* Barcelona-Real Madrid maçı Messi- Ronaldo kapışmasına sahne oldu. İki takımın ortaya koyduğu mücadeleyi ve futbol kalitesini nasıl buldunuz?
Fenerbahçe-Beşiktaş maçının ardından İspanya Ligi'ndeki iki maçı izledim. Önce Barcelona-Real Madrid, şu anda Avrupa'nın en iyi ligi olarak kabul edilen La Liga'nın iki dev takımının... Arkasından Atletico Madrid-Malaga... Atletico Madrid ikinci, Malaga üçüncü... İspanya Ligi'nin ilk 5 sırasındaki takımları birbirlerine karşı izledim. Türk futboluna haksızlık ediyoruz. Dünyada futbol çok gerilerde...
Barcelona-Real Madrid maçı El Clasico ise eğer!.. Barcelona-Real Madrid maçı, Fenerbahçe-Beşiktaş maçından çok az ilerideydi. Bu kadar kötü Barcelona-Real Madrid maçı izlediğimi hatırlamıyorum.
Atletico Madrid-Malaga maçında iyice sıkıldım.
* Emre ve Arda'nın performansı için neler söyleyeceksiniz?
Emre iyiydi ve Simeone onu 'niye oyundan aldı' anlamadım! Takımın 40 yıllık oyuncusu gibi, fevkalade uyumlu oynuyordu ve iyi de oynuyordu.
Öteki taraftan ben, NTV'nin yerinde olsam Murat Kosova'ya maç anlattırmam. Basketbolda, atletizmde hayran olduğum Murat Kosova garip saplantılar içinde...
Madrid'in iki numaralı takımında, İspanya Ligi'nin ikincisinde o gece iki Türk futbolcusu birden oynuyor, yan yana; Galatasaray'ın yıldızı Arda ve Fenerbahçe'nin yıldızı Emre...
DAYISINI ÖĞRENDİK
Bütün maç boyu 'İkisi aynı takımda oynuyor' diye bir cümle duymadım. 'Sayın seyirciler bu Atletico Madrid, İspanya ikincisi ve bu takımda iki Türk yan yana oynuyor' lafını hiç duymadım, Camacho, Malagalı, 22 yaşındaki bir futbolcu... Kayınvalidesi kim, dedesi kim, dayısı kim, hangi mahallede doğmuş, nerede büyümüş her şeyi anlattı. İnanamıyorum!
Kafasına birini takıyor Murat Kosova, durmadan onu anlatıyor.
Yahu bu Türk televizyonu sen Türk spikerisin, orada da iki tane Türk oynuyor!
Bana bunun heyecanı, bunun keyfini, bunu gururunu yaşat. Üstelik Atletico maçı kazanıyor.
Anlatıyor anlatıyor Malaga'yı anlatıyor, anlatıyor anlatıyor Camacho'yu anlatıyor. Malaga'nın bütün adamlarını ezberledik. Ne müthiş, ne büyük adamlarmış. Antrenörü nasıl bir deryaymış. Banane Malaga'dan!.. Türkiye'de bir daha kim seyreder Malaga maçını? 'Atletico ile oynuyor' diye seyrediyor herkes... Bu nasıl toplumdan kopuk, bir spikerliktir!
Galatasaray-Braga maçını Portekiz'e anlatır gibi anlattı, Atletico Madrid-
Malaga maçını da Malaga'nın özel spikeri gibi anlattı! Murat Kosova kardeşim 90 dakikayı yeniden izlesin. Eline de bir kronometre alsın ve Camacho'yu anlattığı bölümlere süre tutsun.
Camacho'yu pazarlayan böyle konuşamaz!
Tekrar söylüyorum; Fenerbahçe ve Galatasaray'ın kaptanları o maçta yan yana oynuyorlar. O iki kaptan bir hafta sonra milli takımda beraber oynayacaklar; 'Niye acaba Abdullah Avcı veya Okan Buruk gidip o maçı izlemiyor' diye düşünüyorum. 'Maç spikerinin bunu sorması lazım' diyorum ama o spiker Arda ve Emre'yi izlemiyor; Camacho ile Cruz'u anlatıyor!
Murat Kosova'nın belli bir takım hayranlıkları olabilir, hepimizin var ama sen maçı Türk izleyicilere anlatıyorsun.
Böyle de bir fırsat her zaman ele geçmez. İspanya Lig ikincisinin maçı ve iki Türk oynuyor. Türkiye'nin en popüler iki Türk oyuncusu oynuyor.
Halit (Kıvanç) ağabey o maçı anlatacaktı ve bak nasıl anlatacaktı. Orhan Ayhan anlatacaktı o maçı ve bak nasıl anlatacaktı. Bunlar açıyorlar interneti, oradan bir sürü şeyi ezberliyorlar, belki de önlerinde duruyor zaten, o kadar şeyin kafada durmasına imkan yok! Tıklıyorlar ve oradan okuyorlar!
Camacho'nun yedi sülalesini öğrendim!
Banane ya!.. Kim merak edecek Camacho'yu? Bir maç evvel spikerler, Messi'yi, Ronaldo'yu bu kadar anlatmadılar! Baştan bir cümle, 'Bu Atletico Madrid altyapısından yetişmiş, şimdi eski takımına karşı oynuyor.' Tamam.
Geçti gitti... Kafamıza vuruyor, vuruyor. 'Anladınız mı ey geri zekalı seyirciler...
Bu Camacho, Atletico Madrid'in altyapısından yetişti! Bu stadı iyi bilir, Calderon... Burada yetişti!' Yeter ya... Ahmak değiliz ya!..
Maçı anlatanların, maçı yayınlayanların, kime anlattığına dikkat etmesi gerekiyor.
Bir örnek daha vereceğim; bu defa Digiturk...
Eskişehir maçında televizyonun başında olanların 'Yüzde 90'ı Galatasaraylı' desem çok mu abartmış olurum?
Hayır...
ÇİM SULUYORDU
Maçtan bir saat evvel Arena'da maç yayını başlıyor. Galatasaray her maç öncesi, yaşayan ya da yaşamayan bir büyüğünü anıyor ve bir plaket veriyor.
Çok hoş bir gelenek. Keşke bütün kulüplerimiz yapsa bunu... Sadece futbol değil, her branşta...
Bu haftanın ödüllüsü doktor Ali Uras'tı... Galatasaray'ın en saygın başkanlarından bir tanesi... Galatasaray'a en çok hizmet etmiş başkanlarından bir tanesi... Florya'yı yaratan adam...
O tarlayı, bugün Galatasaray'ın yuvasına çeviren adam... Gözümle gördüğüm sahnelere anlatıyorum: Elinde hortum, ayağında çizmeler çim suluyordu Florya'da... Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığı da yaptı.
Digiturk, Ali Uras'ın plaket töreninde yayını kesti. Kimdir, nedir, tanımıyorum, üç tane adama bağlandı! Benim evde maçı seyretmeye gelmiş 10 kişi var ve onlardan bir kişi dinlemiyor bile... Öyle de adamlar...
iKi KRiTER VAR
* Maçı yorumluyorlar...
Güya olacak maçı yorumluyorlar!
* Ali Uras önemsiz!..
Evet... Koca Digiturk'te bir kişi 'Ne halt ediyorsunuz!' demiyor. Hadi burada kestiniz, kayıt var. 3-4 dakika sonra özet verin.
Her yayıncı kuruluşun yorumcuları vardır. Bu maçlarda yorumcu olmak için iki özellik aranır!
1- Senin o spor dalıyla ilgili bilgine kimsenin itirazı olmayacak. Galatasaray-Eskişehir maçı oynanıyorsa 'Bu adam Galatasaray'ı, o adam Eskişehir'i iyi bilir' denilecek adamlar olacak. Futbolu iyi bilir değil. O günkü maç özelini yorumlayacak çünkü... Orada genel bir Türk futbolu toplantısı yok. Galatasaray-Eskişehir maçı... 'Eskişehir'de şunlar şunlar eksik, bu eksikler, şöyle şöyle etkiler. Buna karşılık Ersun Yanal'ın bulacağı önlemler şunlardır' derse eğer o yüzde 90 Galatasaray seyircilerinden biri olan Hıncal Uluç'u ilgilendirir.
Adam rakip hakkında bilgi veriyor çünkü...
Aynı durumda da birisi Galatasaray'ı konuşur. Yani futbol uzmanı artı Galatasaray uzmanı... Birinci özellik bu... Bu özellikte adam kolay kolay da bulunmaz. Bulduğun zaman da pahalı olur.
2- Dünyanın her yerinde geçerli olan genel kuralı söylüyorum; popüler olacak. Seyirci baktığı zaman 'Bu nereden çıktı?' demeyecek.
Olimpiyat yayınlarına 100 milyon dolar verdi Amerikan televizyonu NBC... Her spor dalında o sporun bir uzmanı vardı yorumcu, bir de herkesin tanıdığı popüler bir adam vardı. Kürek yarışmasını anlattığı zaman Amerikalı, 'Kim bu yorumcu?' demedi. Küreği bilerek izleyen herkes o konuşanları tanıyordu, biliyordu.
HEPER'İ ÇAĞIR
Galatasaray-Eskişehir maçına Galatasaray'ı, Eskişehir'i çok iyi bilen, çok iyi takip eden ve çok iyi analiz eden adam bulamıyorsan o zaman popüler adamları getireceksin.
Mesela Fethi Heper oturacak oraya... 'Fethi gelmiş' diye ben ilgi ile dinleyeceğim.
Eskişehir'de Fethi'yi tanımayan var mı? Profesyonel adam şimdi üstelik...
Galatasaray'ın da tonla popüler futbolcusu, yöneticisi var ve bunlar profesyonel yorumcular da değiller. Rıdvan (Dilmen) 10 milyon dolar ister, etmez onu bilmem ama Fethi Heper'e 'Gel hocam Galatasaray maçında sunuculuk yap.
Sana bir araba gönderiyoruz' desen gelir. Büyük bir masraf da olmaz.
Ama bu organizasyon meselesi...
Ben yaptım oldu ama olmuyor.
SAHADA KARINCALAR YÜRÜYOR
İngiltere Premier Ligi... Onu da Digiturk yayınlıyor. İngiliz yayıncı kuruluşu maç bittiği anda güzel bir iş çıkartıyor.
Maç sonunda saha içi en dramatik, en insancıl duyguların yaşandığı yerdir. Bir kazanan, bir kaybeden var. Hemen yakın çekime girer Premier Lig yayıncısı ve orada futbolcuları görürsün.
Ağlayanı da görürsün, sevineni de görürsün, sarılanı da birbirine ters ters bakanı da görürsün. O duygusal anı yaşarsın.
Lig TV ne yapıyor?
* Reklam giriyor.
Hayır önce donmuş bir ana kameradan tüm sahanın görüntüsü... Karıncalar yürüyor yeşillikte. 30 saniye kadar böyle genel çekim. Karıncalar görüyorsun sadece... Kimsenin duygusunu gördüğün yok ve hemen arkadan reklama giriyor ve bitiyor.
* Reklam girdiği anda da birçok kişi televizyonun başından kalkıyor ya da başka bir kanala geçiyor.
Maçın arkasındaki en güzel şeyler yok. Maç sonuna reklam verenler geri zekalı... Hiç kimsenin izlediği yok. Baksınlar reytinglere... İngiliz yakın çekim saha içinde yaşanan duyguyu veriyor. Sen de ver.
Arkadan reklama gir, reklamdan sonra maçın gollerini ver. Ben bileyim maçın golleri tekrar verilecek.
Reklama gir ardından maçın beş dakikalık küçük bir özetini ver. Maçın istatistiklerini ver. Ama böyle bizimkiler gibi aptalca istatistikler değil. Maçı analiz eden gerçekçi istatistikler binecek oraya... 'Galatasaray yüzde 68 topa hakim.' Hiçbir halt ifade etmiyor o istatistik.
Galatasaray yüzde 68 topa hakim ama yüzde 68'in yüzde 68'i Galatasaray yarı sahasında... Bunu verirsen o istatistik bir şey ifade eder. BBC'de o var. Oyun nerede oynanmış.
Yeşil sahayı koyuyor, top Galatasaray'da iken 'nerede oynandı' görüyorsun, top Eskişehir'deyken 'nerede oynandı' oyun görüyorsun. 'Yüzde 68 Galatasaray'da', Eskişehir sahasında top yok.
Hepsi bu!
G.SARAY'I ÇÖZMÜŞ
Türk medyası, Braga hocası Peseiro'nun maçtan sonraki sözleri üzerinde fazla durmadı. Adam diyor ki "Galatasaray kendi aralarında, kendi sahalarında top çevirmeye çok meraklı...
Sakın üzerlerine gitmeyin, bırakın çevirsinler." Çünkü deplasmanda oynuyoruz. Beraberlik bizim için iyi sonuç. Biz koşup vakit çalmaya uğraşacağımıza adamlar kendi kendilerine vakitlerini ziyan ediyorlar. Bırakın edebildikleri kadar etsinler. Orada hata yapıp topu kaptırırlarsa işte o topu iyi kullanmamız lazım. Bütün maç felsefem bu..."
Üç tane Galatasaray maçı seyretmiş, görmüş durumu. Kabak gibi meydanda... Aynen Braga hocasının lafları, gazetelerde okuyun. Bütün maçı Galatasaray oynadı, adamlar iki kaptıkları topla iki gol attı. İstatistik böyle vereceksin.
LAF OLSUN DİYE İSTATİSTİK VERİYORLAR
En çok koşanı veriyorsun en az koşanı da ver göreyim. Ya da hepsini ver, ne olacak! Beşer beşer sırala...
Kalecileri sayma yirmi kişi oynuyor zaten... 'Laf olsun' diye istatistik veriyorlar. Onun için de istatistiğe de kimse bakmıyor.
MAÇ SONRASI ÇÖPLÜK
Sonra reklama gireceğim.' Adam bilecek ki golleri seyredecek; sonra reklama gireceğim. Adam bilecek ki maçın bütün önemli anlarını seyredecek, sonra reklama gireceğim.
Adam bilecek ki maçın en güzel istatistikleri verilecek.
Kim bırakıp gider televizyonu!.. 'Ver bakalım hemşerim paraları' diyeceğim.
Şimdi maç sonrası çöplük...
Devre arası da öyle değil mi? Devre arasını izleyen kaç kişi var? Açıklasınlar reytingleri!.. O devre arasında insanlar niye reklam veriyorlar, anlamıyorum. Kimse seyretmiyor!
Hemen Lig TV'nin bir altı, bir üstü spor kanalları dolu. Dolaşmaya başlıyorsun.
Televizyonun başında sporseverler oturuyor. Adam üşeniyor mu bir tane tıklamaya... Oturup orada aptal gibi reklam seyredeceğine...
40 TANE REKLAM ALMA
Verirler insanlar. Çünkü işe yarayacak o reklam... Şimdi devre arası boşa reklam, maç başlamadan ilk on beş dakikası boşa reklam. Çünkü ezber biliyoruz, o on beş dakika reklam var. Herkes başka kanal seyrediyor, maç başlama vuruşu yapılırken kanala dönüyoruz. Oraya üç tane reklam koy, üç tane. 30 reklamın parasını o üç reklamdan al...
Yayıncı kuruluşlarımız ne yazık ki 'yayıncı kuruluş' olmanın ne demek olduğunun farkında değiller.
Röportaj: Bülent CAN