Lige verilen aranın futbolcularda oluşturduğu fiziki yarayla yakınlığını da hesaba katmak gerekiyor. Konyaspor karşısında topa sahip olma konusunda mevsim normallerinin üzerinde seyreden Fenerbahçe'nin pozisyona girme konusundaki zaafları vardı ama rakibin 10 kişi kalmasıyla Fenerbahçe'nin pozisyon üretiminde tepkisiz kalması arasında psikolojik bir yakınlık vardı. O yüzden bütün futbolculara hoşgörüyle bakmak gibi bir gerçeğimiz olmalı.
Ama bazı futbolcuların değişmez kurallarını da görmezden gelmeyelim. Galibiyetin itibarını artıran Fenerbahçe'nin ikinci golüyse, bu vuruştaki duruşuna ve her maçtaki sihrine mahsuben alkışları Valencia'ya gönderelim. Karşısındaki insanın direncini kıran bindirmeler ustası bu sezon gol rekoru kırabilir. Bir trenin gideceği yere ulaşması için hızlanması gerektiğini düşünen ve ocağa kömür atmaktan bıkmayan yürekli işçiler vardır. Ferdi Kadıoğlu odur. O nostaljik trende zarafetin temiz yüzünü yansıtan eski zaman jönlerinden kesitler vardır. Arda Güler de odur.
Fenerbahçe'yi böylesine topa sahip olma yüzdesiyle oynatan gerçeklerde iki takım arasında kalite farkı kadar, Konyaspor'un tükenmişlik sendromunu da hesaba katmamız gerekiyor. Bu takıma iki sezondur hayat veren İlhan Palut'u bir çırpıda harcayanlar, yabancı bir teknik adamla nasıl bir yolculuğun içinde olduğunu fark ediyor mudur acaba? Kaybedilen puanlar telafi edilir ama takım olma yolunda kaybedilenleri kazanmak zordur. Ama futbolumuzun doğasında en kolay şeydir; adam harcamak!