* Bu hafta bol gollü karşılaşmalar oynandı. Siz Galatasaray-Mersin İdman Yurdu, Fenerbahçe-Sivasspor maçlarıyla ilgili neler söyleyeceksiniz?
Selçuk İnan dört kere kendini yere attı. İkisini yutturdu ve o ikisinde Barış'a sarı kart çıktı! Barış kırmızı kartla oyun dışında kaldı.
Peki 'Hakem yuttu' diyelim. O zaman yutmadığında da Selçuk'a iki sarı kart göster! İkisinde gördü 'devam kararı' verdi ama 'Beni aldatıyorsun' diye sarı kart çıkartmadı.
Ama Selçuk'un yutturduğu iki harekette Barış oyun dışı kaldı!
Şimdi Fatih Terim iftihar mı edecek; 'Bu maçı kazandım' diye!..
VOLKAN'IN DALIŞI PENALTI
Penaltı, penaltı mı? Necati resmen yutturdu hakeme... Ben yutturduğuna da inanmıyorum; katiyen!..
Tolga Özkalfa, 'Galatasaray kazansın' diye elinden geleni yaptı. Sahadaki en başarılı Galatasaraylıydı. 'Bu nasıl üç puan' derken ertesi gün Bülent Yıldırım nasıl üç puan olduğunu gösterdi! Fenerbahçe'nin ilk golünde kaleci ile Emre'nin arasına bir çizgi çiz. O çizginin tam ortasında kim duruyor? Alex duruyor. Kalecinin görüşünü kapayan yerde ve beş metre ofsaytta duruyor. Nasıl pasif ofsayt oluyor bu?
Bülent Yıldırım ve yardımcı hakem bana bir anlatsın. Kalecinin görüşünü engelleyen bir oyuncu nasıl pasif ofsayt oluyor? Kaleci topu gördüğünde ağlardaydı.
Peki Volkan'ın dalışı penaltı ve kırmızı kart değil mi?
Bülent Yıldırım kardeşime ben şimdi soruyorum; Fenerbahçe 2-1 mağlup durumda olsaydı ve rakip kaleci Alex'e böyle dalsaydı penaltı ve kırmızı kart anında çıkar mıydı? Burada niye 'devam' kararı çıktı?
SANIRSIN EMRE AL CAPONE
Üstüne yürüyen Emre'yi herkes seyretti. Bülent Yıldırım gitsin Digiturk'e; o sahneyi seyretsin. Yalvardı ya!.. 'Yapma Emre'ciğim. Beni müşkül durumda bırakma.' Daha maçın 3. dakikasıydı! Hakemlerin ödleri patlıyor Emre'den! Bütün hakemlerin...
Hepsi birden olur mu ya? Ben böyle şey görmedim. Sanırsın Emre, Al Capone! Ona dokunan akşam evine gidemez. Öyle korkuyorlar.
Adam da bütün hakemlerin kendisinden korktuğunu biliyor. Hepsine bağırıyor, çağırıyor her şeyi yapıyor.
Hiç de bir şey olmuyor.
Hayır mesele de Emre değil. Mesele Fenerbahçe, mesele Galatasaray, mesele Beşiktaş... Bu üçü olacak play-off'ta. Ne olursa olsun!..
Bu hakemlerle Türkiye'de futbol maçlarını yorumlamak günah! Ama bak medyaya hiçbir şey olmamış gibi. 'Utanmadın mı bu puandan Galatasaray' diyen bir tane başlık gördün mü ya da 'Fenerbahçe' diyen!.. 'Necati şöyle coşmuş' da 'Alex böyle harikaymış!' İnsanda utanma olur!
Her şeye rağmen hakemi de yeniyordu Pedriel... O topu boş kale yerine auta vurmasa... Ne yazacaklardı ertesi gün? Yine bu destanları mı yazacaklardı? İnanamıyorum! Bu nasıl bir medyadır!.. "Bunlar skor yazarı" diyordum; skor yazarlığını da geçtik.
Futbolcun şike yapıyor resmen; hakemi aldatmaya uğraşıyor. Hakem şike yapıyor resmen; büyük takımları tutuyor. Medyan resmen şike yapıyor; büyük takımların sözcüsü gibi...
O zaman nedir bu dava! Çağlayan'daki şike davası nedir! Türkiye'de şike yapmayan yok. Herkes bir oyunun içinde, herkes bir günahın bir aldatmacanın, bir suçun içinde...
Ondan sonra orada 3 kişi yargılanıyor.
Niye? Yaptığı sahtekârlıkla Barış'ı attırıp Galatasaray'a üç puan kazandıran Selçuk sekiz not alıyor; Aziz Yıldırım 'Para ile maç aldı' diye içeride... Yok ya! Hani fair-play, hani spor ahlakı!
'MASUMUM' DİYEN ÇIKSIN
Küçük kulüplerin yöneticileri de oyunun içindeler. Bakma sen antrenörün maçın sonunda 'Biz hakeme yenildik' dediğine... Böyle olur mu ya?
Her maç hakeme yeniliyorlar, her maç. Küçük bir takımın büyüklerden birini yenmesi için hakemi de yenmesi lazım. Peki küçük takımın yöneticileri bir araya gelip niye kıyameti koparmıyor? 'Yetti artık' diye niye bağırmıyorlar? Neden? Çünkü para televizyondan geliyor.
Yaşamalarına sebep olan para... O televizyon da o parayı F.Bahçe, Galatasaray, Beşiktaş için veriyor. Çatladıkapıspor için vermiyor. Herkesin hesabı var. Peki; hesap yaparak futbol oynamanın da adı 'şike' değil mi?
Meşhur hikâye vardır; Hz. İsa "İlk taşı günahsız olan atsın" demiş. Taş atanlara bakıyorum. Taş atacak adam yok Türkiye'de! 'Ben masumum' diyen bir kişi çıksın karşıma... Medya dâhil... Şu Fenerbahçe ve bu Galatasaray galibiyetlerine ertesi gün alkış tutan medya dâhil... Bu medyanın 'şike' lafı etmeye hakkı yok.
Bir maçı Galatasaray'a, bir maçı Fenerbahçe'ye hakemler resmen verdiler! O zaman ne şikesi ya?
DAĞLAR KADAR FARK VAR
* Fenerbahçeliler, son dönemde yaşanan sorunlara rağmen başkan ve yönetimlerinin yanında yer almaya devam ediyor. Buna karşılık Galatasaray camiası ve taraftarında bir sessizlik hakim!
Fenerbahçe'nin düştüğü duruma bak ve Fenerbahçelilerin o kulübe sahip çıkma şekillerine bak. İki kulüp arasında dağlar kadar fark olduğunu görüyorsun. Fenerbahçe'nin niye büyük olduğunu görüyorsun.
Defalarca anlattığım bir şey var; Galatasaraylılardaki 'Fener kompleksini' anlamıyorum! Fenerbahçeli olsam Galatasaray'a kompleks duyardım.
Avrupa şampiyonu olmuş, Süper Kupa'yı kazanmış, Türk futbol tarihinin en büyük başarısını elde etmiş bir kulüp. Ben de Fenerli olarak kıskanırdım. Ama Galatasaray, Fener'i niye kıskanıyor?
Arena'da Galatasaray, Çatladıkkapı ile oynuyor, 2-0 öne geçince tribünler Fener'e sövmeye başlıyorlar.
Ortada yok Fener! Bu nasıl bir Fener kompleksidir! 'Bu aşağılık kompleksinin sebebi ne' diye düşünürdüm. Şimdi sebebin ne olduğunu görüyorum.
Fenerbahçeliler küçük-büyük her türlü sıkıntıda kulüplerine nasıl sahip çıktıklarını gösteriyorlar. Sezon açılışında Adapazarı'nda gösterdiler, karların yağdığı gün Silivri'de gösterdiler, Çağlayan'da gösteriyorlar.
Seyircisiz maçlarda tribünleri eş ve çocuklarıyla doldurmayı geç; tribünün dışında da kendileri toplanıyor ve seslerini içeriye duyuruyorlar.
BEŞİNİ DE FENER KAZANDI
Galatasaray daha tribünde bu kadar seyirci toplayamadı. Şampiyonluğa oynuyor bu sene üstelik!..
Geçen seneki küme düşme savaşı veren Galatasaray değil, şampiyonluğa oynayan Galatasaray, daha Arena'yı dolduramadı! Demek ki buradan geliyor kompleksleri...
Sabah'ta minnacık bir haber okudum.
Fenerbahçe ile Galatasaray'ın geçen hafta sonu 14 yaşından başlayarak 5 tane altyapı takımları karşı karşıya gelmiş. Birisi 6-0 olmak üzere beşini de Fenerbahçe kazanmış!
Fatih Terimdöneminde altyapının böylesine zavallı olabilmesini aklım almıyor. Fatih Terim tanıdığım en büyük altyapıcı... Geçen dönem geldiğinde altyapıda tesis olarak neler yaptığını, organizasyon olarak neler yaptığını biliyorum. Bu defa gelir gelmez altyapının başındaki Tugay'ı (Kerimoğlu) oradan aldı.
Yanına da almadı tribüne aldı! Ee işte bugün gelinen noktaya bak.
Bu mu büyük kulüp şimdi? Kimsenin top oynamadığı, futbolun 'f'sinin olmadığı şu ligde 6 puan fark atsan ne olacak, 18 puan fark atsan ne olacak. İşte görüyorsun herkesin halini...
Bu kötü cilaya kimse aldanmasın.
Galatasaray çok kötü günler yaşıyor.
Sahipsiz bir Galatasaray...
Şu durumdaki Fenerbahçe sırf Galatasaraylı oldukları için federasyondaki iki adamı (Lutfi Arıboğan-
İlhan Helvacı) hedef seçti. Yerin dibine soktular ve itibarsızlaştırdılar. Şenes Erzik'e 'almayacaksın' diye baskı yaptılar.
GÜNAHI G.SARAYLI OLMASI
Galatasaray camiasından bu iki Galatasaraylı lehine herhangi bir laf duydun mu şimdiye kadar? Eylem duydun mu? Söylem duydun mu? 'Ali Koç Efendi, Nihat Özdemir Efendi; sen ne diyorsun' diyen çıktı mı?
Lutfi Arıboğan bu ülkenin gelmiş geçmiş en iyi yöneticilerinden bir tanesi... Bir günahı var; Galatasaraylı olması! Bu yüzden saldırıya uğruyor.
Fenerbahçe'nin saldırısına, düşmanca saldırısına... Üstelik Futbolda Şiddet Yasası'na aykırı şekilde saldırıya uğruyor ve Galatasaray camiasından çıt yok. Çünkü Galatasaraylı oldun mu sahipsizsin!
Fenerli her şeyine sahip olduğunu her fırsatta gösterirken!.. İşte iki kulübün farkı bu!..
Röportaj: Bülent CAN