* Cluj maçının ardından Rumen basını, bir Türk iş adamının Cadu'ya 320 bin euro para verdiğini ileri sürdü.
Bir Rumen gazetesi bunu yazmış, Rumenlerin işi... Ben güldüm geçtim.
Hele bu devirde... Kıyametler koparken, cezalar, hapisler... Hangi Galatasaraylı iş adamı eceline susadı da böyle bir işe girsin!
* Limassol'u mağlup eden Fenerbahçe, Ordu karşısında da ortaya koyduğu futbolla beğeni topladı. Belki de sezonun iyi maçlarından birini çıkardı. Siz nasıl buldunuz?
Bölüm bölüm iyiydi. İlk 20 dakikadaki Fenerbahçe maçı dörde, beşe götürürdü. Ondan sonra durdu. Niye durdu, bilmiyorum. Fenerbahçe durduktan itibaren de bu defa Orduspor 17 puanı nasıl almış diye düşünmeye başladım. Ben bu kadar kötü bir Anadolu takımı izlediğimi hatırlamıyorum. Süper Lig'de seyrettiğim Anadolu takımlarının en kötüsü... Rakip sahada 3 pas yapmaktan aciz bir takım.
* Galatasaray'ı sahasında mağlup etmişti.
Galatasaray'ı herkes yenebilir. Galatasaray yanlış oynuyor çünkü... Hücum futbolu, forvet doldurarak oynanmaz. Slow motion hücum futbolu oynanmaz. Galatasaray durarak oynuyor. Yan, yan, yan... Taç atacak adam bulamadı. Topu kimse istemiyor. Onun için Galatasaray'ı yenmek marifet değil.
Nurullah Sağlam'ın yüreği olsa, Mersin, Galatasaray'ı yenerdi ama Fenerbahçe önündeki Ordu'ya inanamadım.
Bu kadar futboldan uzak, bu kadar ruhsuz, bu kadar alakasız... Rumen gazeteci olsam; 'Kaç para aldınız?' diye sorardım!
* Fenerbahçeli oyuncular uzaktan çektikleri şutlarla dikkat çekiyor ve bu özgüven Türk takımlarında fazla görmediğimiz bir şey... Ordu maçında da kaleyi topa tuttular.
Fenerbahçe'nin üç silahı var:
1- Hızlı çıkıyorlar. Hızlı çıktığın zaman rakibi dağıtırsın. Galatasaray gibi çıktığın zaman da bizim gazeteden takım yapsak onu bile dağıtamazsın.
2- Galatasaray 'rakip dağılmasın' diye oynuyor, Fenerbahçe 'rakip dağılsın' diye oynuyor. Hızlı adamları var ve o hızlı adamlara göre oynuyorlar. 20 dakika... Sonra oynamadılar. Sonra bu kötü Ordu değil de Galatasaray maçındaki Ordu'nun yarısı olsaydı mesela maçın sonucu çok farklı olabilirdi. Çünkü talihi de yoktu Fenerbahçe'nin, toplar direkten döndü.
TEMEL DEĞİŞİKLİKLER ŞART
3- Fenerbahçe'nin uzaktan çok iyi şut atan adamları var. Kaleyi gördüğü anda vuracak adamlara sahip...
Son iki maçta Emre Çolak'ın kaptırdığı topların aralık ayındaki Fenerbahçe maçında kaptırıldığını düşünüyorum, Fenerbahçe yine tarih yazar.
Ama Emre Çolak sezon başından beri böyle oynuyor ve uyarılmıyor bile... Fatih Terim uyaracak da 'Topla böyle oynarsan, seni affetmem' diyecek de Emre Çolak da böyle oynamaya devam edecek! Adam ısrarla aynı yanlış ve aynı kötü futbolu oynuyor. Kahraman!
Çünkü 89 dakika dökülüp, bir şut atıyor, Mersin maçında olduğu gibi ya da bir tane pas atıyor, onun üstüne 'Emre ile maç kazandık' oluyor. Maç o hale Emre yüzünden geliyor.
Bu kadar hızlı çıkan ve bu kadar bol şut atan Fenerbahçe'ye karşı, Galatasaray durarak, slow motion top oynarsa 6-0'ı da geçer. Şimdiden söylüyorum.
Galatasaray çok temel değişiklikler yapmalı. Oyalanarak oynamaktan vazgeçmeli... Kadrosunda 22 kişi olduğunu öğrenmeli, öbür futbolcuları kazanmanın yolunu bulmalı... 'Kazanan takım değişmez' diye aynı 11'le üç günde bir sahaya sürülmemeli...
Bunlar da robot değil, insan...
* Sonuçta taze kana da ihtiyaç var.
Bir de futbolcu 'Nasıl olsa ben oynuyorum' diye düşünüyorsa nasıl motive edeceksin? 'Dökülsem de ben oynuyorum. İyi oynasam da ben oynuyorum.' Şöyle yan gözle yan tarafa baktığım zaman benim yerine hazır dört kişi görürsem başka türlü oynarım.
Bir de 'Ben hocanın evladı manevisiyim.
Nasıl olsa oynarım' diye bakarsan nasıl oynarsın!
Savunma Bakanlığı, yaşanan spekülasyonlar ve sizin de köşenizde yayınladığınız sorularınızın ardından Aziz Yıldırım'ın bedelli askerliğe başvurduğunu resmen açıkladı. Sorularınıza yanıt alabildiniz mi?
Milli Savunma Bakanlığı'na ben bir soru sordum ve bu soruların cevabını vermek zorunda... Aziz Yıldırım kaç yaşında; 60... Bu zamana kadar niye askerlik yapmadı?
Asker kaçağı mıydı?
Fenerbahçe'nin başkanı olarak her hafta şeref tribününde, zamanın Genelkurmay Başkanı ile zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı ile sarmaş dolaş oturan bir başkanın asker kaçağı olması ve yakalanmaması mümkün mü?
Savunma Bakanı, bana, 'Evet asker kaçağıydı' desin. Ben o zaman bileyim.
Kiminle muhatap olduğumu... Ya da 'Hayır, asker kaçağı değil' desin. Asker kaçağı değilse zamanında çürük raporu aldığı doğru. Başka türlü kaçılmaz.
BİNLERCE GENÇ ÖLÜYOR
Gözden ırak biri olursun, kimse seni bilmez, tanımaz, kaçarsın. Böyle kaçanlar var. Üstelik de Aziz Yıldırım 'Askerliğini nerede yaptı?' diye sürekli sorulan bir kişi...
Bu kadar sorulmasına karşın Genelkurmay Başkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı buna göz yumuyorsa, yazıklar olsun Türkiye'ye...
Bugünkü bakanı, bugünkü başkanı kastetmiyorum. Aziz Yıldırım'ın askerlik çağına girdiğinden bu yana kim varsa... Buna kimler göz yumduysa suçlu ve misli ile suçlu... Çünkü Türkiye, 30 yıldır terör ile uğraşıyor, binlerce genç adam askere gidiyor ve ölüyorlar. Böyle bir ortamda bir adam, askerlikten kaçıyor, öyle mi! Bunu mu kabul ediyor Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz... 'Hayır, kaçmadı. Raporu vardı.' O zaman adama, 'Sen rapor almış ve askerlikten muafsan, şimdi niye bedelli askerlik yapıyorsun' diye sormazlar mı?
Ben senden 20 sene evvel 100 altın borç aldım. İki sene sonra sana getirdim, 100 altını verdim, hesabı kapattım.
Aradan 20 sene geçiyor, 100 altın daha veriyorum.
- Bu ne Hıncal ağabey.
- Senden 100 altın almıştım ya işte o...
- Ağabey zaten ödemiştin.
- Hayır onlar sahte...
Ben şimdi para sahibi oldum ve hakiki altınları veriyorum.
Sen de gidip bakıyorsun, hakikaten kasaya koyduğun 100 altın sahte... Ne yaparsın?
Kasaya bakarsın ve altınlar gerçekten sahte ise 20 sene aldattığım için benim hakkımda işlem yaparsın.
Ya benim o 100 altına ihtiyacım olsaydı.
Kasadan çıkarıp harcamaya kalksaydım. İşimi göremeyecektim ve beni bir de 'sahte altın basıyor' diye yakalayacaklardı.
Bu ikilemi Savunma Bakanı İsmet Yılmaz çözmek zorunda... Görev doğrudan ona düşüyor. Aziz Yıldırım'ın çürük raporu var mı? Varsa, adamdan niye bedelli askerlik parası aldınız?
Çürük raporu yoksa bugüne kadar askerden nasıl kaçtı, buna kimler göz yumdu?
Bu soruların cevabı kamuoyuna açıklanmadığı sürece bu dedikodular sürüp gidecektir?
'ELiMDE BELGE VAR' DEMEDi
* Bütün bu tartışmaların üzerine, Uğur Dündar'ın Ercan Saatçi'nin isteğiyle sahte çürük raporunu sakladığı ve buna karşılık olarak da Fenerbahçe yönetimine girdiği iddiaları ortaya atıldı.
Uğur Dündar, Aziz Yıldırım zamanında Fenerbahçe yönetimine girdi. Sonra Aziz Yıldırım tarafından atıldı o yönetimden... Elinde böyle bir belge olan adam Aziz Yıldırım tarafından o yönetimden kovulsa, bunları açıklamaz mı?
Ben oldum olası Aziz Yıldırım'ı eleştiriyorum. Uğur Dündar, Aziz Yıldırım tarafından yönetimden atıldıktan sonra benim bir yazım üstüne bana telefon etti, "Ağabey yazdıkların az bile... Aziz Yıldırım, Fenerbahçe'nin başına gelmiş en büyük felaketlerden biri" dedi.
Ama bana 'Elimde bunun belgeleri var. Sana vereyim kullan istersen' falan demedi. Yani bunu söyleyen adam kendi kullanmasa da en azından bana yollardı.
Sonra, aradan yıllar geçti bana "Ağabey yazdıkların az bile" diyen Uğur Dündar birden bire Aziz Yıldırımcı oldu. O zaman ben aradım Uğur'u, "Ne oldu Uğur, bir zamanlar böyle diyordun" dedim. "Ağabey fikirlerimde fazla bir değişiklik yok ama ötekiler o kadar kötü ki onun yerine talip olanlara bakınca Aziz Yıldırım, ehven-i şer, yani kötünün iyisi... Onun için ben Aziz Yıldırım'ı desteklemek zorunda hissediyorum kendimi" dedi.
Yani o anlatılan süreç içinde Uğur Dündar'ın Aziz Yıldırım ile ilgili bana olan tavrı da bu... Bütün bu tavrın içinde belge lafı yok.
AVRASYA BENİM İÇİN BİTTİ
* Hafta sonunda Avrasya Maratonu koşuldu. Yine müthiş bir katılım vardı.
Avrasya Maratonu'yla artık duygusal olarak hiçbir bağım kalmamıştır.
Öncesinde ve sonrasında, baktım medyaya, bir tek yerde Cüneyt Koryürek adı geçmez mi!
En çok da Hürriyet'te... Mehmet Arslan müdürü! Avrasya Maratonu'nu en iyi bilen insan... Cüneyt Koryürek bu yarışı kuran adam... Bir kişi teşekkür etsin. Vefasızlarla işim yok.
Beşinci sınıf Kenyalı atletler yarışıyor.
Geçiniz.
Altın kategoriye mi alınmış? Nerede o altın maratoncular?
Katılan en ünlü sporcu 15 bin metrede ikinci olan Elvan... Dünyanın tanıdığı isim oydu.
O da maraton koşmadı.
iKi TARAFDA GALiBiYETi HAK ETTi
* Haftanın beğenilen diğer karşılaşması da Beşiktaş-Bursaspor maçıydı. 3-3 lük bir sonuç var ve iki taraf da maç sonunda galibiyeti kendilerinin hak ettiğini söyledi. Siz ne düşünüyorsunuz, galibiyet kimin hakkıydı?
Ben maçı bir Galatasaraylı olarak seyrettim. Kim kazansa, öbürü adına üzülürdüm.
Bütün golleriyle, pozisyonlarıyla iki tarafın da kazanmayı hak ettiği bir maçtı...
İki taraf da kazanmayı hak etmişse bir şeyi daha hak eder; kaybetmemeyi...
İki taraf da kaybetmemeyi hak etmişti.
Bunun sonucu maça yakıştı.
Aslında maçın futbol kalitesi yüzde 50'ye, yani 10 üzerinden 5'e bile varmazdı. Çünkü maçın bu kadar pozisyonlu ve gollü geçmesinin sebebi savunmalar.
SEYİRCİ GOL İSTİYOR
Fatih Terim kendi savunmasından şikâyet ediyor ama bunlar olsaydı Fatih'in savunması kim bilir ne olurdu!
Ama işte bir şey ortaya çıktı ki; futbol meraklısı, futbol seyircisi ister stadyumda olsun ister televizyon başında olsun gol istiyor.
Öyle ya da böyle gol olsun. Onun hatası, bunun hatası umurumda değil, gol istiyor.
Beşiktaş-Bursa gibi üst düzey bir maçta 3-3 iyi bir skor, keyifli bir skor. Maçın özellikle ikinci yarısını büyük bir zevkle izledim ki duygusal olarak benimle hiçbir alakası yok. Ne Beşiktaş ile ne de Bursa ile...
Röportaj: Bülent CAN