* Kadıköy'de şampiyonluğu ezeli rakibi Galatasaray'a kaptıran Fenerbahçe, 29 yıl sonra Türkiye Kupası'na uzanarak moral buldu.
* Galatasaray maçındaki Fenerbahçe ile Bursa karşısındaki Fenerbahçe arasında nasıl bir fark vardı?
Galatasaray 90 dakika boyunca Fenerbahçe'nin istediği futbolu oynadı. Fatih Terim böyle bir riski nasıl göze aldı; hâlâ anlamış değilim. Nitekim son dakikada kaçan gol yenilgiye neden olabilirdi. Orada kurtarma falan yok. Olmadı.
Maçın kırılma noktası Dia'nın atılması...
Dia, Galatasaray'ın sol kanadını perişan ediyordu. Kendini attırdı. Ortada kırmızı kart görmesini gerektiren bir pozisyon da yoktu. Buna rağmen son dakikada yine mutlak bir gol kaçırdı Fenerbahçe...
Tabii Türkiye'de kazanmak 'her şey' demek olduğu için!.. Geri kalanlar siliniyor.
Fenerbahçe'nin en zayıf yanı savunması, en kuvvetli yanı forveti...
Bunu artık ezberledik. Buna rağmen Fatih Terim oyunu Fenerbahçe'nin zayıf olduğu yerde değil, en kuvvetli olduğu yerde oynamayı tercih etti.
METİN OKTAY 4 GOL ATTI
* İkisi arasında bir karşılaştırma yaparsanız; Kadıköy'deki şampiyonluk mu, Fenerbahçe'nin 6-0'lık galibiyeti mi önemli?
* Aslında herkes kendi tarafından bakıyor.
6-0 her zaman kalacak. 5-0 da hâlâ duruyor.
Metin Oktay'ın tek başına 4 gol attığı maç orada duruyor. Ama o senenin şampiyonu Fenerbahçe'ydi. Onu kimse hatırlamıyor.
* Galatasaray'ın şampiyonluk sevinci kısa sürdü gibi... Pazar günkü kutlamalar fazla ses getirmedi. Sokak ve caddelerdeki bayrakların azlığı da dikkat çekici... Bir coşku eksikliği görüyor musunuz?
Onun için Yıldırım Demirören'in kupayı fırlatması gibi; kutlamaları da Galatasaray öyle yaptı. Ama gerçekten coşku yansımıyor.
KİMSENİN İÇİNE SİNMEDİ
Mesela Alkent'te bir tane Galatasaray bayrağı gördüm. O da kısa, küçük bir bayraktı. Yukarıdan aşağıya asılmış büyük bayraklar yok. Neden; çünkü bu seneki lig kimsenin içine sinmedi. Kim ne derse desin. Fenerbahçe şampiyon olsaydı başkaydı anlamı... 'Biz her şeye rağmen şampiyon olduk' diye bir anlamı olacaktı. Galatasaray'ın şampiyon olduğu lig, dandik bir lig. Ben Galatasaraylı'yım mesela sevinmedim.
Biz lig başından itibaren A Haber'de program yaptık. Haşmet Babaoğlu, Mehmet Arslan, Erdoğan Aktaş ve ben lig haftası kadar program yaptık.
40 hafta... Bir dakika herhangi bir maç konuşulmadı. 40 hafta boyunca bu ligle ilgili bir tek maç, bir tek an, bir tek pozisyon konuşmadan futbol programı yaptık. Kimse de bize mail atıp, mesaj atıp, telefon edip, 'Kardeşim, siz ne konuşuyorsunuz!' demedi.
* Türkiye Kupası seremonisinin ardından Demirören, Galatasaraylıların hedefi haline geldi. "Kupayı Galatasaray'a atar gibi verdi" şeklinde eleştiriler vardı. Siz iki töreni karşılaştırdığınız da bir farklılık görüyor musunuz?
Çarşamba akşamı Fenerbahçe'nin madalyalarını ne kadar keyifle taktığını gördük.
Beşiktaş'tan 'Yeter' diye uzaklaştırılan Beşiktaş camiasını kaybeden, Galatasaray camiasını da kaybeden Yıldırım Demirören; yakın gelecekte Fenerbahçe'ye kaydını yaptırırsa hiç şaşırmam.
MUCİZELERE BIRAKTI
* Chelsea, Şampiyonlar Ligi kupasını kaldırdı. İyi oynayan ve istekli görünen taraf Bayern Münih'ti ama penaltılar sonucu kazanan Chelsea oldu.
Dortmund'un beş attığı, bu sezon futbolun 'f'sini oynamayan Bayern Münih'e karşı böylesine bir savunmayla ortaya çıkıp, rahatça kazanabileceği bir maçı mucizelere bırakmasına inanamadım. Ama mucizelerin hepsi Di Matteo'nun tarafındaydı.
Ben o gece Bayern'li olsam 'eve nasıl dönerdim' bilmiyorum.
İki dakika kala, 88'de golü ye, çık uzatmaya penaltı kaçır, karar penaltılarına 2-0 önde girdikten sonra arka arkaya son iki penaltıyı kaçır!
Bu kadar arka arkaya gelir mi ya!
Diyorlar ki 'futbolun ilahları yok.' Var! Futbolun ilahları yukarıda oturup tavla oynuyorlar aralarında, aşağıda da 'Şu kazansın' diyorlar.
İnanılır gibi değil. Chelsea, Bayern'i ezerdi; işi tesadüflere bıraktı.
Fatih Terimyönetimindeki Galatasaray bu Fenerbahçe'yi rahat yenerdi!
Yukarıdakiler tavla oynuyor aralarında, aşağıya işaret yapıyorlar.
Aklım almıyor!..
OLİMPİYAT'TAN VAZGEÇMELİYDİK * "UEFA izin verirse" dediniz. Şike soruşturmasıyla ilgili ağır bir ceza mı bekliyor musunuz?
Bütün bunlar dururken kendini FIFA başkanlığına hazırlayan Platini, Türkiye'ye bu ödünü verir mi? Ama haber alma kaynaklarının çok iyi olduğunu gayet iyi bildiğim Hürriyet Spor Müdürü Mehmet Arslan her hafta bizim A Haber'de "UEFA kesin ceza vermeyecek" diyor. 'Neye dayanarak' diyor bilmiyorum ama Mehmet Arslan'ın da sözü bu...
* Türkiye'nin en büyük favori olduğu 2020 Avrupa Şampiyonası organizasyonu için UEFA adaylık süresini uzattı. Platini'nin destek sözü vermesine karşın Türkiye'nin adaylığını görmezden gelmesi bir mesaj mıdır?
*Sizce vazgeçmeli miydik?
BEŞİKTAŞ DOĞRUYU BULDU
* Beşiktaş Tayfur Havutçu ile yollarını ayırdı. Daha önce Carvalhal'in sözleşmesini feshedip Havutçu ile anlaşılmıştı. Şimdi de yeni bir karar ile Havutçu ile yollar ayrıldı. Yönetimin bu kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu Carvalhal de değildi, Tayfur da değildi. Camiayı da heyecanlandıracak bir isim lazım.
Ben olsam Carvalhal'i sezon sonuna kadar tutardım, doğrusu oydu.
Sezon sonunda da 'Teşekkür ederiz' diye el sıkışırdım. Tayfur'u da spor direktörü olarak yerinde tutardım. Ama Carvalhal'i kov, Tayfur'u getir; ondan sonra Tayfur'u da gönder... 'Yeni gelen hoca bu yönetime nasıl güvenecek?
Bir soru işareti var şimdi!..
ELAZIĞSPOR BENİ ÜZDÜ
* Süper Lig'e çıkan iki takım belli oldu. Elazığspor ile Akhisar Belediye lige yeni bir renk getirir mi?
Yani başlarında Bülent Uygun olduğu için Elazığ'ın gelmesine üzüldüm açıkçası.
BiRiNCi TURDA ELENiR
* Bol tartışmalı ve gergin bir sezonu geride bıraktık. Yeni sezondan beklentileriniz neler? Play-off sistemi devam etmeli mi?
Ama Türkiye'de bu işleri yayıncı kuruluş düzenlediği için... Hele bir de Yıldırım Demirören gibi bir başkan olduktan sonra her şey olabilir. Onun için benim gelecek sene ile ilgili fazla bir umudum da yok.
Gelecek seneyle ilgili kafamda bir tek şey var; Galatasaray, UEFA izin verirse, Şampiyonlar Ligi'nde nasıl oynayacak?
Şampiyon olan bu Galatasaray, birinci turda elenir. Çünkü kadrosu çok kötü Galatasaray'ın... Fatih Terim'in en büyük başarısı aslında bu...
Tamamen yepyeni bir kadro ve tamamen ucuz futbolculardan kurulmuş bir kadroyu şampiyonluğa taşıdı.
Kahramanı Melo olan bir takım!
Melo, İtalya'dan kovulmuş. 'Yılın bidonu' seçilmiş, yeteneksiz. Hırsından başka bir özelliği yok.
KEİTA ÇAPINDA BİRİSİ YOK
Şu anda Muslera'nın dışında Galatasaray'ın bütün yabancılarının gittiğini duysam; 'Vah onun yeri nasıl dolacak' diye üzülmem. Şu kadroda beğenmediğimiz, kovduğumuz Keita yok. Keita çapında bile bir adam yok.
Elmander ne, Milan Baros ne!..
Galatasaray'ın çok ciddi, iyi futbolculara ihtiyacı var. Bunun da iki yolu var:
1- İyi para verip, hazır, iyi adamlar alacaksın.
2- İyi izleyicilerin olacak, daha dünyanın keşfedemediği geleceğin yıldızlarını bulup getireceksin.
Şimdi bakıyorum; Galatasaray İstanbul Büyükşehir Belediyespor'un bulduğu yabancıları bulamıyor. Webo ile Doka gibi adam Galatasaray'da var mı? 'Büyük futbolcu' demek 'iyi futbolcu' demek:
1- Oynadığı futbol sana zevk verecek.
Yani 'Hadi Özge, hadi Bülent bu akşam Galatasaray'ın maçına gidelim, şu adamı izleyelim' deyin bakalım bana...
İçinizde izleme arzusu veren bir kişi var mı bu kadroda? Avrupa şampiyonu takımda kimi izleyeceğimizi bilemezdik. Onun için Avrupa şampiyonu oldu o takım.
2- Her şeyin bittiği anda ortaya çıkıp, takımı ve maçı kurtarabilecek adam olacak. O var mı Galatasaray'da? Mesela 85 dakika yatıp 2 dakikada Fener'i kurtaran Alex var mı?
Seyre değer adamın yok, tek başına maçı kurtaran adamın da yok. Bu takım nasıl oynayacak Şampiyonlar Ligi'nde?
Dört beş tane hikâye; Galatasaray'ın en az altı çok iyi transfere ihtiyacı var.
Ya parayı bastıracaklar ya bulacaklar, keşfedecekler. Böyle bir görüntü de şu ana kadar yok.