Fenerbahçeliler 'Türkiye için adalet; Fenerbahçe için adalet' temalı ve geniş katılımlı bir yürüyüş gerçekleştirdi. Başkan Yıldırım da katılanlar arasındaydı. Katılım ve verilen mesajlarla ilgili değerlendirmeleriniz nasıl?
Aziz Yıldırım'ın cezası, Yargıtay tarafından onaylandı ve Yargıtay, gerekçeli kararını yazıp, İnfaz Yargıtay Başsavcılığı'na gönderdi. Orada film koptu. Şu anda Yargıtay Başsavcısı, elindeki kararı İstanbul İnfaz Savcılığı'na gönderdi mi, göndermedi mi; bilmiyoruz.
Hukuki süreç, böyle işliyor. 'İstanbul Savcılığı'na geldi' haberi çıktığı andan itibaren, 10 gün içinde Aziz Yıldırım'ın ya teslim olması ya da evinden alınıp tutuklanması gerekiyor.
Ama 'Yargıtay Savcısı'na geldi' haberlerini, gazetelerde okuduk; ondan sonra ne olduğunu bilmiyoruz.
Bu aşamada, ülkede başka bir şey daha oldu. Poliste ve yargıda bir 'paralel yapılanma' olduğu, yürütme gücü tarafından ifade edildi ve bu paralel yapılanmanın içindeki savcılar, yargıçlar ve polislerin aşağı yukarı hepsi yer değiştirdi.
BASKI OLUŞTURUYOR
Aziz Yıldırım'ı izleyen, dinleyen polisler, gizli kamera ile görüntülerini çeken polisler, bu delillerle dava dosyasını hazırlayan savcılar ve de bu dava dosyasına bakarak hüküm veren yargıçların hemen hemen hepsi, tesadüfen bu paralel yapının içinde...
Aziz Yıldırım, "Sayın Başbakan'ın ifade ettiği paralel yapı, beni mahkum etti. Onun için ben, yeniden yargılanma istiyorum" diyor. Bunu isteyebilir ya da isteyemez; İlker Başbuğ Paşa da istiyor. İstekleri reddediliyor falan...
Ama senin bunu istemen; Yargıtay Başsavcısı'nın, elindeki mahkumiyet kararını İstanbul İnfaz Savcılığı'na göndermesini bağlamaz; ilgilendirmez.
Sen istediğini söyle; hukuki süreç işler. Ama dediğim gibi; film orada koptu.
Onlar gönderdi de İstanbul'a mı ulaşmadı; yolda mı kayboldu? Onlar göndermedi mi? Onlar gönderdi de İstanbul İnfaz Savcısı mı durduruyor ve 'Bende' diye açıklamıyor! Çünkü 10 gün içinde, infaz etmesi lazım. Bir şeyler var...
Aziz Yıldırım da cin gibi bir adam...
Bu şeylerden istifade edip, kamuoyu baskısı yapmaya uğraşıyor. Bunun için de binlerce Fenerbahçeliyi, Bağdat Caddesi'nde topluyor ki dünyanın en kolay işi, bu... Çünkü Fenerbahçe camiasının; kulübe ne kadar bağlı olduğunu, nasıl bağlı olduğunu bilmeyen yok.
Biz, o Bağdat Caddesi'nde neler seyrettik!
Yeter ki başkan, işaret etsin. Aziz Yıldırım, bu silahı kullanıyor. Ne işe yarar; bilmiyorum!
Yargıtay Başsavcısı, kararını hâlâ açıklamadı. O, kararını bekletirken; bir de böyle yürüyüşler düzenleniyor.
Çok merak ediyorum; ne yapacak!
ORTAK OLAMAZLAR
Beşiktaş maçında, Ersan'ın gördüğü kırmızı kart da haftanın en çok konuşulan konuları arasında... 'Beşiktaş, aşağı çekiliyor. Lig, dizayn ediliyor' şeklinde iddialar dile getiriliyor. Sizce, Ersan'ın gördüğü kırmızı kartta veya hakemin yönetiminde, bir kasıt var mıydı?
Diyelim ki öyle bir dizayn var. Buna rağmen, Beşiktaş maçı kazandı. Demek ki 10 kişi kalmak, yenilmek için yeterli bir sebep değil; bahane değil...
10 kişi kalıp, hem de Bursa gibi ligin iddialı takımlarından birini yenebiliyorsan...
Bundan ders alacak olanlar, başkaları...
Beşiktaş aldığı galibiyetle, Galatasaray'ın üstüne çıktı bu arada...
Zirveye kimse ortak olmaz. Aklınızdan çıkarın bunu... Bu medya, burada durduğu sürece; kimse zirvenin ortağı olmaz.
Galatasaray'ın da böyle bir endişesi var sanırım. "Rakip, zirvede yalnız mı bırakılmak isteniyor?" şeklinde, arka arkaya açıklamalar yayınlandı.
Soruyla açıklama yapıyorsa, helâl olsun Galatasaray'a!.. O açıklamayı, herhalde zekası kıt adamlar yapmış!
Her şey meydanda... Bu iş son maça kalırsa, herkes bilsin ki bu ülkede, bir Denizli-Fenerbahçe maçı daha oynanmaz. Ona izin verilmez. O maçı,
Fener kazanır.
***
TARİHİ OLAY KAÇTI
Sırıkla atlamada, Ukraynalı efsane Sergey Bubka'ya ait olan 6.15 metrelik salon rekoru, Renaud Lavillenie tarafından tarihe gömüldü.
Üstelik rekor, Bubka'nın ülkesinde ve Bubka'nın gözü önünde kırıldı! Yılların spor olayı, geçen hafta sonu yaşandı. 'Artık kırılmaz' denilen 21 senelik sırıkla atlama dünya rekoru, 6.16 metreyle kırıldı.
Akıllara seza bir performans...
Eurosport'tan izledim yarışmayı...
Fransız Renaud, 6.01 metreyi iki kere aşamadı ve son hakkında geçmeyi başardı. 6.01'i güç bela geçtikten sonra, çıtayı 15 santim birden yükseltip, 6.16'ya koydu.
Kendisinin bile inanamadığı bir atlayışla, 6.16'yı geçti ve dünya rekorunu kırdı.
21 sene evvel, yine aynı salonda Bubka kırmıştı dünya rekorunu... Ve Sergey Bubka, bu defa şeref tribününde o ana tanıklık ediyordu. Tarihteki son eski rekortmendir.
Bubka, tribünden indi ve Renaud'a koşup, rekorunu ilan etti. Fransız sporcuya sarılıp kutlayan, hâlâ ne yaptığına inanamayan, 'Sen benim rekorumu kırdın' diyen; o oldu.
Bu müthiş hikâye, isterdim ki bütün gazetelerin birinci sayfasında yer alsın.
Ama bu tarihi olay, bana bir soru bile olmuyor. 'Hıncal ağabey; senin hayatın atletizm, senin hayatın olimpiyattır. Sen önce atletizm dersin; şimdi bu rekor kırıldı. Ne diyorsun!' diye sen bile sormuyorsun!..
***
SPONSORLARI YOKTU
Soçi Kış Oyunları sürüyor. Alper ve Alisa çifti, artistik buz pateninde Türkiye'yi temsil etti; ancak elenmekten kurtulamadı. Verilen düşük puanlar nedeniyle, protestolar da vardı. Siz, sporcularımızı nasıl buldunuz?
Yarışı seyrettim; protestoları da izledim. Naklen yayın yapan arkadaşlar, yarışma bölümünü iyi anlattılar ama biraz fazla 'milliyetçi davrandıklarını' düşünüyorum.
Orada, bir Türk seyirci grubu vardı. Türkiye'den Soçi'ye gitmek, zor bir şey değil. Protestonun büyük çoğunluğunun, onlardan geldiğini gördüm.
Alper ve Alisa, tam bir olimpik ruh içinde yarıştı. 'Önemli olan katılmaktır; önemli olan iyi yarışmaktır' ilkesine uydular.
Çok da iyi yarıştılar ama onların önünde yer alanların daha kötü olduklarını söyleyemem.
Gönlüm finalde yarışmalarını isterdi ama İstanbul Belediyesi'nin, on para etmez bir futbol takımına milyarlar yatırdığı; Ankara Belediyesi'nin yine on para etmez bir futbol takımına milyarlar yatırdığı bir ülkedeyiz.
Türkiye'yi, tarihinde ilk defa en az 2 milyar seyircinin izlediği bir yarışmada temsil eden Alper ve Alisa'nın, sponsor bulamamasını dikkate alırsanız; bu çocukların kabahati yok. Onun için katıldılar ve iyi de yarıştılar.
Editör: Bülent CAN