İyi-kötü-çirkin

F.Bahçe sezon başından beri istikrarlı gitti, maçı ve ligi hiç bırakmadı, Ersun Yanal'ın ve futbolcuların aklı hep sahadaydı.
Dışarı ile uğraşmadılar.
Hak ederek şampiyon oldular.
Bu şampiyonluk, onları Avrupa'ya götürmeyecek ama özellikle G.Saray'a 4. yıldızı taktırmaması açısından önemli bir şampiyonluk.
Son haftalarda puan da kaybetseler hiçbir şey kaybetmedi.
Bu rakiplerinin ne kadar kolay olduğunun, ne kadar kötü idare edildiğinin resmidir.
Ama ne olursa olsun onlar kötü idare edilirken demek ki F.Bahçe bu sene yönetimi dahil doğru işler yapmıştır. Çünkü bir futbol takımı, yönetimin sahadaki aynasıdır. Şampiyonlukta emeği olan baştan sona herkesi tebrik etmek gerekir.
GELELİM G.SARAY'A
G.Saray kötü. Düşünün Avrupa'ya gitmek için mücadele ediyorsunuz, düşme hattındaki rakibin kalitesi de belli. Ve bu takımın etkili bir oyuncusu Tanju 71. dakikada oyundan atılıyor. Yani siz uzatmalar dahil 26-27 dakika 10 kişi kalan bir rakiple mücadele ediyorsunuz.
Bence Tanju'nun ikinci sarı kartı da yanlış. O da ayrı.
Bakınız şimdi burada biraz duralım. Futbolcuların antrenmanda yaptığı bir oyun vardır.
Bir kişi eksik karşı gruba aranızda top çevirirsiniz.
Zaten 10 dakika top çevirirseniz rakibin dili bir karış dışarı çıkar. Ondan sonra gol mü atacaksın, ne yapacaksın yaparsın. Rakibine ne yaparsan yap. Ama G.Saray bunu bile yapamıyor.
Neden? Çünkü G.Saray'ın bir lideri yok. Oyunu yönlendirecek, arkadaşlarına sözünü geçirecek bir lideri yok. Peki yanda Mancini'nin etkisi var mı? O da yok. Ve bu G.Saray 10 kişi kalan Elazığ karşısında tel kadayıfın telleri gibi dökülüyor.
Golü ha yedi, ha yiyecek.
Bu sırada rakibi (Beşiktaş) zaten 3-0 olmuş. Onu duysa bile rahatlayamıyor. Yani G.Saray anlayacağınız kötü. Ve bu kötü G.Saray belki de Şampiyonlar Ligi'ne gidecek.
GELELİM ÇİRKİNE
Bir maçı kaybedersiniz. 3 de yersiniz, 5 de yersiniz önemli değil. Çıkarsınız, adam gibi mücadele edersiniz. Çatır çatır top oynarsınız, tekmeye kafa sokarsınız, rakibe baskı yaparsınız.
Rakip kale önünde çoğalırsınız.
Ama nerede? Beşiktaşlı futbolcular gece kulüplerinde çoğalıyorlar. Kimisi içki içiyor, kimisi yemek yiyor, kimisi de kurşun yiyor. Maç bitmiş, yorgunsun, sabah antrenman var. Ama Beşiktaş yönetimi kamuoyuna Lafonten'den masallar anlatarak göstermelik para cezasıyla işi geciktirmeye çalışıyor. Beşiktaşlı oyuncular bunu bir kere yapmış olsalar belki kabul. Alışkanlık haline getirdiler. Devamlı yapıyorlar. Peki yönetim ne yapıyor? Mesela başkan beyanat veriyor, F.Bahçe'ye sahip çıkıyor. Neymiş efendim.
F.Bahçe'nin maçı erkeklere de oynansın. Fikret Orman sen önce kendi takımına sahip çık F.Bahçe'den önce. Nitekim yolda hangi Beşiktaşlıyı görsem 'Fikret Orman gitsin, F.Bahçe'ye başkan olsun' diyor.
Acaba Fikret Orman gece kulübü muhabbetini unutturmak için mi konuyu değiştirdi?
Niçin yaptı bilemem ama yaptığı yüzde 100 acemilik.
Başkan acemi olunca futbol takımı da Sivas'tan 3 yer. Dua etsinler fazla yemediler.
DÜDÜKLÜ BİRİ
G.Birliği-Bursa maçını izledim. Ortada koşan, düdük çalan bir de adam vardı, Süleyman Abay. Bursaspor'u katletti, sonra öldürdü. Net iki penaltı ve bir kırmızı kart yok. Bursaspor'un lehine. Herhalde eve gidince Bursaspor'a bir de Fatiha okumuştur. Hanımına irmik helvası yaptırıp afiyetle yemiştir. Futbolcudan ve yöneticiden bahsederken hakemleri de bir kenara koymayalım, onları da tavaya atalım.
MARKA DEĞERİ
Dört sene önce Digitürk ihalesi yapıldığında bazıları Türk futbolunu kurtaracaklardı, marka değerini artıracaklardı.
Vallahi marka değeri öyle arttı ki her tarafı kurşun yarası oldu. Görüntüleri vermiyorlar, çok görüntüyü ekrana getirmiyorlar. Muhakkak birileri 'dur' diyecektir. Futbolcular kurşun yiyor, yöneticiler hapse giriyor. İşte size Türk futbolu. Hepinize hayırlı işler.