Rakibinin elini sıkmayan bir el çıkıyor zamanın eldiveninden. Rakip tarafta "basit bir dil" çıkıyor şampiyonluk tünelinden. Ve hiçbir şey olmamış gibi yeni düşlere çıkıyor birileri, hayallerin ahşap merdiveninden. Nasılsa herkesin boyuna göre "aynası" var, nasılsa her kulüpte "aynısı" var!
Ben çocukların gözünden bakıyorum futbola. "Keşke" diyorum, "sezon sonunda bütün çocuklar gökkuşağının çemberini çevirecek sihre sahip olsaydı." O yüzden her kulüp başkanı aynalara değil; çocukların gözünden kendilerine bakmayı denemeli. "Üçü bir arada!" Hafta içinde babalar ve çocuklarıyla sohbetlerim oldu da hepsinde ortak soru. "Fenerbahçe niye şampiyon olamadı?" Cevabım; "Galatasaray kadar istemediği için." Örnek istedikleri zaman, Saracoğlu'ndaki Beşiktaş maçını koydum önlerine.
Hakemlerden dert yandıkları zaman, hakemlerin Fenerbahçe lehine yaptıklarını da vicdanlarına sundum. Disiplinin yerinde esen yelleri de hatırlattım Jesus'un derbilerdeki uykulu hallerini de. İki maçta Galatasaray'dan 6 gol yiyip neredeyse pozisyona bile girememek, Jesus'u ele veren en gerçekçi delildi. Fenerbahçe'nin lige harika başlangıcıyla, Dünya Kupası'ndan sonra ortadan kaybolanları birlikte ararken, meselenin temelinde disiplinsizlik ve takım olma gerçeğinin askıya alınması duruyor.
Bir tane yönetici İrfan Can Kahveci'ye, "bizden istediğin her şeyi sana verdik de senden istediğimiz tek şeyi bile bizlere neden vermedin?" diye sorduğunu görmedik. Ama takıma verdiği zararları da birlikte izledik kendisiyle birlikte hareket eden yöneticiliği de.
Bir adam gerektiğinde çok şeydir. Icardi'nin Galatasaray'a verdikleriyle, İrfan Can Kahveci'nin Fenerbahçe'den aldıkları arasındaki döküm; şampiyonluğun el değiştirme sebeplerinden biridir.
Fenerbahçe'de her şey birbirinin içinden geçti. Jesus'a sezon başında duyulan saygı futbolseverlerin gönlünde zamanla eridi gitti. Her yenilgiye mazeret aradı. "Bizi ancak 10 kişi kaldığımız zaman yenerler!" Sonra bir baktık; 10 kişilik Beşiktaş üstelik Saracoğlu'nda Fenerbahçe'ye tek devrede 4 gol attı.
Jesus'un 17 dakikalık uzatma yaşanan maçlarda kaybedilen puanlardan sonra rakip kalecinin vakit geçirmesine yönelik sızlanmaları da hiç yakışıklı değildi.
Gözünün önündekileri görmeyenler bu sezon da şampiyonluğu göremediyse, öncelikle takımın içindeki Truva atlarını görmeleri gerekirdi. Kazanırken tribünlere yaklaşanları, kaybederken olay yerinden hızla uzaklaşanları.
Fenerbahçe takımında iki kişiyi tırnak içine alıyorum. "Arda Güler" ve "Ferdi Kadıoğlu." İkisi de emekçiydi hem kürek çektiler hem sahanın içine yürek koydular. Üstelik efendilik sanatına uygun halleriyle!
Sadece futbolda değil hayatta da engelleri aşarak kazanmanın anlamını savunuyoruz. Bizler buna mücadele diyoruz alın teri diyoruz. Fenerbahçe'yi gelecek sezona bekliyoruz! Hayallerin ahşap merdivenlerini onarmış olarak.
Hayatımızdan bir Atiba geçti. Beşiktaş'a 10 sezon hizmet ederken, duvarlara "centilmenliğin" posterlerini asarak" geçti. Böyle güzel insanlar 10 yılda bir gelir. Onlar her dilde "adam bilinir!"