Pandemi koşullarına rağmen Mesut Özil'in imza töreni beklendiği gibi büyük ilgi gördü. Böyle toplantılarda polemik soruları eksik olmaz. Bir meslektaşımızın Burak Yılmaz'ın sözlerine cevabı olup, olmayacağını sorması üzerine Mesut Özil'in sarf ettiği sözler bence onun neden büyük futbolcu olduğunu da gösterir nitelikteydi. "Burak Yılmaz kardeşimize başarılar diliyorum. İnşallah sahada en güzel şekilde kendisini ve Türkiye'yi temsil eder." Büyük futbolculuk sadece saha içinde değil, saha dışında da duruşa sahip olmayı gerektiriyor. Mesut ne kadar alçakgönüllü bir insan olduğunu bu sözlerle bir kez daha kanıtladı. Dilerim futbolumuzdaki kavga iklimi onu hiç etkilemez ve futbolunu oynar.
SÖRLOTH'DAN AL HABERİ
Türkiye'de işim oynamak ve gol atmaktı. Sadece buydu. Pek fazla taktik de yoktu. Almanya'da oyunun temelinde taktik var." Bu sözler Trabzonspor formasıyla fırtına gibi esen Alexander Sörloth'a ait. Norveçli golcü daha önce bu köşede yazdığım bir konuyu ispatlarcasına konuşmuş. Futbolumuzun vasat görüntüsü ve yurt dışına teknik adam ihraç edemeyişimizin bir nedeni de bu taktik bilgisi ve oyun disiplini sorunu gibi geliyor bana. Ülkemizde, hele alt liglerde çoğu zaman kaos futbolu oynanıyor. Takımlar genellikle bireysel yetenekler üzerinden sonuca gidiyor. Pek çok teknik adam için taktik hikâye. Sörloth gerçeği yüzümüze vurmuş!
SEYİRCİ Mİ DEDİNİZ!
Son günlerde bakıyorum da Mart ayına yönelik olarak seyircili maçlara dönüş haberleri gazete ve internet sayfalarında boy gösteriyor. Hatta Beşiktaş-Fenerbahçe derbisi için tarih verenler bile var. Seyircili maçları o kadar çok özledik ki, kocaman bir "keşke" çekiyorum. Ama… Ama bu olasılık çoook düşük! Şu aşamada oranı ne olursa olsun s eyircili maçlara geçmek gerçekten zor. Futbol Federasyonunun böyle bir hazırlığı yok. Daha birkaç gün önce Başkan Özdemir bizzat "hiçbir şey belli değil" dedi. Son günlerde salgının üreme hızında artış yaşanması ve buna bağlı olarak Bilim Kurulu'nun okullar ile restoranların açılışına yönelik beklentileri öteleme yönünde sinyal vermesi de cabası. Bana öyle geliyor ki bu ortamda, martta seyirci beklemek 'Polyannacılık' olur.
OLİMPİYAT STADI
Söylesem Tesiri Yok, Sussam Gönül Razı Değil" demiş Divan şairi Fuzuli. Benim durumum da o misal… Bildiğiniz gibi hafta içinde Atatürk Olimpiyat Stadı'ndan Süper Kupa karşılaşmasını yayınladık. Sıcaklık sıfırın altında, rüzgâr 30 kilometrenin sınırındaydı. 100 kişilik yayın ekibimiz kötü hava şartlarına rağmen gün boyu canla başla çalıştı. M.Başakşehir ve Trabzonsporlu futbolcular da birbirleriyle olduğu kadar hava koşullarıyla mücadele etti. Malum bu stat Şampiyonlar Ligi finaline hazırlanıyor. Rüzgar panellerinin Olimpiyat Stadı'ndaki fırtına şartlarını belli ölçüde kestiğini söyleyebilirim. Ancak rüzgâr yoktu demek ayıp olur. Final net olarak tipi altında oynandı. İstanbul merkezine göre havanın en az dört derece daha soğuk olduğunu yazmıyorum bile. Yıllar içinde buraya çeşitli düzenlemeler ve bakımlar yapılsa da Olimpiyat Stadı'nın bir futbol stadyumu olmadığı aşikâr. Evet, zemini gayet iyi durumda. Şampiyonlar Ligi finaline bir kez daha ev sahipliği yapacak olmasını da destekliyoruz ama kimse kusura bakmasın! Bana göre bu stadın tek güzel tarafı adının Atatürk olmasıdır.
ENDER FİKİRLER - Ender Bilgin