* Melo ve Riera'nın idmanda başlayan ve soyunma odasında devam eden kavgası haftaya damgasını vurdu. İki oyuncu Manisa kadrosuna alınmadı ama nasıl bir ceza verileceği konusu halen belirsizliğini koruyor! Bundan sonra ne olacak ve yönetimin kararı Terim'e bırakması doğru mu?
Bundan sonra ne olacağı şu anda bilinmeliydi aslında...
Galatasaray, Galatasaray olsaydı, en azından benim bildiğim Galatasaray olsaydı bu mesele o gün biterdi. O gün... Olayın arkasından o gün, akşam Galatasaray Kulübü'nün resmi açıklaması yapılmalı ve "Melo'nun Galatasaray ile ilişkisi kesilmiştir" denilmeliydi.
Bundan sonra hiçbir Galatasaraylı bana, 'Biz batıya açılan pencereyiz. Biz örneğiz. Bizim için önce sportmenlik gelir' demesin!
YETKİLERİ BİTER
Galatasaray Yönetim Kurulu'nun şu anda ileriye sürdüğü komik özür; Fatih Terim'in kararının beklenmesi...
Galatasaray Kulübü adına karar verme yetkisi Fatih Terim'de mi! Fatih Terim, kulübün anlaşmalı teknik direktörü olarak takım hakkında karar verir. Kadro dışı bırakır, para cezası verir, oynatır, oynatmaz...
Fatih Terim'in yetkileri orada başlar orada biter.
Melo'nun Galatasaray'la ilişkisinin kesilmesi kararını verecek olan yönetim kuruludur. Hatta Galatasaray'ın başkanıdır. Ben Galatasaray'ın geleneklerini bilirim. Galatasaray, başkanlık sistemi uygulayan bir kulüptür.
Başkan karar verir, yönetim fikrini söyler ama başkanın dediği olur.
Olayı düşünebiliyor musun; idmanda iki futbolcu kapışıyor. Olabilir.
Yumruklaşabilirler, tekmeleşebilirler...
O gerilim, öfke anında her şey olabilir.
Bu tür olaylar hocanın alacağı kararla geçer gider. Ama burada olay korkunç!.. 'Korkunç' kelimesi olayı ifade etmeye yetmiyor. Ortada sıçan oynarken, bunların aralarında itişme oluyor.
Sonra Fatih odaya gönderiyor. Aradan 20 dakika geçiyor, ötekini gönderiyor.
20 dakika sonra bir hareket yapılıyorsa artık buna 'ani bir öfke, gerilim' denmez. 20 dakika sonra bir iş yapılıyorsa bunun hukuktaki adı taammüttür. Kasıtlı, bilerek...
YİNE SUSACAK
Sen bana söversin, ben de kızarım. Şuradaki ciltli kitabı, sana fırlatırım. Kafan yarılır.
Ben de mahkemede, 'Hakim Bey, tepem attım kitabı fırlattım.' Bu hukukta başka bir şeydir.
Bir de sen bana küfür ediyorsun, çıkıyorsun.
Yarım saat sonra ben elimde o kalın kitapla senin odana geliyorum, kapıyı kilitliyorum, kitabı kafana geçiriyorum. Ondan sonra 'Hakim Bey, ben sinirlendim. Sinirime hakim olamadım onun için Bülent'in kafasına kitabı attım!' 'Yemezler' der hakim...
Hukukta bunun adı taammüttür.
Melo odaya giriyor, Riera'ya sırtı dönük. Riera'nın sırtına vuruyor, yere düşürüyor.
Riera yere düştükten sonra dönüp kapıyı kilitliyor.
Olaylara bakar mısın!..
Kapıyı kilitledikten sonra adamı tekmelemeye başlıyor.
Böyle bir adam Galatasaray'da bir dakika daha tutulur mu?
Bir dakika daha tutulur mu? Ünal Aysal yine susacak.
Susmaya devam etsin ama ben de sormaya devam edeceğim. Ünal Aysal sen nasıl Galatasaray Başkanı'sın? Sen 'hangi kulübün başkanı olduğunun' farkında mısın? 'Galatasaray ne demektir' farkında mısın?
Bence sorun Melo'yu aştı. Sorun Melo değil... Melo, Galatasaray formasını giymeye layık bir adam değil. Ama hâlâ orada durmaya devam ediyorsa bugün; ben 'Ünal Aysal, Galatasaray Başkanı olmaya layık mı, değil mi!' diye düşünüyorum. Haftanın olayı bence Ünal Aysal'dır, Melo da değil.
* Melo'nun gönderilmesi, Süper Final'de Galatasaray'da bir eksiklik yaratır mı?
Hücum değeri hemen hemen hiç yok. Doğru dürüst pas atmayı bilmiyor, beceremiyor.
Ama Fatih Terim nedense; ısrarla ve inatla onu ön libero oynatıyor.
Galatasaray'ın böyle bir ön liberoya ihtiyacı yok. Orada oyun kurucu vasıfları olan birisinin oynaması lazım.
Ama inatla Melo'yu oynatıyordu.
Şimdi oynatamayacak!..
Bu Galatasaray'ın lehine...
Lehine olduğunu da Manisa maçında gördük.
Orta sahada oynayacak adamlar belli; Engin ve Selçuk... Sene başından beri böyle oynamış olsalardı, bugün Galatasaray, Türkiye'nin en iyi orta sahasına sahip olurdu.
EMRE DÖKÜLÜYORDU
Son haftalarda Galatasaray'ın en iyi oyuncusu Aydın. Sakatlanıp, gidip gelmesine, Fatih Terim'in kendisine fazla şans vermemesine rağmen 15 dakika, 25 dakika, 40 dakika oynarken bile oyuna girdiğini hissettiriyor.
Şimdi Melo olmadığı zaman Aydın'ı oynatmak zorunda... Önce Aydın yerleşecek takıma, Engin de yerinde oynayacak.
Yani Melo'suzluk Galatasaray'ın lehine oldu.
Süper Final öncesi; Galatasaray'ın lehine olan bir şey daha var; Emre Çolak'ın kırmızı kart görmesi... Son dörtbeş maçtır Galatasaray'ın en kötü adamı Emre Çolak. Ama ısrarla ve inatla onu oynatıyor Fatih Terim. Şimdi oynatamayacak!
Yani mecburiyetler iki kötü oyuncuyu Galatasaray'dan aldı. Şimdi başkalarına şans vermek zorunda...
Bunlar bir de güvenilir oyuncu değil. Melo her an Galatasaray'ı 10 kişi bırakabilecek biri.
Emre'ye gelince... Takımın 4-0 galip, maçın bitmesine bir dakika var, top rakip sahada ve sen sarı kartlısın.
Böyle bir sorumsuzluk olur mu ya!.. Kendini Süper Final öncesinde oyundan attırıyorsun.
Süper Final dediğin ne; derbi maçı... Kura ne çekilirse çekilsin. Senin gelecek hafta oynayacağın derbi maç! Böyle bir sorumsuzluk nasıl olur! Ben o adama nasıl güvenirim Süper Final'de...
ARKASINDA DURMADI
Üstelik dediğim gibi Fatih Terim, Emre'ye bu sene çok emek verdi, çok arkasında durdu ama hiç bu güvene layık olduğunu göstermedi.
Emre'nin arkasında durduğu gibi Mehmet Batdal'ın arkasında dursaydı bugün Türk Milli Takımı'nın santrforu vardı Galatasaray'da ki, Galatasaray'ın hâlâ santrforu yok.
Necati santrfor değil; Necati ileriye dönük orta saha oyuncusu... Elmander santrafor değil; Elmander ileriye dönük orta saha oyuncusu... Milan Baros santrformsu ama onun da yetenekleri bu kadar işte...
Galatasaray'da Hakan Şükür tipinde bir tek adam var. Pivot santrfor ve sırtı kaleye dönük oynayacak bir tek adam var; Mehmet Batdal... Ona tanınan şans 15 dakika! İlahi adalet, Fatih hocama yol gösteriyor gibi geliyor bana.
MUSLERA NİYE PENALTI ATMASIN!
* Galatasaray'da bu sezon gol atmayan tek oyuncu olan Muslera da muradına erdi. Muslera'nın penaltıyı kullanması rakibe karşı yapılmış bir saygısızlık mıdır? Bu konuda Terim'e yönelik bazı eleştiriler var.
Bu bizim medyamız Galatasaray'a çamur atmak için fırsat kolluyor. Hele şimdi Süper Final var ya artık iyice...
Niye atmasın! Takım maçı kazanmış, bitirmiş. Tek gol atmayan oyuncu kalmış.
Niye atmasın ya!.. Kaçırsa ne olacak, girse ne olacak!
Ayrıca söyleyeyim; Muslera'nın attığı penaltı Selçuk'un penaltısından daha güzel. İkisini üst üste koyun seyredin; hangisi daha güzel? Hele Melo ile mukayese etmem.
ÇOK İYİ BİR YERE ATTI
Melo en kötü penaltı atan adam. Ondan kurtuluyor Galatasaray playoff'ta... Play- off'ta penaltı kaçırmak yıkar takımı çünkü... Melo penaltı atarken kaleci yerinden kıpırdamasın; yüzde doksan kurtarır. Çünkü çok kötü plase atıyor Melo. Kalecinin bol vakti var topu göre göre atlamak için...
Kaleci aptal gibi kendini bir tarafa fırlatıyor, kurtarma şansını yüzde elliye düşürüyor. Melo öbür tarafa atınca armut gibi alacağı topu alamıyor.
Kurtarılmaz penaltı attı Muslera...
Galatasaray'ın penaltılarını kim atacak, Fatih hoca iyi düşünsün!..
FATiH HOCAM OGRETMiYOR MU!
* Galatasaray kötü başladığı maçta Manisaspor'u 4-0 yenmeyi başardı.
İkinci kırılma noktası; tartışılır bir penaltı. Penaltıyı veren hakeme bir şey demiyorum. Ama Türkiye'deki on hakemden dokuzu o penaltıyı vermezdi.
Nitekim Ahmet Çakar da "Penaltı değildi" demiş; penaltı olduğunu göre göre...
Yani, 'çelme takmak ve çelme takmaya teşebbüs etmek' diye yazar. Teşebbüs de değil resmen takıyor çelmeyi...
Ama dediğim gibi Türkiye'de böyle pozisyonlarda hele Galatasaray lehine penaltı kolay kolay verilmez.
Verdi genç hakem...
Necati'nin penaltısı da konuşuluyor.
Penaltılar doğru... Ama Galatasaray'ın oynadığı futbol ne! Aydın oyuna girene kadar yerinden kıpırdamayan bir forvet ile oynuyor. Orta saha oyuncuları topu ayaklarına alıyorlar, geriye oynuyorlar. Önce kızıyordum onlara, 'Geriye oynuyorlar' diye...
Ya adam ileriye bakıyor, ileride herkes markajda. Kimse markajdan kurtulup boşa kaçmayı düşünmüyor! Fatih hocam bunlara öğretmiyor mu!
BARÇA BÖYLE YAPMIYOR
'Barcelona gibi çok pas yapıyoruz!' Barcelona çok pası böyle yapmıyor ki!..
Geriye doğru oynadığın zaman Barcelona'da da fazla pas yaparsın. Galatasaray habire geriye oynuyor. Selçuk geriye veriyor, Necati geriye veriyor, herkes... Çünkü ileride kendini gösteren, 'Topu bana at' diyen adam yok. Aydın girene kadar... Bir Aydın'ın hareketliliği maçı 4-0'a getirdi.
Ekranda geniş sahaya bak; top Selçuk'un ayağında ya da Engin'in ayağında, hepsi markajda... 'Selçuk ile Engin ne yapacak' diye öyle bakıyorlar.
Markajda olduklarını da görüyorlar ama topu da istemiyorlar.
Topu istemek boşa hareketlenmekle olur. Galatasaray forvetlerinde, Galatasaray topu hücuma aktardığında topsuz oyun yok; Aydın girene kadar. O zaman da topu ancak geriye oynuyor adam... Ne yapsın! Çünkü Ujfalusi boş... Bu hareketsizlilikle Galatasaray'ın pozisyona girmesi mümkün değil...
Röportaj: Bülent CAN