* Fenerbahçe'nin düşüşü sürüyor. Eskişehirspor'a 2-1 yenilerek deplasmanda aldığı kötü sonuçlara bir yenisini daha ekledi.
Fenerbahçe kötü futbol oynuyor, Fenerbahçe kötü futbol oynuyor, Fenerbahçe kötü futbol oynuyor. Çünkü Fenerbahçe'nin kötü bir hocası var. Fenerbahçe'nin 'yedek' diye kenarda oturttuğu adamların hepsi, şu Fener'den 9, Beşiktaş'tan 14, Trabzon'dan 17 puan önde olan Galatasaray'da direk oynar. Fenerbahçe'nin kenarda oturan adamları... 'Fenerbahçe'nin kadrosu çok iyidir' diye demiyorum. Fenerbahçe'yi Galatasaray ile mukayese ediyorum. 9 puan ilerisinde olan Galatasaray'da, Fener'in yedekleri direk oynar.
Tereddüt etmez Fatih Terim onları oynatmaya...
İnanamıyorum Aykut Kocaman sahaya nasıl çıkarıyor? Bunlar birbirlerine küs mü, dargın mı? Alex'in oynadığı maçta Emre yok, Emre'nin oynadığı maçta Alex yok. Neredeydi Emre bu maçta? Bir de oyundan alınınca küstü; soyunma odasına gitti.
Herhalde 'Hocam beni bu saate kadar neden tuttun ve yordun!' diye küstü. 'Beni daha 15. dakikada almalıydın oyundan' diyordu herhalde!..
Fenerbahçe kötü oynuyor da o kötü oynayan takımda en tehlikeli adam Stoch'tu. Eskişehir'in sağ kanadını darmadağın ediyordu. Stoch'u değiştirdi. Yani ne sahaya çıkardığı takımı biliyor, ne oynattığı oyunu biliyor, ne kimi çıkaracağını, ne kimi alacağını biliyor.
CANER'İN GÜNAHI NE!
* Öteki taraftan hakem Halis Özkahya'nın yönetimi beğenilmedi. Siz kararlarını nasıl buldunuz?
O yüzden çok ayıp ettiler. Bugüne kadar Caner'in yaptığının on mislini on kere yaptı Emre; atılmıyordu da Caner'in günahı ne? 'Adı Emre değil' diye mi?' Dediği bu...
Bütün hakem hatalarının Fenerbahçe lehine olmasına alışmışAykut Kocaman... Fenerbahçe aleyhine hata yapıldığı zaman 'Vayyy!..' Çünkü Fener öyle bir hataya alışmamış.
Hata yapılacaksa Fener'in lehine yapılır nokta. 'Sen bu oyununla maçı kazanmayı hak ettin mi; hak etmedin mi' onu söyle bana! Kazandığın maçlardaki hakem hatalarını söyleyeyim ben sana... Hakemlerle kaç maç kazandın bugüne kadar... Yani Galatasaray da öyle...
Bu hakemler önce Fenerbahçe'yi, sonra Galatasaray'ı sonra vakit kalırsa Beşiktaş'ı tutuyorlar. Açık!
Bunun aksine bir davranış olduğu zaman da çok şaşırıyor hocalar.
* Eskişehir baskılı bir futbol sergiledi. Kaçan pozisyonları da var. Ersun Yanal'ın, Fenerbahçe'yi 'iyi etüt ettiğini' söyleyebilir miyiz?
Hakem maçın 10. dakikasında Hıncal'ın niyetinin Bülent'i oynatmamak olduğunu anlarsa uyarır. Hıncal bir daha yaparsa, sarı kartı çıkarır, bir daha tak kırmızıyı da çıkarır. Ersun Yanal'ın klasik taktiği bu... Rakibi oynatmamak.
Tribüne gelen rakibi oynatmayan bir takımı seyretmek istemiyor, televizyon başındaki rakibi oynatmak istemeyen bir takımı seyretmek istemiyor.
Milyonlarca insan futbol seyretmek istiyor. Anti futbola kartı dayayacaksın. Dayamadı. Ersun da rahat rahat bu anti futbol taktiğini uyguladı ama korkak bir anti futbol.
İSTEMEDEN KAZANDI
Fenerbahçe'nin en bozuk yeri savunma. Bunu bilmeyen, anlamayan yok. Mahalle çocukları bile anlıyor artık. Halı sahada top oynayan sekiz yaşındaki çocuklar bile Fener savunmasının üstüne yerden kısa paslarla gittiğin zaman darmadağın edeceğini biliyorsun. Santrforda Batuhan gibi bir adam kenarda oturuyor; Serdar oynuyor. Daha sahaya çıkarken o kadar belli ki Ersun Yanal'ın niyetinin beraberlik olduğu... Ersun maçı istemeden ve farkında olmadan kazandı.
Onun için iyi bir hakemle Eskişehir maçın başında 10 kişi kalabilirdi; ondan sonra ne olurdu bilmiyorum.
İlk söylediklerimin hepsinin arkasında duruyorum. Fenerbahçe çok kötü oynuyor, kazanmayı da hak etmiyor. Ersun, kazanmayı düşünen bir takım ile çıksa beş atardı o Fener'e...
Korkak bir takımla ve Ersun Yanal'ın klasik anti futbolu ile sahaya çıktığı için Eskişehir, Aykut Kocaman'a hakem özrünü verdi, maçı da güç bela kazandı.
ERMAN KORKUYOR MU!
* Ligde 28. hafta sonunda Galatasaray matematiksel olarak playoff'u, Ankaragücü düşmeyi garantiledi.
Melih Gökçek iftihar etsin. Ankaraspor'u bitirdi, Ankaragücü'nü de bitirdi.
Yani Türkiye'nin bir tane gazetesi 'Ankaragücü'ne ne oldu' yazmadı!
Başta Erman Toroğlu olmak üzere...
Herkese "Ben bilirim. Ben bir ağzımı açarsam, ben bir konuşursam kimse sokağa çıkamaz" diyen Erman Toroğlu, Türkiye'nin en iyi Ankaragücü taraftarıdır, bilinir, şu Ankaragücü için tek kelime etmedi, tek satır yazmadı. Kendi köşemde davet de ettim ben onu; "Erman hoca anlat ne oluyor Ankaragücü'nde" diye...
Korkuyor mu Erman, Ankaragücü'nde olup bitenleri anlatmaya acaba?
Birtakım menfaatleri mi var? Bildiklerini yazarsa onlar mı zedelenecek?
Daha ne diyeyim? 'Erman konuşsun' diye daha ne diyeyim ben?
Ben Hürriyet'in spor müdürü olacağım, Erman benim yazarım olacak ve o Hürriyet'te 'Ankaragücü'nde ne oluyor' diye beş gün tefrika çıkmayacak.
Ben işi bırakırım; yazdıramazsam.
Ya yazmayanı atarım ya ben işi bırakırım. Böyle bir şey olur mu!..
Yüz senelik kulüp, forma alacak para bulamadığı için bütün oyuncularını kaybedip küme düşüyor, bir satır yazan yok! Olacak şey değil!
Yani gazetecilik bu kadar mı öldü!
MEDYA KÜME DÜŞEMEDİ
Küçük haber; "Ankaragücü küme düşmeyi garantiledi." Yuh! Senelerden beri küme düşe düşe düşemedi Türk medyası... Bank Asya falan değil amatör ligde oynamaz bu medya.
Amatör ligde oynamaz. Play-off da palavra... Ne olacak Galatasaray şampiyon olsa! Bu kadar kötü futbol oynadıktan sonra böyle bir fasulye ligde şampiyon olmuşsun ne olacak, olmamışsın ne olacak?
Ben Fatih Terim'in yerinde olsaydım bu seneki bu fasulye durumdan da rahatlıkla cesaret alıp yepyeni bir Galatasaray kurmaya soyunurdum.
Altında Fatih Terim imzası olan bir takım... Bu takım mı Fatih Terim imzalı!.. Bu takım şampiyon olursa gelecek yıl gittiği Avrupa kupasında averaj takımı olur.
Dua etsinler de Yıldırım Demirören'in sayesinde Türkiye'ye, Avrupa'ya gitmek yasaklansın. Yoksa bu Galatasaray averaj takımı olur. 'En talihli kura' dediğimiz takım çıksın beş yerler.
Fatih Terim, temmuz ayında ne yapacak? 'Ben şampiyon oldum. Avrupa'ya gidiyorum, yeni bir takım kuracağım.' 'Ne zaman kuracaksın?' Temmuzun sonunda, Şampiyonlar Ligi elemeleri başlıyor.
Şu takımdan Muslera dahil kaç kişi taşınır; bana söylesin.
YÜREKTEN ALKIŞ
* A Milli Takım'ın başına getirilen Abdullah Avcı, ilk sınavını bugün Slovakya karşısında verecek.
2014'ü hedef gösterip, gençlerden oluşan oldukça farklı bir kadro çağırdı. Avcı'nın tercihleriyle ilgili neler söyleyeceksiniz?
Demek ki 'Abdullah Avcı' seçimi doğru... Yürekli bir adamı seçmiş getirmişiz arkadaş. Bu üzeri çizilenler yıllardan beri mili takıma ne getirdiler de onlarda ısrar ve inat ediyoruz.
Fatih Terim'in Galatasaray'da yapamadığını Abdullah Avcı milli takımda yaptı.
Sonuç ne olur bilmem. Çünkü yepyeni bir takım. Ama zaman içinde oturacak ve yerleşecek. Çünkü eskilerden bir şey olmaz. Onlar olamadıklarını gösterdi. O zaman yeni arayışlara gireceksin. Arayış da yürek ister, cesaret ister. Abdullah Avcı da demek ki yürek varmış.
Helâl olsun. Slovakya'dan beş de yese helâl olsun. Bütün ileri atılımlar yürek ile başlar çünkü...
BASKETBOL DAHA FECİ
* Fenerbahçe Ülker ile Beşiktaş Milangaz arasında çekişmeli bir maç oldu. Kaya Peker, Hawkins ve Ergin Ataman'ın diskalifiye olduğu karşılaşmayı sarı-lacivertli ekip kazandı. Maçı nasıl buldunuz?
Futboldaki teknik direktörleri eleştiriyorum ama basketbolda durum daha da feci... Bunlar sanki basketbolu hiç bilmiyorlar.
Ama bu kadar hocanın bilmemesine imkân olmadığına göre demek ki ben anlamıyorum basketboldan!..
Ben gazeteciliğe 1957 yılında basketbol yazarak başladım. Çünkü spor müdürümüz ve sonra yazı işleri müdürümüz Mehmet Ali Kışlalı, Ankara'nın en iyi basketbol hocalarından biriydi, basketbolu bize o öğretti. Yazmayı da o öğretti.
Zamanın bütün antrenörleri arkadaşımızdı; Samim Göreç hocadan başlayarak. Onlarla gider konuşurduk, kafamızdaki soruları sorardık, onlar anlatırlardı.
Ben basketbol nosyonumun olduğunu zannediyordum. Şimdi üçlüğü sokarsan iyi, sokamazsan kötü!
Başka bir şey yok basketbolda. 'Oyun' diye bir şey yok. Silahın hangisi?
Üçlüye de razıyım. Görüyorsun ki Hıncal'ın eli tutmuyor, Bülent'in eli tutuyor. O zaman kenara molaya getirdiğin zaman Bülent'e şut pozisyonu hazırlayacak oyunu anlatacaksın.
Arkadaşlar topu şöyle çevireceksiniz, böyle edeceksiniz, Bülent şurada boş kalıp atacak.
Bunu beklerken bakıyorum Bülent'i yanına alıyor, onu unutuyor bench'te. Adamın eli sıcak, şakır şakır atıyor. Onun üzerine oynama planı beklerken adamı kenarda unutuyor. İçeriden oynamayı neredeyse tamamen unutmuş vaziyetteyiz. Akla hayale gelmez yanlışlar yapılıyor. Maçın bitimine 11 saniye var, 3 sayı öndesin. O üçlük attırılır mı? Yaparsın faulü, ikisini atsa bile top sende, bir sayı öndesin. Bitti maç. Üçlüğü attırıyor ya! Böyle koçluk olur mu!
Arkadan da demeç veriyor; 'Gene olsun, gene faul yaptırmam' diyor. Aferin!
Üçlük atarken bile faul yaparım ben. Çünkü üçte üç atması gerekiyor. Birini kaçırsa bitti maç, galipsin.
Hadi oraya kadar faul yapamadın, üçlük atıyor, git vur eline. Gelsin üç atış. Üçünü de atarsa helâl olsun. Türkiye'de üçte üç atacak kaç adam var! Yani 'taktik faul' nedir ondan dahi haberimiz yok. Mola alıp kenara çağırıyorlar, bir şeyler çiziyorlar. Çok merak ediyorum ne anlatıyorlar! Herhalde diyorlar ki 'Çocuklar siz kenara gelince ben bir şeyler çizeceğim. Ele-güne ayıp olmasın. Siz de anlamış gibi kafa sallayın. Tamam!' Çünkü gidip oynamaya başlıyorlar, bir şey yok ortada! Ee hadi çizmişti bu...
Basketbol tam bir komedi halde...
Röportaj: Bülent CAN