"Salı sabahı çıkan yazımın başlığıydı bu ve o akşam Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi'nde Avrupa'da kalmak için kader maçına çıkıyordu. Sporting Lizbon'u kendi sahasında yenmeliydi ki, 3'üncü olup Avrupa Ligi'nde devam edebilsin. Yenmek ne kelime.. 4 yediler.. Yani, bundan böyle mucize yaratamazlarsa, Avrupa'ya "elveda" dediler.. Salı sabahı çıkan yazıma bir daha baktım.. Aslında 3 yedikleri Başakşehir değil, 4 yedikleri Sporting maçını yazmışım.."
"TEKNİK DİREKTÖRLÜĞÜN İLK ŞARTI..."
"Takımı kişisel sempati, antipatilerinle yapıyor, sevmediklerini mecbur kalmadan oynatmıyorsun.. Bu bir. Önünde oynanan oyunu okuyamıyor, yanlış hamleler yapıyorsun, iki.. 40'ına yaklaşmış adamları tutar ve sahiplenirken, gençleri, hele Şenol'un keşfedip takıma yerleştirdiği gençleri sevmiyorsun.. Örnek Güven.. Elinde harika bir genç bek var. Güven'le çok iyi ikili akınlar yapan Rıdvan.. Rıdvan çıktığı zaman, onun boşalttığı sağ geriyi Güven kolluyor. (Ki sen İstanbul'da zorla oynattığın Güven'i Avrupa listesine koymadın bile.) Sergen kardeş.. Teknik direktörlüğün ilk şartı "okumayı bilmek"tir.. Çünkü, okuyamazsan, okuyan ödetir!. İşte Emre ödetti!."
"Bu defa da 38 yaşındaki gencecik hoca Ruben Amorim ödetti Hocam, "maç okumayı bilmeyen" sana.. Senin için "Kumarbaz" derler Hocam. Yalan.. Sen kumar oynamayı bile bilmiyorsun. Sahadaki takımın, rakibinden çok daha fazla gol pozisyonuna girdiği halde, bir türlü atamıyor, neler neler kaçırıyordu. Maç okuma yeteneğin olsa "Olmuyor işte, olmuyor" derdin bizim Caner gibi ve bir zar atardın.. Hatırlarım, böyle bir maçta, Galatasaray bir türlü gol atamayınca, Coşkun Hoca (Özarı) o zarı atmış ve Metin Oktay'ı çıkarmıştı. Türk futbol tarihinin en büyük golcüsünü, gol atamadığı maçta kenara almıştı.. Ve kumarı tuttu. Galatasaray o maçı kazandı."