Bu sezon ateşi yeniden bulmuş Prometheus. Onun için hayat duruyor, Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım denince. Kitap okumayı sevmiyor ama...
En zor şartlarda dimdik ayakta kalmanın kitabını yazıyor. Onun sevdalarında boynu kıldan ince. Volkan Demirel'le Kalamış'ta buluştuk. Soruların sorulup, cevapların alındığı yerde, hiçbir şeyi kılıfına uydurmadı. "Fenerbahçe'nin futbol takımı olarak yıkılmasını bekleyenler varken, ayakta kalmasını sağlayan bir güç vardı. Bunun sırrı nedir" diye sordum. "Takım arkadaşlarımla beraber çok iyi bir duruş sergilediğimizi biliyoruz. Bunun nedeni, geçen sezon neler yaptığımızı bilmemizden geçiyor. Kazandığımız şampiyonluğu da sonuna kadar hak ettiğimizi bildiğimiz için, duruşumuzu da bildiğimiz şeyler üzerine yaptık. Her kötü şey, daha güzel şeylerin başlangıcıdır derler. Biz zaten çok büyük bir camiaydık ama bu süreç daha da kenetlenmemizi sağladı. O yüzden biz geçen sezon aldığımız şampiyonluğun arkasındayız. Bunu da ölene kadar sürdüreceğiz."
Bir gün önceki konuşmamızda, "UEFA futbolu biliyorsa, bize ceza veremez" demişti, dediği çıktı.
"Bu karar hem hakkımızı vermektir hem de geçen yıl hakkımızın yendiğinin tescil edilmesidir"
Onun için bizim bu sene şampiyonluğu kaçırmamız, kazanmak kadar değerlidir."
Aziz Yıldırım denince, onun gözlerinin rengi bile canlanıyor. O sevgiyi anlatmasını istedim. "Metris'i en çok ziyaret edenlerdensin. Aziz Yıldırım'ı gördüğün zaman ne hissediyorsun?" "Aziz Başkan benim için çok önemli. İyi günümde de benim yanımda oldu, kötü günümde de.
Belki sayılar, rakamlar da bellidir ama biz Fenerbahçe'ye gönülden imza attık. Benim babam, annem, eşim, ailem için Aziz Yıldırım bizim çok değerli büyüğümüzdür. Hayatım boyunca da onun doğrultusunda ilerleyeceğim."
Sakalı bir simgeydi de, kendi ağzından duymak istedim meseleyi. "Niye sakal bıraktın?" "Başkan için bıraktım. Bir gün Aziz Yıldırım'ı ziyarete gittim. Sakalım uzamıştı. Bana niye sakal bıraktığımı sordu. Ben de 'Senin için bıraktım' dedim. Aslında o an öyle bir şey yoktu. Ama onun hoşuna gitti ve güldü. Ben de başkan güldü diye sakalı bıraktım." Aziz Yıldırım'ın gözlerinde kendi kalbini gören Volkan'a, çektiği hasretin finalini sordum.
"Aziz Yıldırım hapisten çıktığında ilk yapacağın şey nedir?" "Yanına gitmek. Ben o anda nerde olursam olayım, ilk uçakla yanına giderim. Aziz Başkan benimle konuşurken bana baktığında neyi ifade etmek istediğini ben anlıyorum. O yüzden benim için farklı yerde. Bende onun yanındayım." Duygusallığını bildiğim kadar, dalgaların bittiği yerde başlayan bir yanı olduğunu biliyorum. "Militan bir duruşun var, öyle misin?" "Değilim." "Peki, her şeyde öne çıkan bir yapın var diyelim. Futbolcu hakları için de mücadele etmeyi düşünür müsün?" Beklediğim bir cevap aldım. "Bir derneğin kurulması ve buna önderlik yapmak gerekiyor. Ama futbol yaşantısı içinde olmaz. Futbolu bıraktıktan sonra futbolcu kardeşlerimize yardım amacıyla, böyle bir işi üstlenirim." "Kaç yaşına kadar futbol oynamayı düşünüyorsun?" "Erdinç Abi, 41 yaşına kadar diyor. Kendime iyi bakarsam, 39 diye düşünüyorum." "Yani bu dernek 10 yıl kadar bekleyecek." "Bunu bizden önce futbolu bırakan abilerimiz de düşünebilir." Bir kuşun su içişini saatlerce seyrediyor da, bazen demiri dövüyor öfkesiyle. "Neden bu kadar çabuk alev alıyorsun?" diye sordum, kaynağını işaret etti. "Karakterim." Avusturya kampında medyanın "bomba" haberinin analizini istedim. "Nedir bu evden aldırma meselesi?" "İlk defa sana konuşuyorum. O sözler, benim sinirli bir şekilde söylediğim sözlerdir. Tabii ki Türkiye'de evden aldırma, bir şey söz konusu değil. Ben de o anki sinirimden dolayı o cümleleri sarf ettim. "Kullandığın cümlenin yanlış olduğunu kabul ediyorsun di mi?" "Ediyorum." Bu meseleden yola çıkarak, yeni bir soruya parantez açtım.
"Sen korkulması gereken biri misin?" "Hayır. Asla." "Peki, medyanın seni şekillendirmeye çalıştığını düşünüyor musun?" "Hayır. Benim spor medyasıyla çok büyük sıkıntılarım olmadı. Bazı zamanlar magazin medyasıyla olmuştur. Beni az çok tanırsın abi. Kötülüğün bana bir şey kazandırmayacağını biliyorum. Ama eğer üstüme basılırsa buna izin vermem." Düşünüyorum da… Fenerbahçe sevgisinde doruğuna çıkan bir adam, diğer taraftarların, en çok tepkisini çeken adam. Bunu dengelemeyi düşünür müydü acaba? "Bunu dengeleyemezsin, böyle gelmiş böyle gider" diye cevap verdi. "Senin Fenerbahçe sevgin her zaman takdir ediliyor da, diğer takımlara karşı tepkilerin eleştiri alıyor? Mesela senin kıçınla topu stop ettiğin bir Galatasaray maçı var. O pozisyon kendiliğinden mi oluştu, kasıtlı mı yaptın?" El yordamıyla cevapladı "Futbolun içinde bunlar var abi. Futbol bedenle oynanıyor. Hele kalecilerde, el ayak her şey serbest. O pozisyonda hiçbir kasıt, hiçbir düşünce olmadan, o an yapmış olduğum istem dışı bir hareket." Onun da şikayetçi olduğu gerçekler vardı. "Ama insanların ailesine, küfür yağdırmak olmaz." Futbolcuların da çirkinliğe yataklık ettiği bir futbol dünyasında, iki kapılı bir örnek verdim.
"Galatasaraylı Melo'nun köpek pozu için gösterdiğiniz tepkiyi, Mehmet Topuz'un hareketine de göstermeniz gerekmiyor muydu?
14 YILLIK YAŞAM KOÇU
ÖZELLİKLE
Sanat adına seni neler heyecanlandırır? Görsel güzelliği olan her şey beni heyecanlandırır. Ressamından, bir kitabın kapağına ve bir müzik aletinin tınısına kadar.
Hangi durumda canlı kalkan olursun? İhtiyaç olan durumda her zaman. Ailem, Fenerbahçe ve ülkem için.
Bir futbolcu satranç oynamayı bilmeli midir? Kesinlikle bilmelidir. Ben oynarım. Oyun arkadaşım da kaleci Mert Günok. O kuralları bilmiyor, onun kurallarıyla oynadığımız zaman Mert yeniyor, klasik kurallarla ben kazanıyorum.
Şarkılarla aran nasıl? İyidir. Amy Winehouse dinlemeye bayılırım. Geçen hafta Barcelona'da yolda yürürken gitarıyla şarkı söyleyen birini gördüm, CD'sini satıyordu, satın aldım şimdi onu dinliyorum.
Son romantik eylemin ne? Çok eylemim var. Mesela eşime evlilik teklifini denizin altında yapmıştım. Sürpriz yapmayı çok severim. Tatile gittiğimiz zaman otel odasına benden önce Volkan gitmiştir, ruhuyla çiçeklerle, sürpriziyle.
En çok hangi yemini edersin? Yeminden çok şükretmeyi severim.