Volkan Demirel'le Kalamış'ta yaptığımız röportajın ikinci bölümünde, daha kişisel gerçeklerin kapasında buluştuk. Güneşin gölgesi ateştir ya, "Kişisel tepkilerde 1 numarasın. Toplumsal tepkilerde var mısın?" diye sordum bu kez. Verdiği cevapta bir mehter coşkusu hissettim.
"Ben ülkemin iyiliği için gereken ne varsa, orda da varım. Onca asker şehit olurken, gerekirse canımı da veririm."
"Yoo kendine haksızlık etmişsin. Sen Muslera'dan daha iyi kalecisin."
Çünkü yanlış bir şey söylersin, başka tarafa çekilir." Andre Santos'un İngiltere'de böyle bir kaza yaşadığını hatırlattı. "Burada yine Alex'in müthiş zekası öne çıkıyor" dedim. "Bence de..." diye karşılık verdi.
Çalıştığı teknik adamlar içinde, Aykut Kocaman'a çok inanıyor. Fatih Terim'in kendisi için ne kadar önemli olduğunu özellikle belirtti. "Verdiği desteği unutamam" diyerek. Abdullah Avcı'yla çalışmaktan büyük mutluluk duymuş. "Abdullah Hoca kendisini çok iyi ifade edebilen biri. Her zaman söylemişimdir, Türk Milli Takımı'nda yerli hoca olması lazım. Çünkü bizim duygularımız, ifadelerimiz çok önemli. Abdullah Hoca da hazırlık kampı olmasına rağmen bunları çok iyi yansıttı. Bizler de kendisine eşlik ettik. Bu takım uzun yıllar Türk futbolunu ileriye taşıyacak. Dünya Kupası'na katılacaktır" diyerek umut dağıttı. "Avrupa Şampiyonası'nda olmamız gerekir miydi?" "Muhakkak. Orada Türk bayrağının dalgalanması gerekirdi." "Peki niye gidemedik?" "Şartlar. O anki şartlar uygun olmadı demek ki, başaramadık."
Volkan Demirel'in modayla ilişkisini eşi belirliyor. Evlenmeden fena halde alışveriş yaparmış, şimdi eşi Zeynep'e teslim olmuş. Yakışanı eşi seçiyor. Marka da giyiniyor, pazardan alınmış tişört de. Marka takıntısı yok.
"Elbette marka da giyiyorum ama 5 liraya giydiğim tişört de var" dedi.
Play-Off'tan yana değil. "Her şeyin fazlası zarar" dedi, "Bir sezonda iki derbiyi kaldıramayan ülke 4 derbiyi fazla buldu." "Dizi teklifleri alıyor mudur?" diye merak ettim, almıyormuş... Böyle bir düşüncesi de yok. Her gün evine kesintisiz iki spor gazetesi giriyor. Diğerlerine de ara sıra bakıyor.
Kitap okumayı sevmiyor. Eşi ise kitap kurdu. Eşi kitapları yüksek sesle okurken, onu dinlemeye bayılıyor. Dışarıdan görünen asabi bir yanı var ama Volkan Demirel'i yakından tanımak gerekiyor aslında. Kendisini tanıdıktan sonra, "Sen ne kadar farklıymışsın" diyen çok oluyormuş. "Benim kimseye derdimi anlatmak gibi bir derdim yok" dedi. Onun sert görünümünün ardında saklı duran çocuksu yanlarını da iyi bildiğim içindir ki,
"İçindeki çocuk kaç yaşında?" diye sordum. "İçimde çocuk olduğu doğru. Ama yaşını söyleyemem" dedi.
ÖZELLİKLE
En mağlup yanın nedir? Duygusallığım. Bilhassa sağlık konularında çok üzülürüm.
Nasıl deşarj oluyorsun? Denize açılıyorum. Eşim, ya da kuzenimle. Ayrıca motora binmeyi çok seviyorum.
Arabayla hız yapma tutkun vardı, ne oldu? Evlendikten ve hayata dört gözle baktıktan sonra onu bıraktım.
Ne zaman baba oluyorsun? Öyle bir planımız yok, Allah ne zaman kısmet ederse. Eşim daha çok genç, o da kendi çapında bir şeyler yapmaya çalışıyor. Daha dün bir iş için ilk adımı attı. Kendi el emeğiyle bikiniler dikiyor, bileklikler, kolyeler yapıyor ve internetten satışa başladı. İlk satışlarını da bugün gerçekleştirdi.
Evde kontrol kimde? Evde tam demokrasi var. Yarı yarıya.
Geçmişte en çok neyi özlüyorsun? Çocukluğumu özlüyorum.
Camda babamı beklemeyi, birlikte alışveriş yapmayı.
Yaptığın en büyük çılgınlık neydi? Hava durumu çok kötüyken, tekneyle Yunanistan'a gittik. Eşim, ben ve avukat arkadaşımla birlikte fırtınaya yakalandık. Bayağı bir dağılmalar oldu. Zor döndük.
Kendini bir kahramanla özdeşleştirsen, kim olursun? Takım arkadaşlarım bana Hulk diyorlar, yeşil dev. Ama ben Süpermen'i seviyorum.