İnter karşısında beğeni toplayan Trabzon, Beşiktaş karşısında da üstün gözüktü ama sonuca ulaşamadı. Savunma ağırlıklı bir kadro ile sahaya çıkan Beşiktaş, penaltı golüyle sonuca ulaştı.
Carvalhal, Beşiktaş'a yakışan bir hoca değil. Bu bir kez daha ortaya çıktı. Üstelik de bu ligde play-off var. Gerisinin hiçbir önemi yok, fasulyeden bir lig; ilk 4'e girsen yetiyor. Sen, 'Trabzon'a deplasmana gidiyorum' diye sahaya dokuz savunma adamı ile çıkıyorsun!.. Almeida ve Quaresma'nın dışında geri kalan bütün oyuncular, ön libero, bek ya da stoper... Oyun kurucu vasfında dahi oyuncu yok. Kaleci ve ileride Almeida; ortadakilerin hepsi ya bek, ya stoper, ya da ön libero (Kazma dediğim)!.. Dokuz tane... Böyle bir şey olur mu? Nereye geldiğini zannediyor? Kasımpaşa'ya mı gelmiş, Çatladıkkapıspor'a mı gelmiş; Beşiktaş'a mı gelmiş? Birisi Carvalhal'e Beşiktaş'ın büyük takım olduğunu anlatsın. Trabzonspor mükemmel oynamadı. Trabzon'un mükemmel oynamadığını Şenol Güneş bir türlü fark edemedi. Kulübede iyi oyuncular vardı, maçın gidişatını etkileyebilecek müdahaleler yapabilirdi, ama değişikliklerde çok geç kaldı. Oyun içi talihsizlikleri de vardı.
SARISI OLDUĞUNU HATIRLADI
Bir de hakem perde arkasında Beşiktaşlıydı. Yorumlarında Beşiktaş'ın tarafında olduğunu hissettirdi. Kırmızı kart gösterip Celustka'yı 'tak' diye oyundan attı. Doğru hiç itirazım yok. Ama hemen arkasından, 5 dakika sonra; çok açık çok net olan Hilbert'in sarı kartını, elini cebine götürdüğü halde çıkaramadı. Çünkü Hilbert'in sarı kartı olduğunu hatırladı. Ev sahibi Trabzon'u 10 kişi bırakmaktan çekinmeyen bir hakem, hemen arkasından Beşiktaş'ı 10 kişi bırakmamak için elini götürmesine rağmen sarı kartını çıkarmıyorsa; o hakem 'Ben bu maçı tarafsız yönettim' diyemez.
HAFİF BEŞİKTAŞ SEMPATİZANI
Sevgili Ahmet Çakar, Sabah gazetesindeki yazısında, Fırat Aydınus'un'mükemmel bir maç yönettiğini' yazmış. Ahmet Çakar'ın 'hafif Beşiktaş sempatizanı' olduğu iddia edilir hep... Çakar, bu Aydınus'u bu kadar mükemmel görmüşse ikisi de aynı sempati içinde olabilirler. Seyirci açısından neşeli bir maçtı. İki taraf da çok pozisyona girdi. Marifet dokuz savunma adamı ile sahaya çıkmak değil. Savunma futbolu, savunma adamı ile oynanmaz. Böyle bir kural yok. Beşiktaş yarı sahası içinde oynandığı için maç, Trabzon da çok pozisyona girme fırsatı buldu. Ama bitirici paslaşmaları iyi kullanamadılar. Yoksa bu dokuz savunmacıya rağmen hezimete uğrayabilirdi Beşiktaş... Beşiktaş'a çalınan penaltı ve Trabzon'un sayılmayan golü başta olmak üzere diğer tartışmalı pozisyonlarla ilgili ne düşünüyorsunuz? Penaltı penaltıydı. Kırmızı kart da doğruydu. Glowacki'nin Egemen'e yaptığı hareket fauldü. Önce itti, sonra kafayı vurdu. Hakemin, Beşiktaş lehine verdiği kararlarına itirazım yok. Onun için Ahmet Çakar, "Mükemmel" diyor zaten! Beşiktaş lehine verdiği bütün kararlar doğruydu. Ama aynı doğru kararları Trabzonspor lehine vermedi. Görmezden geldi, devam ettirdi, kart çıkarmadı, vesaire, vesaire... Yani tek taraflı yönetti maçı... Ben bu lafı söylemekten bıktım; akıllı hakem verdiği kararla değil, vermediği kararla takım tutar. Verdiği karar ortadadır çünkü... Vermediği karar unutulur. O golü iptal ettiğin zaman yüz kere de seyretsen Glowacki'nin kafayı vurmadan evvel Egemen'i ittiğini görüyorsun. Ama Hilbert'e verilmeyen sarı kart gazetelerde geçmiyor bile... Çünkü o verilmeyen bir kart...
TRABZON CİLAYI ÇEKEMİYOR
Trabzon, İnter karşısında da maç boyunca üstün oynadı ama yine son vuruşlarda etkisizdi. Gol ümitlerini bir tek Burak'a bağlamış görünüyor. Bu noktada bir sorun var galiba... Futbolda "Finishing" diye bir tabir var. "Finishing"in kelime anlamı "Bitirme..." Ama sosyal anlamda "Finishing" in kullanımı "Bitirme" değil. Mesela evi yaparsın, kaba inşaatı biter. İnce inşaatı da yaparsın. Ondan sonra finishing gelir. Gözden kaçmış kusurları ortadan kaldırmaya, göze batmasını istediğin güzellikleri de ortaya çıkarmaya "Finishing" deniyor. Nasıl ki mobilya ustası masayı yapar, bitirir. En son cilayı sürer. Masayı parlatır. Orada kullanılır. Bitirme değil parlatmaya yakın bir tabirdir. Trabzon, finishing'e kadar her şeyi iyi getirdi. Ama Halil gibi, Burak gibi içeride oynayan, Henrique gibi kenarda oturan bir oyuncuya rağmen finishing'i yapamıyor. Kendi sahalarında, orta sahada çok güzel pas yaparken finishing paslarını veremediler.
BARÇA'YI İZLEMİYORUM
MELO'YU NASIL SAVUNUR?
Melo'nun yaptığı pisliğe bir maç lütfedip ceza vermiş PFDK. En az '5 maç verilmeliydi' bana sorarsan. 1 maç ceza vermiş! Savcılar soruşturma açmalıydı bana sorarsan... Sporda Şiddet Yasası'na aykırı yaptığı iş çünkü... Seyirci sahaya inse ölümler olurdu. O yasayı niye çıkardık biz? Melo seyirciye sinkafı söylemiyor, seyirciye sinkafı gösteriyor. Adamın cezası bir hafta! Savcılar da ortada yok ve bu bir haftaya Galatasaray itiraz ediyor! Ben "Galatasaray, Melo'yu derhal kovmalı" derken Galatasaray Yönetim Kurulu kararıyla, Melo'nun bir hafta cezasına itiraz ediliyor!
UTANMAYA BAŞLADIM
KISA ZAMANDA GiDEBiLiRLER
Galatasaray'da Sivasspor karşısında istatistiklere bakılırsa topa sahip göründü ancak maçın sonunu zor getirdi.
HEYECAN VERMİYORLAR
İki stoper, iki bek, bir Muslera aralarında paylaşsın dursunlar. Sonra da istatistik yazsın: Topa sahip olma oranı Galatasaray yüzde 68, iyi pas 765... Ondan sonra Arena'nın tribünleri bomboş. Ünal Aysal ve Fatih Terim'in oradaki her boş koltuğun sebebini iyi düşünmeleri lazım. Düşünemezlerse giderler ve kötü giderler. Oradaki boş koltuk neyi gösteriyor; Galatasaray seyircisi için, Galatasaray takımını izlemek heyecan verici değil, keyif verici de değil. Onun için adam zahmete katlanıp maça gelmiyor. 'Değmez' diyor. Galatasaray maçı için Van'a giderdi Galatasaray seyircisi. Fatih Terim o günleri bilir. Şimdi Arena'ya gelmiyor. Neredeyse yürüyüş mesafesinde... Hava dünya güzeli... Kasım ayının sonunda şeker gibi, 15 derece sıcak. Pırıl pırıl, yepyeni bir stat... Hava atılacak 'Bütün dünya gelsin görsün' denen bir stat. Fenerbahçe bir gün evvel puan kaybetmiş, tribünlerin yarısı boş.
NE KÖY OLUR NE DE KASABA
Niye boş demiyorsa Ünal Aysal; niye boş demiyorsa Fatih Terim giderler. Kısa zamanda giderler. Çünkü o zaman 'Sorunu çözemiyorlar' demektir. Dua etsinler fasulye ligi oynanıyor. Ciddi bir lig oynansa şimdiye kadar gitmişlerdi. Kimsenin umurunda değil bu lig. Futbol federasyonu sayesinde... Fatih Terim'i anlayamıyorum, gerçekten anlayamıyorum. Bu takımdan ne köy olur ne kasaba. Bunu görmüyor. Hâlâ bu ruhsuz adamlarla, bu spor ahlakından uzak adamlarla oynamaya devam ediyor.