürüm. Öbür tarafta yerel, oradaki üç beş kişi okuyacak. O öyle yazılır, bu da böyle yazılır!
BU BİREYSEL MOTİVASYON!
Şimdi İstanbul'da Gençlerbirliği'ne karşı oynayan Hamit'e bak. Oradaki Hamet'i UEFA kendi sitesinde maçın adamı ilan ediyor. Hangi maç heyecanlandırır Hamit'i Sneijder'i Drogba'yı. Bu bireysel motivasyonun farkını iyi bilmek lazım. Ben yıllar yılı G.Saray'da Mustafa Denizli ile Jupp Derwal zamanından beri yaşadım. Kahramanmaraş gibi bir takım var mı şimdi, bilen var mı?
Maraş'a cumartesi günü gider dökülürlerdi. Sonra Avrupa'ya gider en ünlü takımı devirirlerdi. Çünkü burada Maraş motivasyonu ile oynuyorlar, orada Dortmund motivasyonu ile oynuyorlar.
TRABZON'U HATALI YABANCI TRANSFERLERi YAKTI
Trabzonspor'da sizce neler oluyor? İki sene önce şampqiyonluğa oynayan bir takım vardı.. Güneş gitti, Kafkas geldi. Kadro dışılar var. Taraftar sitemli..
Tamam kabul ediyorum Trabzon'a günümüzde dış transfer yapmak kolay değil! İstanbul'a gelen futbolcuların eşlerine İstanbul'u kabul etmekte güçlük çekiyoruz. Sneijder'den önce eşi 'Ben İstanbul'da yaşarım' diyecek ki Sneijder'i alabilesin.
Trabzon'a kimse gelmek istemiyor. Anlaşıyorlar, el sıkışıyorlar sonra karısı gelip 'Ben bütün kışı burada geçiremem' diyor. Transfer yatıyor!
Ama bu kadar kötü mü olur? Bana Allah rızası için Trabzonspor'daki bir tane yabancının adını söyleyin ki o sahaya çıkmadığı zaman ben gazeteci olarak şu eksikti diyeyim! Trabzonspor'un bütün iyi oyuncuları Türkler! Bir takımın bir tane vazgeçilmez yabancısı olmaz mı? Ama öyle ama böyle! Bu kadar kötü yabancı transferleri nasıl yapmışlar? 12 tane! 12'si bir adam etmez! Oynatsan dert, oynatmasan dert. Seyirci zaten her şeye saldırmak için bahane arıyor. Kenarda kim oturuyorsa 'O niye kenarda?' diye bağırıyor. Oynatıyorsun, 'Niye oynatıyorsun?' diye bağırıyor. Tolunay'ın eline çok kötü bir takım geldi. Çok kötü bir dönemde geldi Tolunay ve de çok yanlış geldi. Hiçbir hoca bu kadar kötü bir geliş yolunu kabul etmez. Resmen Sadri Şener'in tuzağına düştü. Böyle bir şey olmaz.
Şenol Güneş sabah istifa ediyor, akşam uçağı ile o geliyor. Bu ne demek? Bavulu elinde hazır bekliyo! Şenol Güneş kim? Tolunay'ın yıllardan beri Milli Takım'dan arkadaşı. Böyle bir şey olur mu? Sadri Şener sana 'Gel' dediği zaman 'Tamam başkanım böyle olur mu adam daha eşyalarını toplamadı. Aramızda kalsın ben pazartesi günü gelirim' dersin. Mizahsen yaparsın. Hayır.. Bunlar çok daha önceden planlanmış Şenol Güneş gidecek, Tolunay Kafkas gelecek! Tolunay Kafkas'ı Sadri Şener Trabzonspor camiasına 40 yıllık arkadaşının 'kuyusunu kazan' hoca olarak takdim etti. Tolunay da bu görüntüyü kabul etti.
Hıncal abi anlaşılan o ki Tolunay Kafkas hocamız yıllar geçse de bu kötü intibayı silemeyecek galiba?
Üç puan sistemine göre de durum kritik görüyor!
Röportaj: Yılmaz ŞENOL