Skor 2-1. Maçı seyretmeyen anlamayabilir. Ama bu skorun, sahada oynanan futbola ve mücadelesine göre F.Bahçe lehine daha farklı olması gerekirdi. F.Bahçe çok mu mükemmel oynuyor? Hayır. Ama öncelikle futbolcular mücadele ediyor. Sahada kaytaran yok. Yani her futbolcu arkadaşının emeğine saygı gösteriyor. Hem ona yardım ediyor hem de koşuyor. Bu mücadele olunca kalite olarak da diğer takımlara göre daha üstte olan F.Bahçe özellikle Rize gibi takımlara kolaylıkla baskı kurup galip geliyor. Rizespor ilk 20-25 dakika var. Bir golleri var, bir de gol pozisyonları. Ondan sonra duruyorlar. Sııfırdan 90. dakikaya kadar bakıldığında F.Bahçe'nin direnci düşmüyor. Belki artmıyor ama rakibin direnci her geçen dakika düşünce sarı-lacivertlilerin üstünlükleri de daha net olarak görünüyor. F.Bahçe'nin ikinci yaptığı doğru şey defanstan doğru çıkmak. En gerideki ile en ilerideki oyuncu arasındaki mesafeyi dar tutmaya çalışıyorlar. Böyle olunca da rakip zorlanıyor. Böyle oynamak için de güçlü olman lazım. Demek ki F.Bahçe antrenmanlarda iyi çalışıyor. Mümkün olduğu kadar da defansta oynayan adamlar ofsayt hattını düzgün çekmeye çalışıyorlar. Geçen maçlarda birkaç kez Caner bozmuştu. Bu maçta olmadı. Emmanuel Emenike en ileride koç boynuzu gibi. Rakip defansı hem yıpratıyor hem de iyi işler çıkarıyor. Aslında yanında oynayanlar daha dikkatli olsalar onun boş bıraktığı alanlar daha çabuk girseler F.Bahçe skoru daha kolay yakalayacaktı.
Sarı görmeden rahatlamıyorlar
Egemen ile Caner; ikisi de sahada varlarını, yoklarını ortaya koyan futbolcular. Ama çok zaman kantarın topuzunu kaçırıyorlar. Hakem için son derece tehlikeli iyi oyuncu bunlar. Ne zaman rahatlarlar ve hakemi rahatlatırlar? Sarı kartı aldıklarında. O sarı kart riskini bu tarz oyuncular çok iyi kullanı. Görmedikleri müddetçe hem hakemi hem rakibi hem de seyirciyi taca atarlar. Nitekim Caner sarı kartı gördü rahatladı. Ama Egemen için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim.
"Zaten emekli oluyorum hoca"
28. dakikada Egemen rakibiyle önce grekoromen güreş yaptı, sonra serbeste döndü. Kart yok. 43. dakikada bu sefer rakibe tekme atmaya kalktı, yine kart yok. 79. dakikada bu sefer bir F.Bahçe hücumunda rakibinden darbe yememesine rağmen komik şekilde kendini yere attı, üç takladan sonra kalktı, hakemden rakibine sarı kart istedi. Yunus Yıldırım'dan yine "tık" yok. Yunus maçı banttan izlerse ne demek istediğimi anlar. O da diyordur ki, "Yahu Erman hoca artık hakemliğimin sonu. Şimdi büyük takımlardan futbolcu atacağım da başım belaya mı girecek. Nasıl olsa bundan sonra FIFA olacak halim yok. İdare ediyorum işte. Mesela Caner'in sarı kartı var, 64'te Yunus'un önünde elle topu çalıyor. Yunus'tan yine "tık" yok.
Sonucu belirleyen ufak ayrıntılardır
Cristian rakibe fazla basmıyor. Oyundaki etkinliği daha az. Ama neticeye baktığınızda frikikten golünü atıyor, gol olan korneri de o kullanıyor. Cristian belki çok koşmuyor ama daha önemlisi topu koşturuyor. Zaten futbolda toptan hızlı oyuncu yer yüzüne gelmedi. Emenike'nin kaçırdığı pozisyonda da yine Cristian'ın pası vardı. Futbol ufak ayrıntılarla kazanılır veya kaybedilir. Mesela Cristian'ın attığı golde Caner ile ikisi, Rizespor kalecisi Serkan'ın zayıf tarafını daha frikik atılmadan konuştular, birbirlerini uyardılar. Bunlar F.Bahçe'nin artıları. Artık çok olursa da kazanırsın.
Bir hakem de dikkat etsin
Türkiye'de hakemler taç atışlarına hiç dikkat etmiyorlar. Tacı atan oyuncu topu iki elinin arasından çıkarıp atacağına tek eliyle fırlatıyor. İki ayağı yerde olması gerekirken ayağının birinden güç almak için kaldırıyor. Henüz bunları görüp de değiştiren bir hakeme uzun zamandır rastlamadım. Penaltı atışları için zaten bir şey söyleyemeyeceğim. Çünkü ya futbolcular topa vurulurken topun yanına geliyorlar, penaltıyı atacak adamla birlikte. Ya da kaleciler iki metre öne çıkıyor. Bu atışlar asla nizami değil.