* Zokora'ya ırkçı ifadelerde bulunmakla suçlanan Emre, Yobo ile birlikte basın toplantısı düzenledi. Yobo arkadaşına destek verirken, Emre o toplantıda "Söylemiş olabilirim" sözünü, "Söylemedim" olarak düzeltti. Bu değişikliği neye bağlıyorsunuz?
Ama ırkçılığa girdiğin andan itibaren 4 haftadan, 8 haftaya gidiyor. Avrupa'da kariyerin biter.
Irkçılık, Avrupa'nın en hassas olduğu konulardan bir tanesi... Daha evvel İngiltere'de bulaşmışlığı var. Bir de Türkiye'de ceza alırsa, ırkçılık yüzünden, Emre biter.
Yobo şov. Çünkü Yobo, İngiltere'de kavga ettiği adam. Yobo'ya da 'Emre'yi en iyi sen savunursun' dediler.
Önemli olan o değil. Emre o lafı etmiş de olabilir. Hakaret sözcüğü; 'Nigger.' Nigger; Amerikan argosunda, 'Pis zenci' demek. Amerikan argosunda 'Zenci' demek hakaret değil, 'Siyah' demek hakaret değil. Nigger sözcüğü türetilmiş bir laf. 'Aşağılık zenci, pislik' anlamında...
O yüzden 'Nigger' ırkçı bir laf.
Emre, böyle bir kasıtla lafı etmiş olamaz. Emre hakikaten ırkçı bir kişi değil. Özel yaşamında hatta örnek bir adam. Magazin sayfalarında Emre'nin bir tane ters haberini okudunuz mu?
Emre'nin gözüktüğü fotoğraflar karısı ve çocuğuyla gezmeye çıktığı anlar...
Bunun dışında başka bir hayatı yok. Bu kadar sakin, bu kadar örnek bir adam ama sahada bir canavar.
MİLLİ TAKIM KAPTANI YAPTIK
Kendisi saha kenarında tedavi görürken, karşı çaprazda bir olay oluyor; fırlayıp oraya koşuyor. Hakemin yakasına yapışmaya...
Öylesine gözü dönüyor. 'Öfke yönetimi, öfke kontrolü' diye bir bilim dalı var. Emre'nin bu tedaviye ihtiyacı var. Biz onu zerre kadar tedavi çabası göstermiyoruz. Tam tersine maçta yaptığı hareketlere hakemler kart çıkartmıyor. Medya göklere çıkartıyor, katiyen eleştirmiyorlar. "Bir ben eleştireyim" dedim; Türkiye Futbol Federasyonu aleyhime resmi sitesinde bildiri yayınladı! "Hıncal Uluç, Emre'ye saldırıyor" diye...
Milli Takım Teknik Direktörü Sevgili Fatih hocam en başta, milli takım kaptanı yaptı. Türk gençliğine örnek olarak çıkardı.
O zaman Emre de sahada kendisini kaybetmenin bir marifet olduğunu zannediyor ve bir doktora gidip, 'Bana yardımcı ol' demiyor.
Bunu Fenerbahçe yönetiminin demesi lazım. Bunu Aykut Kocaman'ın demesi lazım. Bu çocuğa profesyonel yardımlazım. Sahada 90 dakika kalsın; her seferinde hakemlerin lütfu ile oynuyor.
Bir günde bir hakem çıkacak...
Biz Emre'yi her türlü canavarlığa teşvik etmişiz. Şimdi Rıdvan efendi, vurun kahpeye!.. Tamam vuralım ama vuracak olan günahsız olsun. Hazreti İsa'nın dediği gibi... Biri desin ki Türkiye'de benim Emre ile ilgili günahım yok. Ben Emre'ye vurabilirim. Hayır hepimiz günahkarız. Bu Emre'yi biz yarattık.
Şimdi adam anlamını hiç kastetmediği bir sözcük yüzünden mahkum olacak. Türkiye'de zencileri aşağılama geleneği yok. Türkiye'de zenciler sevilir. Türkiye'de zenciler sevilir. 'Arap Bacı' dediğimiz tip nedir; evin en sevgili insanıdır. Dadı; çocukları yetiştirir.
Analarından çok onu severler.
Son zamanlarda televizyonların naklen yayınları sayesinde adamların basketboldaki, atletizmdeki, yüzmedeki başarıları yüzünden bir hayranlık doğdu. Bir de cinsel başarıları şehir efsanesi... Kulaktan kulağa anlatılıyor. Bir de oradan hayranlık doğdu.
ARKADAŞLARI DÖVER
Türkiye'de zenci olmak geçerli artık. Aşağılama değil. Amerika'da zamanında ırk ayrımcılığı vardı. Beyazlarla otobüse bile binemezlerdi. Beyazların gittiği lokantaya giremezlerdi. 'Nigger' lafı oradan kalma... Onun için ırkçılık simgesi laf. Hakaret değil, ırkçılığın simgesi...
Ben sana 'Nigger' diyorsam ırkçılık yapıyorum. 'F..k you' diyorsam hakaret ediyorum. Ama 'Nigger' dersem ırkçılık yapıyorum.
Türkiye'de 'Nigger' lafının bir anlamı yok. Duymuş, ezberlemiş, gidiyor. Neden olduğunu bilmeden...
Hele Emre... Fenerbahçe'nin neredeyse yarısı zenci... Sağına bakıyor siyah, soluna bakıyor siyah... Sonra 'Nigger' diye Zokora'ya hakaret edecek öyle mi! Kendi takım arkadaşları döver adamı...
KARİYERİNDE DÖRT RIDVAN VAR
* Emre'nin, Rıdvan Dilmen'in eleştirilerine cevap verirken, kariyer kıyaslamasına girmesi doğru mu?
Rıdvan çok büyük futbolcuydu ama Rıdvan'ın kariyeri olmadı. Milli takımda da olmadı, Fenerbahçe ile de olmadı. Verebileceğinin onda birini vermeden sakatlıklar, bilmem neler; Rıdvan bıraktı. Rıdvan'ın kariyeri ile Emre'nin kariyeri mukayese edilmez.
NEDENİNİ HERKES BİLİYOR
Rıdvan tabii kendisine bu kadar ağır bir laf edince... Emre tabii Rıdvan'ın o lafı niye ettiğini biliyor.
Ben de biliyorum. Arif olan herkes biliyor, o lafın niye edildiğini... Emre'nin Fenerbahçe ile ilişkisi bitti.
Rıdvan gözlerime bakarsa ne demek isterse anlar.
Rıdvan o kadar ağır konuşunca Emre'nin de "Kariyerine bak, benimle öyle konuş" demesinden normal bir şey yok.
Emre'nin kariyerinde en az dört Rıdvan var çünkü. Futbolculuğuna demiyorum çok farklı iki şey bunlar.
Kariyer süreçtir. Kaç maç oynamışlar, nerelerde oynamışlar, milli takımlarda nasıl oynamışlar, Avrupa'da nerelerde oynamışlar, neler yapmışlar. Öyle baktığın zaman Rıdvan'ın kariyeri yok.
* Öteki taraftan 'efsaneleşme' açısından baktığımızda Rıdvan Dilmen'in Fenerbahçe ve Türk futbolundaki yeri çok ayrı...
Verdiğim örnek gibi; seneyi ortaya katarak iki senelik bir gazeteciye ben rahatlıkla 'Ben 55 yıllık gazeteciyim.
Sen ne oluyorsun' diyebilirim. O iki yıllık gazeteci yetenek olarak benden fersah fersah yukarıda olabilir. Ama lafı oraya getirirsem kaybedeceğimi bildiğim için 'Kariyerine bak' dedimmi kendimi yontarım.
EMİRLERE UYDULAR
Maç hakem tarafından otomatik olarak bir gün sonraya ertelenir. Onun ötesinde hakem daha başka bir karar veremez. Maç saatinde topu atar ve top zıplamazsa, maçı erteleme yetkisi 24 saat... Yani ertesi gün saat 19.00'a...
Ama ertesi gün saat 19.00'da Fenerbahçe'nin maçı var. Bu da yayıncı kuruluşun işine gelmez.
Daha evvele koyamıyorlar çünkü 24 saatten evvel oluyor. Gündüz oynanabilirdi maç... Ama gündüz oynandığında 24 saat dolmuyor. Fenerbahçe-
Trabzon maçı bittikten sonra oynatırsan da aldığın reklamlar prime time ücreti değil, PT3 reklamları...
Bunların hepsi hesap kitap... Yayıncı kuruluş hesapları... Bunun üzerine yayıncı kuruluşun emrindeki federasyon da maçı pazartesi gününe koydu!
OLİMPİYAT RİSKE EDİLMEZ
* Avrupa Halter Şampiyonası, Antalya'da düzenlendi ve bizim için bol madalyalı turnuvaydı. Türk halterinin yükselişte olduğunu söyleyebilir miyiz?
Olimpiyat dört senede bir yapılıyor. Hangi halterci, Avrupa Şampiyonluğu gibi göreceli olarak ciddiyeti olmayan turnuva için olimpiyatı riske atmak ister? Bir süre halterci katılmadı. Katılanlar çok ölçülü davrandılar. Olimpiyat öncesi bir deneme havasında geçti şampiyona...
* Eski başarıları arıyoruz tabii ama halterde 4 kadın, 5 erkek sporumuzu olimpiyatlara göndermeyi de başardık.
Eski başarıları herkes arıyor da bu doping haltere büyük darbe vurdu. Popülaritesine de darbe vurdu. Yani artık kimse kimseye güvenmiyor. Onun için adam doping yapıyor mu yoksa saklamayı mı iyi beceriyor?
AYSAL'I MAHKEMEYE VERiRiM
* Türkiye Kadınlar Basketbol Ligi Play-Off Final Serisi'nde ilk 2 maç Fenerbahçe'nin sahasında oynandı. Şimdi 2 maç Galatasaray'ın sahasında oynanacak ve eğer eşitlik olursa son maç yine Fenerbahçe'nin salonunda oynanacak. Bu sistemi doğru buluyor musunuz?
Bu programı Fenerbahçe Kulübü yapsa ancak bu kadar yapar. Hatta ya 'Ayıp oluyor' diye de düşünürlerdi belki...
Türkiye Basketbol Federasyonu'nun üstelik de yıllarca Galatasaray'ın kaptanlığını yapmış Turgay Demirel'in federasyonunun, Galatasaray'a duyduğu nefretten... Başka bir şey bilmiyorum ama Turgay'ın Galatasaray'dan nefret ettiğini biliyorum.
Teniste tie-break nasıl başlar? Önce bir tanesi bir atar, sonra öbürü iki atar.
Ondan sonra iki-iki devam eder. Burada da üçte bitecekse; bir, kimin sahasındaysa diyelim Fener; sonra iki Galatasaray'ın sahasında oynanır. Sonra iki Fener oynanır. Beş maçta biter.
Kazanan üç maçta belirlendiğine göre...
Beşlik setin adil olması için iki, iki, bir olmaz. Bir, iki, iki olur.
İlk maçı 'Galatasaray kazandı' diyelim, Fener kendi sahasında iki tane alır 2-1 olur. Ama iki takımın da üçüncü maçtan sonra ümidi bitmez.
Ama açık!.. Galatasaray kızlar basketbolunda, Fenerbahçe ile baş edemiyor.
Takım olarak değil. Galatasaray'ın koçu kötü... Galatasaray kız takımı kötü yönetiliyor. Kenardan çok kötü yönetiliyor. Ünal Aysal arkasındaymış ya... Belki de ondan kötü yönetiliyordur.
Erkek takımı da öyle...
Bu kadar para harcamışsın, böyle bir takım kurmuşsun, bu takım Türkiye'de yapılacak dörtlü finale kalamıyor! Bu takım ligde küme düşme mücadelesi veren Mersin'e yeniliyor! Ünal Aysal nasıl Oktay Mahmuti'nin arkasında duruyor; bir açıklasın bakalım!
Desin ki 'Ben anlamam ama anlayan falanca ile konuştum.'
KİM DAHA GALATASARAYLI
Bu rezaleti eleştiren Ünal Özüak aleyhine Galatasaray, resmi sitesinden bildiri yayınlıyorlar, ismen... 'Kasıtlı olarak' diye...
Ben söylüyorum daha ağırını söylesin bakalım Ünal Aysal... 'Hıncal Uluç, Oktay Mahmuti için kasıtlı olarak yazıyor bunları' desin. Hadi desin de mahkemeleşelim. 'Kanıtla bakalım kastımı!' diye... Ünal Aysal mı, Galatasaraylı ben mi Galatasaraylıyım bir kanıtlayalım mahkemede... Hadi!
Bana Galatasaray yönetimi, 'Hıncal Uluç, Galatasaray Basketbol Takımı Antrenörleri'ni kasıtlı olarak eleştiriyor' desin bakalım. Ünal Özüak'a saldırması kolay geldi onlara...
Ünal Aysal medeni bir adam... 'Gel kardeşim. Bir konuşalım bakalım niye oluyor? Böyle diyorlar senin için!..' Ünal Özüak, Galatasaraylı ya! Üstelik fanatik Galatasaraylı... Benim 40 yıllık en iyi arkadaşlarımdan bir tanesi. Bir Fenerbahçe-Glasgow Rangers maçında Ünal'ı evimden kovdum; 'Glasgow'u tutuyor' diye... "Benim evimde yabancı takım tutulmaz" dedim. "Ben Türküm, Türk takımını tutmayabilirsin ama yabancı takımı tutamazsın."
Öyle Galatasaraylı Ünal...
Şimdi Ünal Aysal'ın yönetimi, Bülent Tulun'un doldurmasıyla Ünal Özüak aleyhine bildiri yayınlıyor. 'Kasıtlıymış da, bilmem neymiş' de... Hadi işte ben söylüyorum.
Ünal'ın söylediği her şeyin altına da imza atıyorum. Daha da ağırını söylüyorum.
Hadi! Bana yayınlasınlar bir bildiri bakayım. 'Hıncal Uluç'un, Galatasaray'a kastı var. Galatasaray ile ilgili hesapları var' desinler bakayım.
Ünal Aysal ile derhal mahkemede buluşuruz. Ona ismet hakkı veririm 'Buyur kardeşim! Neymiş benim kastım anlat bakalım!' Eleştiriye bu kadar tahammülsüzlük olur mu? Sen medeni bir insansın. Sen oturuyorsun Kuruçeşme'de Ünal oturuyor Ortaköy'de... Aranızda yürüyüş mesafesi var. 'Gel kardeşim şurada bir kahve içelim. Bir anlat bakalım' demez mi insan; böyle bir bildiri yayınlamadan evvel...
Dolduruşa geldikleri o kadar belli ki...
İşte dolduranı da biliyorum. İşte Galatasaray böyle yönetiliyor, dolduruşlarla...
Melo'yu affediyorlar, Ünal Özüak'a sövüyorlar!..
Röportaj: Bülent CAN