Hafta sonu Süper Lig'imiz başlıyor. Tarihinin büyük transfer harcamalarını yapan büyük kulüplerimiz varsın borçlarını beşe katlasın, nasılsa bu mevsim para çok. Oysa kimsenin dört yapraklı yoncanın peşinde koşmasına da gerek yok, saha içinde koşan bir takım her şeye yeter.
Yeni sezon dileklerimiz belli. Yanlışlarda "tekrara düşmenin" getirdiği çaresizliği hınca ve nefrete dönüştürenlerin filmi devam etmesin. Bileğini büken rakiplerin karşısında ceket iliklemek öğrenilsin artık. Çiğ münasebetler bitsin, başkanlar futbolun önüne geçmesin. Unutmayalım ki gelişmiş ülkelerde futbol hala sanat yerine geçiyor.
Kazanırken keyifli olmak güzeldir de kaybederken kendini kaybedenleri kim tutar! Başkanların hakem limanlarında aynı şarkıyı dinliyoruz; "ağla gitar çal gitar!" Ortada bir cinayet varsa karşı duralım da en ufak hatalarda hakemler hakkında "vur emri" çıkartmayalım.
Ekranlardaki yorumcu reyonları değişmeli, biraz naif olmak kimseye bir şey kaybettirmez. İzleyiciler de seçici davransınlar ve yorumculuğun kaliteli kısımlarına açsınlar ekranlarını. Yok eğer "ben onların müdavimiyim" diyenler varsa buyursunlar, çocuklarının beynini de onlarla doyursunlar!
Meselenin futbol yönüne gelince. Bakmayın Dinamo Kiev'e elenmesine lige en hazır takım Fenerbahçe. Pozisyon zenginliğinin ilk hafta sahaya yoğun bir şekilde yansıyacağını umuyorum. Devler Ligi'nden elenmenin hırsı da caba.
İlk haftalarda kazanmak gelecek maçlardaki kazanma duygusunu körüklerken, bazı futbolcuların "yan tesirlerinin" önüne geçilecek mi acaba?
Trabzonspor bildiğimiz gibi. Takımın kazanma nedenlerini emekle şekillendiren Abdullah Avcı'nın bıraktığı yerden devam ettiğini Süper Kupa finalinde gördük.
Eksikler yok mu? Var. Ama takımın başında onarım ustası bir teknik adam var.
Bu takım Şampiyonlar Ligi arazisine adım attıysa, ön eleme maçlarından da istediği sonuçlarla çıkacaktır. Hepimizin dileği bu.
Galatasaray ve Beşiktaş'ı merak ediyorum. İki takımda da özellikle forvet hattında klas isimler transfer edildi.
Taraftarların onlara kanının kaynaması da olumlu biçimde sahaya yansıyacaktır.
Bütün bunların yanında gençlerin katkısının büyük olacağını düşünüyorum. Kulüplerin belini gençlik doğrultur, yanlışlarla arasını düzeltmek isteyenler için gereken de sadece cesarettir.
Bu ülkede günü kurtarmak için yabancılar sokağına sapanların ne hallere düştüğünü yıllardır izliyoruz, bu yıl gençleri izleyelim biraz. Çünkü gençlerin terli formaları geceleri ateşböceği gibi parlar.
Yabancıya karşı değilim ama istiap haddini aşan anlayışa ve kulüpleri bataklığa sürükleyen başkan-menajer-teknik adam tezgahlarına karşıyım! Transfer sezonunda herkes oyununu iyi oynadı diye bizleri sadece "seyirci" zannetmesinler!
Bizler parasızlıktan otel odalarında ölen Yeşilçam sanatçılarını da izledik, serveti onuruyla ölçülen futbolcular ve başkanlar devrini de gördük ama sonradan görmeleri o zamanlar görmedik! Her şeyden önemlisi bu yaşımıza kadar sır saklayan bir tarih de görmedik!