Sıradan bir takım

Galatasaray takımı insana seyretme arzusu, heyecanı vermiyor. Elinde bir yığın genç yetenek varken Fatih hoca bu sıradan takımı oynatıyor

Üst üste 9 maçını kazanan Galatasaray, rekor kıracağı maçtan bir puanla ayrıldı. Hatta Eskişehir, galibiyeti kaçıran taraftı.
Takke düşmedi de sıyrılır gibi oldu. Fatih hocanın 9 maçtır şansı yerindeydi. 9 maç şans olur mu; olur. Fatih hocam, maçtan sonra "Kazanmayı hak etmedik" demiş. Bundan evvel kazandığı maçlara da bir baksın ve 'hak' açısından bir yorumlasın bakalım.
Kaçını kazanmayı hak etti!
Bu takım tarihin en sıradan Galatasaray takımlarından bir tanesi... İnsana seyretme arzusu, seyretme heyecanı vermiyor. Bir yanda şansı var.
Bir yanda da diğer rakiplerinin perişan hali var. O yüzden lider... Lider bitirse, şampiyon olsa ne olacak!..
Herhangi bir Galatasaray maçında heyecanlanan, 'Bu maça gidelim' diye koşuşturan bir Galatasaraylıya rastlamadım.
Tribünlerin hali meydanda zaten... Ünal Aysal'ın Ronaldinho çözümü o tribünleri doldurmak içindi. 'En azından biri olsun da onu görmeye gelsinler' diye... Fatih Terim de "Takımdaki dengeleri bozarım" diyor.
Bu sıradan adamların dengesi bozulsa ne olacak, bozulmasa ne olacak!
Kazım oynamasa, ben oynasam ne fark eder!.. Aynen öyle... 72 yaşındaki Hıncal Uluç oynasa, Kazım oynamasa ne fark eder!.. O takımı 10 kişi oynatıyor, ben de 10 kişi oynatırım. Ben daha faydalı olurum takıma... 'Bu adam koşamaz, vuramaz' diye bana kimse pas atmaz, beni yok farz ederler.
Bu yüzden ben top kaybetmem.
Bana top gelmediği için... Denesinler bir maç... Kazım'ın yerine ben oynayayım, Galatasaray'ın daha iyi oynadığını görecekler.
ÖNCE KURŞUNA DİZİYOR
Fatih Terim, inatla ve ısrarla bu sıradan takımı tutuyor. Elinde bir yığın genç adam, kazanacağı adam varken...
Gelecek yıllarda Galatasaray'a faydalı olacak adam varken... Ortada fasulyeden bir lig var. Bir Fatih Terim takımı yaratsana... Kazımlarla, Hakan Baltalarla oynuyorsun!..
Diyelim ki Galatasaray, Şampiyonlar Ligi'ne kaldı. Bu takımdan kaç kişi oynar?
Seneye kim oynamazsa 'Keşke olsaydı' deriz. Muslera dahil... Doğru dürüst bir kaleci antrenörü geldiği zaman Galatasaray kalecilerinin ne hale geldiğini gördük. Aykut'un da Ufuk'un da...
Üç maç yenilmeyi göze al ama geleceğin takımını yap. Emre'yi nasıl kazandın, Semih'i nasıl kazandın; ısrarla ve inatla oynatarak... Israr ve inatla oynatmak kazandırıyorsa ısrar ve inatla oynatmamak da kaybettirir.
Fatih hoca bunu bilmiyor mu? Çağlar'ı kazanmasına imkan var mı artık!
Ceyhun Gülselam'ı kazanmasına imkan var mı artık! Sercan'ı kazanmasına imkan var mı!
Sercan futbolu unuttu. Eskişehir maçının ikinci yarısında Sercan oyuna girerken, arkadaşlar bana, 'Hıncal ağabey adamın oyuna giriyor' diye takıldı. "Bitti" dedim; "Sercan'dan artık futbol mu bekliyorsunuz? Adamı önce kurşuna diz. Sonra da ölüsünü sahaya sür! İşte Hıncal'ın istediği Sercan bu! Milan Baros sakatken dahi adamı kenarda tutup Kazım'ı oynatıyor! Bu o kadar açık bir niyet ki; 'Sen benim nazarımda futbolcu değilsin.' İstatistikler göre; birinci devre Galatasaray'ın topla en çok buluşan adamı Engin... Topla en az buluşan adamı Kazım.
İkinci yarıya başlarken yapılan değişiklik; Engin dışarıda, Kazım içeride!..
Bir forvet daha koymak için sonra Sabri'yi oyundan alıyor, Kazım'ı beke çekiyor!
Şimdi bir soru soruyorum: Sağ bek olarak Sabri'nin ölüsü mü, Kazım'ın dirisi mi daha iyidir? Bunu Fatih Terim'in kendisine soruyorum. Sokaktaki adama değil. Sokaktaki adamın cevabı belli zaten... Sağ bek olarak Sabri'nin ölüsü mü, Kazım'ın dirisi mi daha iyidir?
G.SARAYLI BAYRAM YAPMALI

Ersun Yanal hoca beraberliğe razı olmasa Sabri'nin üstüne yüklendiği gibi üç adamla yüklense son 15 dakikada Galatasaray'a 3 atardı. Ama Ersun Yanal, 'Beraberlik iyidir' dedi!
Hakikaten inanamıyorum.
Bunları yapanın Türkiye'nin en yaratıcı hocası Fatih Terim olduğuna inanamıyorum.
2000 yılındaki Avrupa şampiyonu takım, başından sonuna kadar Fatih Terim'in eseri... İşin başında en büyük muhalifi bendim. Sonunda en büyük alkışlayan oldum. Şimdi yine diyecek ki; "Yine eleştiriyorsun." Kazım' la mı, Hakan Balta'yla mı!
Bana desin ki 'Hıncal bu takımda şunu seyret.' Bu takımda beni heyecanlandıran hiçbir şey yok. Ne futbolcu olarak, ne futbol olarak... 'Milan Baros yok' diye üzülen bir takım; takım olabilir mi? Milan Baros sakatlanınca Galatasaraylı bayram yapmalı. 'Aman kurtulduk' diye... Gerçekten inanamıyorum.
Melomu futbolcu? Her tarafı futbol olsa ne olacak? Hırslı, iyi niyetli, çırpınıyor.
Çok iyi bir takımda, kaliteli bir takımda onu da 'Görev yapsın, koştursun, hırslandırsın' diye koyarsın. O kadar... Ama Melo'dan bunun ötesinde bir şey bekleyemezsin. Melo oyun falan kuramaz.
Brezilya Milli Takımı'nda oynamış!
Alex'in yedek bile olamadığı takımda oynamış. İşte en iyisi bu... Bugün Melo, 'Gidiyorum' dese kaç Galatasaraylı üzülür. Diğerlerinden birisi 'Gidiyorum' dese kaç Galatasaraylı üzülür. O zaman o kenardaki adamlar niye kenara mahkumlar?
Galatasaray'ın bu sezonki en kötü maçlarından birisiydi. Eskişehir karşısında bir gol pozisyonu, biri isabetli iki şutu vardı.
Eskişehir ezmiş Galatasaray'ı istatistiklerde...
Zaten o istatistiklere baktığın zaman "Galibiyeti hak etmedik" ten başka bir laf edemezsin.
Eskişehir'in Galatasaray'ın şut sayısından fazla isabetli şutu var. Bir ara ekrana bir istatistik geldi; Galatasaraylı olarak utandım. Eskişehir 30 orta yapmış, Galatasaray 10... Muhteşem sağ açık Kazım'a rağmen...
KALECİLER NİYE ISRAR EDİYOR!
İnanamadığım gene bu hafta seyrettim; niye arka direğe adam konmuyor?
Kornerlerde arka direkten gol geldi.
Penaltıda kalecilerimiz niye hala ısrarla ve inatla önceden bir tarafa atlamaya karar veriyor. Kaç tane penaltı kalecinin olduğu yerden gol oluyor. Navarro esas duruşta, direk gibi dursa alnına çarpacak, göğsüne çarpacak topu yere atladığı için kurtaramadı.
Taffarel başta bütün kaleci antrenörlerine söylüyorum; 'İyi atılan bir penaltıyı kimse kurtaramaz. Ama eğer iyi bir kaleci peşinen kendini bir yere atmazsa kötü atılan bir penaltıyı yüzde 95 kurtarır.
O fevkalade atletik, suplesli kalecinin Alex'in penaltısını kurtarma şansı vardı.
Atlamasaydı. Bizde penaltılar pis ve plase atılıyor ve akıllı penaltıcılar da kalecinin olduğu yere atıyorlar. Çünkü adamın bir yere uçacağını biliyor. Ortaya attın mı garanti, sağdan soldan auta atma şansın yok.
Kalecinin atladığı tarafı bilmediğin için oraya atma tehliken de yok. Ama en sağlam yer kalecinin olduğu yer.
Orası bomboş. Ne auta atarsın ne de kalecinin şansı var topu kurtarmak için... Kalecinin göğsünü hizalayıp oraya vurdun mu kesin gol... Bunu hiçbir kaleci tartışmıyor, hiçbir kaleci düşünmüyor.
Hayret bir şey!
Arka direğe adam koymuyoruz, penaltıda da bir yere atlıyoruz. Neden?
Bütün kaleciler böyle yapıyor çünkü. İyi bütün kaleciler öyle yapıyorsa sen de öyle yapmaya devam et. Bir tane beyin çıkmayacak mı ya! Bunu tartışan, bunun mantığını düşünen.
Ben matematik konuşuyorum. Sağ taraftan korner geliyorsa, kalecinin yüzü de sağa dönükse kalecinin zayıf yeri önü mü arkası mı? Niye önünde adam var da arkasında yok!.. Mantığını biri bana söylesin ya! Habire arka direkten gol giriyor çünkü...

AYKUT GEREKENİ SÖYLÜYOR
Kocaman, Kayserispor maçından sonra "Geçen sene sahanın içi tertemizdi, sahanın içini kirletmeye çalışıyorlar, çok ayıp ediyorlar" diyerek göndermelerde bulundu.

Ne diyecek? Herhangi bir takımın antrenörünün 'Biz şu maçı şikeyle kazandık' demesi mümkün mü?
Söylemesi gerekeni söylüyor. Herkes öyle söyleyecek. 'Biz bu maçı haksız kazandık, parayla kazandık' kim der?
Ben böyle konuşmaları dinlemiyorum.
Yani söylemesi gereken şeyleri söyleyenler benim için haber değeri olan şeyler söylemiyorlar.
BİZANS YÖNETİYOR
Eskişehir'in penaltı beklediği iki pozisyon vardı. Çakır'ın kararları doğru muydu?
Hakemle ilgili yorumum değişmiyor. Eskişehir'e gösterdiği bütün kartlar doğru ama aynı kartları Galatasaray'a gösteremedi. Büyük takımlardan korkuyorlar. Beşiktaş maçı öyle... Fener maçı öyle... Galatasaray maçı da öyle...
Bunların hepsi İstanbul Bölgesi hakemleri... Bunların hepsi akıllı hakemler...
Çaldıklarında, gösterdiklerinde hata yapmıyorlar. Çalmayarak, göstermeyerek, 'görmedik'e ya da hakemin 'yorum hakkı'na getirerek, İstanbul'u kayırıyorlar. Çünkü Süper Lig'de hakemlik iyi bir para kaynağı, iyi bir gelir kaynağı...
Kimse bu geliri kaybetmek istemiyor.
Mesele bu...
Cüneyt Çakır da bu tasnifin dışında değil.
Şimdi Kulüpler Birliği adı altında 3 büyüklerin emri ile hareket eden diğer Anadolu kulüplerinin bu gerçeğin artık farkına varmaları lazım.
Kulüpler Birliği falan yok! Türk futbolunu Bizans yönetiyor; hakemler de Bizanslı... Hala sen bunların dümen suyuna nasıl giriyorsun!
Her maçta sopa yiyorlar.
Yusuf Namoğlu "Bu kadar sık maç oynandığı zaman hata oranı artar. Bu hata hakkı futbolcuya tanınıyor da hakeme niye tanınmıyor?" diyor. Mantıken çok doğru...
Tanıyorum hakeme... Hatayı eşit oranda paylaştırırsa sorunum yok.
Ama bütün hatalar büyüklerin lehine, küçüklerin aleyhine olunca bunun bana hata olduğunu kimse kabul ettiremez. Namoğlu'nun kendisi dâhil!
Namoğlu Karadenizli... Karadenizliler Türkiye'nin en uyanık insanları...
Bu mu uyanıklık? 'Efendim hakem hatası.' Allah Allah! Niye bu hata hep Fenerbahçe lehine? Niye bu hata hep Galatasaray lehine? Niye bu hata hep Beşiktaş lehine? Niye bir Fenerbahçe-Çatladıkkapı maçında Çatladıkkapı lehine bir hata düdüğü çalmıyor ya da kartı göstermiyor hakem?
FENER'iN GOLÜNE SEViNDiM
Fenerbahçe, Kayserispor'u 4-0 yenerek Galatasaray ile puan farkını ikiye indirdi. Fenerbahçe ve Kayseri'yi nasıl buldunuz?
Kayseri'yi o gün bizim Alkent'ten takım yapsak yenerdik. Birinci ligde bu kadar mahalle futbolu oynayan bir takım görmedim. Mahalle futbolunun bile yanında 'futbol' lafı var. Kayseri bir garipti. Adamların 'futbolcu' diyecek bir adamı var, Amrabat. O da kadroda yok. Fenerbahçe maçı geçince belki onun cezasını kaldırırlar.
Çünkü fısıltı gazetesi söylüyor; 'Amrabat'ın G.Saray'a gitmesini engelleyen Kayserispor değil!.. Emir geldi bir yerlerden.' Bu kadar kötü nasıl oynanır!
4 tane az yedi.
Fenerbahçe geçen hafta, Manisaspor karşısında zorlandı ama uzatma dakikalarında, 90+5'te gelen golle 3 puanın sahibi oldu. Müftüoğlu'nun 5 dakika uzatma oynatması da çok tartışıldı.
Hayatta bu kadar sevindiğim bir gol olmamıştır. Yani bir takım yenilmeyi bu kadar hak eder. Hakikaten böyle takımların yenilmesi lazım ki ders olsun, ibret olsun. Yani Fenerbahçe'yi maçın başında nasıl darmadağın ettiğini göre göre o takımı nasıl geriye çekersin!
Hadi ben diyorum "Fenerbahçe'nin en zayıf yeri savunması, en güçlü yeri hücumu.
1- Onun için oyunu Fener sahasında oynayacaksın. Kendi sahanda oynamayacaksın.' Bana inanmıyorsun.
Ama senin oynadığın maç gösterdi sana... 10 dakikada 5 pozisyonun var. Üstüne gittin mi öldürüyorsun Fenerbahçe'yi. O takımı geriye çekti.
2- Dünyanın en büyük dangalaklığı maçın son dakikalarında yerli yersiz kendini yerlere atıp hakeme kronometreyi durdurtmak.
Son üç dakikayı iki buçuk dakika uzattı. Bütün maça üç dakika ekleyen hakem son üç dakikaya iki buçuk dakika ekledi. Neden? Çünkü Manisalılar kör parmağım gözüne yerlerde yattılar. Hakem kendini basketbol hakemi gibi yaptı; göstere göstere durdurdu kronometreyi... Maç çoktan bitmişti!
Kayıtta vardı, 'Niye iki buçuk dakika fazla oynattı' diye son üç dakikayı açtım.
Doğru. 30 saniye oyunda kalmışlar.
Biri yatmış bir dakika, öbürü yatmış bir buçuk dakika. Fenerbahçe panik içinde, Fenerbahçe'nin eli ayağı birbirine dolaşmış. Maçın son 3 dakikası oynanıyor, sen böyle yerlerde yatıp Fenerbahçe'ye düşünme fırsatı, kenardaki koça 'Sakin olun çocuklar' deme fırsatı veriyorsun. Böyle bir şey yapmanın âlemi var mı?
FİLM SENARYOSU GİBİYDİ

Böyle başa baş giden maçlarda son dakikaya mola alma hakkı bırakmayan basketbol koçuna söverler. Manisaspor, Fenerbahçe'ye iki defa mola aldırdı. Böyle bir maçta kendini yere atan adamı Fatih Terim'in bir dövmediği kalmıştı.
Dünyada bundan daha aptalca bir şey olmaz. Göz açıp kapayıncaya kadar Fenerliler ne olduğunu anlamadan o 3 dakika biter. Ama sen 2.5 dakika iki kere maça ara verdirerek düşünme fırsatı veriyorsun, soğukkanlı olma fırsatı veriyorsun, kendine gelme fırsatı veriyorsun. İlahi adalete bak kendi kalene gol atıyorsun. Kim atıyor? O yerde yatıp bir dakika kazandığını zanneden adam atıyor. Yani bir film senaryosu gibi... 'İşte futbolda adalet böyle olur' diye bir senaryo yazsam böyle olur ancak... O Yiğit önce orada yatar, durduk yerde maçı uzatır ve uzatılan dakikada da o Yiğit kendi kalesine gol atar.
Sen de dersin ki 'Hıncal ağabey, güzel ama böyle de olmaz. Bu kadar da tesadüf olmaz. Bu senaryon inandırıcı değil.' Ama oldu işte. Onun için hayatta en sevindiğim, en mutlu olduğum gollerden biridir. Aptallık cezalandırılmalı ki bir daha kimse yapmasın.
Maçın son dakikalarında hele uzatma dakikalarında yere yatıp vakit kazanmaya çalıştığını zannetmek rakip takımın ekmeğine tereyağı sürmek, üstüne bal, üstüne de kaymak sürmek. Bunu hep yapıyorlar.
İnanamıyorum.
Röportaj: Bülent CAN

DİĞER HABERLER

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.