Kendisiyle hesaplaşmalı
Yanında hatalarını söyleyecek birisi yok. İç konuşmasını yapar, 'Ben nerede hata yaptım' sorusuna cevap verirse Galatasaray gruptan çıkar
- Futbol Haberleri
- 25 Ekim 2012, 22:30:33, Güncelleme: 26 Ekim 2012, 00:48:29
Cluj maçının ardından, Manchester United-Braga karşılaşmasının sonucunu öğrenmek için NTV Spor'u açtım. Tam o sırada orada 'Yorumcu' diye biri konuşuyor. "İkinci yarı Galatasaray'ın oynadığı oyun doğruydu" dedi! Senin anladığın futbol buysa eğer seni 'Yorumcu' diye NTV'ye çıkaranlara yazıklar olsun.
45 dakika doldur boşalt oynayan, 73 tane rastgele orta yapan bir takım için sen "Doğru taktik" diyorsan sen git kardeşim.
Adamın futbolun F'sinden haberi yok ve bu adam böyle lacileri giymiş stadyumda öyle oturuyor, maç görevlisi...
NTV'nin yorumculardan bir tanesi...
Vay anasını ya! Türkiye'de kimler yorumcu oluyor.
Karşısında oturanlardan kimse demiyor ki 'Sen ne diyorsun ya!' Ben orada olacağım da benim önümde birisi bunu diyecek? Yorumcunun kralı, Rob Hughes olsa boğazına sarılırım, 'Sen ne diyorsun ya! Geri zekalı mısın' diye!
73 tane doldur yapmak, nasıl iyi futbol oluyor? Senin havadan üstünlüğün olur, 10-15 tane doldurur, kafaları da senin vurduğunu görürsün, 'Şimdi kaleyi tutmuyor öbüründe tutar' dersin.
Ama hayır! Vuruyorsun, vuruyorsun armut gibi adamlara, vuruyorsun.
Vuruyorsun armut gibi adamlar topluyor ve bu oyunda ısrar ediyorsun ya!
Burak'ın golü tamamen tesadüf ve dikkatli de bakarsan fauldür. Çünkü rakibin omzuna basarak yükseliyor.
Ama hakem iyi Galatasaraylıydı o gece... "Bütün koşullar Galatasaray'ın aleyhineydi" derken bir tanesini ayırmak gerekiyor. Hakem Galatasaray'ın lehineydi.
Öyle penaltıyı kimse vermez.
Kırmızı kart doğru, hiç itirazım yok. Bizim hakemlerimize örnek olacak cinstendi. 'Ben bu adama üç dakika evvel sarı kart çıkarttım' deyip üç dakika sonra kırmızı çıkartan Türk hakem yok. Ama adam, bütün olayları bağımsız olarak değerlendiriyor. 'Bu hareket sarı kartlık' tak. 'Efendim maçın 30. saniyesi...' Olsun! 'Efendim üç saniye evvel birinci sarı kartı gösterdin.' Olsun! Ceza neyse o, bunun dakikası, saati, süresi, daha evvel kartı var mı, yok mu; yok.
Çok önemli bir gösteriydi, o kırmızı kart gösterisi. Ama o kırmızı kartı gösterecek hakemin olması da Galatasaray'ın şansıydı.
Çünkü benim bildiğim yabancılar da dahil 100 hakemden 99'u o kırmızıyı göstermez. İkinciyi geçiştirirdi şöyle ya da böyle... Olmadık penaltı verdi, cart diye kırmızıyı çıkarttı...
Yani ısmarlasan böyle hakem bulamazsın.
TAKIMI EMANET EDERİM
Belki biraz da Hamit'i de konuşmak lazım. İyi oynuyordu ama ilk yarı bitmeden kenara alınınca 'Sakatlandı mı?' acaba diye düşündük.
Terim "Taktik değişiklikti" diyerek memnun kalmadığı için kenara aldığını söyledi. Doğru bir tercih miydi?
Hamit kasığından sakatlandı bir evvelki pozisyonda...
10 dakika kadar evvel onu gördük ama ondan sonra Galatasaray'ın en iyi adamlarından biriydi.
O ağır sahayla mücadele edebilen, top sürebilen, şut atabilen, pas verebilen bir oyun sergiliyordu ve koşarak çıktı oyundan... Sakat gibi değildi.
Hamit'in 'niye çıkarıldığını' anlayamadım.
Ama diyorum ya Fatih hocamın bazı tercihlerini anlayamıyorum. O sahaya basabilen Hamit, taktik gereği oyundan çıkarılıp, taktik gereği o sahaya ayak basmaması gereken Emre oyuna sürülüyorsa ben futbolu anlamıyorum.
Çünkü Fatih Terim'in futbol bilgisine de, hocalığına da saygım çok büyük.
Bugün Galatasaray'ın başında olsam göreve getireceğim adam Fatih Terim'dir.
Hiç tereddüt etmeden... O zaman Fatih Terim'in bir bildiği var ama ben anlamıyorum. Çünkü ben bu Galatasaray'ı A'dan Z'ye eleştiriyorum, kalecisinden başlayarak... Neticeler de meydanda.
Şu ligde Galatasaray'ın şu anda 9-10 puan önde olması lazım. Bu kadar kötü bir ligde, şampiyonluğunu ilan etmesi lazım. Galatasaray'ın haline bak! Averajla lider. Arka arkaya puan kaybediyor, ligde 3 maçta 7 puan kaybetti ama hatalar hep aynı...
Fatih Terim 'Ben nerede hata yapıyorum' diye düşünmediği sürece çözüm bulması imkansız. Çünkü bütün teknik direktörler hata yapıyorlar.
Yaparlar. Hatasız bir teknik direktör yok. O zaman her teknik direktör, çalıştığı yerde asırlarca kalır, ölene kadar.
En büyük teknik direktörler işsiz kalıyorlar, hata yapıyorlar. Fatih Terim de yapıyor.
Öte yandan Fatih Terim'in yanında onun hatalarını söyleyecek birisi yok.
O zaman Fatih Terim'in kendi kendisiyle konuşması lazım; 'Biz arka arkaya beş maçta iki mağlubiyet, üç beraberlik aldık. Maç kazanamadık.
Şampiyonlar Ligi'nde Cluj gibi döküntü bir takıma nihayet ilk golümüzü atabildik. Onun için ben bir odaya kapanayım, şu maçların videolarını bir seyredeyim, on saat, on beş saat... Bir kendimle hesaplaşayım.
Kabahat hep takımda mı, hep çocuklarda mı yoksa bende mi?'
KABAHAT EMRE'NİN DEĞİL
Maçın en önemli anında, o berbat sahada Emre çalım atmaya kalkıp topu kaptırınca bizim odadakilerden bir tanesi Emre'ye kızarak fırladı. Yanındaki "Kabahat onda değil ki! Emre'nin onu yapacağını bile bile sen Emre'yi sahaya sürüyorsan; Emre'de niye kabahat olsun?"
Fatih Terim'in 'Ben nerede yanlış yaptım' sorusuna cevap vermesi lazım.
Bu soruya cevap vermesi lazım.
Bu sorunun cevabını verirse Galatasaray bu gruptan çıkar.
USTALIĞI YETERLi
Ben de onu soracaktım. Galatasaray'ın toparlanma, gruptan çıkma şansını nerede görüyorsunuz?
Cluj'u da Braga'yı da rakip sahalarda yener. O zamana kadar Türkiye'ye birinciliği garantilemiş olarak gelecek Manchester United'ı da Türkiye'de yener.
Bu üç maçta 9 puan alır Galatasaray.
Bir tane de elde var 10. 10 puan da yeter Galatasaray'a.
Ama iç konuşmayı yaparsa Fatih Terim... Yapmazsa Avrupa Ligi'ne bile gidemez, dördüncü bitirir. Yelpazeyi görüyor musun; 10 puanla ikinci olup Şampiyonlar Ligi'ne de gider, 1 puanla sonuncu olup Avrupa Ligi'ne de gidemeyebilir.
Bu yelpazenin açık mı, kapalı mı olacağına karar verecek kişi Fatih Terim.
Kendisi ile hesaplaşırsa, 'Ben nerede yanlış yapıyorum' derse çözüm yolu açılır. Fatih Terim'in futbol bilgisi, kültürü, ustalığı, deneyimleri bu çözümü ona verecek güçte... Yeter ki 'Ben nerede hata yapıyorum' desin, öyle sorgulasın maçları...
Muslera nerede hatalı, Selçuk nerede hatalı, Semih nerede hatalı, Melo nerede hatalı değil; 'Ben nerede hatalıyım!'
NİYE SADECE BİR GOL ATTI! '
Ben niye Emre'yi oynattım!' sorusuna cevap vermeli. 'Ben niye iki maçta kurtarıcı diye Yekta'yı oyuna soktum!' sorusuna cevap vermeli. 'Ben niye Gökhan'ı, Ceyhun'u, Çağlar'ı yok ettim!' sorusuna cevap vermeli. 'Ben niye beş maçtır bu takımın olmadığını görüyorum ve hâlâ olmayacak duaya amin diyorum!' sorusuna cevap vermeli. 'Burak gibi, Umut gibi Avrupa'nın en iyi iki golcüsünün, ikisine birden sahip Galatasaray, niye Şampiyonlar Ligi'nde bir tane gol attı?' sorusuna cevap vermeli...
AVRUPALI KAFASI FARKLI
Milli maç öncesi Hamit'in yaptığı açıklamalar dikkat çekiciydi. "Türkiye'de kendimizi geliştiremiyoruz.
Kimse alınmasın ama Akhisar'a iki gol attınmı kral gibisin!" dedi. Kimi hedef aldığı çok konuşuldu ama özünde cesur bir çıkıştı. Siz Hamit'in bunları açık yüreklilikle söylemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hep söylüyoruz; Avrupalı kafası...
Kimse alınmasın. Bizim kafamızla, Avrupa'nın kafası çok farklı... O adam ifade özgürlüğünü sindirmiş. Bunu söylerken, üzerindekilerin, kurumun da bundan alınmayacağını biliyor.
Alman ifade özgürlüğü kafası içinde büyümüş, yetişmiş birisi. 'Ben bu takımın elemanıysam, milli takımın ya da Galatasaray'ın, ikisi hakkında da görüşümü söylerim.' Türkiye'de biz bunları yadırgıyoruz.
Köşemde de yazdım. Almanya'da, milyoner bir ailenin çocuğunu kaçırıyor. 'Polise sakın haber verme... Bana 1 milyon euro ödeyeceksin' diye haber yolluyor. Polisin birinci hedefi çocuğu kurtarmak. Baba, 1 milyon euro'yu götürüyor, polis de uzaktan takip ediyor. Ancak kaçıran çocuğu getirmiyor ve bakıyorlar ki yurt dışına gitmek için bilet alıyor. 'Elden kaçıyor' diye tutukluyorlar ama çocuk ortada yok.
Tutuklamayı yapan komiser, çocuk aç mı, susuz mu, ölüyor mu, belli olmadığı için vakit kıymetli, 'Anlat' diyor ancak yanıt alamıyor. Komiser, 'Sana öyle bir işkence yaparım ki bülbül gibi konuşursun. Onun için kendini tahrip ettirme, anlat' diyor.
Kaçıran üniversite öğrencisi ve itiraf ediyor: 'Ben çocuğu kaçırdım, öldürdüm.
Cesedini de falanca yere gömdüm.' Söylediği yerde ceset bulunuyor ve mahkemeye çıkıyor. 2003 yılında Alman yasalarına göre, 'Çocuk kaçırmak ve öldürmek suçundan' müebbet hapis veriyorlar.
Bir yıl sonra mahkum olan çocuk, komiser hakkında dava açıyor. 'İşkence bir insanlık suçudur. İşkence ile tehdit etmek, işkenceye teşebbüs suçudur.' Bu dava geçen hafta sonuçlandı.
Alman Yüksek Mahkemesi onayladı ve polis mahkum oldu. İşkence yapmadığı halde... Çocuğu kurtarmak için sadece tehdit etmiş. Tehdit dahi işkence suçu... Avrupa'nın kafası bu...
Hamit'in söylediklerini de böyle düşüneceksin.
Amrabat da benzeri bir laf etti. "Biz kolay goller yiyoruz" dedi. "Biz" dedi üstelik çocuk... 'Bizim savunma kolay goller yiyor' demedi! "Biz kolay gol yiyoruz" dedi. Aynı şeyi Fatih Terim de söylüyor. Hakan Balta, Amrabat'a saldırdı.
Fatih'e saldırmaya yüreği yetmeği için... 'Kendisine baksın' diye...
Adam 'Biz' diyor! "Biz, Galatasaray kolay yiyor." Niye üstüne alınıyorsun da birden bire ortaya atılıyor, Amrabat'a saldırıyorsun. Biz alışmamışız.
İnsanların düşündüklerini özgürce söylemelerine alışmamışız. Eleştiriye de alışmamışız. Her şey bir silsile- i meratip (Rütbe derecesi), herkesin yerine göre konuşma hakkı var.
Bu müessesede odacının konuşma sınırı belli, güvenlikçinin sınırı belli, yazı işlerinin sınırı belli, genel yayın müdürünün konuşma sınırı ayrı, patronun konuşma sınırı ayrı... Böyle bir şey yok Avrupa'da... Avrupa'da herkesin konuşma sınırı birbirine eşit.
TERİM'İN EVİNE GİDELİM
O milli takımın, o Galatasaray'ın bir elamanı; orada alınan sonuçlarla ilgili bir fikri var. Niye söylemesin!..
Bunlara alışmamız lazım. 2 Söyledikleri anormal şeyler de değil...
Hayır, anormal de olabilir. 'Yanılıyorsun Hamit' dersin. Bu da en tabii senin hakkın.
Yani Hakan Balta, 'Amrabat kardeşim, yanılıyorsun. Galatasaray kolay, ucuz goller yemiyor' diyebilir. Ama hayır, "Sen kendine bak" diyor. Bu başka bir şey...
Sezon başladığından beri, her hafta burada, Fatih Terimiçin neler söylüyorum, görüyorsun. Hadi kalkalım, gidelim Fatih'in evine, bizi nasıl ağırlayacak, göreceksiniz. O ayrı bir şey...
Fatih orada görevini yapıyor, ben de burada görevimi yapıyorum. İkimiz de bunun bilincindeyiz. Bu da dostluğumuza halel getirmiyor.
Galatasaray yazısının çıktığı bir gündü... Bebek'te yol kenarında yemek yiyorum. Telefon, baktım Fatih Terim... "Eee, tamam, fırça atacak!!" dedim. "Buyurun hocam", "Afiyet olsun..." "Hocam buradan mı geçiyordunuz?" dedim. "Oradan geçmem şart değil, bizim de her tarafta adamlarımız var" dedi. Gülüştük, kapattık ve benim masamda oturanlar inanamadılar. "Sen bugün ne biçim, zehir zemberek giydirmişsin.
Böyle şakalaşıyorsunuz!"
O başka iş...
Bu düzeye gelmemiz lazım.
İfade özgürlüğünün hazmedilmesi bu...
Ama o düzeye gelemiyoruz.
ŞENOL'A HİÇ YAKIŞMADI
Trabzonspor, Beşiktaş karşısında öne geçmesine karşın bunu değerlendiremedi. Güneş maç sonunda biraz da öz eleştiri yaparak "Demek ki oyuna aldığım oyuncular yanlışmış" değerlendirmesi yaptı. Siz katılıyor musunuz, Trabzon'un hatası neredeydi?
Şenol Güneş, çok yanlış bir konuşma yapmış. Milli takım düzeyinde hocalık yapmış, yıllardan beri Trabzon'u yönetmiş bir kişinin, kendi futbolcularını hedefe koyması çok yanlış bir şey. Güya kendini eleştiriyor, "Oyuna sonradan soktuklarım takıma katkıda bulunamadı. Demek ki tercihim yanlıştı" diyor. Yani 'Ben iyi hocayım, bunlar kötü oyuncular!' Bu Şenol'a hiç yakışmayan bir laf! Kimi hedef gösterdiğini de ben biliyorum. Volkan Şen'i hedef gösteriyor açıkça...
VOLKAN'I DÖVEBİLİRLER
Volkan Şen oynadığı 16 dakika içinde, 'Bu adam niye maçın başından itibaren oynamıyor' dedirtti. Gol kaçırdı ama oradaydı. Gol pozisyonunun içindeydi, yaratan adamdı. Beşiktaşlı Olcay gibi... Sol kanatta tek başına müthiş akınlar yaptı. Ama sen uzun zamandır oynatmadığın, kenarda körelttiğin bir adamı son 15 dakikada oyuna alırsan, o adam bir de kendini göstermek için ekstra stresle oynar, ekstra gerilim, ekstra baskı ile oynar. Volkan Şen, Şenol Güneş'in Beşiktaş karşısında sahaya çıkardığı takımın ilk 11'inde rahatlıkla oynar. Bu adamda bir şey var. Ona itirazım yok. Bursaspor'da da Ertuğrul Sağlam bunu istemedi. Şimdi de Şenol Güneş... O zaman almasınlar, atsınlar takımdan!.. Hele de Trabzon gibi bir şehirde seyirciye, camiaya hedef göstermek dünyanın en yanlış şeyi... Dünyanın en fanatik taraftarları orada... Tribünlerde artık tel örgü de yok. Yarın Trabzon maçında üç tane kendini bilmez, sahaya inip, Volkan'ı döverse ne olacak! Hedefin o olduğu belli çünkü... Şenol Güneş fevkalade olgun bir havaya girmişti. Örnek bir duruma geliyordu, bu demeci okuyunca çok şaşırdım. Hiçbir hoca, sebep ne olursa olsun, kendi futbolcusunu hedef göstermez. Böyle bir şey olmaz. Hocalığa yakışmaz.
Röportaj: Bülent CAN
DİĞER HABERLER
-
FIFA kokartlı Türk hakem Halil Umut Meler, Suudi Arabistan Pro Lig'de Al Shabab ile Al Hilal mücadelesini yönetecek. -
Malta Futbol Federasyonu Başkanı Bjorn Vassallo, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı İbrahim Ethem Hacıosmanoğlu'nu makamında ziyaret etti. İşte detaylar... -
FIFA kokartlı Türk hakem Halil Umut Meler, Suudi Arabistan Pro Ligi'nin 12. haftasında 30 Kasım Cumartesi günü oynanacak Al Shabab-Al Hilal karşılaşmasını yönetecek.