Yargıtay'ın zamanlaması manidar

Yargıtay'ın şike davasında cezaları onadığı tarihi, son günlerin çok yaygın deyişiyle 'manidar' buluyorum... Sen mahkeme kararının verilmesinin ardından aylarca beklemişsin, beklemişsin; şimdi tam bu özel mahkemelerin kararlarının 'vicdani olup olmadığı' tartışılırken ve ülke çapında muhalefetiyle, iktidarıyla yeniden yargılanma söz konusuyken, bu kararı onaylıyorsun! Bu manidar değilse, dünyada hiçbir şey manidar değildir

Yargıtay, şike davasıyla ilgili kararını verdi ve Aziz Yıldırım'ın şike yapmak, teşvik primi vermek ve örgüt kurmak suçlarından aldığı cezayı onadı. 2 yıl 8 ay daha hapis yatacak olan Fenerbahçe Başkanı, "Bu kararı tanımıyorum" dedi. Yargıtay'ın kararı ve Yıldırım'ın çıkışıyla ilgili neler söyleyeceksiniz?
Aziz Yıldırım, öteden beri kendisinden başka hiç kimseyi tanımayan ve 'Fenerbahçe demek, ben demek' diyen bir başkan... Bu, işin ayrı bir yanı... Gerçek Fenerbahçeliler, Aziz Yıldırım'ın kendisini Fenerbahçe ile özdeşleştirmesini iyi değerlendirmeliler... Dünyada hiç kimse, hiçbir kulübün sahibi değildir. İngiltere'de parayı yatırıp, o dev kulüpleri satın alanlar dahil... Ama Yargıtay'ın kararı onayladığı tarihi, son günlerin çok yaygın deyişiyle 'manidar' buluyorum ben de... Neden? Bunca sene hukuk okudum, bunca sene gazetecilik yaptım; hukukun özünü, temelini iyi bildiğimi düşünüyorum.
AYLARCA BEKLEDİLER
Eğer bir yerde, hukuksal bir yaşamdaki yeni bir düzenleme çok yoğun bir şekilde konuşuluyorsa, mahkemeler onunla ilgili kararı o anda vermezler. Diyelim ki idam mahkumusun; mahkumiyetin Yargıtay'a gitti. O sırada, o ülkede idam cezasının kaldırılması konusunda genel bir hava varsa ve yürütme dahil, yasama dahil, halk dahil, sivil toplum örgütleri dahil 'İdam, bu ülkeye yakışmıyor' görüşündeyse; o sürecin sonunu bekler mahkeme... 'İdam kaldırılıyor; adamı asmayalım' der. O adam seri katil de olsa, ırz düşmanı da olsa fark etmez... Türkiye'de, bir yeniden yargılanma süreci var. Bu yeniden yargılanma ne için; belli bir mahkemenin verdiği kararlar için... Aziz Yıldırım hakkında karar veren mahkeme hangisi; aynı mahkeme... En son 'Karar, aralık ayında çıkar' denmişti; aralıkta da çıkmadı. Sen bu kararın verilmesinin ardından aylarca beklemişsin, beklemişsin; şimdi tam bu özel mahkemelerin kararlarının 'vicdani olup olmadığı' tartışılırken ve ülke çapında muhalefetiyle, iktidarıyla yeniden yargılanma söz konusuyken, bu kararı onaylıyorsun! Bu manidar değilse, dünyada hiçbir şey manidar değildir.

Yargıtay'ın kararının ardından, gözler Türkiye Futbol Federasyonu'na çevrildi ve federasyon, "Bizim için konu kapanmıştır" açıklaması yaptı. Siz ne düşünüyorsunuz; konu gerçekten kapandı mı? Zira, Trabzon cephesi ısrarla kararın değişmesini bekliyor. Ayrıca konunun bir de FIFA-UEFA cephesi var.
Olaylara kağıt üzerinde değil; 'Türkiye'de ne olup bitiyor' açısından bakmak lazım. Yıldırım Demirören federasyonu, atanmış bir federasyondur. Seçilmiş bir federasyon değildir. Özerk Türkiye Futbol Federasyonu'na Ankara niye karıştı ve niye Yıldırım Demirören'i atadı; bu sonuç için... Yıldırım Demirören, bu misyon ile geldi. UEFA'ya sahte belge göndermek suçundan, Beşiktaş'ın mahkum olmasına sebep olan yönetim kurulunun başkanıydı. Türkiye'de artık spor sahalarına dahi girmemesi gereken bir adam, federasyon başkanı tayin edildi; 'bunu böyle yapsın' diye... Yıldırım Demirören'in başka bir şey yapmasına imkan, ihtimal yok. Ona verilen görev de şuydu: 'Kişilere ne ceza verirsen ver; Fenerbahçe'yi kurtar, bu işe karıştırma.' Fenerbahçe'yi kurtarmanın yolu da başkana ceza vermemektir zaten... Başından beri söylüyorum: Federasyonun verdiği cezalar, disiplin cezalarıdır; mahkemenin verdiği cezalar, yargı cezalarıdır. Bunların, birbiri ile doğal bir ilişkisi yoktur.
YASAL İLİŞKİLERİ YOK
Düşünsel bir ilişkisi vardır. O kararı verenler, öbürünün ne karar verdiğine bakarlar; neticede bu dünyanın içinde yaşıyorlar. Ama doğal bir yasal ilişki yok. Federasyonunki bağımsız bir disiplin kuruludur; mahkeme de bağımsızdır. Yani 'bu öyle bir karar verdi' diye, 'diğerinin kararını değiştirmesi' gibi bir şey söz konusu olamaz ki bunların koşulları da ayrı, temelleri de ayrı... Bu, Türkiye'deki durum... Ama Türkiye'deki durum ile uluslararası durum, o kadar oturmuyor. Örneğin yine atanmış atletizm federasyonları; Türkiye'deki önemli atletlerin, özellikle de olimpiyatta derece almış atletlerin doping cezası almalarını engelledi. Mesela, o 'biyolojik pasaport' denilen uygulamayı tanımadılar. Tanısaydılar, Aslı'nın olimpiyat şampiyonluğu gidecekti. 'Hayır, tanımıyoruz' dediler ve bir ceza vermediler. Ankara'dan gelen talimat ile federasyon başkanı, bu kararı alabilir. Yarın WADA (Uluslararası Dopingle Mücadele Ajansı) ya da IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) ya da IAAF (Uluslararası Atletizm Federasyonu), 'Bunlar doping yapmışlar ve sen ceza vermedin' derse, Türkiye Atletizm Federasyonu ceza alır. Yani Türk atletizmi ceza alır; Türkiye yarışlardan ihraç edilir. Bu konuda da UEFA, 'Sen şikeye gereken cezaları vermedin' diyerek benzer bir karar verebilir. Çünkü şike, şiddet, doping; dünyadaki bütün uluslararası spor kuruluşlarının üç ana hedefi... 'Sen bu şike olaylarında yan çizdin; yeterli ceza vermedin' diyebilirler.
F.BAHÇE'Yİ AKLAYACAKTI

Mehmet Ali Aydınlar'ın bulduğu formül, FIFA ve UEFA'yı da tatmin edecek bir formüldü. İtalya örneğinde olduğu gibi puan silme cezası vererek; kimseyi cezasız bırakmayacak, Fenerbahçe'yi en temiz, en kolay şekilde aklayacaktı. Ama Mehmet Ali Aydınlar, Aziz Yıldırım'ın hırsını ve ihtirasını aşamadı. Çünkü Aziz Yıldırım, Fenerbahçe'nin önünde... Bunu aşamayınca, bugünkü duruma gelindi. Şimdi tabii, FIFA ve UEFA işe müdahale ederse, bu sadece Aziz Yıldırım'ın ya da Fenerbahçe'nin değil; Türkiye'nin aleyhine olur. Çünkü Türkiye Futbol Federasyonu'na diyecek ki: 'Sen görevini yapmadın arkadaş!' Bu, başımıza çok büyük sıkıntılar açabilir.
Süreç 3 Temmuz 2011'de başladı. 'Geçen 3 sene içinde süreci doğru yönetebildik mi?' diye soracaktım ama siz, 'kırılma noktası olarak Aydınlar'ın formülünü gördüğünüzü' ifade ettiniz. Formül işlese, gerçekten bu süreci daha kolay atlatabilir miydik?
Bitmişti, her şey bitmişti. Şimdi başka şeyler konuşuyorduk ve Aziz Yıldırım, Türk futbolunun dışındaydı şu anda... Ama Aziz Yıldırım'ın Türk futbolunun içinde kalma hırsı yüzünden, işler bu hale geldi. Yarın ne olacağını kimse bilmiyor. Dua edelim; FIFA ve UEFA müdahale etmesin. Yoksa tekrar söylüyorum; bunun acısını sadece Fenerbahçe değil, bütün Türk futbolu çeker.
Kulübü fiilen yönetecek
Yargıtay'ın kararıyla, Yıldırım'ın başkanlığı düştü. Bir yandan da yeni başkan adayları konuşuluyor. Ali Koç ve Abdullah Kiğılı isimleri ön planda... Bundan sonraki süreçte neler olabilir?
Şu andaki görüntü şu: Aziz Yıldırım, 'Fenerbahçe demek, ben demek' diyor; buna kimsenin itiraz ettiği yok Fenerbahçe'de... Fenerbahçe medyası dahil biat etmiş vaziyette Aziz Yıldırım'a... Şu andan itibaren Yargıtay'ın kararının tebligatı ile birlikte, Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe Başkanlığı düşecek ve onun yerine, Aziz Yıldırım'ın kuklası kim ise o gelecek. Adı ister Abdullah Kiğılı olsun, ister Ali Koç olsun... Kim olursa olsun; gelen, en azından kamuoyu nazarında 'Aziz Yıldırım'ın kuklası, iş başına geldi' şeklinde karşılanacak. Bugün okuyorum; 'Aziz Yıldırım onursal başkan olacakmış!' Şike suçundan mahkûm olmuş, başkanlığı düşmüş bir adamı onursal başkan yapmak!.. Ya da 'CEO olacakmış; kulübü fiilen o yönetecekmiş!' Bu koşullarda 'başkanlığı kabul etmek' demek, 'kukla olmayı kabul etmek' demektir. Ben bu sıfatı, ne Ali Koç'a ne Abdullah Kiğılı'ya yakıştırmam. Ama onlar kendilerine yakıştırıyorlarsa, onu da bilmem.
***
FEDERASYON SKANDAL BiR KARAR VERDi

TFF, MHK'nın aksi yöndeki açıklamalarına karşın 'Kasımpaşa-Beşiktaş maçında hakemin kural hatası yaptığına' hükmetti. Federasyonun, karşılaşmanın tekrar oynanmasına karar vermesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yüz karası, utanç verici, skandal bir karar! Yani hakemliğin 'h'sinin olmadığı bir kurul, oturup karar verdi. Merkez Hakem Kurulu ve federasyonun hakem hocası dâhil, yerli yabancı bütün uzmanların 'kural hatası yoktur' dediği bir ortamda, 'kural hatası vardır' kararı aldı. Olacak şey değil! Ama bu ülkede, her şey olur. Çünkü medyanın haberi yok olup bitenden!.. 'Bu ne rezilliktir!' diye kıyamet koparan bir manşet, bir başlık görmedim. Olamaz da zaten... Milliyet ile Vatan gazetesinin patronu Yıldırım Demirören... Onlar her şeyi görmezden geliyorlar; evirip çeviriyorlar. Artık bu iki gazetede, federasyon ile ilgili yazı okumaz oldum. Çünkü saygı duyduğum arkadaşlarıma farklı bakmaya başladım... Yani inanmadığın şeyi, hiç yazma en azından... Onu yazma arkadaş; mecbur değilsin. 'Yıldırım Demirören'i savunacağım' diye inanmadığın konuları yazma; başkası yazsın. Öbürleri, zaten Fenerbahçe forması giyenler tarafından yönetiliyorlar. Utanç verici bir durum...
NE DEĞERLİ KOLTUKMUŞ!
Tahkim'de hukukçular var. Bakalım onlar ne karar verecekler. Ama Türkiye'deki futbolun yönetilemediği bir kere daha kanıtlandı.
Tabii siz maçın ardından 'kural hatası yok' demiştiniz.
Hâlâ öyle diyorum. Yani elli tane kurul 'kural hatası var' dese bile, benim görüşüm değişmez. Beş yüz kişi 'yanlış' dedi diye doğru, yanlış olmaz.
Aslında Halis Özkahya olayından sonra TFF ile MHK, bir kez daha karşı karşıya geldi. Kararın ardından medyada, 'MHK Başkanı'nın istifa edebileceği' yönünde haberler çıktı ama Zekeriya Alp, Demirören ile yaptığı görüşmenin ardından göreve devam etme kararı aldı.
Ben Zekeriya Alp'in, o koltukta nasıl oturduğunu çok merak ediyorum. Efendim, 'Yıldırım Demirören ikna etmiş' de bilmem ne... Geçiniz! Yani bir koltuk, hiç bu kadar kıymetli olamaz. Hadi maaşlı biri olursun da 'çoluğun çocuğun ekmek parası, okul parası, bilmem ne' diye kalırsın; orada oturursun. Hayır! Öyle maaşlı bir durum da değil Merkez Hakem Kurulu Başkanlığı... Zekeriya Alp'in böyle bir makama, unvana ihtiyacı da yok. Ama nasıl oluyor da hala orada oturabiliyor; aklım, hafızam almıyor!..
Röportaj: Bülent CAN

DİĞER HABERLER

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.