Maçtan önce bu "Fenerbahçe, bu Gençlerbirliği'ni çok rahat geçer" fikrindeydim. Aslında dün geçerken fazla rahatsız olmadı ama "1-0'lık skor" çok kötüdür. Gerçi dünkü Gençlerbirliği'nin gol atacak hali de yoktu ama eğrisi doğrusu denk gelir de bir gol atsa ne olurdu?
Pereira'nın elinde böyle bir kadro var ama o hâlâ oyuncu istiyor. Demek ki babaya Real Madrid'in kadrosunu da versen "Bana oyuncu alın" diyecek!
Atılan gol 10 üzerinden 10 numara...
Markovic'in süper ortası, Fernandao'nun kafasına değil sanki ağzının içine, azı dişine gibiydi! Fernandao da rahatlıkla yedi lokmayı, attı golü!
Fernandao'ya çok iyi pozisyon geldi.
Topal'a da çok iyi pozisyon geldi ama ikisi de kolay olanı yapamadılar.
Hava soğuk, hafif de sis var ama zemin güzel. İnsan Fenerbahçe'den daha farklı futbol bekliyor ama bu sene anlaşılıyor ki Fenerbahçe böyle futbol oynamayacak ama kazanacak.
Başını kaldırmadan eziyor
Bakın maça, devamlı faul yapıyorlar.
Bir de hakemin vermedikleri var. Aslında Süper Lig'de en fazla faul yapan iki takım oynadı dün gece. Fenerbahçe bu konuda da liderliğini bırakmadı.
En fazla faulü sarı-lacivertliler yaptı!
Fenerbahçe bir şeyi iyi yapıyor. Rakip topu kaptı mı; hemen 4-5 kişi ile orada baskı yapıyorlar. Yani "Yılan başını kaldırmadan orada eziyorlar." Topu kazanırlarsa avantajları var. Çünkü 50 metre koşmuyorlar. Yani hem 50 metre geriye koşacaklar, topu kapınca aynı yolu katedip bu sefer bir 50 metre daha koşacaklar... Onlar baskıyı önde kurup enerjilerini kısıtlı kullanıyorlar.
Bu kadar faul yapılınca futbol nasıl oluyor; kötü... Neredeyse ilk yarı bitecek biz Fenerbahçe'den hâlâ iyi futbol bekliyoruz. Gerçi bu futbollarını da kimse yadırgamıyor; çünkü Pereira herkesi bu kötü futbola alıştırdı. Bu tip faullü maçı idare etmek hakem için zordur. Düdük çalmasından ne kendi ne de seyirciler keyif alır.
İsteyince oluyormuş
Dün gece yine öyle bir maç seyrettik. Yani futbol açısından "kabız" bir maç... Ne yapalım Fenerbahçe maçları bu sene böyle geçecek. Geçtiğimiz yıllarda bu stadın zeminine suni çim yapılmıştı ve futbolcular maç sonrasında çok şikayet ediyorlardı. "Ayaklarımızın altı, tabanlarımız yanıyor" diyorlardı. Şimdi alttan ısıtma ile böyle bir soğuk havada böyle bir maç oynandı. Futbolcuların şikayeti yok! Demek ki isteyince oluyormuş. Gençlerbirliği ilk yarı boyunca 4 antrenör değiştirdi. İkinci yarıda da 4 teknik adam değiştirirse Gençler bu sene 4x4 olur; güzel bir jip misali!..
G.Saray'da hâlâ eksikler göze batıyor
Mustafa Denizli, "Önce gol yemeyeyim, bende kaliteli ayaklar var nasılsa atarım" fikrindeydi. Buna rağmen Galatasaray yine de "çok kolay" goller yedi. Bir oyuncu değiştiriyorsun, iki oyuncuyu yerinden ediyorsun. Bir teknik adam için en kötü şey budur.
Semih sabun gibi eridi
Tarık'ı çıkarıyorsan Sabri'yi al… Semih'i sağ tarafa yolluyorsun, bu defa defansın dengesi bozuluyor.
Semih son zamanlarda stoperde de iyi değil, başka yerde de... İlk çıkışı iyiydi sonra "sabun" gibi eridi.
Akhisar'ın yedeklerine bakıyorum, hücumcuları orada etkili ama ilk 11'de yoklar. Herhalde Cihat'ın bir bildiği vardı ama bildiği gibi de olmadı.
En etkilisi Podolski'ydi
Galatasaray'da takımın en etkili adamı Podolski'ydi. Hem istekliydi hem de hırslı. Ama elle-kolla oynama hastalığını bırakırsa daha iyi olacak. Akhisar takımı ilk yarıda sahada hiç yok ama ikinci yarı o beklediğimiz Akhisar Belediye'yi gördük.
Onlar maça dahil olunca ikinci yarı bir hayli keyifli bir karşılaşma seyrettik.
G.Saray'a yardım etti!
Dün ilk yarı kadro yapısıyla Cihat, Galatasaray'a yardım etti.
Maçın hakemi ilk 15 dakikada faullerde birkaç tuhaf iş yaptı. Ama sonra maça alıştı ve ufak tefek faullere, ufak tefek itmelere "Devam" dedi… Bence de doğru yaptı.
Hakemler trafik polisi gibi
İkinci yarı kaçırdığı fauller var ama Türkiye Ligi'nde futbolcuları da, taraftarı da buna alıştırmak gerek. "Ah" diyene, "Vah" diyene düdük çalmayacaksın.
Sarı-kırmızılılar için zor maçtı ama tahminlerden kolay geçti… Akhisar kalecisine de ikinci ve üçüncü goller yakışmadı.